Türkeli/Oğuzeli Ekonomik Topluluğu Neden Kurulmalıdır?
Türkeli/Oğuzeli Coğrafyasındaki Ülkeler; Türkiye Cumhuriyeti, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (de facto), Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan’dır. Türk Dünyası Ekonomisi; Türk dünyası ülkelerinin en gelişmiş ve sanayileşmiş olanı Türkiye'dir. Türkiye'den sonra Kazakistan, Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan olarak sıralayabiliriz.
Türkeli/Oğuzeli Kavramı
19. yüzyılın sonlarında ise günümüzde kullanılan Türk dünyası teriminden daha çok "Türkeli" terimi kullanılmıştır. Türkeli ile Türk dünyası sözcükleri eşanlamlı terimlerdir. Türkeli sözcüğü Türk ili anlamına gelmektedir ve Türk halklarının çoğunlukta oldukları coğrafyaya verilen Türkçe isimdir. Türkeli kelimesi özellikle 19'uncu yüzyılın ortalarında meşrutiyet kazanan Türkçülük ile Türkiye ve Rusya Türklerince kullanılmaya başlanmıştır. Türkeli tanımı yerine Oğuzeli tanımının kullanılması da yanlış olmayacaktır.
Türkeli/Oğuzeli Coğrafyasındaki Ülkeler; Türkiye Cumhuriyeti, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (de facto), Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan’dır.
Türk Dünyası Ekonomisi; Türk dünyası ülkelerinin en gelişmiş ve sanayileşmiş olanı Türkiye'dir. Türkiye'den sonra Kazakistan, Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan olarak sıralayabiliriz.
Türkeli/Oğuzeli ülkelerinin; kilometre kare olarak yüzölçümü, kilometre kareye düşen insan yoğunluğu, milyon olarak nüfusları, GSYİH (SAGP), GSYİH (nominal), milyar dolar olarak ihracat ve ithalat değerleri aşağıdaki tabloda verilmiştir.
Değerler Wikipedia’dan alınmış olup, ülkelerin dışişleri bakanlığı verileri ile teyit edilmiştir. Minimal farklılıklar olmakla birlikte tablodaki değerler gerçeğe uygun kabul edilebilirler.
|
Türkiye ekonomisi, Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından gelişmekte olan piyasa ekonomisi olarak tanımlanan bir ekonomidir. Türkiye, dünyanın yeni sanayileşen ülkeleri arasında görülür. The World Factbook'a göre Türkiye büyük ölçüde gelişmiş bir iktisada sahiptir. Türkiye aynı zamanda ekonomistler ve siyaset bilimciler tarafından dünyanın en yeni sanayileşmiş ülkelerinden biri olarak tanımlanır. Türkiye, nominal GSYİH'ya göre dünyanın 20. en büyük ekonomisi, SAGP GSYİH'ya göre 11. en büyük ekonomisidir. Türkiye, nüfusun çoğunluğunun Müslüman olduğu ülkeler arasında Endonezya'dan sonra ikinci büyük ekonomidir. Türkiye'yi Suudi Arabistan ve İran izler. Türk dünyasının da en gelişmiş ekonomisine sahip olan Türkiye'yi Kazakistan izler.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, ülke ekonomisinde en önemli yeri narenciye, süt ürünleri ve turizm tutmaktadır.
Kazakistan, büyük petrol rezervlerinin yanı sıra zengin ve çeşitli mineraller ve metallere de sahiptir. Aynı zamanda hem canlı hayvan hem de tahıl üretimini barındıran geniş bozkır toprakları ile önemli tarımsal potansiyele sahiptir. Ayrıca, uluslararası uzay İstasyonu'na her uzay aracı fırlatmasında geliştirilen uzay altyapısına da sahiptir.
Kazakistan'ın sanayi doğal kaynaklarının çıkarılması ve işlenmesi ve aynı zamanda inşaat malzemeleri, traktör, tarım makineleri ve bazı askeri öğeler konusunda uzmanlaşmış nispeten büyük bir makine yapım sektörüne sahiptir.
Azerbaycan, doğal kaynakları, gelişmiş sanayisi ve coğrafyası itibarıyla önemli bir ülkedir. Azerbaycan'da özellikle büyük petrol ve doğalgaz rezervleri bulunmaktadır. Hacim ve çeşit bakımından zengin hammadde yatakları ile dünyanın sayılı ülkelerinden biridir.
