Doğu Türkistan, Ne Kadar Yakın? (1)
Türkistan ismi Fars kökenli olup, Türklerin diyarı anlamına gelir, tarihi ise 5. yüzyıla kadar uzanır. Doğu Türkistan, günümüzde Çin Halk Cumhuriyeti sınırları içinde bulunan bir bölgedir.
Türkistan ismi Fars kökenli olup, Türklerin diyarı anlamına gelir, tarihi ise 5. yüzyıla kadar uzanır. Doğu Türkistan, günümüzde Çin Halk Cumhuriyeti sınırları içinde bulunan bir bölgedir. Uygur Türklerinin yaşadığı Sincan Uygur Özerk Bölgesi topraklarına verilen isimdir. Doğu Türkistan’ın resmi adı, Çince Xinjiang olarak bilinmekle birlikte, Türkiye’de daha çok Doğu Türkistan ve bazen Çince okunuşuna yakınsama yapılarak Sincan olarak bilinen, Türk kavimleri açısından tarihi önemi olan bir bölgedir.
Tarihsel Gelişim ve Etkileşim
Çin’in kuzeyindeki göçebe kavimler, bilinen tarihi bilgilerimize göre, Xiongnu ismiyle ilk imparatorluklarını kurarak tarih sahnesinde etkin bir güç olarak yer almaya başlamıştır. Daha sonra Xiongnu’dan ayrılarak batıya yönelen bazı kabileler, bir dönem muhteşem atlıları ve okçularıyla Roma ve Avrupa’yı kasıp savuran, Atilla’nın başına çektiği Hun imparatorluğunu kurmuştur.
Çinli feodal toplulukları, MÖ 238-210 yılları arasında imparatorluk çatısı altında birleştirmeyi başaran Chou hanedanına mensup Shih Huang Ti (ilk imparator), gerçekleştirdiği bir dizi reformlarla, Çin coğrafyasında günümüze kadar uzanan Çin siyasal ve kültürel birliğinin tesis edilmesini sağlayacak temelleri atmıştır.
İlk Çin imparatoru, Çin’in kuzey cephesindeki çeşitli küçük duvarları devasa bir duvar oluşturacak şekilde birleştirdi. Ortaya çıkan Çin Seddi günümüze kadar ayakta kalmayı başaracak kadar sağlam yapılmıştır. Kuzeyden Çin’e yönelen Xiongnu akınlarına set çeken Çin Seddi, bu yönüyle, gözle görülür bir şekilde Çinlilere tarih boyunca “istikrar ve güvence” hattı olarak hizmet etmiştir.
Bu hattın kuzeyinde kalan bölgeler, Çin sınırlarına dahil oldukları dönemlerde, Çin tarzı tarım ve hayvancılığın yapıldığı geniş otlaklara ev sahipliği yapmıştır. Hattın kuzeyinde yaşam süren Çinli kabileler ile steplerde yaşayan Xiongnu imparatorluğuna bağlı göçebe kabileler arasında kuvvetli bir etkileşim hüküm sürmüştür. Dolayısıyla bu bölgeler, göçebe ve yerleşik toplumların karşılaştıkları istikrarsız ve güvensiz bölgeler olarak o dönemde ün salmıştır. İnanıldığının aksine, Çin Seddi, bu göçebe toplumları dışarda tutmaktansa, öncelikle Çin’in o dönemde sahip olduğu ihtişamının ve emperyal gücünün bir göstergesi olarak inşa edilmiştir. Bununla birlikte, Xiongnu akınlarına Çin Seddi de engel olamayınca, Çin’i yöneten hanedanlar, “yatıştırma politikası” takip etmek suretiyle, iki toplum arasında “kız alıp vermekle”, belirli ölçüde dengeli işleyen, siyasi ve askeri bir sistem inşa etmeye çalışmıştır.
