Vecihi Hürkuş'un Halkı Uçuran Anadolu Seyahati: Bölüm-1
Bu ziyaretlerin özelliği; uçacak uçağın Türk eseri uçak olması, vatandaşlarımıza kendi sahip olduğu enerjinin neler olduğunu göstermek ve havacılık davasını gerçek ana kaynaklara bağlamaktı. Böylece hayırlı bir amaç için gerekli hazırlığımı yapmış ve yanıma da uçağın yapımında en çok emeği geçen makinistim Hamid’i almıştım.
Hava Seyahati Kararı ve Amacı:
Türk Hava Kurumu’nun 1925 yılında kuruluş amacı yoluna tutulan ışık, benim için mutluluktu. Davayı başaracağıma inanan ve güvenen dostlarımın ve özellikle muhterem başkanımız Fuat Bey’in (Fuat Ali Bulca (THK Başkanı: 18 Ekim 1925 - Ocak 1939) davranışındaki asil sevinç hali anılarıma şerefle geçen tebrik ve takdirlerdi. Başkanımız, bana iki önemli kararını da müjdelemişti ki, bunlardan birincisi, değişmeyen gayemin yolu, memleketimizin her yönünü kapsayan hava seyahatleri düzenlenmesi, ikincisi de başarımın takdire değer olduğunu düşünerek durumun, genel idare heyetinde konuşulması önerisi idi. Bu ilgi bana büyük sevinç ve ödüldü.
İşte bu şekilde beliren takdir sevinci içinde Türk Hava Kurumu için beş senelik aradan sonra ve bu kez Türk yapısı özel uçağımla propaganda uçuşları yapmak üzere geniş ölçüde seyahat hazırlıyorum. Bu seyahatte en önemli görevim, tek idealim, Türk gençliğine havacılık ilmini inançlı bir sevgi ile mal ederek millî havacılık yolunu hazırlamaktı. Bu amacın doğması ve halkımızın havacılık davasına sevgi ile yardımcı olmasını temin için imkân oranında en küçük yerleşimlere bile inerek konuşmalar yapmak sureti ile uçuş güvenini anlatmak kararımdı.
Bu ziyaretlerin özelliği; uçacak uçağın Türk eseri uçak olması, vatandaşlarımıza kendi sahip olduğu enerjinin neler olduğunu göstermek ve havacılık davasını gerçek ana kaynaklara bağlamaktı. Böylece hayırlı bir amaç için gerekli hazırlığımı yapmış ve yanıma da uçağın yapımında en çok emeği geçen makinistim Hamid’i almıştım.
Seyahat Planı: Kuzey ve Orta Anadolu uçuş güzergahı
Bu maksatla düzenlenen seyahat planı; Ankara’dan başlıyor, kuzeybatı ve tekrar kuzeyde, Ereğli, Zonguldak bölgesinden doğu sınırımıza kadar uzanan Karadeniz sahili, sonra Orta Anadolu’dan batıya uzanan karışık rotalar üzerinde bütün şehirler, kasabalar ve hatta en küçük köylerin bile ziyaret edilmesi tasarı halinde düzenlenmesi ve uygulanması sorumluluğuma verilmişti.
2 Eylül 1931: Seyahat Başlıyor
Birinci gün meydanı dolduran arkadaş ve halk topluluğunun samimi uğurlamaları arasında yerden yükselirken uçağımızla, tam ağırlığından başka iki büyük çuval içinde de 50.000 bildiri ile beraber kalkıyoruz. Ankara üzerinde kurum merkezine yaptığım kısa bir selam uçuşunu takiben kuzeybatı yönünde, önümüzde sıralanan dağları aşmaya başladık ama altımızda alçalan ve yükselen birçok yerleşim yeri var, bunları ziyaret etmeden nasıl geçeriz? Davamızın gereği, karar kesin, bu sebeple yükseliyoruz, iniyoruz, arazi durumuna uyarak bütün halk topluluklarına sevgiler, selamlar ve bildirilerimizi sunuyoruz.
Kızılcahamam
Doğanın zengin çam ormanları arasına sıkışmış bu küçük kasabamızın tek yolunu halk ve mini, mini okul yavruları, ellerinde bayrakları ile doldurmuşlardı. İnişe uygun olmayan kasabayı ve içten coşkuyla çırpınan halkımıza birçok turlarla çok yakınlarından uçarak, selam ve teşekkürlerimizi saçtığımız bildirilerimizi sunarak ayrıldık. Rotamıza girerek Benli Dağlarını aştıktan sonra ilk durağımız Gerede’ye yaklaştık.
Gerede’ye İndim, Geredelileri Uçurdum
Denizden 1.600 metre yüksekte, kuzeyi dağlar ve sonsuz çam ormanları ile çevrili yeşil bir kasaba. Bahçeleri zengin, toprağı baştan başa işlenmiş, aydın bir varlık. Kasabanın hemen doğusunda küçük bir tarlaya indim. Tarlanın etrafını saran ve uçağı ilk defa gören halk, coşkulu bir sevinç içinde “Bizim uçağımız, bizim uçağımız” şeklinde bağırıyor. Bu sözü sık, sık zevkle işitiyorum. Kadın, erkek, genç, yaşlı herkes ilgi ile bur varlığa hayrandı. Etrafını sardıkları uçağı okşuyor, hatta bazıları kanatların uçlarını öpüyordu. Bu manzara beni mest etmişti. Hele halkın uçma istekleri neşeme heyecanlar katmıştı. Fakat indiğim tarla o kadar küçüktü ki, özellikle 1.600 metre yükseklikteki hava basıncının düşüklüğünde, bu küçük meydanda arzularını yerine getirmek olanaksızdı. Bunun için etrafta başka bir meydan aramak gereğini duymuştum. Yorgunluk, dinlenme aklıma gelmiyordu. Halkımızın içten ilgisi, özellikle uçma istekleri gönlümü sarmıştı. Arzularını tatmin için imkân aramaya başladım. Kasabalıların tarifleri üzerine bir araba ile gittiğimiz geniş bir tarlayı amaca uygun bularak geriye döndüm ve uçağıma atlayarak yeni meydana inmek üzere havalandım. Topluluk da akın, akın kasabanın güneyindeki meydana gelmeye başladılar.
