Türkiye Cari Açığı Aşabilecek Kapasite ve Yeteneğe Sahiptir
Türk ekonomisinin günümüzde önde gelen kırılganlıkları arasında yüksek cari açık, yüksek dış borç stoku, yüksek kur ve enflasyondaki yükseliş yer almaktadır.
Ekonomide Durum:
Türkiye, 2000’li yılların başında aynı anda kur, borç ve bankacılık krizi yaşamıştır. Krizi atlatmak için bankacılık sektöründe yapılan reformlar ve kemer sıkma politikalarıyla, bankacılık ve kamu maliyesi güçlü bir yapıya kavuşturulmuştur. Bu arada enflasyon düşmüş ve büyüme oranlarında olumlu bir seyir yakalanabilmiştir. Bu olumlu havanın etkisi ve yüksek reel faiz politikasının devam ettirilmesiyle birlikte yabancı sermaye girişlerinde sorun yaşanmamış, Türk lirasının değeri stabil kalmış ve enflasyonun düşmesinde önemli bir faktör olmuştur. Ancak bu durum Türk ekonomisinin sıcak paraya bağımlılığının artmasının, dış borç stokunun yükselmesinin, cari dengenin düzelememesinin ve hatta kronik hale gelmesinin ana sebebi olmuştur.
Gelişmekte olan ülkelerde yaşanan krizlerin temel referansı kur rejimi ve buna bağlı olarak cari dengede meydana gelen bozulmalardır. Cari açığın tetiklediği 2001 krizini yaşayan Türkiye, sonrasında uygulanan yeni para politikasıyla birlikte dalgalı kura tam geçiş yapmış ve kur rejiminin desteğiyle enflasyonun düşürülmesi hedeflenmiştir. Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının girişini destekleyici, özelleştirmeyi özendirici bir politika izlenmiştir. Özelleştirme programlarının da desteğiyle, fiyat istikrarının başarısı için kamu harcamalarının para politikasını bozucu etkilerine izin verilmemiş, enflasyon hedefi doğrultusunda fiyat-ücret dengesi korunmuştur.
Bu arada, cari açığın finansmanı için diğer ülkelerin tasarruflarının Türkiye’ye çekilebilmesi için yüksek reel faiz politikasına devam edilmiştir. Böylece, artan ihracat rakamları, dışardan döviz girdileri ve faizin baskılamasıyla birlikte, enflasyonun düşük seyretmesi de son birkaç yıla kadar mümkün olabilmiştir. Dış finansman araçlarından birisi olan portföy yatırımlarına öncelik verilmiştir.
Enflasyonun kabul edilebilir seviyelerde tutulabilmesi için kur hedeflemesini ve fiyat istikrarını ön planda tutan bir para politikası izlenmiştir. Para politikasında Merkez Bankası tam yetkili kılınmıştır. Merkez Bankası öncülüğünde enflasyon hedeflenmesinde başarıya ulaşılabilmesi, sadece para politikası ile değil kamu finansmanındaki tercihler ve kamu/mali disiplindeki kararlılıkla mümkün olabileceği bilinci genel kabul görmüştür.
Bu doğrultuda, kamu harcamalarının kontrol altına alınması, mali verimliliğin artırılması ve genel harcamaları daraltıcı bir politika izlenmiş, mali disiplinde iyi bir performans sergilenebilmiştir. Ancak bunları sürekli kılacak mali reformların arkası gelmemiştir.
Bu olumlu trend, 2010’lu yılların başından itibaren yavaş yavaş bozulmaya başlamış, 2018 yılından itibaren Türkiye; değişken reel faiz uygulamaları, kur oynaklıkları, fiyat istikrarsızlıkları benzeri sorunlar sarmalının içine düşmüştür.
Türk ekonomisinin günümüzde önde gelen kırılganlıkları arasında yüksek cari açık, yüksek dış borç stoku, yüksek kur ve enflasyondaki yükseliş yer almaktadır.
1) Yüksek Cari Açık:
Cari işlemler açığı; Türkiye’nin daha istikrarlı bir ekonomik yapıya kavuşmasını ve daha yüksek büyüme oranlarını yakalamasını engellemektedir. Cari açıkta en yüksek pay sahibi ihracattan daha hızlı artan ithalat rejimidir. Enerji, ara mal ve sermaye mallarında dış ticarete bağımlılık, açığın ana nedeni olarak dikkat çekmektedir. Orta vadede, enerjide dış bağımlılığı azaltmayı amaçlayan mevcut enerji politikalarının, turizm gelirlerindeki artışla birlikte, cari açığın çözümü üzerinde önemli bir etkiye sahip olabileceği beklentisi yüksektir.
