Türkiye’nin Afrika Açılımı Bağlamında Senegal ile İmzalanan Enerji Anlaşması
Türkiye’nin bilhassa son yıllarda Afrika ülkeleriyle giderek daha fazla yoğunlaşan enerji diplomasisi kapsamındaki temaslarından somut kazanımlar elde edilmesini son derece önemli zorlukların aşılmasının sonucunda ulaşılan başarılar olarak nitelendirmek mümkündür.
Oruç Reis Araştırma Gemisi’nin Somali’de sismik araştırma faaliyetlerine başlamasının ardından Türkiye Afrika açılımı bağlamında Senegal ile imzaladığı enerji anlaşmasıyla kritik bir adım daha atmıştır. Bu bağlamda Türkiye’nin özellikle son birkaç yıldan bu yana Afrika ülkeleriyle enerji diplomasisi bağlamında temaslarını yoğunlaştırdığı görülmektedir. Öyle ki Nijer, Mısır, Somali, Fas ve Cezayir ile enerji ve madencilik alanlarını kapsayan stratejik anlaşmalara imza atan Türkiye’nin enerji diplomasisi bağlamında son derece önem taşıyan hususlardan birisi olan Afrika açılımının en son halkası Senegal olmuştur.
Zorluklara Rağmen Türkiye’nin Afrika Kıtasındaki Başarılı Temasları
Son birkaç yıldan bu yana aralarında Somali, Sudan, Libya, Angola, Nijer, Nijerya, Fas, Cibuti, Mısır ve Cezayir gibi ülkelerin bulunduğu yirmiye yakın ülkeyle madencilik ve enerji alanında anlaşmalar imzalayan Türkiye’nin uygun siyasi ve ekonomik koşulların oluştuğu ülkelerle somut işbirliği süreçlerini hayata geçirmeye başladığına tanıklık edilmektedir. Bununla birlikte söz konusu süreci taraflar arasındaki sıradan temaslar olarak nitelendirmemek gerekmektedir. Öyle ki Türkiye’nin diğer coğrafyalardaki ülkelerle olduğu gibi Afrika ülkeleriyle de geliştirmiş olduğu enerji alanındaki işbirliği temasları aslında son derece önemli zorlukların aşılmasıyla ve sürecin son derece hassasiyetle yürütülmesi sonucunda gerçekleşmiştir. Zira Afrika kıtasının hidrokarbon kaynaklarının yanı sıra uranyum, altın, kobalt, lityum gibi kritik mineraller açısından zengin olmasından dolayı ABD, Rusya, Çin, Fransa ve Almanya gibi büyük ekonomilerin dikkatini çekmesi bile tek başına son derece önemli bir zorluktur.
Bu bağlamda Türkiye’nin bilhassa son yıllarda Afrika ülkeleriyle giderek daha fazla yoğunlaşan enerji diplomasisi kapsamındaki temaslarından somut kazanımlar elde edilmesini son derece önemli zorlukların aşılmasının sonucunda ulaşılan başarılar olarak nitelendirmek mümkündür. Öyle ki söz konusu zorlukların aşılmasının yegâne nedeni Türkiye’nin genel çerçevede dış politika anlayışının temel yaklaşımları haline gelen proaktiflik ve stratejik yönetimdir. Bununla birlikte söz konusu anlayışları destekleyen son derece önemli bir unsura dikkat çekmek gerekmektedir. Nitekim Türkiye’nin sömürgeci geçmişi olmaması da elde edilen bu başarılarda son derece önemli bir rol oynamaktadır. Zira bilindiği üzere Afrika ülkeleriyle yoğunlaşan temasları kapsamında bölge üzerinde doğrudan çıkarları olan uluslararası sistemin büyük güçleriyle mücadele etmesinde sömürgeci geçmişi olmadığını ve kıta ülkeleriyle eşit ilişki kurduğunu vurgulaması Türkiye’nin başarısına olumlu yönde katkılar sunmaktadır.
