Site İçi Arama

tarih

Çanakkale Destanı ve Bizi Bekleyen Görev

Kınalı Kuzular:

Çanakkale Savaşlarına bir de “Ölenlerin Gözüyle” hiç baktınız mı? Geride yavuklusunu, anasını, babasını, kundakta bebeğini bırakıp ölmeye giden insanlar neler hissediyor, neyi hedefliyordu? Peki, ya “Kınalı Kuzular” denen ve askere alınan körpecik Liseli çocukların gözünde ölüm neydi, hiç düşündünüz mü? Onlar hayatlarının en önemli “Sermayesi olan Eğitimi Ölümle Takas” ederken bir an bile tereddüt etmemişlerdi.

Cumhuriyetin Önsözü:

Cumhuriyetin “önsözü” diyebileceğimiz Çanakkale savaşlarında Osmanlı devleti 250.000’den fazla şehit vermiştir. Bunların 10 bini Üniversiteli ve 70 bini de Ortaöğretim öğrencisiydi. Yani, Anadolu’nun dört bir yanından cepheye koşan bu vatan evlatları ailesini, malını, mülkünü ve canını feda ederken sadece gelecek nesillerin “hayatını ve rahatını” garanti altına almayı düşünüyordu. Çoğumuzun gözden kaçırdığı ise Eğitimli bir kuşağın yaptığı fedakarlıktır.

İşte ben bu yazımda esas olarak bu “eğitim fedakarlığı”nı ele alıp günümüze projeksiyon yapacağım. Bunun sonunda bugünkü Türkiye’nin genç neslinin omuzlarındaki ağır “sorumluluğa ve minnet borcuna” hatırlatma yapacağım. Tarihi yazılı kayıtlarda Çanakkale cephesi İstanbul’a açılan kapı olduğundan, İstanbul’un alınmasıyla tüm Osmanlının emperyalizme kurban gideceğini millet anlamıştır. Bu endişeyle, Kars’tan Edirne’ye tüm Anadolu’dan, Bosna’dan, Selanik ve Filibe’den, Yemen ve Bağdat’tan, hatta Pakistan ve Hindistan’dan Çanakkale’ye binlerce insan savaşmaya gelmiştir. Galatasaray, Kayseri, Konya, Sivas ve birçok Liseden eli silah tutan öğrenciler cepheye koşmuştur.

45’likler Askere Alınıyor:

Yaşına bakılmadan “kilosu 45’in üstünde” olan herkesin silah altına alındığını söyleyen tarihi belge ve yayınlar, Hukuk Fakültesinin memurları dışında tüm öğrencilerinin savaşa gittiğini söylemektedir. 1918-20 yılları arasında Eğitim kalitesindeki rakamlar çok iç acıtıcıdı.  Bu üç yıllık dönemde Liselerde mezuniyet yok derecesindeydi. Üstelik, 10 bin üniversiteli ve 70 bin Ortaöğretim öğrencisi şehit düşmüştü. Eğitilmiş bir nesil kaybedildiği için, ilkokul mezunları savaş sonrası öğretmen yapılmıştır.

Üniversite’yi Gömdük:

Atatürk’ün “Biz, Çanakkale’de bir Dar-ülfünun (Üniversite) gömdük” sözü ne acı ve doğru tespittir. İşte tam bu noktada İngiliz generali Oglander’in de ilginç bir tespiti var: “Çekildik. Çanakkale’yi geçemedik, ama Türk Milletinin genç ve eğitimli neslini, çiçeğini yok ettik. Dolayısıyla geleceğini yok ettik. Bellerini zor doğrulturlar”.

Yine İngiliz tarihçi Arnold Toynbee de hatıratında “Annem bize kahvaltılarda derdi ki “Türkiye, Anadolu çok güzel bir ülke, Türklere layık değil” cümlelerine yer verir. Bu Batının bize bakış açısıdır ve hiç değişmeyecektir.

