Türkiye’de Fiyatlar Ne Zaman İnecek?
Fiyatların artışı, yani enflasyon hareket halindeki bir araç gibidir. Araç ileriye doğru 5 km hızla da ilerlese, 100 km hızla da gitse, ilerliyor demektir. Piyasa açısından bakarsak, az ya da çok enflasyon vardır. Enflasyonda da fiyatlar durmaz, artar. Ne zaman ki araç durur, yani hız sıfır olur, enflasyon da aynı şekilde sıfırlanmış olur.
Enflasyon Canavarı:
Yüksek enflasyon, enflasyon canavarı, fiyatlar uçtu... Sadece bugünün değil, epeyce bir zamandır bildiğimiz, duyduğumuz, yaşadığımız ekonomik sorun.
Hepimiz yaşıyoruz ama sanki tam olarak da algılayamıyoruz, nedir bu enflasyon. Fiyat artışı mı? Fiyatların aşırı artışı mı? Birçoğunun merak ettiği gibi ben de merak ediyorum, ne zaman inecek bu fiyatlar.
Ben bir şeyi anlamak istediğimde aklımın daha çok anlayacağı bir metafor ile düşünmeyi seviyorum, böyle daha rahat algılıyorum.
Aklıma kaçırdığım bir kavşakta yasak olduğunu bilerek az ileride durup geri geri giderek tekrar yoluma devam ettiğim bir an geldi. Gerçekten çok özür diliyorum, aslında kurallara uyan bir şoförümdür, ama tekrar aynı yola girebilmek için çok uzaklardan bir yerlerden dönmem gerekiyordu, biraz da acelem vardı. Dörtlülerimi de yaktım, hiç araç geçmediği bir anda geri vitese takıp ağır ağır kaçırdığım kavşağa dönebilecek kadar gittim ve yola devam ettim, affedin ne olur.
Fiyatların artışı, yani enflasyon hareket halindeki bir araç gibidir. Araç ileriye doğru 5 km hızla da ilerlese, 100 km hızla da gitse, ilerliyor demektir. Piyasa açısından bakarsak, az ya da çok enflasyon vardır. Enflasyonda da fiyatlar durmaz, artar. Ne zaman ki araç durur, yani hız sıfır olur, enflasyon da aynı şekilde sıfırlanmış olur. İşte fiyatlar da hangi seviyedeyse orada sabitlenir. Aynı hareket halindeyken nereye geldiysek araç durunca orada olmamız gibi.
Fiyatların düşmesi için geri vitese takıp geri geri gitmemiz lazım, negatif enflasyon gerekli, mümkün mü? Değil gibi geliyor bana.
Bu tüm ülkeler için geçerli, eski kovboy filmlerinde bir atı 1 dolara satın aldıklarını hatırlıyorum, bugün epeyce bir 1 dolar ediyordur herhalde, yani Amerika'da da enflasyon var.
Enflasyon olmalı da, yoksa ticaretin dinamiği bozuluyor, daima ileri gitmek, ilerlemek lazım, negatif enflasyonun ve stagflasyonun daha farklı etkileri oluyor. Sadece ilerleyelim derken hız sınırını aşmamak lazım, aşırı hız felakettir.
Şiraze derler, ciltli kitaplarda sayfaları bir arada tutan şerittir, yüksek enflasyon şirazemizi kaydırır, darmadağın oluruz, tekrar kontrolü ele alabilmek kolay değildir. Yöneten kim olursa olsun, kolay değildir.
Peki ne oldu da, bu riskler bilinmesine rağmen, faiz nas diyerek faiz indirmeye kalktılar. Bunca yıl başta olduklarına göre, eh, ekonomi yönetiminde tamamen boş olmadıklarını tahmin edebiliriz, bilgileri yeterlidir her halde. Ne oldu? Niye böyle bir şey yaptılar?
