Yaşamanın Kodları-2
Ben halen daha eskiler gibi bazı sabahlar bir tas çorba içerim. Sağlıklıdır. Şimdi gün içindeki en önemli öğün sayılıyor kahvaltı, ama eskiden geçiştirilirmiş. Hangisi doğrudur bilmiyorum, binlerce yıllık tecrübe mi, modern zamanların yeni metotları mı? Ruslar sabahları neredeyse gün ortasına kadar ağızlarına bir lokma koymazlar.
Türkiye Gerçekleri Üzerine Hesabımıza Devam Edelim:
Dün bu işin sihirli bir formülü var mı diye başlamıştık yazımıza. Türkiye gerçekleri ve yaşam standardımız üzerine bir hesap yapmaya başlamıştık.
Hesabımızı orta direk bir ailenin standart bir yaşam için ihtiyacı olan gelir seviyesini bulmak için yapıyoruz.
Dün ilk bulduğumuz gider barınma gideriydi. 2200 liralık aylık kirada karar kılmıştık. Kimseden şu ana kadar bir itiraz ya da katkı gelmedi. Ama benim aklıma bir gider daha geldi. Bu barınma giderine genellikle bir çoğumuzun ödediği apartman, kapıcı ya da aidat giderini katmamıştık.
Oturduğumuz çevreye bağlı olarak konutlarımızdaki ortak mahallerin temiz tutulması, merdivenlerin, kapısının, penceresinin temizlenmesi, bahçesine bir iki çiçek ekilmesi, çim bakımı ya da kapısının önünün süpürülmesi sanırım yaşam standardı olarak hepimizin ihtiyacı. O yüzden az ama sanırım ayda en azından 100 lira da aidat gideri olarak düşünmemiz mantıklı olacaktır. Ben barınma giderimizi aylık 2200+100 lira olarak revize edelim derim.
Hesabımızdaki Beslenme Giderleri:
Evet, biz hesabımıza dönelim. Hesabın en zor kısmına başlayacağız bugün, beslenme giderleri.
Ben kendim günlük 1,5 öğün ile idare ediyorum, ama genellikle ülke standardımız günde 3 öğün. Kahve altı, öğle yemeği ve akşam yemeği. Arada da ikindi vakti çay ve gün içinde meyve. Sanırım hesabı bu düzende yapmalıyız.
Ben küçükken televizyon karşısında akşam yemeğinden sonra çay içerdik, bir de bir tabak meyve gelirdi, özenle kabukları soyulur, dilimlenir ve bir yandan aile boyu televizyondaki dizi film seyredilirken afiyetle yenirdi. Kaçak, Dallas, Küçük Ev, Charlie'nin Melekleri, Uzay Yolu, Komiser Columba ve diğer meşhur diziler, gençler bilmez, ama eskiler hatırlar mutlaka. Televizyon yayını da ilk başlarda siyah beyazdı, sonradan renkli yayın başladı. Akşam yemeği yenirken de akşam haber bülteni izlenirdi, her ailenin klasiği.
Şimdi nasıl değişti her şey, bizde evde artık televizyon bile yok. Duvara monte edilmiş olan hariç hepsini kaldırdık. Duvardaki de fişinden çekili. Artık her şeyi internet üzerinden izliyoruz, ilgini çeken şeyleri istediğin zaman istediğin yerde izlemek çok daha pratik, haberleri bile izlemiyoruz, zaten her şeyden anında haberin oluyor, haber takip etmek için akşam haberlerini beklemek artık biraz saçma geliyor bana. Eve günlük gazete bile almana gerek yok artık. Hepsi cep telefonlarına sığıyor.
Evet, nostalji güzel de konumuz uzun. Fiyatlar her gün değişiyor, her şeye her gün zam yapılıyor, iyi ki internet var, market fiyatlarına anlık ulaşmak hesap için epey kolaylık sağlıyor.
Kahvaltı ile başlayalım, adından da belli olduğu gibi kahveden önce bir şeyler atıştırmak için kültürümüze yakın zamanda katılmış, eskiler sabahları bir tas çorba içerlermiş, öyle çay demleyeceksin, portakal suyu hazırlayacaksın, ekmek kızartıp yağlayıp ballayıp yiyeceksin, sucuğuyla, zeytini peyniriyle, rafadan yumurtasıyla adamakıllı bir kahvaltı yapacaksın, eskiden nerede böyle şeyler, kahvaltı kültürü hayatımızda bir zamanlar yokmuş. Sac ayağı üzerindeki tencerede akşamdan kalma tarhana çorbası olurmuş, ocağın altına bir iki odun atıp ısıtırlar, herkes bir tas içermiş. Sonra da herkes işine gücüne bakarmış. Ben halen daha eskiler gibi bazı sabahlar bir tas çorba içerim. Sağlıklıdır. Şimdi gün içindeki en önemli öğün sayılıyor kahvaltı, ama eskiden geçiştirilirmiş. Hangisi doğrudur bilmiyorum, binlerce yıllık tecrübe mi, modern zamanların yeni metotları mı? Ruslar sabahları neredeyse gün ortasına kadar ağızlarına bir lokma koymazlar. Bizde hanım alıştı biraz benim yüzümden, o da son yıllarda kahvaltı yapmaya başladı.