Bize Düşen Görev:

Çanakkale savaşında yitirilen Beşerî Sermaye ile geleceğin Türkiye’sine nasıl bir miras bırakıldığına dikkat etmek gerekir. Yine tarihi kayıtlara göre o dönem Anadolu nüfusu 12 milyonun altındaydı. Okuma yazma bilenlerin oranı %10 altındadır, yani yaklaşık 1 milyon kişi. Şehit olanları 100 bin kişi kabul edersek, Eğitimli neslin %10’u kendini bugünkü Cumhuriyetimizin bekası için feda etmiştir. Bence bu müthiş bir rakam olup günümüz gençliğini düşündürmelidir. Cumhuriyetten bu yana kalkınma hızımızı bu eğitimli neslin kaybı geciktirmiştir. Bu farkı bizler kapatmalıyız. Peki, Cumhuriyetin tapusunu kanlarıyla imzalayarak devreden bu şehitlere bizlerin nasıl bir minnet borcu vardır? İşte işin can alıcı noktası da burada başlıyor. Bize güvenle yaşadığımız bir vatan bırakmalarına karşın, bizim de vatana sımsıkı sarılıp, araştırma yapan ve daima ileriyi ve ileriyi düşünen Nesilleri yetiştirmemiz gerekir. Hatta, onların şehit olup mahrum kaldıkları eğitimleri adına, çok daha kaliteli bir lise ve üniversite eğitimine kafa yormalıyız. Belki o zaman bir nebze onlara olan borcumuzu öderiz.

Sonuç:

Çanakkale’de bu milleti yok etmeye çalışanlar, artık Bilgi ve Teknoloji ile aynı savaşı sürdürüyorlar. Örneğin Çin, 2013 yılında Ar-Ge harcamalarını %20 artırarak hızla ABD’ye yaklaşmaya başladı. Çin yeni stratejisiyle, artık “dünyanın fabrikası” değil “dünyanın Ar-Ge Devi” olmayı hedefliyor. Zaten ülkenin vizyonunda “Çin’de üretildi” yerine “Çin’de Yaratıldı” algısını oluşturmak var. Bunun için öncelikle eğitime önem veriyorlar. Ülkemizde eğitim sisteminin sık değiştirilmesi de nitelikli insan sermayemizi zayıflatıyor. Diğer yandan, TUİK verilerine göre üniversite mezunu oranı %11, Avrupa’da ise bu oran %37’dir. İşte tüm bu veriler artık acele etmemiz gerektiğini gösteriyor. Çanakkale’de kaybedilen eğitim sermayemizin üstüne, 106 yıl sonra farklı bir heyecanla, yepyeni “Bilgi ve Teknoloji Hikayesi” yazmalıyız. Evet, daha fazla geç kalmamalıyız. Unutmayalım, Mehmet Akif son anlarında “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın” demişti.

NOT:

Bu yazımda belirtilen sayısal bilgiler internet ortamından alınan sayısal değerlerdir. Bu değerler farklılıklar gösterebilir. Serbest metin halinde yazılan bu yazı, sadece onu kaleme alanı bağlar. Bu yazıyı yazmamdaki amaç; bu istisna güne bir atıfta bulunmak, eğitim ve öğretim açısından konuya farklı bir bakış açısı getirmektir. Belki de son cephe savaşı olan Çanakkale Destanı çok iyi okunmalı araştırılmalı her yerinden bir sonuç çıkarılmalıdır. Bu müstesna günü Türk milletine başarı, kahramanlık zaferi olarak hediye eden başta kurucu önderimiz, Türkün son Başbuğu Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm silah arkadaşları ve şehitlerimize TANRIDAN rahmet diliyorum. Ruhları şad mekanları cennet olsun inşallah.

Araştırmacı Yazar Mustafa Orhan ACU
Araştırmacı Yazar Mustafa Orhan ACU
Tüm Makaleler

  • 18.03.2022
  • Süre : 3 dk
  • 1387 kez okundu

Google Ads