Şirazenin Kayması:
Asıl şirazesi kayan başka bir şey, enflasyon sadece bunun bir neticesi sanki. Yönetim kademesindeyken etrafınızda siz yüce efendimiz, her şeyin en iyisini siz bilirsiniz, sizden daha büyüğü yok, siz dünya liderisiniz diye sürekli sizi pohpohlayan bir dar çevre olunca kandırılmaya yatkın oluyorsunuz, aklınızın yettiği kadarıyla yapabiliyorsunuz, o kadar çok konu var ki, çok akıllı da olsanız zaman yetmiyor, bütün gün çalışsanız da, hiç uyumasanız, sabahlara kadar çalışsanız da yetmiyor işte. Bir yerde, bir noktada kontrol elden gidiveriyor.
Sonra son olaylar sonrasında halkın tepkisine çözüm olsun diye anketlere bakıp göndereceğiz bu sığınmacıları diyorsunuz, ardından iş insanları toplantısında sesler yükselince hayır göndermeyeceğiz diyerek çark etmek zorunda kalıyorsunuz. Yani siz merak etmeyin ey sevgili iş insanları, benden desteğinizi çekmeyin sakın, sizin ucuz iş gücünüze dokunmayacağız diye onların tepkisine çözüm bulmaya çalışıyorsunuz.
Şirazesi kayan kontrol yeteneği. Hadi bugüne kadar yapılanlardan dolayı ön yargıları bir kenara koyayım, iyi niyetli de olsanız, halimize bakınca iyi bir şeyler yapayım derken eline yüzüne bulaştırmak diyeyim olanlara. Hadi siz iyisiniz, etrafınızdakiler kötü diyeyim, ama artık şiraze kayınca toparlamak çok zor. Bir kişiyle bu kadar oluyor işte.
Evet, neyse, konumuza dönelim. Fiyatlar inecek mi peki, inecekse ne zaman olacak bu mucizevi olay, ne olursa iner? Bu sorularla başlamıştık sohbete.
Japonya Örneği:
Biraz Japonya'yı inceledim. Bence ders almamız gereken çok şey var Japonya’dan hem iyi anlamda başarılarından hem de yaptığı yanlışlardan.
Japonya, yıllık Ulusal Tüketici Fiyat Endeksi 1974-1975 yıllarında %25 sınırına dayanmış, sonra 1979 yılında %2.8'e kadar gerilemiş. 1980'de tekrar biraz yükselip %8 civarından dönmüş. 1987'de artık negatife geçmiş, %-1.10 olmuş. Ardından hemen tekrar yükselmeye başlamış ve 1991'de %4'e kadar yükselmiş. Sonraki yıllarda kimi zaman artıda kalmış, kimi zaman eksiye inmiş, ama maksimum %4, minimum %-2.4 gibi. 2016 yılında bir süre %-0.5 gibi negatif değere indikten sonra bugüne kadar pozitif değerlerde, 2022 yılı nisan değeri %1.2.
Japonya 17 Şubat'ta güncellenen Uluslararası Para Fonu (IMF) en büyük ekonomiler sıralamasında 5.1 trilyon dolar ile dünya üçüncüsü. Biz şimdilik 21. sıradayız, ama 2022 sonunda 22.liğe düşüyoruz.
Japonya 1970’li yıllarda kişi başı milli gelir olarak 2000 dolar ile başlamış, bu değer 1980 yılına kadar 9400 dolar seviyesine kadar yükselmiş, daha sonra 1990'larda ciddi artışla 25.000 dolar üzerine, 2000'lerde daha da yukarılara, 39.000 dolarlara, 2010 da ise zirve yapıp 45.000 dolar üstünde kişi başı milli gelire ulaşmışlar. 2010 daki milli geliri de zirve yapıp 5.8 trilyon dolar olmuş.
Sonra? Sonra milli geliri düşmeye başlıyor, o kadar çok düşmüyor tabii, dediğim gibi halen daha dünya üçüncüsü, topu topu 5.1 trilyon dolara gerilemiş. Gerilemiş dediysem kişi başı milli geliri halen daha 40.000 dolar üzerinde.