MÖ 100 civarında Han Hanedanlığı, Ti’nin açtığı yolda ilerleyerek, o dönem için, Çin’in nihai siyasi birlikteliğini gerçekleştirmiştir. Kuzeyden gelen akınlara karşı “ileride konuşlanma” yaklaşımı geliştirilmiş, merkezi Çin otlaklarında 300 000 kadar at yetiştirilerek, kuzeyli kavimlerle savaşmak üzere teşkil edilen askeri birliklerin kullanımına sunulmuştur. Böylece, günümüz Mançuryası’na ve Kore topraklarına kadar uzanan Çin akınları gerçekleştirilmiştir. Sonuçta, kuzeydeki kavimler belirli ölçüde kontrol altında alınmış, nihayetinde Mançurya toprakları Çinlilerin eline geçmiştir.
Aynı dönemde günümüz Gansu ve Xinjiang (Doğu Türkistan) toprakları da o bölgeyi üs edinen Xiongnu’lara karşı düzenlenen askeri seferlerin sonucu olarak, Han yönetimine dahil edilmiştir. Orta Asya’daki Pamir Dağları’nı MÖ 101 yılında aşan Han orduları bugün Özbekistan’ın kurulu olduğu topraklardaki Semerkant havalisini de ele geçirmiştir.
Han dönemini referans almaya hevesli Çin kaynakları; günümüz İç ve Dış Moğolistan’ına karşılık gelen Gobi Çölü’nün kuzey ve güneyi için doğal bir sınır ayrımı yapma eğilimine sahip olmuştur. Çinliler tarafından, Gobi’nin güneyindeki arazilerin her zaman için Çin’in bir parçası olduğu iddiası tarih boyunca canlı tutulmuş, neredeyse tüm Çin topraklarının başka kavimler tarafından yönetildiği dönemlerde bile bu yaklaşım sıcak tutulmaya çalışılmıştır.
Aynı durum Doğu Türkistan için de geçerli olmuştur. Türklerin anayurdu olarak bilinen, sayısız Türk devletine ev sahipliği yapmış olan tarihi Türkistan bölgesinin bölünmüş bir parçası olarak bugün Çin sınırları içinde bulunan Doğu Türkistan, Çinlilerin isimlendirmesiyle Gansu ve Xinjiang, tarih boyunca hep Çin hanedanları tarafından yönetilmiş gibi bir anlayış Çin tarafının hâkim görüşü olarak korunmuştur.
Oysa, tarih bu bölgenin hep kavimler arasında el değiştirdiğini bize söylemektedir. Bu manada tarihsel bir yolculuğa çıkarak yazımıza devam edelim. MS 304-439 yılları arasında Kuzey Çin’de ortaya çıkan Hu’lar, merkezi Çin yönetiminin dağılmasına neden olmuştur. Tarih sahnesinde 4. yüzyıldan itibaren “aniden” görülmeye başlanan ve Çinli hiçbir özellik taşımayan bu kuzeyli kavimler (sonradan Hu olarak isimlendirilmiştir) aslında uzun zamandır orada yaşamakta olan kavimlerdi. Tarihsel olarak Xiongnu ile bağlantılı bu göçebe kavimler; genel olarak hayvancılıkla uğraşan, at binme ve yak kullanımında ustalıklarıyla bilinen, kuzeydeki Türk-Moğol karışımı kabilelerden oluşmuştu. Yerleşik Çin halkından oldukça farklı özellikleri olan bu birbirine akraba kabilelerden oluşan bu kavimler, süratle bir bölgede çoğalmalarını sağlayan atlı birlikleriyle, muharebe sahasında hasımlarını isabetli ok yağmurlarına tutarak zafere ulaşmalarıyla ün salmışlardı. Bu kavimler; yönetim boşluğuna düşen ve dağılmış vaziyetteki Çin coğrafyasına böylece kolaylıkla hâkim olmayı başarmıştır. 6. yüzyıla kadar tamamen Hu süvarilerinin askeri üstünlüğüne dayalı “Beş Hu” hanlarının Kuzey Çin bölgesindeki hakimiyeti devam etmiştir.
