Site İçi Arama

ekonomi

Rusya'da İnşaat İşleri

Zaman içinde Rusya yabancı işçi vizelerinde biraz zorluk çıkartmaya başlamıştı. Sebep olarak da bizim de mühendislerimiz var, inşaat işçilerimiz var, bizim tercihimiz inşaatlarda mümkün olduğunca Rus kadroların çalışmasıdır diye söyleniyordu.

Türkiye Rusya arasında uçak krizi olmuş, Putin sırtımızdan bıçaklandık demiş, biz Moskova yakınlarındaki Kostroma şehrinde Amerikalılar için petrol kuleleri üretmek üzere kurulmakta olan fabrikanın inşaatını yapıyoruz. Tarih 2015 Kasım sonu.

Herkes diken üzerinde. Rusya'nın ilk tepkilerinden biri şantiyeyi basmak olmuştu. 

Rusya'da Türk şantiyelerinde Rusya'ya ilk geldiğim yıllarda, yani 90'lı yılların ortalarında, düz işçisi, hatta şantiye bekçileri dahil tüm işçiler Türkiye'den getirilirdi. 

Gerçi o zamanlarda da eğer bulabiliyorsak bazı işler için yerel taşeronlar veya işçiler kullanırdık. 

Şantiyenin ofis kadrosunda da yerel personel olurdu. Ama bu personel daha çok yardımcı işler için kadroya katılırdı. Mesela çaycılar, sekreterler, tercümanlar. Bu tarz personel Rus vatandaşı olurdu. Bir de genellikle şantiye dışı işler için, yani işçi vizeleri ve evrakları için mesela Rus personel çalışırdı. 

Malzemelerin de çoğu Türkiye'den getirildiği için pek fazla yerel malzeme ihtiyacımız da olmazdı. Ama yine de satın alma departmanı olurdu ve bu kadrolar da Rusya'yı tanıyan personel olurdu. Tabii bir de şoförler, onlar da Rus vatandaşı olurlardı. .

Gerisi tüm kadro Türkiye'den gelmiş olan işçiler.

Zaman içinde Rusya yabancı işçi vizelerinde biraz zorluk çıkartmaya başlamıştı. Sebep olarak da bizim de mühendislerimiz var, inşaat işçilerimiz var, bizim tercihimiz inşaatlarda mümkün olduğunca Rus kadroların çalışmasıdır diye söyleniyordu. 

Bu yüzden o günlerde artık vizelerde bazı sınırlamalar yapmaya başladılar. 

Ayrıca firma temsilcilikleri için öngörülen bazı ayrıcalıklarda da, yani vergi vs. gibi bazı konularda da yeni düzenlemeler yapmaya başladılar. 

İşte o günlerde burada çalışan birçok Türk firma artık yurtdışında temsilcilik açmaktansa Rusya'da Rus kurallarına uygun olarak Rus firmalar kurmaya başladılar. 

Bu dönemlerde ana kadro personel ve mühendisler Türkiye'den getirilmeye devam edilirken, firmalara bazı evrak işleri için Rus mühendisler ve Rus kadrolar da alınmaya başlandı. 

İşçi kadroları da artık kalfa ve usta seviyesindekiler Türkiye'den, düz işçi kadroları ise genellikle buraya kendi ülkelerinden çalışmaya gelmiş olan Özbekistan ve Tacikistan vatandaşlarından seçmeye başladık. Diğer Türk Cumhuriyetlerinden de düz işçi kadroları olurdu, mesela Kırgızistan ya da Türkmenistan, ama genellikle bu iki kardeş devlet vatandaşları bizimle daha uyumlu çalışıyorlardı. Çünkü şantiyede bizim işçilerin arasında çok çabuk bizim gibi Türkçe konuşmaya başlamışlardı, yani Türkiye Türkçesi demek istiyorum, yoksa zaten dillerinde lehçe farklılığı o kadar da çok değil sonuçta. 

Azerbaycan asıllı olanlar ise nedense şantiyede çalışmazlardı, onlar daha çok şoför ve ofislerde satın alma departmanlarının vaz geçilmez kadroları olmaya başlamışlardı. 

Hatta bu birçok ofis kadrosunun Rus pasaportları da olduğu için firma açısından da güya Rus personel çalıştırılıyor diye faydalı da oluyorlardı. 

Firmalardaki çaycı temizlikçi gibi yardımcı kadrolar ise genellikle Gagavuz Türklerinden oluşurdu. 

Tabii Gagavuzlar, özellikle de hanımları alçıpan, fayans, alçı boya gibi ince işlerde de çok iyidirler. Yani sahada özellikle ince işlerde hanım işçilerimiz de olurdu.

Tam bir kozmopolit firma kadrosu yani. Hem Ruslar hem Türk kadrolar hem kardeş ülke vatandaşları. 

Sonraki yıllarda Özbek ve Tacik işçiler ustalaştılar, şantiye işçi kadrosunda yavaş yavaş yerel dediğimiz bu işçiler maliyet açısından da daha avantajlı oldukları için çoğalmaya başladılar.

