Yağmur Yağarken Aklıma Takılanlar
Haberlerde sürekli okuyorum, Türkiye'de de çok yoğun yağmur yağdığı oldu bu sene. İklim değişikliği diyor kimileri. Bazıları da bazı seneler böyle olur diyor. Yine de iklim değişti gerçekten, yazın yağmur yağdığında hemen hava açardı eskiden, şimdi sular seller şeklinde yağıyor yağdığında.
Bugün dışarısı günlük güneşlik. Ama bu yaz Moskova zaman zaman yağmurlu günler de gördü. Bazı seneler böyle oluyor. Yaz yağmurundan hallice yoğun yağmur yağan yazlar oluyor bazı seneler. Bu sene de öyle oldu diyebilirim.
Haberlerde sürekli okuyorum, Türkiye'de de çok yoğun yağmur yağdığı oldu bu sene. İklim değişikliği diyor kimileri. Bazıları da bazı seneler böyle olur diyor. Yine de iklim değişti gerçekten, yazın yağmur yağdığında hemen hava açardı eskiden, şimdi sular seller şeklinde yağıyor yağdığında.
Yaz yağmuru deyince aklıma o nefis toprak kokusu geliyor. Severim o kokuyu. Biraz ıslanınca toprak hoş bir koku sarar etrafı.
Bir de üniversite yıllarında iç içe geçmiş üç tane gökkuşağı geldi aklıma şimdi, ODTÜ'de devrim stadyumunda konser izlerken yağmur bastırmıştı da ardından uzaktan bulutların arasında güneş belirmişti. Gökyüzünde ise gökkuşağı çıkmıştı, önce bir tane, sonra bir tane daha, sonra içinde bir tane daha.
Bazen Moskova'da da gördüğüm oldu iç içe iki tane gökkuşağı. İlginç bir doğa olayıdır. Hayatın renkli olduğunun ispatıdır adeta gökkuşağı.
Bir de üniversite yıllarında bir gün sırılsıklam olduğumuz geldi aklıma kız arkadaşımla yağmur altında. Güzel yıllardı.
Bakın şimdi bir de Şebnem Ferah'ın "Yağmurlar" şarkısını hatırladım. Ne güzel yazmış ve söylemiş şarkıyı. İnternetten bulup dinleyeyim en iyisi. Değerli bir sanatçımızdır. Güçlü bir sesi var. Ne yapıyor acaba şimdi, bir süredir haber yok nedense. Keşke yeni şarkılar yazsa. Bir şarkısında "masum değiliz hiçbirimiz" diyordu. Haklı olabilir.
O kadar spekülasyon yapılıyor ki biraz yağmur yağsa, özellikle İstanbul'da. Altyapı yeterli değil, mevsim normallerinin üzerinde biraz yağmur yağınca yanlış şehirleşmenin de etkisiyle, özellikle de derelerin üzerine yapılan yapılaşmanın etkisiyle hemen sel basıyor her yeri.
Karadeniz'de de çok yağıyor, Ankara'da da. Daha geçenlerde gencecik bir can aldı yağmur Ankara'da.
Burada da, yani Moskova’da, gerçekten yağdı mı epey yoğun yağıyor yağmur, ama altyapısını Ruslar zamanında sağlam yapmışlar anlaşılan. Öyle sel falan olmuyor. Bazı yollarda eğer zamanında temizlemezlerse mazgalları bazen su birikimi olan yerler oluyor tabii ki, ama selde boğulan falan duymadım ben. Hemen müdahale edip mazgalı temizliyorlar ve sorun gideriliyor.
Burada daha çok fırtınada devrilen ağaçlar sorun oluyor. Moskova birçok şehre nazaran daha yeşil bir şehir. Genellikle binaların arasında orta bahçe diyebileceğim şekilde yerleşim planlanmış. Bazen binanın ortasında bina altından ark şeklinde geçişlerde bu orta bahçeye girişler oluyor. Orta bahçede çocuk oyun alanları, basketbol sahaları, tabii bir de ağaçlar ve ağaçların arasında çevre sakinlerinin oturup dinlenebilecekleri, bir nefes alabilecekleri oturma bankları oluyor. Ağaçların altında yola park etmiş araçların üzerine fırtınada devrilen çok ağaç oluyor. Ama son yıllarda meteoroloji sürekli SMS ile fırtına için uyardığından, son zamanlarda bu tarz maddi zararlar azaldı. İnsanlar bu tarz uyarılar olunca hemen önlem almaya başladılar, araçlarını daha emniyetli yerlere park ederek bir zarar gelmesini engelliyorlar. Hem bir yandan da bu ağaçlar da ciddi şekilde gözden geçirildi, devrilme ihtimali olanlar ya kesildi ya da budandı.
