Nedir Bu Baz Etkisi?
Çoğunlukla kendi dilimizde de oluyor, hatta bazıları özellikle daha büyük olsun diye halen daha bir şeyin fiyatını eski parayla söyleyenler var, şu kadar katrilyon ediyor diyorlar.
Farkında Olmak, Algılamak:
Farkında olmak diye yazmıştım bir süre önce. Farkında olmanın kardeşi algılamak.
Gördüğümüz, duyduğumuz bir şey dikkatimizi çekse de algılamak her zaman o kadar kolay olmuyor. Bazı şeyleri algılayabilmek için nesnel bir şeyle karşılaştırma yapmak gerekiyor.
Tamam, soyut kavramları algılamak zaten çok zordur, hatta bazen imkansızdır, ama o konular daha çok felsefeye giriyor. Böyle derin konular üzerine filozoflar tarih boyunca fikirler üretmişler, yine de bazen bir neticeye varamadığımız kavramlar oluyor.
Ben en azından boyutlu bir şeylerden bahsetmek istiyorum. Elle tutulamasa da gözle görülemese de en azından boyutları olduğuna emin olduğumuz şeyler.
Böyle şeyleri algılamak genellikle çevremizde gördüğümüz, elimizle tutabildiğimiz, şöyle bir tartabildiğimiz bir şeylerle karşılaştırınca mümkün. Ancak o zaman boyutlarını algılamaya başlıyoruz. En azından ben böyle daha rahat anlıyorum, algılıyorum.
Bu durum özellikle sayılarda geçerli, konu çok büyük ya da çok küçük sayılar olunca boyutunu algılamakta gerçekten zorlanıyorum.
Örneğin hep duyuyoruz, çoğunlukla kendi dilimizde de oluyor, hatta bazıları özellikle daha büyük olsun diye halen daha bir şeyin fiyatını eski parayla söylüyorlar, şu kadar katrilyon ediyor diyorlar.
Zenginlik Ölçütü:
Eski filmlerde zenginlik göstergesi milyoner olmakmış. Bir zamanlar her halde binli mertebede parası olanlara çok zengindir diyorlardı. Tabii o zamanlar zengine sadece zengin diyorlardı, sonradan adı değişti. Sayılarla anılır oldu. Zengin demişken, zengin var zengin var, kiminin sadece gönlü zengin oluyor. Ben öyleyim mesela.
Bugünün zenginlik kelimesi de milyarder. Artık sadece Türk lirası değil, dolar milyarderleri de var.
Bu milyarderlerin milyarları mesela, ne kadar bir büyüklüktür? Nasıl anlarız?
Şöyle bir hesapla başlamak geldi aklıma. İki elimizde on parmağımız var, on parmak bir insan desek mesela, hesaplayınca yüz milyon insan ediyor. Bak şimdi bir şeyler ifade etmeye başladı bana. Türkiye nüfusundan fazla. Getirin bir milyar parmak sayacağım deseniz Türkiye yetmez, sığınmacıları da katsak yetmez. Milyar bu kadar büyük bir sayı işte. Düşünsenize tek tek parmak sayıyorsunuz. Eh, epey bir zamana ihtiyacınız olurdu herhalde bu kadar parmağı saymak için.
Sahi zaman deyince aklıma bakın ne geldi. Çok seyahat edenler de bilir, Türkiye az buz büyük ülke değildir, git git yollar bitmez bir türlü.
Bir keresinde bir arkadaşımla Ankara'dan Erzincan'a bir araba götürmüştük, şirket arabası, birlikte gittik, yolda bir o, bir ben sürmüştüm, dura dinlene, yaklaşık olarak on bir saat civarında bir sürede varmıştık Erzincan'a.