Bunun yanında Ruslar artık iş bitimlerinde teslimatları tamamen kendi evrak düzenlerinde istemeye başladılar ve ofis kadrolarında artık tüm bu evrakları hazırlatmak için daha çok Rus mühendis çalıştırmak zorunda kalmaya başladık.

Ruslar artık Türkiye'de yaptırıp getirdiğimiz projelere de burun kıvırmaya başladılar. Çünkü bizdeki proje büroları öyle disiplinler arası koordinasyon yapmasını pek beceremiyorlardı. Herkes kendi disiplininde belki dünya standartlarında gayet iyi projeler üretseler de, bir proje disiplinin yaptığı projeler diğer disiplin ile çakışıyor, bu tarz sorunlar ise ancak sahada pratik uygulamalarla çözüme kavuşturuluyordu. Bu durum da Rusların alışık olduğu proje düzenine pek uymuyordu. Sonuçta inşaat işlerinde özellikle mühendislik çözümlerinin üzeri ince işlerle kapanır, eğer projeden farklı bir imalat yapılmışsa yarın bir sorun çıktığında eğer yapılan değişikliği projeye işlememişsen, nereyi açacağını bilemezsin. Üstelik projelerin Rus standardında ve Rusça olması da özellikle isteniyordu. Rus standartlarında ve Rusça proje hazırlayabilecek projeciler Türkiye'de bir elin parmaklarını geçmez.

Sonuçta Ruslar projelendirmenin de Rusya'da enstitü boyutlarında olan proje grupları ile çözülmesi konusunda zorlama yapmaya başladılar. Türk projecilerden bazıları istenen koşullara adapte olabilse de, çoğu piyasadan çekilmek zorunda kaldılar.

Bazı özel işlerde ise, yani yangın sinyalizasyonu, farelerden korunma sistemleri, güvenlik vs. gibi işlerden bahsediyorum, özellikle son yıllarda özel lisans sahibi altyüklenicilerle çalışılması zorunlu hale gelmişti. Türkiye'den gelmiş olan küçük taşeron firmaların bu tarz lisans sahibi olmaları mümkün değildi. O yüzden sahada her geçen gün Rus taşeronlar da çoğalır olmuştu.

İşte uçak düşürüldüğü günlerde çalıştığım firma da bu şartlarda çalışan bir firma düzeyindeydi. Tamamen kozmopolit bir firma düzeninde, her türlü milliyetten çalışanı olan, işin yapımı aşamasında kontrol teşkilatı İngiliz asıllı bir firma, işvereni Amerikalı, projecisi Rus, müteahhit firmanın ana kadroları Türk, ama bünyesinde elli tane farklı taşeron barındıran, kendi işçileri arasında az miktarda Türk işçisi olan, ama saha kadrolarının çoğunluğunun kardeş Türk devlet vatandaşlarından oluştuğu bir firma. 

İşçi izinleri almak burada SNG denilen Bağımsız Devletler Topluluğu'na dahil devletlerin vatandaşları için biraz daha basittir, ama uzun süre alır.  Köyünden çalışması için çağırdığınız bir Özbek işçiyi mecburen şantiyede izni çıkana kadar kaçak çalıştırmak zorunda kalırsınız. Gelmeden evraklarını düzenlemek mümkün değildir. Bu durum Rus göçmen ofisi tarafından bilinse de, genelde göz yumulurdu. 

Uçak düşürüldüğünde şantiyeye direkt göçmen bürosundan yetkililer geldiler. Yanlarında da buraların özel polis gücü olan amonlar. 

Adeta şantiye basılmıştı. İşi durdurduk. Herkesin evraklarını istediler. 

Biz bu konularda tecrübe sahibi olduğumuz için aslında sakindik, ama düne kadar hoş sohbet ettiğimiz devlet kadroları adeta çıldırmış durumdaydılar. Çok kaba bir davranış halinde, sanki uçağın düşürülmesinden biz suçluymuşuz gibi sert bir davranış halinde her yere girip çıkmaya başladılar. Aslında izinsiz çalışan işçi olup olmadığını arıyorlardı.

Şantiyede Allah'tan o günlerde yeni gelmiş işçimiz yoktu, yani herkesin evrakları tamamdı. 

Ben o an ofis girişindeki balkonda, işveren temsilcimiz (Rus vatandaşı!) ile birlikteydim ve gelen polis müdürü sert bir tonla evraklarınız deyince benden önce işveren temsilcimiz bu sertliğe reaksiyon göstermişti. O da biraz sert bir ses tonuyla karşı çıkınca adamcağızı duvara dayayıp üstünü ararlarken ben epey bir ürkmüştüm. Sessizce evraklarımı çıkartıp uzattım. Baktılar ve geri verdiler. İşveren temsilcisi ise ne yapıyorsunuz, ben Rus vatandaşıyım dese de işe yaramamıştı. İleriki günlerde ona yaptıkları o üst aramasını sürekli anlatır oldu. Uçağı siz düşürdünüz, o gün derdini ben çektim diye bir süre sürekli her fırsatta başımıza kaktı.

