Esnaf Lokantası ABD’de Çok Tutar mı?
“All you can eat-yiyebildiğin kadar ye” konsept de çok ilgi çeker ve yaygındır. Bu restoranların çok zengin bir açık büfe yiyecek reyonları olur, bu reyonlar çok sevilen dünya mutfağından bazı menüleri de sunabilirler. Yiyebildiğiniz kadar yersiniz. İşte tam da bu alışkanlıklara geniş ürün yelpazesi ile “Türkiye Esnaf Lokantası” konseptinin ciddi hitap edeceğini değerlendiriyor ve hatta iddia ediyorum.
Ülkemizde, dışarıda yemek yenecekse ve özellikle bu yemek çalışanlar için öğle arasında olacaksa esnaf lokantaları en çok uğranan duraklar arasında yer alır.
Esnaf lokantası bulunduğu lokasyonun en kalabalık mekanıdır ve bir nevi şehrin sembolü olan özel bir kültürü içinde barındırır. En iyi esnaf lokantası nerede sorusu da sohbetlerde sıkça geçer ve en iyi reklamın kulaktan kulağa yayılmayla olduğunu da işletme sahipleri çok iyi bilirler.
Esnaf lokantası, aslında hem ev mutfaklarında rahatlıkla yapılabilen ve hem de (burası ilginç) ev mutfaklarında yapılması mümkün olmayan bir gurme (gourmet) mutfak kültürüdür.
Günlük hayatın temposunun en yüksek olduğu şehirlerde yaşıyorsanız; trafikten, iş yoğunluğunuzdan yiyeceğiniz yemeğe karar vermeden ilk çıkan reklamla hızlıca yemek siparişi veriyorsanız ve sonrasında sağlığınız için endişe duyuyorsanız, sağlıklı ev yemeklerine kolay ulaşabileceğiniz bir esnaf lokantasını keşfetmelisiniz, merak etmeyin, çoğunun artık paket servisi de vardır.
Sürekli koşuşturma hali insanları sağlıksız bir beslenme yaşam tarzına doğru itmiş olabilir. Fast food (hızlı yemek) ürünlerden uzak durup şöyle üzerinde dumanı tüten bir çorba ya da anne eli değmiş gibi hazırlanan sulu ev yemeklerine özlem duyanlar, ev yemeklerine hasretlerini dindirecek, muhitlerinde veya yakınında bir esnaf lokantasının müdavimi olmalıdırlar.
Ciddi bir esnaf lokantasının ortalama +2000 tabak (yemek) tarifi olur. Bu tarz yemek konseptinin +6000 yemek tarifine çıkabileceği uzmanlarınca vurgulanır.
ABD’de durum nasıldır? Oralarda ciddi süre geçirmiş biri olarak diyebilirim ki, ABD’de ister çok yoğun bir çalışma temposu içerisinde olun ve New York, Chicago, Los Angeles gibi nüfus yoğunluğu çok yüksek şehirlerde yaşayın, ya da hem iş temponuz yoğun olmasın ve hem de Wyoming, Utah, Colorado gibi popülasyonu düşük eyaletlerde yaşayın, ev mutfağı diye bir şey pek yoktur! Evlerinde mutfak vardır ama ev yemeklerinden anladıkları, Wall Mart veya benzeri zincir marketlerden birinden dondurucudan aldıkları “İsveç Köfte” tarzı yemeği mikrodalga fırınlarında ısıtarak yemektir. Evde yiyecek yapmakta verdikleri kayda değer en ciddi uğraşıları bahçelerindeki barbeküde steak (biftek) pişirmektir. Ona da çoğunlukla pazar günleri zaman ayırabilirler.
Peki genelde karınlarını nasıl doyururlar? Eve paket servisini saymayalım, o artık bizde de çok yaygın. İş saatlerinde ya civardaki bir restoranına, yakında varsa bir business center (iş merkezi)’deki zincir fast food restoranına veya bir “dünya mutfağı” restoranına giderler (ABD’de şirketlerin çalışanlarına yemek servisi yoktur). İş saatleri dışında özellikle ailecek yemeklerini nasıl yerler? Yine, “to go” (al git) ve eve paket servislerini saymayalım; civarlarındaki bir dünya mutfağı restoranına gitmeyi çok ilginç bulurlar ve severler. İtalyan mutfağı, Çin mutfağı, Meksika mutfağı hemen her eyalette sevilir, Brezilya mutfağı, Hindistan Mutfağı, Fransız mutfağı, Tayland mutfağı, Polonya mutfağı, Yunan mutfağı vd. ülke mutfakları da eyaletten eyalete fark göstermekle birlikte çok ilgi çeker.
“All you can eat-yiyebildiğin kadar ye” konsept de çok ilgi çeker ve yaygındır. Bu restoranların çok zengin bir açık büfe yiyecek reyonları olur, bu reyonlar çok sevilen dünya mutfağından bazı menüleri de sunabilirler. Yiyebildiğiniz kadar yersiniz.
İşte tam da bu alışkanlıklara geniş ürün yelpazesi ile “Türkiye Esnaf Lokantası” konseptinin ciddi hitap edeceğini değerlendiriyor ve hatta iddia ediyorum.