Kısacası şehir bakım istiyor, Ruslar bu konuda iyiler. Savaş da olsa, ülke de yıkılsa bu tarz organizasyonlar çalışmaya devam ediyorlar. Sovyetler Birliği yıkıldığında, Beyaz Ev köprünün üzerinden tanklarla bombalanırken Moskova metrosu çalışmaya devam ediyormuş.
Keşke bizde de böyle bir düzen kurulabilmiş olsa. Bence şehirleşme konusunda Ruslardan öğrenilecek çok şey var. Burada bizdeki gibi gecekondu düzeni göremezsin, değil denemek, şurayı çevireyim de bir gecekondu kondurayım diye hayalini bile kuramazsın.
Her ülkenin kendine göre sorunları oluyor tabii ki. Burada da Moskova dışına azıcık çıksan insanların ne zor şartlarda yaşam mücadelesi verdiğini hemen anlıyorsun. Terkedilmiş köyler bile var. Hayalet köyler. Bazen internette gençler buralara gidip çekim yapıyorlar ve internette yayınlıyorlar. Eski püskü bir altyapı, yıkık dökük evler, bazılarında bir iki yaşlı insan yaşıyor belki. Böyle yerler de yok değil.
Ülke bu kadar büyük olunca yerleşim yerleri arasındaki mesafeler de çok uzun oluyor. Bu kadar uzun mesafelere yol yapmak, altyapı götürmek, doğalgaz, su, kanalizasyon götürmek kolay değil. Bir tek elektrik, o da olmasa yaşanacak ortamı sağlamak mümkün değil. Uzak köylerde insanlar suyu kuyulardan, kanalizasyonu septiklerle, ısınmayı da odun kömürle hallediyorlar. Eğer doğalgaz getirilebilmişse ne güzel. Yoksa mutfaklarda tüpgaz kullanılıyor halen daha. Yani büyük şehirler dışında yaşam buralarda o kadar da kolay değil diyebilirim.
Evet, yağmur diyordum, neler geldi aklıma. En son geçenlerde hanımla burada bir parka gittiğimizde sırılsıklam ıslanmıştık. Hava yağmurlu olacak diye ne olur ne olmaz deyip yanımıza şemsiye de almıştık, ama bu derece yağmuru ne yalan söyleyeyim, beklemiyorduk. Hava çok bunaltıcı olunca çıkalım yakındaki parkta biraz hava alalım diye düşünmüştük. Parkları çok güzel organize ediyorlar, bin türlü çiçek oluyor, sessiz sakin, huzur dolu bir ortamı oluyor. Bahar da biraz geç geldiği için buralara tam çiçeklerin açtığı zamandı. Şehrin gürültüsünden sıyrılıp biraz gezelim, hava alalım derken bastıran yağmur şemsiyeye rağmen sırılsıklam etmişti bizi. Eve zor kapağı attık.
Gerçekten iklim şartları değişiyor, sanırım ne yapılmışsa herşeyi bir daha gözden geçirmek gerekiyor. Sıkıntılı altyapıların tespit edilip yeni şartlara göre belki de yenilenmesi gerekli. Öyle bunca zaman hiç bir şey yapmadınız diye eskileri suçlamak işe yaramıyor. Evet, çok yanlış yaptılar. Hatta bazen eski belediye başkanlarının attıkları twitleri görünce nasıl olmuş da bunca sene bu şehri yönetmiş diye ben de hayretler içine düşüyorum. Ama eskileri yermek bir yere kadar, bizim önümüze bakmamız lazım. İnsanlar hizmet bekliyor. Biliyorum, yapılıyor zaten, ama bu halk yapılanların gözlerinin içine sokulmasına alıştırıldı bunca zaman. Kendi başına görmüyor işte artık. O yüzden yapılanların bir yandan da iyi anlatılması gerekli. Maalesef böyle, belki bir gün yine fabrika ayarlarına döner halk, ama bu zaman alacak gibi görünüyor. O yüzden durmak yok, yapacak çok işimiz var. Çalışmaya devam.
Bu arada Şebnem Ferah'ın albümünü açmıştım yazıda aklıma gelince, dinliyorum bir yandan. Şimdi "Mayın tarlası" çalıyor. Ne güzel bir şarkı.
Moskova'dan herkese sevgi ve saygılar.