Site İçi Arama

ekonomi

Optimum, En Uygun, En Elverişli Demekmiş!

Bazı konuları tek başınıza da halledemezsiniz, çok kalabalık olunca da. Her duruma uygun çözümü bulmak zorundasınız. Her işi yapabilecek optimum bir çalışma grubu vardır. Biz mühendislerin çalışma hayatımızda yaptığımız işlerden biri de optimumu bulmaktır.

İki ayrı söylem vardır;

Biri: Nerede çokluk, orada ...

Diğeri: Bir elin nesi var, iki elin sesi.

Gelin bu iki deyimin hangisi daha doğrudur, onu bulmaya çalışalım.

Ben bir mühendis olarak duruma mühendislik bakış açısıyla bir çözüm bulmaya çalışacağım.

Diyelim ki, elimizde bin parça civarında bir şey var ve biz tam sayıyı bilmiyoruz, saymamız lazım.

En çabuk nasıl sayarız?

Teknoloji çağındayız ve bir hesap makinamız var diyelim, aslında hadi yardımcılarımız da olsun, her birinde de birer hesap makinası olsun. Nasıl bir düzende en hızlı sayım yaparız?

Hesap makinasının tuşlarına her seferinde basmak bir zaman alacaktır. Dolayısıyla toplam süre tuş basım süresiyle belli olacaktır diyelim.

Yapabileceğimiz ilk şey, her şeyi önümüze alıp tek tek kendi başımıza saymak olabilir. Her bir parça için hesap makinasında "bir" rakamına basıp sonra "+" tuşuna basabiliriz mesela. Böylece bin defa "bir" tuşu ve bin defa da "+" tuşuna basmamız gerekir. Tamam, en son parçadan sonra "+" yerine "=" tuşuna bassak da netice değişmez, iki bin defa tuşa basmak zorundayız.

Hadi biraz daha mantıklı olacak, bunu baştan algılayabiliyorum. Parçaların yarısını bir yardımcıma versem, her ikimiz de aynı anda tuşlara basarsak, beşyüz defa "bir" ve beşyüz defa "+" tuşuyla süre yaklaşık olarak yarıya inecektir. Yaklaşık dedim, çünkü sonucu öğrenmem için yardımcımın bulduğu sayıyı da benim hesap makinamda en son bastığım "+" tuşundan sonra eklemem gerekecek. Beş yüz için üç tuşa daha basıp en son "=" tuşuna basarak sonucu öğrenebilirim. Neticede, beş yüz tane "bir", beş yüz tane "+", bir defa "5", iki defa "0" ve en son "=" tuşuyla 1004 tuş basımı ile sonuca varabiliyorum.

Demek ki bir yardımcım daha olsa daha da kısa bir sürede sonuca ulaşabilirim. 333, 333, ve 334 dağılım ile toplamda 674 tuş basımı ile sonuca ulaşabiliyorum.

Hadi bir yardımcım daha olduğunu düşünelim. 250,250,250,250 dağılım ile sonuç 512 tuş basımı ile çıkabilir. Hatta 249,249,251,251 dağılım ile 510 tuş basımı ile daha da kısa sürede sonuca ulaşmam mümkün.

Peki bu durumda 999 yardımcım olması daha mantıklı değil mi?

Hayır, değil. Çünkü her yardımcım iki tuş basımı ile elindekini sayabiliyor, ama benim daha sonra her birinin bulduğu neticeyi tek tek girmem gerektiği için, süre belli bir yardımcı sayısından sonra daha da uzun tutuyor.

Bu şekilde en kısa süreyi hesaplamak için biraz kafa yorsak, yardımcıları da kendi içinde organize ederek, belki alt gruplar oluşturarak, bin parçalık bir şeyi en kısa sürede sayabilmenin optimum yöntemi bulunabilir. Şu anda derin matematik bilgilerine girmek istemiyorum. Benim bulabildiğim en kısa süre 151 tuş basımı ve 23 yardımcı. Yardımcılar arasında alt gruplar yaparak belki daha kısa sürede de sonuç bulunabilir. Ben daha fazla uğraşmak istemedim. Uzmanı varsa aramızda, doğru çözümü söylesin.