Ama ikincilikten üçüncülüğe düşmüş olmalarına hayıflanıyorlar. Zira Çin 2000'li yıllarda 1.2 trilyon dolar ile aşağılardayken önce 2010'da 6 trilyon dolar ile Japonya'yı da geçmiş ve bugün 16.9 trilyon dolar ile ciddi bir atak yaparak Amerika'nın biraz altında ikinciliğe yerleşmiştir. Amerika doğal olarak 22.9 trilyon dolarlık dev bir ekonomi.
Japonya niye atağa kalkamamış peki? Bir sürü sebebi vardır, Amerika'nın etkisi, kontrolü, Çin'in kapasitesi, ne yapsan daha ileri gidecek, bir yanda 1.439 milyarlık bir insan kaynağı, diğer yanda 126 milyon, biri 9.6 milyon km2 lik dev bir ülke, diğeri hepsi hepsi 378 bin km2'lik adalar ülkesi. Sebepler çok, ama biri de negatif enflasyon diyorlar. Ekonomisinin dengesini bozmuş. Düşünsenize, kar etmek niyetiyle bir mal üretiyorsun, maliyet hesabını yapıyorsun, sonra ürettiğini zararına satmak zorunda kalıyorsun, çünkü fiyatı düşmüş, ederi maliyetinin altına düşmüş, hayır satmıyorum bu fiyata desen elinde kalacak, mecburen zararına satıyorsun, yavaş yavaş işini küçültüyorsun, küçültmek zorunda kalıyorsun. 2010'dan sonra Japonya'nın başına gelen budur.
Eee, bu durumda aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık, biz ne yapacağız?
Ekonomide ve Yönetimde Liderlik:
Olay emin adımlarla ilerlemek, yalpalamamak. Bu işler anlık kararlarla olmuyor. Pragmatik liderlik pragmatik karalar alıyor, çoğu yanar döner kararlar, o an nasıl işine geliyorsa.
Halbuki ekonomi ince ayar işi. Voleybol özelinde "kritik karar anları" diye bir süre önce yazmıştım, çok çalışarak ince ince ayar yapmayı öğreneceğiz. Direksiyonu yoldan çıkmayacak şekilde gerektiği kadar sağa ya da sola çevireceğiz, ama ağır ağır, aniden çevirirsek araç yoldan çıkar, takla atarız maazallah.
Fiyatların artık bir seviyeye gelip dengelenmesi şart oldu, bırakın inmesini, ben dengelenmesi için bile artık epey zaman harcayacağımız düşüncesindeyim, en azından biraz yavaşlasa, o bile bir faydadır. Daha nereye kadar çıkacak şimdilik kimse bilmiyor. Baştakiler de bilmiyor. Saçma sapan açıklamalar tam tersi etkiler yapıyor, kredi vereceğiz, yarım kalan konutların tamamlanmasını sağlayacağız diye yapılan masum bir açıklama bile ev fiyatlarının fırlamasına sebep oluyor, dolar kurunu zıplatıyor.
Evet, dediğim gibi bence fiyatlar düşmeyecek, boşuna beklemeyelim, bu sene mevsimlik etkilerle meyve sebze fiyatları bile üretim maliyetlerindeki artış ve dolaylı üretim azalması yüzünden düşmeyecek. Çünkü güven kalmadı, kontrolü çoktan elden kaçırdılar, belli etmemeye çalışıyorlar, ama hayal dünyalarında kurdukları düzen de gerçeklerle uyum göstermiyor. Ne yaparlarsa yapsınlar, bir türlü göle maya tutmuyor. Ya tutarsa diye de üstümüzde bin türlü deney yapıyorlar.
Her zaman söylüyorum, yine sistem problemi, yine beceriksiz kadrolar, artı pragmatizm.
Yine de sakin olmakta fayda var, panik yapmayalım, piyasanın en tehlikeli zehri paniktir, diğerlerine panzehir bulunur. Zaten seçimlere ne kaldı şunun şurasında, tekrar güzel günlerin gelmesine az kaldı. Atlatırız bu dertleri ortak akıl ile, hiç merak etmeyin.
Moskova'dan sevgi ve saygılar herkese.