Türkiye Cumhuriyeti ve Diğerleri
Cumhuriyetin 98.yılını kutladığımız bugünlerde farklı bir değerlendirme sunmak istiyorum. İşletme biliminde benchmarking denilen bir değerlendirme yöntemi vardır. Türkçesiyle kıyaslama. Bu yöntemde kendi konumunuzu size benzer diğer işletmelere bakarak karşılaştırıp değerlendiriyorsunuz. Bu yazımızda bir anlamda Cumhuriyetin siyasal süreç benchmarkingini yapacağız.
Cumhuriyetin 98.yılını kutladığımız bugünlerde farklı bir değerlendirme sunmak istiyorum. İşletme biliminde benchmarking denilen bir değerlendirme yöntemi vardır. Türkçesiyle kıyaslama. Bu yöntemde kendi konumunuzu size benzer diğer işletmelere bakarak karşılaştırıp değerlendiriyorsunuz. Bu yazımızda bir anlamda Cumhuriyetin siyasal süreç benchmarkingini yapacağız.
Akdeniz coğrafyasında birlikte yaşadığımız ve etkileşim içerisinde olduğumuz Yunanistan, İtalya, Fransa, Mısır gibi ülkelerin de 1923-2021 arasındaki 98 yıllık süreçlerini ele alarak benzeşme ve ayrışmaları ortaya koyacağız.
İspanya
Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarına katılmayan İspanya bu dönemde siyasete askeri müdahaleler, iç savaşlar, ayrılıkçı hareketlerle mücadele etmiştir. 1936-1939 yılları arasında 500 bin kişinin öldüğü İspanyol İç Savaşından sonra 1939-1975 yılları arasında 36 yıl boyunca General Franco’nun diktatörlüğünde yaşayan İspanya’da 1976 yılında Franco’nun ölümünden sonra Kral tahta geçmiştir. 1976-1981 yılları arasında siyasal yönetim şiddete başvurmadan İspanya’nın demokratik bir rejime geçişine öncülük yapmıştır. 1981 yılında son kez başarısız bir askeri darbeyle karşılaşmıştır. Ayrılıkçı Katalan hareketini ve özellikle Basklıların uyguladığı terör eylemlerini siyasal sistemi içerisinde çözmeye çalışmıştır. Diktatörlük döneminde Batı bloku tarafından dışlanan İspanya 1955 yılında BM’e, 1982’de NATO’ya, 1988’de AB’ne üye olmuş ve demokratik gelişimini uluslararası kuruluşların desteği ile tamamlamıştır.
Yunanistan
1922 yılında Anadolu’daki askeri işgal hareketinin başarısızlıkla sonuçlanması sonucunda siyasal yönetim değişti. 1923 yılında Türkiye ile yapılan mübadele sonucunda Türkiye’deki 1,5 milyon Rum ile Yunanistan’daki 450 bin Türk yer değiştirdi ve büyük bir göç problemi yaşandı. 1924-1935 yılları arasında Yunanistan, cumhuriyet rejimi ile yönetildi. Karışıklıkların giderilememesi üzerine 1935 yılında bir halkoylamasıyla Yunanistan yeniden Anayasal Monarşiye geçti. 1936 yılında Yunan Kralı, Metaxas’ı Başbakanlığa getirdi. Metaxas, parlamentoyu feshetti ve 1938’de ömür boyu Başbakan ilan edildi. Metaxas, 1941 yılında ölümüne kadar ülkeyi faşist bir diktatörlükle yönetti. 1923 ve 1940 yılları arasındaki iki savaş arasındaki yıllar diğer tüm Avrupa ülkeleri gibi Yunanistan için de siyasal ve ekonomik belirsizliklerin olduğu bir dönem oldu. II. Dünya Savaşı sırasında önce İtalya, ardından da Almanya’nın işgaline uğrayan Yunanistan’da büyük kayıplar yaşandı. Savaş sonrası 1946-1949 yılları arasında yaşanan iç savaş, Yunanistan’ı savaş sonrası döneminde de istikrardan uzaklaştırdı. İç savaştan sonra gerek siyasi sistem gerekse ekonomide bir düzelme yaşanmış ancak bu çabalar 1967-1974 yılları arasında askeri bir diktatörlük tarafından kesintiye uğramıştır. 1974 yılından itibaren siyasi ortamın demokratikleşme yoluna evrilmiştir. Yunanistan, 1981 yılında Avrupa Ekonomi Topluluğu’na tam üye olarak kurumsallaşmasını tamamlamış ancak bu kez de 2000’li yıllarda karşı karşıya kaldığı ekonomik krizlerle sarsılmıştır.
İtalya
Bu ülke, 1922-1943 yılları arasında Mussolini'n liderliği altında faşizme yöneldi. II. Dünya Savaşı'nda yenilmesinden sonra ülkede büyük bir çöküntü yaşadı. 1 Ocak 1948 tarihinde yeni bir anayasa halkoyuyla onaylayarak cumhuriyet ilan edildi. İtalya 1949 tarihinde NATO'nun, 1957 tarihinde de Avrupa Birliği'nin kurucu üyeleri arasında yer aldı. 1970’li yıllarda radikal sol hareketlerin terör eylemlerine muhatap oldu. Ülkede ciddi bir mafyalaşma ve yolsuzluk süreci yaşandı. Ekonomik krizler ce siyasal istikrarsızlıklar peş peşe geldi. Son 30 yılda yılarda ekonomisi nispeten güçlenen İtalya, yargı yoluyla yozlaşmayla mücadele etti ve AB sürecinde ülkede kurumsal bir demokratik sistem oluşturuldu.