Mesafeler, Algılar:
En uzun mesafe nedir Türkiye'de bilmiyorum ama Muğla bir uçta, Kars diğer uçta desek epey uzun gibi geliyor. İnternetten baktım, Muğla'dan Kars'a mesafe 1640 km yazıyor, arabayla 19 saat 57 dakika sürüyormuş, bir de fiyat bilgisi var, 1.106 TL ~ 2.003 TL tutar diye ayrıca vermişler, güncel midir acaba bu fiyat, benzin masrafı muhtemelen, araba olduğuna göre şekilde görünen benzin masrafıdır her halde. Gerçi fiyat aralığını epey geniş tutmuşlar, neredeyse iki kat fark var. Ne güzel bir şey şu internet. Hazır km hesaplama sitesi yapmışlar.
Eskiden olsa haritayı açacaksın, kat kat olur eski haritalar, biraz eskimişse hele, katlanan yer aşınmış olur, tam oraya gelen bir şeyse aradığın, okunmaz. Kaç saatte giderim desen o bilgi olmaz, anca kendin tahmin edeceksin, belki yakınında bilen biri varsa söyler arada, şu kadardan aşağı gidemezsin diye.
Neyse, Ankara Erzincan arasını da merak ettim, girdim bilgileri, çıktı, 685 kilometreymiş, arabayla 8 saat 11 dakikada gidersin diye yazıyor. Demek ki biz epey dinlenmişiz yolda. Aslında epey eskidendi o seyahat, sanırım 1995 yılı, meşhur Erzincan depreminden bir iki yıl sonraydı, o zamanlar yollar çok eskiydi, dardı, önüne bir kamyon çıktıysa uzun süre ağır ağır takip ederdin, uygun bir düzlük olsun da geçebilesin. Şimdi kesin düzeltilmiştir yollar, belki mesafe de kısalmıştır, muhtemelen artık daha hızlı ulaşılabiliyordur. Her yere çift yol yapıldı zaten, Erzincan da payına düşeni almıştır umarım. Bilmiyorum. Güzel şehirdir Erzincan. Derenin yanında restoranlar var, alabalığı lezzetlidir. Çağlayan vardır. Güzide bir şehrimiz.
Milyar Terimi Üzerine:
Niye bu anı gelmişti aklıma, hatırladım. Şu milyar dediğimizi bir de süre olarak karşılaştırayım istemiştim, bir referans aradım hafızamda. Nedense hatırladığım en uzun seyahat olarak aklıma bu anı geldi. Aslında birçok yer gezdiğim için daha uzun mesafelere gittiğim de oldu, ama bu bizzat şoförlüğünü yaptığım uzun seyahatlerden biriydi, o yüzden sanırım, geçen zaman deyince bunu hatırladım. Otobüs ve tren yolculuklarında çoğunlukla uyurum. Uyuyunca zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsun. Direksiyon başında olunca hafızaya kazınıyor demek ki.
Gelelim bir milyar saniyemize, evet, ne kadar zamandır bir milyar saniye sizce? Saniye hani, eski saatlerde tik tak tik tak diye ses geldiğinde geçen süre.
Açtım hesap makinasını, önce bir dakika 60 saniye, bir saat 60 dakika, bir gün 24 saat diye girdim, henüz 86.400 etti, bir milyara daha çok uzağım. Gerçi bir gün oldu bu hesap, 24 saat, bu kadar saniyede eski ben olsam Ankara'dan Erzincan’a hem gider hem geri gelirdim, üstelik fazladan iki saatim de artardı, bir de yolda epey bir yerdim içerdim herhalde, dinlene dinlene gider gelirdim.
Neyse, biz devam edelim, bakalım, bir yıl 365 gün desek 31 milyon küsur, 10 yıl desek 311 milyon küsur evet yaklaştık, demek üç katı gibi, 30, 31, 32, bingo, evet, bir milyarı bulduk.
Otuz iki yıl öncesini hatırlıyorum, 1990 yılı, daha çiçeği burnunda bir mühendis bile değildim, uzayan okulun son senesindeydim, part-time çalıştığım proje bürosundaydım, Ankara'da. Epey bir süreymiş gerçekten bizim şu bir milyar saniye. Tik tak, tik tak, ne kadar çabuk geçiyor zaman.
