Peri Bacalarında Balon Turizmi ve Ekonominin Döviz Bağımlısı Olması
Balonun sepetine kaç kişi binebiliyor bilmiyorum. İnternette büyüklüğüne göre 12-16 kişi sığıyor diye yazıyor. Bir saatlik geziye 4000 Euro, iyi para. Günde kaç kere çıkıyorlardır acaba havaya. Bunun kışı yağmuru var, rüzgârlı havası var, bir sezonda kazanılan tüm yıl yetmeli, genellikle turistik yerlerde otellerde de aynı mantık vardır ve doğrudur. Ama bana nedense çok yüksek geldi fiyat.
Kapadokya, eskiden de dikkat çekiyordu, ama artık dünya çapında ünlü bir turistik bölgemiz. Bunda son yıllarda öne çıkan sıcak hava balon gezilerinin büyük etkisi var. Ben hiç gitmedim o yöreye, ama belgesellerden biraz biliyorum. Havada uçan balonların sanatsal fotoğrafları ise gerçekten çok hoşuma gidiyor. Şimdi size Kapadokya tanıtımı yapmayayım, o tür bir yazı değil yazmak istediğim. Sanırım bu konuda yüzlerce yazı yazmıştır gidip görenler, orada yerinde bölgeyi inceleyenler. Uzmanlarına bırakalım gezi yazılarını.
Ben işin ekonomisine değinmek istiyorum.
Balonla bir saat gezi fiyatı 250-300 Euro diyorlar. İnternette 75-90 dakika 250 Euro diye yazıyor. Şu anda 1 Euro 18 lira 19 kuruş. Bir tur gezi ücretini 250 Euro olarak kabul etsek, Türk lirası olarak karşılığı 4500 liradan fazla tutuyor. 300 Euro ise bu günkü kurla bir asgari ücret ediyor. Bir ay çalışan bir asgari ücretli hadi balon gezisi yapayım dese bir aylık emeğini bir saatlik bir turistik geziye gömmek zorunda. O da tek başına. Ailesini de yanına alamaz.
Sanırım son zamanlarda denetimler sonucu istenen ilave önlemler ve zorunlu sigortalar ile fiyat artmak zorunda kalmıştır, eskiden 150 Euro civarındaymış, balonun kendi masrafları da çok yüksektir muhtemelen ama yine de bu ücret muazzam bir ücret bence. Balonun sepetine kaç kişi binebiliyor bilmiyorum. İnternette büyüklüğüne göre 12-16 kişi sığıyor diye yazıyor. Bir saatlik geziye 4000 Euro, iyi para. Günde kaç kere çıkıyorlardır acaba havaya. Bunun kışı yağmuru var, rüzgârlı havası var, bir sezonda kazanılan tüm yıl yetmeli, genellikle turistik yerlerde otellerde de aynı mantık vardır ve doğrudur. Ama bana nedense çok yüksek geldi fiyat.
Yurtdışından gelenler bu ücreti rahatlıkla ödeyebiliyorlar. Çok güzel bir etkinlik aynı zamanda, iyi bir Türkiye tanıtımı. Ama keşke bizim insanımız da faydalanabilse. Ne bileyim, promosyon yapsalar Türk vatandaşlarına. Ya da hadi çaktırmadan yapalım, aynı bileti Türk vatandaşları daha ucuza başka yerlerden alabilseler, değil mi? Bizim vatandaşlarımızdan da rahatça bu ücreti ödeyebilenler vardır her halde.
İşte bu bile gelir dağılımındaki uçuruma iyi bir örnek. Adeta ayrı dünyaların insanları olduk ülkemiz içinde. Dünyadaki diğer devletlerden ise epey bir ayrıştık. Bana çok üzücü geliyor bu durum.
Kendimce üzerinde düşünüyorum, fikirler üretmeye çalışıyorum aklım erdiğince, birtakım çareler arıyorum durumu düzeltmek için. Ama günün idarecileri ile kısa vadede yapılabilecek bir şey gelmiyor aklıma. Şapkadan tavşan çıkartmayı da bilmiyorum. Zaten şapkadan çıkan tavşanlar sadece havuç yemek derdinde. Her yeni tavşan durumu daha da kötüye götürüyor.