Bilhassa son yıllarda Türkiye’nin dış politikasının odaklandığı coğrafyalardan birisi Afrika kıtası olduğu görülmektedir. Bu doğrultuda Türkiye’nin dış politikasında giderek daha önemli hale gelen Afrika, özellikle enerji diplomasisi kapsamında da Ankara’nın radarına girmiş durumdadır. Öyle ki hali hazırda yirmiye yakın Afrika ülkesiyle maden arama, petrol ve doğal gaz işbirliği konularında anlaşmalar imzalayan Türkiye’nin son iki hamlesi son derece dikkat çekicidir.
Söz konusu hamlelerden ilki geçtiğimiz haftalarda Türkiye’nin Somali’nin Hint Okyanusu kıyılarına gönderdiği Oruç Reis Araştırma gemisinin sismik araştırmalara başlamasıdır. Bir diğeri ise birkaç gün önce Senegal ile enerji, petrol ve doğal gaz alanında imzalanan anlaşmadır. Öyle ki bilhassa söz konusu iki anlaşma Türkiye’nin Afrika açılımı kapsamında enerji diplomasisinin son derece kritik roller üstlendiğine işaret etmektedir. Bu doğrultuda Türkiye’nin son yakın tarihten itibaren Afrika açılımıyla ilişkili olarak gerçekleştirmiş olduğu enerji diplomasisi temaslarına değinmek söz konusu kritik rolün daha net anlaşılmasına yardımcı olacaktır.
Türkiye’nin Afrika Açılımı ve Enerji Alanındaki Temasları
Türkiye’nin son 10 yıldan bu yana enerji diplomasisi kapsamında kritik adımlar attığı görülmektedir. Öyle ki son günlerde enerji diplomasisi bağlamında somut kazanımlar elde edilmeye başlanması tamamen Türkiye’nin atmış olduğu söz konusu adımların ne kadar kritik olduğunun göstergelerindendir. Bu doğrultuda Türkiye’nin enerji diplomasisinde ayrı bir seviyeye geldiğine tanıklık edilmektedir. Nitekim Türkiye’nin enerji alanında ciddi bir gelişimi söz konusudur. Bununla birlikte eldeki veriler Türkiye’nin bu gelişiminin önümüzdeki yıllarda da aşamalı olarak devam edeceğine işaret etmektedir.
Ankara’nın tarihsel süreçteki bir takım girişimleri enerji diplomasisi alanında yaşanan gelişimin dönüm noktaları olmuştur. Dolayısıyla Türkiye’nin Afrika açılımı kapsamında kıta ülkeleriyle bir takım temaslarının enerji diplomasisindeki gelişimine doğrudan etki ettiğini ifade etmek mümkündür. Söz konusu dönüm noktalarından belki de en önemlisi ise şüphesiz 2019 yılında Türkiye ile Libya arasında imzalanan Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması Anlaşması’dır. Öyle ki söz konusu anlaşmayı sadece iki ülkenin Doğu Akdeniz’deki haklarını koruyan bir metin olarak değerlendirmemek gerekmektedir.
Bu bağlamda Türkiye ile Libya arasında 27 Kasım 2019’da imzalanan Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması Anlaşması’nı Ankara’nın Afrika açılımı kapsamında son derece önemli bir dönüm noktası olduğunu ifade etmek mümkündür. Zira söz konusu anlaşma uluslararası alanda son derece ciddi yankı uyandırması bu düşünceyi destekleyici niteliktedir. Öyle ki 2019 yılında imzalanan anlaşma ile Türkiye ve Libya’nın deniz yetki alanları belirlenmekle birlikte çok katmanlı bir dış politika yaklaşımının ilk aşaması da tamamlanmıştır. Nitekim ikinci aşamaya geçiş ise Ekim 2022’de Türkiye ile Libya arasında imzalanan hidrokarbon anlaşmasıyla olmuştur. Bununla birlikte söz konusu anlaşma aynı zamanda Türkiye’nin Afrika açılımında önemli basamaklardan birisi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Libya ile imzalanan anlaşma/mutabakat ise esas itibariyle hidrokarbon kaynaklarının aranması ve işletilmesi alanında bir iş birliği çerçevesi oluşturmaktadır. Bu doğrultuda ilerleyen süreçte Türkiye’nin Afrika açılımında enerji diplomasisinin kritik roller üstlenmeye başladığı görülmektedir. Dolayısıyla Türkiye ile Libya arasındaki hidrokarbon anlaşmasını Ankara’nın Afrika açılımı kapsamında enerji diplomasisini aktif olarak kullanmaya başlamasının ilk aşamalarından birisi olduğunu söyleyebiliriz.