Normal bir yetişkin, sabah iki bardak çay, 100 gr. beyaz peynir, 7-8 adet zeytin tanesi, 2-3 ince dilim ekmek, tercihen kızarmış, üzerine ise tereyağı ve reçel ya da bal sürüp, yanında bir tane de haşlanmış yumurta olursa doyar herhalde. Eğer tavada kızartılmış sucuk da olursa tamamen doymuş olarak sofradan kalkmak mümkün bence. Herkes farklı farklı kahvaltı yapıyordur mutlaka, kimi çay yerine kahveyi, ya da bir bardak portakal suyunu tercih ediyor olabilir, söğüş domates biber de fena olmaz mesela, kahvaltı soframızı daha da zenginleştirmek mümkün. İnternette bazen kırk çeşit kahvaltılık ile kahvaltı masasında fotoğraf paylaşmış devlet büyüklerimiz de oluyor, ama bizim ailemiz orta direk bir aile, bu kadarı fazla bile diye düşünüyorum.
Ben sabahları koca bir tabak salata ve omlet ya da menemen ile kahvaltıya alıştım mesela, buralarda sucuk ve zeytin bulmak mümkün olmadığı için, standart kahvaltı tadında olmuyor, o yüzden kendimce böyle bir çözüm buldum. Kahve pek sevmiyorum, genellikle çay içiyorum. Çayı da şekersiz seviyorum, çayın tadını şekersiz daha iyi hissediyorum. Ama bir çoğumuz vazgeçemedik şekerden. Benim kayınbirader çaya bardağın yarısına kadar şeker koyar mesela, nasıl içiyor o kadar tatlı çayı, hiç anlamam.
Okullu çocuğumuzun yediği miktarı hesaplarda çok az oranda azaltacağım. Çocuktan çocuğa değişir, ama bizimkinin büyüklerden biraz daha az yediğini düşünelim.
Babamız dahil tüm aile her sabah ve akşam sofra başına birlikte oturuyorlar.
Babamız pazar günü hariç öğle yemeğini iş yeri yakınındaki pidecide yiyor. Çalışma saatleri kanunen haftada maksimum 45 saat. Hafta içi günlük sekiz saat, cumartesi günü de işe biraz geç gelip erken çıkıyor desek cumartesi günü beş saat daha çalışarak bu maksimum süreyi dolduruyoruz. Menümüzde bir tas çorba, bir adet kıymalı pide ve bir bardak ayran var, normalde doymak için yeter diye kabul ediyorum. Bazı iş yerleri öğle yemeğini ayrıca ödüyor, ama aslında fark etmiyor, biz bu bedel maaşımıza eklenmiş olarak düşüneceğiz. Ücretini kendimiz ödeyeceğiz.
Ben Ankara'da proje mühendisi olarak çalışırken işyerindeki arkadaşlarla öğlenleri Bülten sokaktaki Kebap 49'da kıymalı pide yerdik, pidenin yanına mevsim salata da verirlerdi, menümüz oradan aklımdadır. Kebap 49 aynen yerinde duruyor. Fiyatları internette bulabilirsem oradan alacağım.
Okullu evladımız ve annesi öğle yemeğini okul dönüşü beraber evde yiyorlar diye hesaplayalım diyorum.
Akşam yemeğimiz ise bir tas çorba, bir tabak sulu yemek, bazen de pilav ya da makarna yanına köfte, tavuk, balık gibi bir yemek olsun, milli içeceğimiz ayran, hatta belki bazen cacık ya da bir sürahi kompostoyu ve ortaya büyük bir tabak salatamızı da unutmayacağız.
Öğle yemeğini biraz daha hafif yaparız, çorba katmayız, zaten ekmeği babamız daha çok yiyordur, ekmeği de daha az yerse annemiz ve çocuk böyle daha hafif olur muhtemelen.
Hafta sonları da yaz aylarında pazar günleri öğlen yemeği yerine ailecek piknikte mangal yapıyoruz, kış aylarında ya da soğuk aylarda ise beraber bir restoranda yemek yiyoruz. Bu öğünün maliyetini eşit diye hesaplayacağım, orta maliyetli bir restoranda yemek fiyatı ile piknikte mangal et masrafı hemen hemen aynı çıkar sanırım. Haftada bir gün aile boyu bir etkinlik herkesin hakkıdır sanırım.
Kundaktaki bebeğimizin gıda giderlerini ayrıca hesaplayacağız. O henüz çok küçük. Gıda masrafı fazla çıkmaz umarım.
Bence bu kadar ön kabul yeterli, kimsenin itirazı yoksa önce standart kahvaltının aylık maliyetini hesaplamayla başlayalım.
Gerçekten ağır konuymuş, tez yazıyorum sanki. Yine epey geç oldu, hesaba yarın devam edelim isterseniz. Yarın ön kabullerimizi dikkate alarak önce ihtiyacımız olan aylık gıda miktarlarını hesaplayalım, sonra da ekonomik bir marketten beraber alışveriş yapalım. Hesap çıkınca belki bir de çay simit hesabı ile karşılaştırma yaparız.
Şimdilik Moskova'dan sevgi ve saygılar.