Fransa
1. Dünya savaşından galip çıkan Fransa II. Dünya Savaşında, 1940-1944 yılları arasında Alman orduları tarafından işgal edilmiştir. Normandiya çıkartmasıyla birlikte Almanya, Fransa’dan çekilmeye başlamıştır. 1956 yılında Fransa’nın Kuzey Afrika’daki sömürge sistemi son bulmuştur. 1958’de de Gaulle’ün devlet başkanı seçilmesinin ardından 5. Cumhuriyet dönemi başlamıştır. Fransa NATO, Avrupa Konseyi ve Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun kurucu üyelerindendir.
Mısır
Mısır Sultanlığı 1922'de tek taraflı olarak Birleşik Krallık'tan bağımsızlığını ilan etmesinden sonra krallık yönetimine geçmiştir. 1923'te Kralı iki meclisli bir yasama organı oluşturan ve Mısır'ı bir meşruti monarşi durumuna getiren yeni anayasa yürürlüğe girdi. Ancak siyasal istikrarsızlık hep sürdü. Özellikle Süveyş Kanalı ve Sudan meselelerinde sürekli dış müdahalelerle muhatap oldu. Mısır'da giderek belirginleşen iktidar boşluğunu, 1952'de bir darbeyle krallığı devirerek yönetime el koyan Hür Subaylar Hareketi doldurdu. 1953'te cumhuriyet ilan edildi. 1953'te ilan edilen Mısır Cumhuriyeti 1958 yılında, Suriye Cumhuriyeti ile birleşerek Birleşik Arap Cumhuriyetini kurdu. Birleşik Arap Cumhuriyeti 1961'de son buldu. Mısır, İsrail ile 1948, 1967 ve 1973 yıllarında üç kez savaştı. 1978 yılında İsrail ile barış anlaşması yaptı. Anlaşmayı yapan Enver Sedat radikal İslamcılar tarafından suikastla öldürüldü. Yönetime Hüsnü Mübarek geçti ve ülkeyi diktatörlükle yönetti. 2011 tarihinde Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek kitlesel sokak gösterileri nedeniyle istifa etti. Hüsnü Mübarek'in yerine Müslüman Kardeşler örgütüne bağlılığıyla bilinen Mursi seçimle iktidara geldi ancak 2013 yılında ordu yönetime el koydu.
1920’li yılların başından itibaren günümüze kadar bahse konu ülkelerin maruz kaldığı iç ve dış tehditler aşağıdaki tabloda özetlenmiştir.
Türkiye | İtalya | İspanya | Yunanistan | Mısır | |
Savaş | - | + | - | + | + |
İç Savaş | - | - | + | + | - |
Darbe/Diktatörlük | + | + | + | + | + |
Göç | + | - | - | + | - |
Ekonomik Kriz | + | + | + | + | + |
Radikal Terör | + | + | + | + | + |
Ayrılıkçılar/Rejime Muhalif Gruplar | + | - | + | - | + |
Tabloya baktığımızda bu yüzyıllık dönemde Fransa, İtalya ve Yunanistan’ın tarihsel süreçlerinden koparak adeta yeniden kurulduğunu görmekteyiz. Türkiye ve İspanya bu savrulmayı yaşamamıştır. Mısır ise halen stabil olmayan bir siyasal süreç yaşamaktadır. Türkiye dönem içerisinde ne bir iç ne de dış savaş yaşamıştır. Benzerleri savaş ve işgaller ile uğraşırken Türkiye yeni Cumhuriyetinin yapısal temellerini güçlendirmiştir. Türkiye’nin 2. Dünya savaşına girmeyişinin etkisi açıkça görülmektedir. “Yurtta sulh, dünyada sulh” olarak sloganlaştırılan dış politikanın başarıyla yönetilmesi Türkiye’yi 2000’li yıllara kadar bölgesinde barış havzası haline getirmiştir. Avrupa Konseyi, NATO gibi uluslararası örgütlere üye olunması, AB yolundaki çabalar ayrı birer güçlendirici etki sağlamıştır.
Dikkat çekici olan husus bu ülkelerin tamamında ekonomik ve siyasal istikrarsızlık unsurlarının bulunmasıdır. Roma ya da Osmanlı gibi egemen güçlerin dayattığı Pax Romana ve Pax Ottoman dönemleri dışında siyasal istikrarsızlığın bu coğrafyanın doğasında bulunduğu iddia edilebilir. Ancak AB süreci gibi daha geniş bir siyasal yapının bünyesine dahil olan ülkeler istikrarsızlıkların üstesinden gelme konusunda daha başarılıdır. Akdeniz havzasındaki coğrafi konumları ve jeopolitik önemleri sebebiyle ülkelerdeki sistemlerin istikrarsızlık üretmesini doğal karşılamak gerektiğini değerlendirerek, yönetim anlayışları ve liderlerin de farklılık yaratabileceğini söyleyebiliriz. Nitekim Türkiye için değerlendirdiğimizde gerek M. Kemal Atatürk gerekse İsmet İnönü’nün yürüttüğü politikalarla, diğer ülkelerin ciddi problemlerle uğraştığı çalkantılı dönemlerde, yeni Cumhuriyetin kurumsallaşmasına ciddi katkılar sağladığını görmekteyiz.
Neticeten; Cumhuriyetin kuruluş felsefesinin sağlamlığı ve Cumhuriyet değerlerinin halk tarafından benimsenmesi Türkiye’yi bölgesindeki diğer ülkelerden farklı kılmaktadır. Sorunlar her zaman olacaktır ancak dışarda bölgesel ve uluslararası işbirliklerinin güçlendirilerek arttırılması, içerde ise Cumhuriyetin demokrasi ile taçlandırılması ikinci yüzyılda Türkiye’nin sorunlarına proaktif çözümler sunacaktır.