Türkiye’nin Afrika açılımı sürecinde enerji diplomasisi kapsamında bir diğer dönüm noktası 2023 yılında Cezayir ile imzalanan LNG tedarik Anlaşması’dır. Zira bu anlaşma en başta Türkiye’nin enerji güvenliği açısından son derece olumlu bir gelişmeyken aynı zamanda enerji diplomasisinin Afrika açılımı sürecinde üstlendiği rolün göstergelerindendir. Nitekim Cezayir ile imzalanan LNG tedarik anlaşması Türkiye’nin enerji arzını çeşitlendirmesine ve LNG ithalatını arttırmasına olanak tanımaktadır. Bu doğrultuda Türkiye, Cezayir ile yapılan anlaşmayla doğal gaz tedarikine büyük katkı sağlarken enerji diplomasisi vasıtasıyla Afrika açılımı sürecinde kritik adımlar atma imkânı bulmuştur.
Türkiye’nin Afrika açılımı sürecinde enerji diplomasi kapsamında bir diğer dönüm noktası Mısır ile durma noktasına gelen ilişkilerin tekrardan yakınlaşmasının sonuçlarından birisi olarak Ankara ile Kahire arasında imzalanan enerji anlaşmasıdır. Öyle ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah es-Sisi’nin 2022 Dünya Kupası açılış töreni için gittikleri Katar’da el sıkışıp görüşmeleri, 2013 yılında buzdolabına girmiş olan Ankara-Kahire ilişkilerinde yeni bir dönemin başlangıcı olarak değerlendirilmiştir. Öyle ki bu gelişme Türkiye’nin enerji diplomasisi alanındaki gelişimi için son derece kritik bir gelişmedir. Zira Türkiye’nin BAE ve Suudi Arabistan ile o dönemdeki normalleşme süreçlerin Mısır’ın eklemlenmesine neden olan etkenlerden biri Doğu Akdeniz’de 2000’li yılların başından itibaren gelişen hidrokarbon kaynakları olmuştur.
Nitekim 4 Eylül 2024 tarihinde taraflar arasında imzalanan enerji anlaşmasıyla hidrokarbon kaynakların ilişkilerin gidişatında etkili olduğu net bir şekilde anlaşılmıştır. Bu doğrultuda Türkiye ile Mısır arasında imzalanan Enerji Alanında Mutabakat Zaptı ile enerji diplomasinin Ankara’nın Afrika açılımında bir kez daha önemli roller üstlendiğine tanıklık edilmiştir.
Türkiye’nin Afrika açılımı sürecinde enerji diplomasi kapsamında bir diğer dönüm noktası 2024 yılında Fas ile imzalanan enerji ve madencilik anlaşmalarıdır. Bu doğrultuda Türkiye ile Fas arasında iki anlaşma imzalanmıştır. Anlaşmalar iki ülkenin yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, elektrik, hidrojen, petrol, doğal gaz, madencilik ve kritik mineraller başta olmak üzere enerjiyle ilişkili birçok farklı alanlardaki ilişkilerini geliştirmeyi ve ortak projeler hayata geçirmeyi amaçlamaktadır. Bu doğrultuda söz konusu anlaşmaların genel çerçevede iki farklı alana odaklandığı görülmektedir. Bunlardan ilki LNG konusudur.