Ancak anlaşılan şudur ki, ne tek başıma, ne de 999 yardımcıyla sonuca olabilecek en kısa sürede ulaşamıyorum.

İşte bu mühendislik bakış açısıyla başta bahsettiğim her iki deyimin de doğru olduğunu söyleyebilirim.

Bu işler böyledir işte, eğer başarıya ulaşmak istiyorsanız optimumu bulmak zorundasınız. Bu kural her şeye uygulanabilir, yaşama da, siyasete de.

Bazı konuları tek başınıza da halledemezsiniz, çok kalabalık olunca da. Her duruma uygun çözümü bulmak zorundasınız. Her işi yapabilecek optimum bir çalışma grubu vardır. Biz mühendislerin çalışma hayatımızda yaptığımız işlerden biri de optimumu bulmaktır.  

Haydi bir de yaşamdan örnekleyeyim, daha iyi anlaşılsın ne demek istediğim. Çorbanın tadını tutturmak için içine yeterince tuz, yeterince baharat koymanız gerekir, pişirirken kıvamını da tutturmanız gerekir. Bazı yemek tariflerinde "yeterince" tabiri kullanılır, işte bu "yeterince"yi bilmek için tecrübe gerekir.

Şu anda benim anladığım ne iktidar, ne de muhalefet lezzetli bir çorba yapmasını beceremiyor. Her ikisinde de tencerenin altı yanıyor belki, tencerelerden bir fokurtu da geliyor, ama pişen çorbanın lezzeti konusunda herkesin aklında şüpheler var. Öyle nefis bir çorba kokusu da alamıyorum ben uzun süredir.

Bir taraf nedense kadro tercihlerini becerikli olmak zorunda olmayan, ama biat kültürü ile baştakinden talimat almadan bir şey yapmayanlardan yana kullanıyor.

Diğeri de kalabalık kadrosu ile, zaman zaman iktidarın da oyununa gelerek gündeme anlamsız tartışmalar saçıyor. Kimi zaman kişisel açıklamalar ne kadar masum olsalar da iktidar yanlıları tarafından istismara açık olabiliyor. Bu durum ise muhalefetin kendi içinde kaynamasına sebep olurken, bu kargaşanın sağladığı nefes ile iktidar da yaptığı hataları bir şekilde şapkadan çıkartılan tavşanlarla perdelemeye çalışıyor.

Netice gerçekte dar gelirlilerin evlerinde kaynayamayan tencere. Üstüne güney ve doğu sınırlarımızdan zamanında plansız ve kontrolsüz kabul edilen göç ile ülke içinde geleceğimizi tehdit eden sığınmacı sorunu, dahası güney sınırlarımızda bir zamanlar Amerika'nın gazına gelerek yapılan hatalar yüzünden artık tehdit seviyesini aşmış bir terör sorunu. Dış politika ise zaten çoktan yönetilemez düzeyde sorunlar içeriyor. Yunanistan bile sahibinden aldığı güç ile bir süredir provokasyon yapmaya başladı. Ermenistan'da olanlar zaten malumunuzdur. Tüm bu çevremizdeki dış sorunlar ve dahası bana göre bizim yönetimdeki zaaflarımız yüzünden oluyor.

Gazi zamanındaki gibi bir dik duruşumuz olabilse kim cüret edebilir ki! Yanlış adım atmaya yeltenenler önce bir düşünürdü bence, Türkiye'nin tepkisinden korkarak ona göre davranırlardı gibi geliyor bana.