Üniversitede bazı önemli derslerin sınavlarından aldığımız notlar çan eğrisi yöntemiyle hesaplanırdı. Sınavda yapılabilen soru adedi ile sınava girenler bir grafiğe konur, grafik bir çan şeklinde çıkar. Bu eğri çan görünümünde olduğu için bu ismi almıştır. Ülke içi gelir dağılımı da böyle bir eğri ile gösterilebilir. Düzgün bir gelir dağılımı standart bir çan görüntüsünde grafiğe oturmalıdır. Bizde ise çan şekli grafikte sola yanaşmış şekilde çıkıyor, hem de epey bir sola. Yani toplumun çok büyük bir kesimi dar gelirli.
Peki nasıl düzelteceğiz bu durumu? Ekonomide ortodoks yöntemler diye bilinen metotları şu anda yönetimde olanlar uygulamak istemiyorlar. Kendilerince ürettikleri ekonomik teorilerle darmadağın ettiler ülke ekonomisini. Zaten bu saatten sonra bir işe yarar mı ortodoks tedbirler ben bile emin değilim. Sürekli telkin, sabredin diyorlar, halinize şükredin diyorlar, ama bu işi ellerine yüzlerine bulaştırdıklarını herkes görüyor, zaten çoğunluk bizzat bu bulaşıklık içinde yaşıyor. Bilmiyorum, her halde yaptıklarının doğru olduğuna kalben inanıyorlar. Bu yüzden de birçok konuda geri adım atmış olsalar da bu konuda geri adım yok, adeta inada bindi olay.
Şimdilik kimse sesini çıkarmıyor ve sessizce bekliyor, sanki seçimlere kadar hayatta kalma savaşı veriyor herkes. Sakin atın çiftesi pek olurmuş, sanırım bunu baştakiler de biliyordur, gidişatın vahametini onlar da muhtemelen görüyorlar ve birtakım çareler arıyorlar. Ama dediğim gibi yapılanlar durumu her seferinde daha da kötüye götürüyor. Bence en azından seçimlere kadar durumu idare etmeye çalışıyorlar, daha ötesine değil. Beklentiler teorik olarak bilinçli bir şekilde yapılan bu hatalar sonucu ucuzlayan iş gücüyle dünyada bir rekabet gücü elde etmek ve ihracatın artması. Ama tam olmuyor işte, nedense olmuyor.
Hiç mi olmuyor? Bu yönde hiç mi bir gelişme yok? Var tabii ki, ama istenen düzeyde değil. Çünkü kontrol edilemeyen başka faktörler var. Mesela euronun dolar karşısında değer kaybetmesi bizi olumsuz etkiliyor. Döviz gelirimiz beklenenden daha düşük çıkıyor.
Bu bahsettiklerim döviz dengesindeki olumsuz gelişmeler. Döviz ile yaptığımız harcamalar ve döviz gelirimiz açısından önemli tabii ki.
Peki ülke içinde dövize bağlı olmayan kendi paramız ile yapabileceğimiz bir şeyler yok mu? Tamam, petrol ve doğalgazı dışarıdan dövizle alıyoruz ve ülke içinde ulaşımdan taşımaya, enerji üretiminden ithal ettiğimiz her şeyde dövizin bir etkisi var. Ancak bu etkinin en azından minimum olacağı bir şeyler yok mu? Bizim tüm ekonomimiz dövize bağlı değil ki.
Ürettiğimiz herhangi bir şeyde dövizin etkisi ne kadardır mesela, bunu bilen var mı?
Gelin beraber çok bilinen bir şeyler üzerine kısa bir analiz yapalım ve dövizin etkisi ne kadardır anlamaya çalışalım.
Neyin fiyatına bakalım? Domates olur mu mesela?