Öyle ki Fas’ın LNG konusunda çözüm arayışı içerisinde olduğu bilinmektedir. Zira Fas’ın içerisinde bulunduğu bu durum Türkiye’nin enerji diplomasisinde etkin bir adım atmasının önünü açmıştır. Nitekim bilindiği üzere Türkiye bilhassa son yıllarda yapmış olduğu yatırımlarla ciddi bir LNG alabilme kapasitesine sahip hale gelmiştir. Bu ise en başta taraflar arasındaki anlaşmanın imzalanmasına dolayısıyla Türkiye’nin enerji diplomasisi kapsamında önemli kazanımlar elde etmesinin önünü açmıştır. Öyle ki Ankara ile Rabat arasında enerji ve madencilik alanlarında stratejik işbirliğini geliştirmeyi hedefleyen anlaşmalar, Türkiye’nin Fas’ta yenilenebilir enerji ve maden sahaları üzerindeki faaliyetlerini genişletmesine imkân tanımıştır.
Türkiye’nin Afrika açılımı sürecinde enerji diplomasi kapsamında bir diğer dönüm noktası Nijerya ve Angola ile imzalanan anlaşmalardır. Öyle ki Nijerya dünya petrol rezervlerine sahip iken Angola’nın sahip olduğu petrol rezervleri 13 milyar varildir. Bu bağlamda her iki ülkeyle varılan anlaşmaların Türkiye’nin Afrika açılımı kapsamında son derece önemli olduğunu söyleyebiliriz. İlk olarak Türkiye ile Nijerya arasında üç farklı anlaşma yapılmıştır. Söz konusu anlaşmalar enerji verimliliği, yenilenebilir enerji konusunda işbirliği ile hidrokarbon ve madencilik alanlarında işbirliğini içermektedir. Bununla birlikte Türkiye ile Angola arasında 2021 yılında imzalanan anlaşma ise hidrokarbon ve madencilik konularında işbirliğini içermektedir.
Türkiye’nin Afrika açılımı sürecinde enerji diplomasi kapsamında bir diğer dönüm noktası Nijer ile imzalanan anlaşmalardır. Öyle ki Türkiye ve Nijer arasında 2024 yılında enerji alanında iki önemli anlaşma imzalanmıştır. Bu doğrultuda ilk olarak, 17 Temmuz 2024’te, iki ülke petrol ve doğal gaz sektörlerinde iş birliğini artırmak için bir “Niyet Beyanı” imzalamışlardır. Bununla birlikte söz konusu anlaşma genel çerçevede, Nijer’in petrol ve doğal gaz kaynaklarının geliştirilmesi konusunda Türk şirketlerinin desteklenmesini ve iki ülke arasındaki diyaloğun güçlendirilmesini amaçlamaktadır.
Ayrıca ilgili kurum ve şirketlerin, belirlenen bir takvim doğrultusunda Nijer'de iş birliği yapması hedeflenmektedir. İkinci olarak ise 22 Ekim 2024’te Türkiye ve Nijer arasında madencilik alanında bir mutabakat zaptı imzalanmıştır. Bu kapsamda taraflar, Türkiye’nin Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) Nijer’in güneybatısında çeşitli maden arama çalışmalarını yürütmesi konusunda anlaşmaya varmışlardır. Öyle ki bu girişimle birlikte özellikle jeokimya ve jeofizik araştırmaları sayesinde Nijer'deki maden rezervlerinin daha detaylı bir şekilde incelenmesi ve madencilik faaliyetlerinin başlaması öngörülmektedir.
Buna karşın Türkiye ve Nijer arasında MTA ile konusundaki temaslar daha önceki yıllara dayanmaktadır. Bu doğrultuda 2019 yılında Nijer yönetimi ülkenin güneybatısında bulunan ve altın cevherleşmesi açısından yüksek potansiyeli olan üç sahayı MTA Uluslararası Madencilik Anonim Şirketi (MTAIC) adına ruhsatlandırmıştır. Bu bağlamda 22 Ekim’de imzalanan anlaşmayı bir nevi bu süreçte somut adımların atılmasının önünü açtığını söyleyebiliriz. Nitekim yetkililerce söz konusu sahalardaki üretimin 2024 yılı sonuna doğru başlaması öngörülmektedir.