Trilyon’u Anlamak, Algılamak:
Bir de başka açıdan bakalım isterseniz, bir de küçük bir şeyle karşılaştıralım. İlk aklıma gelen nedense insan vücudunda kaç tane hücremiz var diye bir soru.
Yeni ansiklopedimiz interneti açtım, baktım, ilk çıkan bilgiyi aynen yazıyorum:
"Ortalama bir yetişkin insanın vücudunda kendine ait ve türe has 100 trilyon hücre bulunmaktadır. Yani bünyenizde ortalama olarak 100 trilyon adet Homo sapiens hücresi bulunur. Buna karşılık olarak ortalama 1.500 trilyon (=1.5 katrilyon) civarı mikrobik hücre bulunur."
Yani? anlamadım şimdi, trilyon diyor, hem de 100 trilyon hücre. Bizim milyarın yüz bin katı. Değil yüz bine, bin parçaya bölünsem bile ne kadarlık bir büyüklük eder, bilemedim şimdi. Asıl aklıma takılan kendi hücrelerimizden çok daha fazla mikrop varmış içimizde, tam 1.5 katrilyon. Yine katrilyon!
Başka bir referans arayayım en iyisi, bir soru daha, bir su damlasında ne kadar molekül var mesela? Uzun uzun hesaplar yapan bir site buldum, damla dediğin farklı farklı oluyor diyor başta, 5 ml 20 damladır üzerinden hesap yapmışlar. Hesapları takip ediyorum, bir türlü sonucu yazmıyorlar, formüller, molekül hesapları, vaktim olsa severim aslında böyle konuları, neyse buldum sonunda, 1.67 sekstilyon su molekülü varmış bir damla suda. Neydi şu sekstilyon ya? On üzeri 21 yazıyor. Bizim milyar on üzeri 9’du. Milyar kere milyardan bin kat fazla, akıl alacak sayılar değil. Gözle görülmeyecek kadar küçük bir su zerresi diyeyim bir milyar su molekülü için.
Daha fazla bakınamayacağım.
Evet, matematiği severim, ama çoğunlukla yaptığımız hesaplarda çıkan sayıları nesnel bir şeyle karşılaştırmadıkça algılamak mümkün olmuyor. Her gün dilimizde, kulağımızda, gözümüzün önündeki milyarı bile algılayabilmek için onca referansa bakındık.
Referans aldığımız baza göre algımız da değişiyor. Bazen çok büyük bir şeymiş gibi geliyor, bunca yıl geçmiş, mesleğe ilk adımlarımı attığım yıllar, dile kolay, bazen de bir su zerresi. Mini minnacık bir şey. Gözle bile görünmüyor.
Pek fazla algılayamadığım bir konu daha var.
Enflasyonda Referans Değerleri:
Bu aralar hep duyar oldum haberlerde, tartışma programlarında. Enflasyon baz etkisiyle düşecekmiş eylül aylarında mesela. Herkesin ağzında bir baz etkisi konusu. Az çok anlıyorum ne olduğunu, ama aylık enflasyon hesaplarında bence biraz yanıltıcı oluyor, bilerek kullanıyorlar, düşük göstermek istediklerinde şu kadar oldu bu ay diyor iktidar yanlıları, hemen itiraz geliyor karşı cenahtan, ama onun içinde baz etkisi var diyorlar. Bazen de tersi oluyor, bu ay şu kadar oldu, ama bunda baz etkisi var diyor iktidar yanlıları, aslında düşük falan diyorlar, hemen itiraz tabii ki.