Başladığım uçuşlar ne kadar sürdü ve kaç vatandaş uçurdum? Notlarımda kayıt yok, ama halkın gösterdiği ilgi ve yeni tanıdıkları uçak ile uçmak arzularını hayret ve önemle karşılıyordum. Her yaşta kadın, erkek, eski bir alışkanlık gibi uçmak için can atıyorlardı. İdealimin bu kadar kolaylıkla gerçekleşmekte olduğunu görmek de benim için sonsuz bir zevkti.
Birkaç saatimi aralarında geçirdiğim Geredelilerden birçok vatandaşa uçuş zevkini ve havacılık ilminin önemini ve vatan savunmasındaki yararlı ve yıkıcı kudretlerini öğrettikten sonra o günkü ilk konak noktamız olan Bolu şehrine doğru havalandık.
Bolu
Yolumuz lacivert fonlara sarılmış ormanlarla örtülü dağlar arasındaki İstanbul yolu üzerindeyiz. Yurdumuzun bu gelişmiş bölgesindeki küçük köyler bile kiremit damlı yuvalar halinde, bütün evlerin duvarları bembeyaz ve şirin, bunları birkaç metre yüksekten aşan yolumuzda halk ile baş başa gibiyiz. Termik olayların sarsıntıları içinde gülüşerek, şakalaşarak, her gördüğümüz vatandaşı selamlayarak onlara avuç, avuç bildiriler saçarak uçuyoruz.
Artı Bolu şehrimiz görünmeye başladı, Bolu Dağlarının kuzeye taşan kesimini aştık, geniş ovanın küçük köylerini ve halk topluluklarını selamlayarak konak noktamıza yaklaşıyoruz. Bolu kısaca, güzel bir Anadolu kasabası. Yılankavi yollar kenarındaki güzel binalar, sivri minareler, çalışkan bir varlığın karakterini anlatan eserlerdi. Biz bu varlığı havadan selamlarken halk da akın, akın kuzeye kasaba dışına koşuyorlardı.
O tarafa baktığımda biraz uzaktaki düzlükte kesif bir halk yığını görmüştüm. Şehir üzerindeki uçuşumu tamamladıktan sonra bu topluluk üzerine döndüm ve çuvallarda kalan son konfetileri de saçarak yaptığım turlardan sonra yere indim.
Burada da hep o duygu, hep o heyecan ve hep o candan coşkuyla karşılandık. Halkımızın “Yaşa” naraları, kollar üzerindeyiz. Uçağım hakkında gazetelerin yayınlarını izleyen aydın halkımız bu millî başarıyı ve bu ziyaretin anlamını da layık olduğu şekilde karşılıyor ve yüzlerimizi okşayan ılık dudakların arasından sızan şu sözler kulaklarımı dolduruyordu. Yaşa, kahraman Türk, bu gökler senin, senin yaptığın kanatlarınındır, övünüyoruz senin gibi havacılarımızla.”
Bu resmi ziyaretin programını bile uygulama imkanını bulamıyordum. Muhterem Vali, Garnizon Komutanı, Belediye Başkanı ve her sınıf halk kuruluşlarının seçkin büyükleri bu akın arasında kalmışlardı. Nihayet polis müdahalesi ile zor durdurulmuşlardı.
Geredelilerden sonra Bolulular da Uçmak İstedi
Biraz dinlendikten sonra konuşmalarıma başladım. Havacılık ilmine inanç telkin etmeye ve uçağımın medeni hayat ve millî savunma alanlarındaki önemini telkine çalışırken sözlerim halkın, “Uçmak istiyoruz, uçacağız” nidaları ile karşılanmıştı.
Arzularının bu şekildeki coşkusundan sevinç duyuyordum. Şimdi ben havacılığı sevdirmek değil, genç, yaşlı, kız ve erkek bütün bu vatandaşların uçma isteklerini yerine getirememek zorluğu içinde idim. Belki iki saat önce Gerede’de yaptığımız uçuşlar Boluluların kulaklarına gelmiş de bu coşkun tezahürat ondan doğuyordu sanki. Bu üstün cesaret karşısında şöyle bir gerçek olay hatırıma gelmişti. Uçuş emniyetinden söz ederek uçuşa teşvik ettiğim bazı dostlarımın, hava kuyuları öykülerine ait korku anlatan sözlerine karşılık, bu aydın yurttaşların düşüncelerinde gerçeği takdir duyguları görüyordum.
Bu sevinçle uçuşlara başladım, imkân oranında her vatandaşı uçurmak zevkli kararımdı. Bu faaliyet bayram yerindeki çocukların, duvar dibine kadar ata binmelerine benzer bir durum aldı. Uçağın yolcuları devamlı olarak değişiyor, birkaç dakikalık uçuşlarla yükseliyor ve iniyorduk. Ne kadar uçtuk? Notlarımda yine kayıt yok, Aslında kaydetmeye imkân da yok. Hava kararmaya başlayınca uçuşu durdurduk ve ertesi gün yapacağımız seyahat için uçağı hazırlamaya başladık. O geceyi bu içten sevgili halkın arasında hep havacılık konuları, heyecanları içinde neşe ile geçirmiştik.