Maalesef Türk Esnaf Lokantası ismi ile tanınmaya ve markalaşmaya çalışmak, ırksal sıkıntıları olan bazı zümrelerce negatif etkiye maruz kalabilecektir. Ancak, “Osmanlı Mutfağı (Ottoman Cuisine)” ismiyle giriş yapmak hem sıkıntı yaratmayacak hem de esnaf lokantası konseptimize; Balkanlar, Trakya, Anadolu, Akdeniz, Doğu Afrika, Orta Doğu, Kafkasya mutfağı menüsünü ekleyecektir, sempati görüp markalaşacağını da öngörüyorum.
Esnaf Lokantası konsepti Amerikalılarca neden tercih edilecektir? Çünkü;
Çoğunlukla tencere yemeklerinden oluşan menü, sebzeyi de çok kullandığı için sağlıklı ve lezzetlidir, aynı zamanda makul fiyatlıdır.
Çok zengin bir et yemeği seçeneği sunar, Amerikalılar et yemeyi çok sever.
Çok zengin bir beyaz et seçeneği sunar, Amerikalılar beyaz eti de yoğun olarak tüketirler.
Amerikalarılar sanılanın aksine tencere (pot) yemeklerine çok uzak değillerdir. Tencere yemekleri kovboy kültürlerinde vardır ama özellikle, Tayland, Vietnam, Hindistan ve Akdeniz mutfaklarından kültürlerine giren tencere yemeklerine yabancı değillerdir ve lezzeti tadınca yemeği ve onu yemeyi severler.
Özellikle zengin zeytinyağlı yemek seçeneklerimizi hem lezzet hem de sağlık açısından beğenecek ve tercih edeceklerdir.
Esnaf lokantası konseptimize lahmacun, pide, kebap, döner, İskender opsiyonlarımızı da eklersek eğer, ortalama Amerikalıların “aklını alabiliriz”, parmaklarını da yedirdiğimiz için bizi tutuklayabilirler!
Köfte seçeneklerimize uzak duracak Amerikalı tanımıyorum. Kendilerinin hamburger diye yedikleri köfte (meat ball) Kazakistan’a hastır. İsveç köfte, İsveç Devleti’nin de itirafıyla da Türk Köftesidir. (Bknz. Ref.-1).
Bizim lahmacun ve pide çeşitlerimizin kısa bir sürede yaygınlaşması, pizza yemeye alışık bir toplumda hiç de zor olmayacaktır.
Arap Swarma’sı (Arap Döneri) ve Yunan Gyro’sunu (Yunan Döneri) severek yiyen bir toplum için Türk Döner’i ve İskender’i şaheser lezzetler olacaktır.
Hamsi, palamut, mezgit, midye, kalamar gibi deniz ürünü lezzetlerimize de bayılacaklardır.
Kokoreç kısa zamanda fenomen olur, üstelik kuzu bağırsağını da bedavaya alırsınız ama Amerika’da kuzu eti zor bulunur. Tam bir sığır eti cennetidir. Hatta Avrupa’nın aksine domuz etini de yaygın tercih etmezler.
Kelle paçayı tattırdığımızda müdavimi olacaklardır, üstelik kolajen içeriğinden dolayı Tıp Bilimi de ürünümüzü/lezzetimizi destekleyecektir.
Menüye bana göre dünyanın en önde gelen lezzetlerinden birisi olan “Simit”i de eklemek, pretzel ve bagel’e alışık Amerikalıların ağız tadına hitap edecektir.
Zengin imparatorluk mutfağımız, dünya lezzetlerine çok meraklı Amerikalılar için cazip gelecektir. Üstelik bizden çalınan lezzetlerimizin kime ait olduğunu da öğretecektir. Hiç unutmam, dürüst bir Yunanlının söylediklerini; bizde dolmaki diye bir kelime yoktur ama biz sizin dolmanızı çaldık, dolmaki diyerek kendimize mal ettik, benzer şekilde sarmaki (sarma) de yoktur, caciki (cacık) de, gyro (döner) da yoktur, kahve, yoğurt v.d. hepsini sizden çaldık, itiraf ediyorum, demişti..., ama sen de itiraf et lütfen siz de bizden mousakka (musakka)’yı çaldınız diye de eklemişti!.. (ben musakkayı duymuştum ama ne olduğunu, nasıl olduğunu pek bilmiyordum!!!), musakkayı ilk defa bir Arap coğrafyasında tatmıştım, kime ait olduğuna tarihçiler karar versinler.
Esnaf yemeklerimizin yapımı meşakkatli olabilir ama servisi fast-food’a uygundur. Paket servise de uygundur.
Sonuç:
Gurme değilim, muhakkak sürçü lisan etmişimdir, affola, fakat “Esnaf Lokantası” konseptimizin ABD’de de çok sevileceğini ve benimseneceğini, oralarda yaşamış ve yaklaşık 3/2 eyaletini de ziyaret etmiş birisi olarak, öngörmüyor, iddia ediyorum.
Kaynakça:
1. Türkiye Sanayide Neden Malzeme Teknolojisine Odaklanmalı? (Bölüm-1)
Türkiye Sanayide Neden Malzeme Teknolojisine Odaklanmalı? (Bölüm-2)