İnternette eski bir hesap buldum, ama fiyatlar güncel değil, analiz 2018 yılından kalma. Sanırım amacımız güncel fiyattaki döviz etkisini bulmak olduğundan yine de faydalı olacaktır. Bu analizi bir mertebe bulmak için kullanabiliriz. Hazırsanız başlayalım.
Bir dekar araziden ortalama 18 ton domates elde ediliyormuş. Şartlara bağlı olarak 15-20 ton arası diye yazıyor. Maliyete madde madde bakalım:
√ Domates seralarda yetiştiği için öncelikle sera örtüsü maliyetine bakmak lazım. Naylon sera örtüsü üç yıl dayanıyormuş. Sanırım naylon fiyatının %90'ı dövize bağlıdır, çünkü petrol ürünü. Sadece üretimdeki işçilik döviz dışı desek yaklaşık olarak doğru olur herhalde. Örtünün toplam maliyeti o gün için 13000 lira tutuyormuş, arada yırtılan yerler için masraflar hariç diye yazıyor. Bir senelik maliyet olarak 4300 lira koymuşlar hesaba. Demek ki bizim hesabımıza göre 3870 lirası dövize bağlı, 430 lirası Türk lirası olacak.
√ İkinci maliyet toprağın işlenmesi ve hazırlanması. Bu amaçla toplam 1300 lira harcanıyormuş. Detay yok hesapta ama tahminim bu işlem traktör ile yapılıyordur. İşçilik ile mazot giderini %50-50 kabul etsek 650 lira döviz, 650 lira Türk lirası diyebiliriz. Ancak motorin fiyatında vergiler var, vergileri düşelim derim. Onlar dövize bağlı değil sonuçta. KDV %18, o kesin de, ÖTV oranı ne kadar acaba? Fiyatlar her gün değişiyor. Bir aralar ÖTV oranı %36 diye okumuştum bir yerlerde, şu anda ne kadar inanın bilmiyorum. Hesaba ÖTV'yi %32 olarak katsak mazot için ayırdığımız 650 liranın yarısı vergidir diyebiliriz. Demek ki gerçekte 325 lira dövize bağlı, gerisi Türk lirası olacak, biz 400 lira dövize bağlı diyeli. 900 lira bu durumda Türk lirası bazında oluyor.
√ Bir dekara 2500 tane fide dikiliyormuş. Bedeli o günlerde 3250 lira tutuyormuş. Fide fiyatında dövize bağlı bir şey var mıdır acaba? Aslında bence olmaması lazım, ama nakliyesi, gübresi, ilacı falan desek %30 çok mu olur acaba? Olmaz ya, hadi öyle olsun, 1000 lira döviz, 2250 lira Türk lirası diyorum.
√ Seranın ısıtılması için 4 ton katı yakıt kullanılıyormuş, odun veya kömür mü acaba? Öyleyse yerli üretim diyebiliriz. O günlerde 2000 lira tutuyormuş. Yine nakliye için mazot bedeli olarak %20 koyuyorum, gerçi onun da %50'si vergi olduğu için %10 demek lazım. Bu durumda 200 lira döviz, 1800 lira Türk lirası oluyor.
√ Elektrik gideri 1250 lira tutuyormuş. Bunun ne kadarı dövize bağlı acaba, sizce nasıl hesaplayabiliriz? Ülke çapında üretilen elektriğin yarısı doğalgaz santrallerinden, yarısı da barajlardan gelse, kafadan yarısı Türk lirası oldu zaten. Doğalgaz santrallerinde de üretilen elektriğin maliyetindeki doğalgazın oranı ne olabilir ki? Hadi yine kardeş payı yapalım, yarı yarıya diyelim. Gerisi vergi vs. bunlar da Türk lirasına bağlı bence. Bu durumda dövize bağımlı kısım %25 oluyor, hadi biraz daha arttıralım, %30 diyelim. 375 lira dövize, 875 lira Türk lirasına bağlı diyebiliriz. Hesabımız çok bilinmeyenli, mecburen mantıklı bir şekilde tahmin ediyoruz. Bu tarz bir hesap yapan var mıdır acaba?
Neyse, devam edelim.