Türkmenistan ekonomisi, temel olarak tarım ile petrol ve doğalgaza dayanmaktadır. Türkmenistan dünyanın dördüncü büyük doğal gaz rezervlerine sahip olup dünyanın 10 büyük pamuk üreticisinden biridir. Türkmenistan, büyük ölçüde sulanan alanlarda yoğun tarıma ve devasa gaz ve petrol kaynaklarına sahip bir çöl ülkesidir. Doğal gaz rezervleri açısından 2020 yılı itibarıyla dünyada 4. sırada yer almaktadır. Türkmenistan'ın en büyük iki tarımsal ürünü, çoğu ihracata yönelik üretilen pamuk ve çoğu yurt içinde tüketilen buğdaydır. Türkmenistan, dünyanın ilk on pamuk üreticisi arasında yer almaktadır.
Özbekistan ekonomisi, serbest piyasa ekonomisine geçmeye çalışan bir geçiş ekonomisidir. Tarım ve imalat sanayi GSYİH'nin yaklaşık dörtte birini oluşturarak ekonomiye eşit katkı sağlamaktadır. Özbekistan büyük bir pamuk üreticisi ve ihracatçısı olup, aynı zamanda önemli bir altın üreticisidir.
Kırgızistan’da küçük ölçekli işletmelerin gerçekleştirdiği ticaret başta olmak üzere hizmet sektörü ekonomide en büyük paya sahiptir. Bunun yanında tarım sektörü de ekonomideki ağırlığını sürdürmektedir. Ülkede altın üretimi de önemli yer tutmaktadır. Orta Asya’da dağlık bir bölgede yer alan Kırgızistan’ın ekonomisinin temelini tarım ve doğal kaynaklar oluşturmaktadır. Başlıca tarım ürünleri pamuk, tütün ve yün olan Kırgızistan’da altın, uranyum, doğalgaz ve elektrik üretimi yapılmaktadır. Madencilik ve metalurji Kırgızistan’ın en önemli sanayi sektörüdür. Sektör, Kırgızistan’ın sanayi üretiminin yarıya yakınını gerçekleştirmektedir. Bu alanda özellikle altın sanayi önemli bir ağırlığa sahiptir. Kırgızistan, altın rezervinin dışında kömür, mermer, civa, bakır, uranyum, molibden, gümüş ve antimuan yatakları ile seramik sanayinde kullanılan bazı mineral kaynaklara sahiptir. Bunların yanı sıra ülkede zengin tungsten ve kalay yatakları bulunmaktadır. Bu alandaki en önemli alt sektör, altın çıkarma ve işleme sektörüdür.
Türk Devletleri Teşkilatı vardır ve ekonomik işbirliği amaçlarından birisidir, o halde ayrıca neden bir de Türkeli/Oğuzeli Ekonomik Topluluğu oluşturma ihtiyacı vardır?
Türk Devletleri Teşkilatı’nın hedefleri geniş, yaygın ve uzun vadelidir. Bir nev’i Avrupa Birliği benzeri bir teşkilat ve görev yapısını öngörmektedir. Hedefler hayata geçecek ise dahi her hâlükârda uzun bir süreç gerekecektir. Halbuki, net ve sade bir hedef ile Türk devletleri arasında ekonomik bir işbirliği teşkilatı süratle hayata geçirilebilir. Aynen, AB’den önceki Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) gibi. AET, üyelerinin ekonomik entegrasyonunu hedefleyen bölgesel bir kuruluştu. 1957'de Roma Antlaşması ile kuruldu. 1993'te Avrupa Birliği'nin (AB) kurulmasıyla Avrupa Topluluğu (AT) adını aldı ve AB'ye dahil edildi. 2009'da ise tamamen AB'ye devredildi ve varlığı sona erdi.
AB ülkeleri, ekonomik entegrasyon kaynaklı avantajlarını AET zamanında elde ettiler ve dünyanın ABD’den de ileri refah seviyesini ve ekonomik pazarını oluşturdular. Elbette bunda özellikle Almanya’nın savunmaya ciddi kaynak ayırmaması, savunmasını ABD’ye havale etmesi ve bu arada sanayiye verdiği öncelik ve ayırdığı kaynak ile Avrupa’nın ekonomik ve sanayi lideri olması önemli bir etkendi.
Ancak, AB siyasi birliğini de kurduktan sonra belki AET kapsamındaki ekonomik entegrasyonuna devam etti ama siyasi ve askeri etkinlik açısından hedeflediği bütünlüğü oluşturamadı. Ortak askeri gücü yoktu, siyasi gücünü de gösteremedi, yapabildiği tek şey İran ve Türkiye gibi ülkelere ekonomik tehdit ve şantaj, aynı zamanda teröre verdiği destek ile taşeron kullanarak mütecavizlikti. İngiltere’nin birlikten ayrılması ile AB’nin siyasi ve hatta ekonomik etkinliği ciddi bir erozyona uğradı.