Ülke içi ekonominin durumu ise ortada zaten. Her zaman diyorum, ülke içi ekonomi yönetimi uzmanlık ister, gelir dengesini tutturmak için ise devletin elinde yeterince aygıt vardır. Konu tercihlerdir. Eğer elinizde kısıtlı kaynak varsa, bu kaynağı tercihinize göre siz yönlendirirsiniz. Şu anda iktidar tarafından yapılanlar dengeli gelir dağılımına dair tercihler değil. Zaten bir ülkede enflasyon varsa, devlet dar gelirlinin cebindekinin daha da azalmasına göz yumuyor demektir. Bunun başka bir karşılığı yoktur. Güya çözüm için şu anda yapılanlar ise bir göz boyamadan öteye gitmiyor maalesef. Günü kurtarmak, daha ötesi değil. Yapılan her şeyi eleştirecek değilim, ama ucunu başını hesaplamadan yapılan her hamle, sorunların geleceğe ötelenmesinden daha başka bir işe yaramıyor. Ne kur korumalı mevduat hesapları ne geçiş garantili köprüler, yollar, ne de yirmi yıl vadeli sosyal konut projeleri bugün olması gerekli çözümler değil. Hepsi sorunların geleceğe ötelenmesi. O yüzden bu tarz çözümler benim yapılan her şeye bir rezerv ile yaklaşmama sebep oluyorlar. Belki de iyi bir çözüm olsa bile, çekince ile bakıyorum. Her şeyden önce şu borç batağından kurtulmak gerekli, ama kimsenin bu konuda bir çözümü yok. İşte bu yüzden gelecek kuşaklar bizleri affetmeyecek gibi geliyor bana.

Muhalefet ise yapılan onca iyi niyetli hamleye rağmen, henüz bana emin adımlarla ilerliyormuş gibi gelmiyor nedense. Bu görüşümün ana sebeplerinden biri her kafadan bir ses çıkması diyebilirim. Ama daha da önemlisi yapılması planlananların yeterince iyi anlatılamaması. Helalleşme söylemi kulağa hoş gelse de, ötesi nedir bunu anlayamıyorum. Herkes birbiri ile helalleşse bile sorunlar yine de kucağımızda. Nasıl çözeceğiz bunca sorunu? Mevcut iktidar, bugüne kadar yaptıkları ile başımıza eskilerin açtığından daha büyük dertler açtı, bunu ben görebiliyorum. Muhalefetin ise henüz görüntüdeki sallantılı birlikleri ürkütüyor beni. 

Başarı isteniyorsa, bana göre önce muhalefetteki uzmanların bir araya gelip, her işin en uygunu nedir, nasıl bir düzenle çalışılırsa en kısa sürede ve en doğru şekilde sorunlar çözülür, bu çorba nasıl pişer, buna bir karar vermeleri gerekli. Her konunun sadece uzmanları tarafından değerlendirilmesi, kamuoyuna yapılacak açıklamaların sadece yetkili kişiler tarafından yapılması, daha da önemlisi artık sorunların çözümlerine birlikte karar verip çözümlerinin tek tek kamuoyuna anlatılmaya başlanması gerekli.

Kısır lider kim olacak tartışmalarının ötesinde Türkiye'nin önünde daha önemli sorunlar var ve aslında herkes bu sorunlara muhalefetin bakış açısı nedir, onu merak ediyor.

Özünde demek istediğim ne tek elin sesi vardır ne de çok fazla olmak gerekir. Yeterince! En uygun, bence doğrusu budur.

Haydi, elinizi biraz çabuk tutun, fazla vakit kalmadı, programınız, sorunlara çözüm önerileriniz, kadrolarınız, tüm bu konuları bir an önce açıklayın.

Herkesi kucaklayacağız söylemi kulağa hoş gelse de bazen herkes kuru kalabalık demektir. Başarıya ancak optimum kadrolar ile ulaşılabilir. Fazlası ayağa dolanır. Tek başına da olmadığına göre, bence öncelik optimumun bulunması olmalı.

Moskova'dan herkese sevgi ve saygılar.

Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Tüm Makaleler

  • 17.09.2022
  • Süre : 4 dk
  • 1160 kez okundu

Google Ads