Evet ben de yapıyorum böyle karşılaştırma, mesela hanımla daçaya giderken, geçen sene burada şu bina yoktu diyoruz yeni bir bina yapmışlarsa yol üstünde. Bu sene havalar geçen seneye göre daha soğuk diyoruz, yolda yer yer kar birikintileri varsa. Yani bizim de referansımız geçen sene aynı zamanlar oluyor. Bir önceki seneyi referans alsak belki yine soğuktu, yine karlar vardı. Yine aynı olacaktı, yine kar var diyecektik. Aslında onu da yapıyoruz, önceki sene de çok kar vardı dediğimiz de oluyor.
Nedense sabit bir referans almazlar şu enflasyon oranlarında. Hep geçen seneki aynı aya referansla oran açıklanır. Bazen faydalı oluyor bir sene önceye referans, ama bir sene önceyi hatırlıyorsan bir anlamı oluyor, değişimi algılayabilirsen. Yeni yapılan bir bina, yoldaki karlar algılanabilir şeyler, enflasyon ise içinde olduğumuz şu an hissettiğimiz bir şey, daha kısa sürelerde karşılaştırma yapabildiğimiz bir şey. Keşke sabit bir referans bilgi olsa da ona referansla karşılaştırma yapabilsek.
Ben mesela tereyağı fiyatlarını aklımda tutabiliyorum. Markette daha düne kadar paketini 109 rubleden satın aldığım tereyağın fiyatının önce 119 rubleye, sonra bir ara 129 rubleye, şimdi de 139 rubleye çıkışını izledim. Ama bu kadar, daha fazlası çok ilgimi de çekmiyor, boşa hafıza ayırmak da istemiyorum. O işlere bizde hanım bakıyor. Hanım 10 sene önceki fiyatları, bazen 20 sene öncesini bile hatırlar, özellikle satın aldığımız bir şeyse fiyatını asla unutmaz, şu zaman şu kadara almıştık der sözü geçtiğinde. Hanımlardan korkulur. Hepsinin muazzam hafızası var. Hiçbir şeyi unutmuyorlar. Benim hafızam o kadarına yetmiyor.
Neyse, ekranlarda herkes işine nasıl geliyorsa öyle konuşuyor. Biri efendim, şu zaman enflasyon şu kadar düşecek diyor, diğeri yok efendim, fiyatlar düşmeyecek ki, o baz etkisi diyor. Neye dikkat çekmek istiyorlarsa, neyi gizlemek istiyorlarsa öyle konuşuyorlar, bir şey büyük görünsün diye eski parayla şu kadar katrilyon diyenler gibi. Hepsi algı için. Herkes toplumu kandırma derdinde.
Kimseye kanmayalım istiyorum, hiçbir zaman, hayatta da öyle, emin olduğumuz bir referansa tutunup, ona göre aslında bu nedir diye algılamaya çalışalım, anlamaya çalışalım. Olmuyor mu, emin olduğumuz, bildiğimiz başka bir referansa göre karşılaştıralım, ta ki, kendimiz bahsi geçen şeyi iyice anlayana kadar.
Aklıma bir arkadaşım geldi şimdi, üniversitedeyken bir arkadaşım her şeye kaç şişe kola ediyor o dediğin fiyat derdi, her şeyin fiyatını şişe kola ile hesaplardı.
Sonuç:
Baz etkisi dedikleri sadece algılarımızı yanıltmaya yarıyor, değişken bir referans bana hiç düzgün bir bilgi vermiyor. Ben bir şeyi algılamak istiyorsam daha çok sabit bir referansa göre tartmayı seviyorum. Bildiğim bir şey ile karşılaştırıyorum.
Mihenk taşı derler eskiler, altın gümüşün değerini anlamak için sürttükleri taş. Nasıl anlıyorlarmış sürterek bilmiyorum, ama günümüze kadar gelmiş taşın bahsi.
Bir şeyin değerini anlamak istiyorsanız mihenk taşınız olacak, yoksa edinin bir tane, tavsiye ederim, şaşmazsınız, kafanızda tartınca doğru kararı vermenize faydası olur. Benim vardır mihenk taşlarım.
Moskova'dan sevgi ve saygılar.