Türkiye’nin Afrika açılımı sürecinde enerji diplomasi kapsamında bir diğer dönüm noktası ve en kritik aşamalardan birisi şüphesiz Somali ile Hidrokarbon Arama Anlaşması’dır. Bilindiği üzere Türkiye ve Somali arasında hidrokarbon arama ve üretim anlaşması, geçtiğimiz aylarda imzalanmıştır. Bununla birlikte söz konusu anlaşma genel çerçevede, Türkiye'nin Somali sularında petrol ve doğal gaz arama faaliyetlerinde bulunmasını ve Somali’nin deniz sahasındaki üç blokta araştırma yapmasına imkân sağlamaktadır.
Ayrıca Somali Başbakanı Hamza Abdi Barre ve Türkiye Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar tarafından duyurulan bu işbirliği çerçevesinde Türkiye’nin Afrika kıtasıyla enerji alanındaki bağlarını daha da güçlendirmeyi amaçlanmaktadır. Bu doğrultuda anlaşmanın temel hedefi, Somali’nin deniz kaynaklarını keşfetmek ve enerji alanında ekonomik olarak bağımsız hale gelmesine katkı sağlamaktır.
Anlaşmaya birlikte, Türkiye'nin modern araştırma gemilerinden Oruç Reis Sismik Araştırma Gemisi, Eylül ayında Somali açıklarında faaliyetlerine başlamak için yola çıkmıştır. Öyle ki Türkiye’nin deniz yetki alanları ve komşu bölgelerde sismik araştırma yapma kapasitesine sahip olan Oruç Reis, Türk mühendisleri tarafından üretilmiş ileri teknolojili ekipmanlarla donatılmış olup, yüksek çözünürlüklü üç boyutlu haritalama yapabilme yeteneğine sahiptir. Bu doğrultuda Oruç Reis’in görev alanı ise 2D ve 3D sismik veri toplamak, bölgenin jeolojik yapısını analiz etmek ve elde edilen verileri işleyerek potansiyel rezervleri değerlendirmektir. Bununla birlikte Oruç Reis Somali’de denizlerdeki her biri 5 bin kilometrekarelik 3 sahada Türkiye Petrolleri’nin ruhsatı olduğu yerler başta olmak üzere faaliyetlerine geçtiğimiz günlerde başladığı duyurulmuştur.
Zira söz konusu anlaşma şüphesiz Türkiye’nin enerji güvenliğini sağlama hedeflerinin bir parçası olarak öne çıkmakla birlikte aynı zamanda Türkiye’nin küresel enerji düzeninde etkisinin artması noktasında da son derece önemlidir. Bu bağlamda Türkiye’nin Afrika açılım sürecinde enerji diplomasisinin etkin rolünün bir kez daha açık bir şekilde anlaşıldığını ifade etmek mümkündür. Öyle ki bu rolün etkisi Senegal ile imzalanan anlaşma da açıkça görülmektedir. Zira Senegal ile imzalanan anlaşma Türkiye’nin enerji alanında gurur kaynaklarından birisi olan Oruç Reis Araştırma Gemisi’nin Afrika’nın doğusunda bulunan Somali’de sismik araştırmalara başlamasının hemen akabinde imzalanmıştır.
