Post-Modern Zamanların Hırsızlık Şekli Nasıl Oluyor?
Şimdi hırsızlar daha akıllı, bir o kadar da kurnaz tipler arasından çıkıyor. Çalışmak yerine çalışıyor görünerek, daha kısa yollardan zahmetsiz para kazanmanın yolunu buluyorlar. Halkın gelişmişlik düzeyine göre de her ülkede değişik formatlarda bu türden yeni çağın hırsız tiplemeleri karşımıza çıkıyorlar, aramızda saygın bir şey şekilde yaşayıp gidiyorlar.
Günümüz dünyasında her şey, her iş değiştiği gibi, hırsızların da hırsızlık yöntemleri, taktik ve teknikleri değişti. Artık bilinen, klasik hırsız tiplemeleri filmlerde, medyanın haber programlarının satır aralarında kaldı. Şimdi hırsızlar daha akıllı, bir o kadar da kurnaz tipler arasından çıkıyor. Çalışmak yerine çalışıyor görünerek, daha kısa yollardan zahmetsiz para kazanmanın yolunu buluyorlar. Halkın gelişmişlik düzeyine göre de her ülkede değişik formatlarda bu türden yeni çağın hırsız tiplemeleri karşımıza çıkıyorlar, aramızda saygın bir şey şekilde yaşayıp gidiyorlar.
Bu durumu yaşamdan bir örnekle dikkatinize sunmak isterim. Biraz da eğlenceli bir dil kullanarak, fıkra gibi duruma bakalım derim.
Çin'in zamanın birinde Guangzhou kentinde bir banka soygunu oluyor. Soygunculardan biri bankadakilere yüksek sesle bağırıyor: "Kımıldamayın. Para devletindir, ama hayatınız sizin! Yatın”
Herkes sessizce yere uzanıyor. Buna "Zihin Değiştirme Kavramı" deniyor. Alışılmış düşünce tarzını değiştirmek için başvurulan bir yöntem. Kimse bankadaki parası uğruna ölmeyi göze almasını gerektirecek bir durum olmadığına böylece ikna olmuş oluyor.
Bu arada müşterilerden bir kadın ise yere uzanmak yerine en yakınındaki masanın üzerine uzanıyor. Ama yatış şekli soyguncuları rahatsız ediyor. Bunu gören soyguncu kendisine bağırıyor: "Edebinizi takının. Bu bir soygun, size başka bir şey yapacak değiliz" diyor.
Bunun adına da "Profesyonellik" deniyor. Soyguncu da olsanız, işiniz neyse onun üzerinde yoğunlaşmanız gerekiyor. Çeldirici, önünüze çıkan yeni fırsatlara yönelip, işinizden alıkoyabilecek yollara sapmamanız bekleniyor. Aksi durum çuvallamanıza neden olabilir.
Nihayetinde banka soyguncuları paraları yüklenip eve kapağı atıyorlar. Soygunculardan daha genç olanı, daha yaşlı olanına "Abi, hadi şu paraları sayalım, bankadan ne kadar götürdük, bilelim!” diyor.
Daha yaşlı ve tecrübeli hırsız, ona şöyle cevap veriyor: "Çok toysun be delikanlı kardeşim. Bu kadar parayı oturup şimdi burada niye sayalım? Bu akşam zaten TV haberlerini dinlediğimizde bankadan kaç para çaldığımızı hep birlikte öğreneceğiz. Şimdi kendimizi üzmeyelim, değil mi?"
Soyguncular bankadan kaçtıktan sonra Bankanın Şube Müdürü, Şube Şefine hemen polisi aramasını söylüyor. Şef diyor ki: "Durun hele Müdürüm. Soyguncular bankadan alacaklarını aldılar. Biz de bir 10 milyon daha alıp daha önce iç ettiğimiz 70 milyon dolara bu parayı ekleyelim, ne dersiniz?"
İşte şefin önerisine, "Dalgayı Yakalamak" deniyor. Yani bir bakıma berbat bir durumu kendi lehine çevirmektir bu!
Müdür diyor ki; "Yahu, her ay bir soygun olsa harika olurdu. Ne eğlenirdik! Zengin olurduk. İşimizle ilgili hiçbir sıkıntımız olmazdı."
Buna da "Sıkıntılardan Kurtulmak" diyorlar. Kişisel mutluluk işinde en kötü durumu bile kafaya takmamakta gizlidir.
Nihayetin akşam oluyor. Televizyonlarda bir bankadan 100 milyon çalındığı ifadesiyle birlikte banka soygunu flaş haber olarak veriliyor!
Akşam haberlerini dinleyen soyguncular, çaldıkları paranın 100 milyondan çok daha az olduğunu tahmin ettiklerinden, oturup ne kadar çaldıklarını saymaya karar veriyorlar mecburen.
Sayıyorlar parayı. Sonra tekrar sayıyorlar. Bir kez daha sayıyorlar. Birbirlerine şaşkın gözlerle bakakalıyorlar. Evet, çaldıkları paranın hepi topu 20 milyon kadar olduğunu hayretle görüyorlar. Çok kızıyorlar bu işe;
"Biz hayatımızı tehlikeye atıp 20 milyonu ancak çalabildik. Banka Müdürü ve ekibi bir el hareketiyle 80 milyon bizi bahane ederek götürmüş. Galiba soyguncu olmak yerine okuyup bankacı olsak, daha nitelikli bir hırsızlık yapma şansımız olabilirmiş!" diye hayıflanıyorlar.
Banka müdürünün parayı çalma şekli, "Bal tutan parmağını yalıyor" noktasına götürüyor soyguncuları.
Soygunu yapan soyguncular mecburen 20 milyonla mutsuz, Banka Müdürü ve paydaşları ise 80 milyonu aklamakla çok mutlu oluyorlar. Özellikle bir süre önce borsada kaybettiklerini parayı da geri alabildikleri için çok daha da mutlu oluyorlar.
Bankacıların durumuna da "Çalıyorlar ama çalışıyorlar" demek en doğrusu olsa gerek diye düşünüyorum.
Bu durumda gerçek soyguncular kim oluyor?
20 milyonu bankadan çalan soyguncular mı?
Kendilerine bankanın emanet edildiği 80 milyonu ‘iç eden’ bankacılar mı?