Evet, Ruslar o günden sonra Türk firmalarına doğru dürüst çalışma imkânı vermediler. Birçok firma o gün sonrasında ellerinde yaptıkları iş olsa da ülkeyi terk etmek zorunda kaldılar. Sadece bazı firmalar, o da ellerindeki işler stratejik işlerse, şantiyeleri bitene kadar izin alabildiler.

Bizim firmayı da bu öncelikli sürmekte olan şantiyeler listesine alarak işin bitirilmesine müsaade etmişlerdi. 

Ama artık o eski günler geride kalmıştı. Yeni bir iş alamadı firma ve şantiye bittikten sonra Türkiye'ye dönmek zorunda kaldı.  

Önceden Ruslar Türk firması işleri hızlı, kaliteli ve ucuz yapar diye her zaman ihalelere çağırmaya özen gösterirken, o günlerden sonra artık Rus toplumunda da bizlere karşı bir kırgınlık oluşmuştu. 

İşverenler ise o günden sonra artık eskisi gibi Türk firmalarıyla çalışmak istememeye başladılar.

İşte o günlerden sonra çok yoğun bir şekilde Türk firmaları Rusya'yı terk ettiler.

Bugün halen daha bu piyasada çalışan Türk firmaları var. 

Türk firması derken sahiplerinin Türk olduğu firmalardan bahsediyorum. Firmaların hepsi kâğıt üzerinde Rus firması aslında. Ancak artık hiçbir zaman o günlerdeki gibi işlerin yapımı sırasında sağlanan kolaylıklar bugün burada çalışan firmalara sağlanmıyor. İşçi izinleri o kadar kolay çıkmıyor. Kota verilmiyor, veriliyorsa çok yukarılardan özel izinlerle kota çıkarabilmek mümkün oluyor.

İşlerin yapımı esnasında burada ana müteahhit diye bir kavram vardır. İşveren ve devlet her türlü resmi evrak için bu ana müteahhidi muhatap alır. 

Artık ana müteahhit olarak dev Rus firmaları var. Halbuki bir zamanlar ana müteahhit Türk firmaları olurdu. 

Burada çalışan Türk müteahhit firmalar genellikle bahsettiğim dev Rus ana müteahhitler altında işleri yapmaya devam ediyorlar, ama çok daha fazla Ruslaşmış bünyeleri ile. Çalışan Türk firmalarının çoğu da zaten küçük taşeron firmalar. 

Diyeceğim, ülkeler arası ilişkiler çalışanları da çok etkiliyor. 

Bizim Rusya inşaat piyasasındaki bu kısa sürede neler yaşadığımızı dilim döndüğünce aktardım. Türkiye'de çoğu insan Rusların sert karakterde bir millet olduğunu bilir. Ama ne kadar bize benzerliklerini bilmez.  

Uçak krizi belki bugün artık unutuldu, ama etkileri halen daha devam ediyor. Ruslar bizim inşaatları ne kadar hızlı ve kaliteli yapabildiğimizi unutmuş değiller, ama ne kadar düzensiz yaptığımızı da gayet iyi öğrenmiş durumdalar. 

Bizim sistem olarak Ruslardan öğreneceğimiz çok şey var. Belki o yüzden şehirlerimiz abuk sabuk inşaatlarla kaplı. 

Burada ise özellikle yer altında nerede ne varsa hepsi bellidir. Yapılan her iş yapıldığı şekliyle arşivlenir. Belli bir düzenleri vardır. O düzenin bozulmasına ise o darmadağın oldukları 90'lı yıllar hariç izin vermediler.  Hemen toparlandılar. Çünkü kurumları halen daha eskisi gibi çalışıyor. Evet, bürokrasi büyük bir sorun, ama yine de düzen düzendir. Devleti ayakta tutan işleyen kurumlardır.

Umarım biz de çabuk toparlanırız. Darmadağın edilmiş devlet kurumlarımız yine ayağa kaldırılır da, önümüze bakarız. Tabii bizim biraz daha fazla işimiz var. Çünkü bizim önceden de kurulu düzenimiz Ruslar gibi sağlam altyapısı olan bir düzen değildi. Projelendirme enstitülerinden bahsetmiştim yazının ortalarında. Bizde de buradaki gibi komple bir proje firmaları düzenine geçilmeli belki de. 

Neyse, bugün biraz Rusya'daki anıları paylaşayım istedim.

Yaptığımız hataları fark etmiş olabilirsiniz. Sadece uçak değil yani, biz hangi ülkeye girersek girelim, sonradan hezimetle o ülkeden ayrılmak zorunda kalıyoruz. Bunun bir sebebi olmalı sanki. Hep birlikte düşünelim derim ben sebebini.

Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla

Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Tüm Makaleler

  • 08.11.2022
  • Süre : 5 dk
  • 2531 kez okundu

Google Ads