Türkiye-Senegal Enerji Anlaşması
Senegal Cumhurbaşkanı Bassirou Diomaye Diakhar Faye’nin 31 Ekim 2024 tarihinde gerçekleştirmiş olduğu Ankara ziyareti Türkiye’nin enerji diplomasisindeki gidişatı açısından son derece önemli bir gelişmedir. Bu doğrultuda “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Senegal Cumhuriyeti Arasında Enerji ve Hidrokarbonlar Alanlarında Mutabakat Zaptı”, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar ve Afrika Entegrasyonu ve Dışişleri Bakanı Yassine Fall tarafından imzalanmıştır. Genel çerçevede ele alındığında imzalanan mutabakat zaptıyla Türkiye ile Afrika’nın belki de en istikrarlı ülkesi olan Senegal, enerji, petrol ve doğal gaz alanlarında işbirliğine gidilmesi noktasında anlaşmaya varmışlardır.
Bu doğrultuda anlaşma kapsamında Türkiye, Senegal’de kara ve denizdeki potansiyel enerji sahalarındaki sismik arama faaliyetlerine katkıda bulunacaktır. Ancak şüphesiz anlaşmanın kapsamı sadece sismik arama faaliyetlerine destek verilmesiyle sınırlı değildir. Nitekim anlaşma kapsamında sismik arama faaliyetlerine destek verilmesinin yanı sıra yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, kritik mineraller ve nadir toprak elementleri alanlarında da işbirliğine gidileceği yetkililerce dünya kamuoyuna duyurulmuştur. Bu noktadan itibaren anlaşmanın taraflara kazandıracağı hususlar daha belirgin hale gelmektedir. Bu bağlamda söz konusu anlaşmanın tamamen kazan-kazan anlayışının bir ürünü olduğunu söyleyebiliriz.
Dakar ve Ankara arasında imzalanan bu anlaşmanın Türkiye için kazançların kapsamı sadece ikili ilişkilerle sınırlı değildir. Zira söz konusu anlaşmayla birlikte Türkiye, küresel enerji düzeni açısından da son derece önemli kazanımlar elde edebilecek bir fırsat yakalamıştır. Tekrardan ifade etmek gerekirse başlıca kazanç enerji diplomasindeki güç artışıdır. Öyle ki enerji diplomasisindeki artan güç doğrudan Türkiye’nin küresel enerji düzenindeki pozisyonuna etki etmektedir. Bu doğrultuda Türkiye’nin küresel enerji düzeninin çağın koşullarına göre değişen aktörlerinden birisi olmanın ötesine geçmeye başlaması ve gelecekte her ne şekilde ya da yapıda olursa olsun fark etmeksizin bu sistemin işleyiş fonksiyonunun başlıca yapı taşlarından birisi haline gelmesi gibi bir olasılık söz konusudur. Nitekim günümüzde enerji düzenine yön veren aktörler enerji kaynakları ihraç edenlerden ziyade enerji faaliyetleri için gerekli olan teknolojik donanım ve teknik bilgi ihraç edenlerdir. Bu doğrultuda Türkiye gerek Somali gerekse Senegal gibi başta Afrika kıtası ülkeleriyle yapmış olduğu anlaşmalarla birlikte her geçen gün küresel enerji düzeninin işleyişine doğrudan etki edebilecek kadar güçlü bir aktör haline gelmektedir.
Sonuç
Türkiye'nin Afrika ülkeleriyle enerji alanında yaptığı anlaşmalar, stratejik, ekonomik ve diplomatik açılardan büyük bir öneme sahiptir. Öyle ki söz konusu iş birlikleri, Türkiye’nin enerji güvenliğini artırmak, Afrika’daki etkisini güçlendirmek ve kıtadaki potansiyel enerji kaynaklarından faydalanmak gibi birçok farklı amaca hizmet etmektedir. Bununla birlikte Türkiye’nin Afrika ülkeleriyle enerjide yaptığı anlaşmalar, sadece enerji güvenliğini sağlamanın ötesine geçerek ekonomik, stratejik ve diplomatik açıdan çok yönlü bir değer taşımaktadır. Dolayısıyla bu süreçte söz konusu türdeki anlaşmalar hem Türkiye’nin enerji arzını çeşitlendirmesine hem de Afrika’daki Türk etkisini artırarak kıtadaki gelişmelere pozitif katkıda bulunmasına olanak tanımaktadır.