√ İp için 150 lira yazmışlar hesaba, 100 lirası döviz, 50 lirası Türk lirası diyorum. Sonuçta artık bu tarz ürünler petrolden üretiliyor.
√ Hayvan gübresi için 1000 lira demişler. Bu güzel, hayvanın başka şeylerini dövize bağlayabiliriz, ama gübresi Türk lirası bazındadır diyorum. Bir tek gübrenin nakliyesindeki mazot için %10 koyuyorum, 100 lira ve 900 lira olarak ayırıyorum.
√ Kasalar için 750 lira yazmışlar, kasalar ahşap olmalı. %10'u mazot, gerisi yerli malı, 75 ve 675 olarak ayırıyorum.
√ Sebze haline nakliye 6000 lira tutmuş. Nakliyelerde kamyoncunun kazancı Türk lirası, mazotu ve vergileri de düşüldüğünde bu masrafın dövize bağlı kısmını %50 yapıyorum. Yani kamyoncu az kazanıyor diyelim. 3000 lirası dövize bağlı, 3000 lirası Türk lirası.
√ Diğer giderler 250 lira demişler, yine yarı yarıya ayıralım, 125 lira ve 125 lira.
Özetlersek toplam maliyet 20250 lira tutuyor, bunun 9245 lirası dövize bağlı, gerisi Türk lirası bazında.
Üretici 18 ton domatesi 48000 liraya satıyormuş. Bu bedelden komisyoncuya ödenen yüzde, vergiler ve hesaplandığımız maliyet düşülürse üreticiye ne kadar kazanç kalır bilmiyorum, ama seradan bir kilo domatesin çıkış fiyatı 2 lira 66 kuruş ediyor. Yani üretildiği şehirdeki hale ulaşım fiyatı desek daha doğru olur.
Maliyeti 18 tona bölersek üreticinin bir ton domates için maliyeti 1125 lira olur. Bunun içerisindeki dövize bağlı giderler 514 lira tutuyor, yani kilo başına 52 kuruş. Üreticinin satış fiyatı 2 lira 66 kuruş dedik, yani hesaplarsak topu topu %20'si dövize bağlı çıkıyor.
O bir kilo domates o halden bu hale, şehirden şehre nakliyeler ve komisyonlar eklenerek soframıza o günlerde 5 lira 68 kuruşa ulaşıyormuş. Bunun içinde şehirler arası nakliyeden zorlasan 50 kuruş gelir, gerisi vergi, aracı bedelleri, market kârı ve komisyonlar vb. bu şehirlerarası nakliyenin %50'si dövize bağlı desek ilave 25 kuruş gelir. Yani 5 lira 68 kuruşta toplam döviz giderimiz 77 kuruş, orana vurursak %14.
Bugün güncel fiyatlarla domates marketlerde kilosu 18 liradan satılıyor. Oran çok değişmemiştir muhtemelen, yani dövizin yükselmesinden fiyatın %14'ü, bilemediniz %15'i etkilenir. O da hesaplarsak 18 lirada 2 lira 70 kuruş eder. Döviz iki katına çıksa 18 liraya 2 lira 70 kuruş eklemeniz lazım. Üç katına çıksa 5 lira 40 kuruş ilave.
Sizce döviz iki ya da üç katına çıksa domates kaç para olur?
Bu analizin yapıldığı günlerde dolar/TL kuru 5 lira 90 kuruşmuş. Bugün kur 17 lira 84 kuruş. Kurdaki artış oranı 3 katı. Domates fiyatı ise yine bu orana yakın, hatta biraz daha üstü, 3 kattan biraz fazla artmış. Yani tamamen dolara bağlamışız sanki fiyatı.
İşte bu yanlış algıdır bugünkü esas derdimiz. Her şeyin fiyatını tamamen dövize bağlı zannediyoruz gibi geliyor bana. Enflasyonun psikolojik sebebi bu sanki. Sanırım fiyatları kontrol altına alacaksak öncelikle bu psikolojiyi düzeltmemiz lazım.
Ama bunu nasıl yaparız inanın ben bilmiyorum.
Moskova'dan sevgiler.