Diğer taraftan, düşük tasarruflar ve döviz kuru politikaları da cari işlemler açığı sorununu tetiklemektedir. Hükümet, döviz rezervlerindeki artışı dış ticaretin yanında başka argümanlarla gerçekleştirilmeye gayret göstermek durumundadır. Her hâlükârda cari dengede ekside kalan Türkiye; dışardan gelecek paraya bağımlı bir ekonomik sistemi ayakta tutma arayışı içine girmiştir.
2) Yüksek Dış Borç Stoku:
Türkiye’nin toplam brüt dış borç stoku 450 milyar dolar civarındadır. Brüt dış borç yükü (Brüt Dış Borç Stoku / GSYH) yüzde 60-65 bandındadır. Net dış borç stoku ise 260-300 milyar dolardır ve buna göre net dış borç yükü %40-45 arasında gerçekleşmektedir. Gayri Safi Yurt İçi Hasılanın dolar değerinden büyüklüğüne, ilave dış borç alımlarına göre bu oranlar değişebilmektedir. Değişmeyen şey, dünyada Arjantin’den sonra dış borç yükü en büyük ülkenin Türkiye olmasıdır. İhracatın ve GSYH’nın artırılması yönündeki çabalar henüz yeterli gelmemektedir.
3) Yüksek Kur, Yüksek Enflasyon:
Türkiye, uzun yıllar ‘düşük kur, yüksek faiz politikası’ izlemeyi tercih etmiştir. Buna rağmen enflasyon %5’lerin altına da hiçbir zaman düşürülememiştir. Şimdilerde ‘yüksek kur, düşük faiz politikası’ izlenmektedir. Ancak fiyat istikrarının bozuk olduğu bu dönemde, bu politika, yüksek enflasyonun ana nedenlerinden birisi olarak yorumlanmaktadır.
Hükümetin ihracatı teşvik etmek için kuru yüksek tutması ihracatta artışı sağlarken, üretim döngüsünde özellikle ara mallardaki dışa bağımlılık, ithalatın da artmasına, cari açığın büyümesine, dolaylı olarak enflasyonun daha da kontrolsüz seyretmesine neden olmaktadır.
Sonuç
Sonuç olarak, kronik cari açık, yüksek dış borç stoku, yüksek kur, yüksek enflasyon benzeri sorunlar, bir anlamda Türkiye’nin ekonomik hayatını felç etmiştir.
Enflasyonla mücadelede kur, faiz, fiyat dengesinin istikrarlı bir şekilde kurulmasına olan ihtiyaç öncelikli olmaya devam etmektedir. Yakın bir gelecekte, eğer Merkez Bankası tarafından zamanlama kaçırılırsa, ‘yüksek faiz, yüksek kur, yüksek enflasyon’ sarmalının ülkemizi bekliyor olduğunu, fiyatlarda istikrarsızlığın firmalarımızı ve toplumumuzu daha da zorlayacağını değerlendiriyorum.
Ülkemizde bir an önce Merkez Bankasının fiyat istikrarını sağlaması gerekiyor. Yüksek kur politikası-reel faiz dengesini tesis edilmelidir. Türkiye’nin risk priminin yüksekliği düşünüldüğünde, ülkeye döviz girdisini artırabilmek için dış ticaret ve ekonomi bürokrasisine önemli bir görev düşüyor: İhracatta katma değeri yüksek ürünlere daha fazla önem verilmesi, döviz getirici bir anlayışla firmaların hangi sektörlerde yatırıma öncelik vermesi gerektiğinin belirlenmesi, dış pazar çeşitliliğinin arttırılması, böylelikle cari açığı azaltıcı bu faktörlerin devlet eliyle devreye sokulması beklenmektedir.
Nihayetinde Türkiye, iyi bir yönetişimle, içinde bulunduğu kronik cari açık, küksek dış borç stoku ve yüksek enflasyon” sorunlarını aşabilecek kapasite ve yeteneklere sahiptir. Geçmişte küçük bir ekonomiyle bu sorunları aşmaşını bilmiştir. Bugün de aşacaktır.
- 12.08.2022
- Süre : 3 dk
- 1341 kez okundu