Türk devletlerinin halihazırda en çok ihtiyacı olan değer, ekonomik refah ve bu refaha bağlı toplumsal kalkınmadır. Türk Devletlerinin Ekonomik gücünü kısaca değerlendirirsek;
4.738.340 km2’lik bir alanda ekonomik faaliyet gösterilecek olup, kilometre kareye düşen nüfus ortalaması 61 kişidir ve nispeten düşük bir orandır. Bu durum tarım, inşaat, madencilik ve sanayi açısından bakir bir coğrafya sunmaktadır.
126.933.784 kişilik nüfus, birçok ülke ile kıyaslandığında mega ölçekte değildir ancak özellikle emlak, otomotiv, elektronik, beyaz eşya ve turizm endüstrileri için yeterli ve iyi bir pazardır. Üye ülkelerin kişi başı milli gelirleri arttıkça pazar ekonomisinin katma değeri de artacaktır.
Üye ülkeler işlenen ve işlenmeyen yer altı zenginlikleri açısından dikkate değer verilere sahiptir. Bu yer altı zenginlikleri özellikle katma değerli ürünlere dönüştürüldükçe, enerji, kimya, petrokimya, plastik, otomotiv, savunma, makina sanayileri ciddi bir ivme kazanacaktır.
Üye ülkeler arasında lider ülke kaygısı olmamalıdır. Türkiye hem demografik yapısı hem de ticari, sanayi ve savunma gücü ile diğer üyelerin uzak ara önündedir ancak, bu hiçbir zaman onu diğerlerinden öne çıkaran bir etki yaratmamalıdır. Üyeler çok akılcı çözümler üreterek yer altı ve yer üstü zenginliklerinin katma değerli ürünlere dönüştürülmesinin yöntemlerini bulmak ve hayata geçirmek akılcılığını göstermelidirler. Bu yönde ellerinde ve önlerinde ciddi fırsatlar mevcuttur.
Üye ülkeler birbirlerini ekonomik ve kültürel açıdan sömürme ve/veya rencide etme teşebbüsünde değil, düşüncesinde bile olmamalıdırlar. Hatta bu teşkilata Türkeli veya Oğuzeli adı konmasında bir konsensüs oluşmuyorsa başka bir isim de verilebilir. Üyeler birbirleri ile paydaşlıktan güç devşirmeyi becerebilmeli, bu hazzı milletlerine hissettirebilmelidir, aksi takdirde; böyle bir organizasyon, göstermelik bir görüntüden ve bürokratik angaryadan öteye gidemeyecektir.
3,78 trilyon $’lık yıllık GSYİH (SAGP) ile dünyanın ilk beş ekonomisine dahil olunabilir, ancak bu varlığın tek bir ülkeye değil bir topluluğa ait olduğu gerçeği unutulmamalıdır. Öte yandan, üye ülkelerin kişi başı milli gelir ortalamasının hiç de iç açıcı olmadığı bilinmelidir. Tüm organizasyonun ve bu organizasyonun operasyonlarının temel amacı ve sıklet merkezi, üye ülkelerin kişi başına düşen milli gelirlerini artırmak, başka bir deyişle, üye ülkeler halklarının refah seviyelerini yükseltmek olmalıdır. Ülkelerin cari açıkları kötü değildir, doğal kaynaklarının etkinlikle çıkartılması ve değerlendirilmesi bu durumu rahatlıkla cari fazla verir duruma getirecektir.
Üye ülkelerin enerji sorunları olmayacaktır, bu ciddi bir stratejik avantajdır.
Türkiye’nin sahip olduğu teknolojik altyapı, özellikle; savunma, havacılık, makina, sağlık ve inşaat sektörlerinde üye ülkelere basamak atlatacak avantajlar sağlayacaktır. Turizm ve tarımsal ürünler kapasitesi de bu avantajlara eklenebilir.
Sonuç:
Türkeli/Oğuzeli Ekonomik Topluluğu’nu oluşturmak ve yaşatmak mümkündür. Birliktelik, paydaşlık ve güç de sağlayacaktır. Oluşturulacak ekonomik refah askeri ve siyasi birlikteliğe de zemin hazırlayacaktır.
Kısaltmalar/Notlar:
GSYİH (Gayri safi yurt içi hasıla), belirli bir zaman aralığında üretilen tüm nihai ürünlerin, piyasa değerindeki ekonomik ölçüsüdür. Kişi başına düşen GSYİH (nominal) ise, ülkelerin yaşam maliyetleri ve enflasyon oranlarındaki farklılıkları yansıtmamaktadır; bu nedenle, satın alma gücü paritesinde (SAGP) kişi başına GSYİH bazının kullanılması, uluslararasındaki yaşam standartlarını karşılaştırırken, tartışmalı olarak daha yararlı olurken, nominal GSYİH, uluslararası pazardaki ulusal ekonomileri karşılaştırmak için daha yararlıdır.
SAGP (Satın Alma Gücü Paritesi)
TDK, Türk Devletleri Teşkilatı https://www.turkkon.org/tr