İlk dönem Budist rahiplerine ev sahipliği de yapan Doğu Türkistan, Çin coğrafyasının uzak kuzeybatısındaki bir bölge olarak, Hindistan kaynaklı Budizm’in doğu toplumlarına aktarılma sürecinde çok önemli bir rol oynamıştır. Öyle ki, ilk dönem Budist rahipleri Hint kökenli olmayıp, Orta Asya’dan ve çoğunluğu da Doğu Türkistan havzasından çıkmıştır.
Doğu Türkistan, geçmiş zamanlarda, Avrasya’nın dört yol ağzı olarak ün salmıştır. Ana ipek yolu ticareti rotaları Doğu Türkistan’ın kalbinde yer alan Tarım havzasındaki çölün kuzey ve güneyinden geçirilmiştir. Doğu Türkistan Çin’e ilk olarak MÖ 2. yüzyılda katılmış olsa da bu tarihten sonra belli aralıklarla Çin sınırlarının içinde yer almıştır. Ancak uzun bir süre kültür ve nüfus yapısı bakımından Çin’e ait olamamıştır. Örneğin, Doğu Türkistan’ın Kuça gibi bölgelerinde ipek yollarının kuzey kollarındaki bir vaha topluluğunda Hint-Avrupa dil ailesinden Tokharian adında bir dil 9. yüzyılın sonlarına kadar bu bölgede konuşulan diller arasında yer almıştır.
Türkler, 626 yılında Tang hanedanlığının Çin’de hakimiyetini ilan etmesine yönelik askeri destek vermiştir. Ancak, 630 yılında Çinliler ile Doğu Türkleri arasında çıkan bir çatışmada, Türk tarafı Çinliler tarafından mağlup edilmiştir. Çin’in yeni imparatoru Tang Taizong’un, kendisine Türklerin kullandığı bir unvan olan “Gök Kağan” ismini almış, böylece iki taraf arasında amansız bir mücadelenin fitilini ateşlemiştir. 659’da Tang ordusu, Batı Türkistan’daki Türkleri de mağlup etmeyi başarmış, Taşkent’i ele geçirmiştir. 679 yılına gelindiğinde, Doğu Türkistan bölgesindeki Türkler, Çinlilere karşı tekrar bağımsızlıklarını, “Türk Kağanlığı” çatısı altında kazanma başarısını göstermiştir.
751 yılında Araplar, kendilerine destek veren Uygurlarla birlikte, dünya tarihinin en önemli savaşlarından birisi olan Talas Savaşında, Tang kuvvetlerini Talas Nehri kıyılarında bozguna uğratmıştır. Böylece yeni bir din olan İslam’ın Orta Asya’da yayılışı başlamıştır. Bu savaştan sonra, tüm tarih boyunca, Pamir Dağları’nın batısına Çin etkisinin bir daha erişmesi mümkün olamamıştır. 757 yılında Uygur Türkleri ve Araplardan oluşan birleşik bir ordu, Çin’in batı bölgelerini de işgal etmiştir.
Uygur Türk İmparatorluğu (744-840), ikinci Türk Kağanlığının ardından, Çin’in kuzeyindeki stepte (bugün Moğolistan’ın bulunduğu bölge) kurulmuştur. Zamanla güçlenen Kırgızlar, Uygurları parçalayan kavim olmuştur. Bu noktadan itibaren Uygurların güç merkezi Doğu Türkistan’a taşınmıştır. Böylece, Uygur kökenliler tarihte ilk kez Doğu Türkistan diye adlandırılan bölgeye tam manasıyla yerleşme fırsatı elde etmiştir. Diyebiliriz ki, Xinjiang’ın Doğu Türkistan olarak tarih sahnesinde yer alması, Uygur Türkleri sayesinde olmuştur. Günümüzde, bu bölgede nüfusun çoğunluğunu Uygurlar oluşturmaya devam etmektedir.
Çin’de 1760’lı yıllardan itibaren Batılıların deniz ticaretine yönelik faaliyetleri etkin olmaya başlamıştır. Çin limanlarının İngiliz ve Fransız gemilerine açılmak durumunda kalmasıyla birlikte, Çin yönetimleri, özellikle Afyon savaşlarının bir sonucu olarak Batı’nın etkisi altına girmiştir.
Bu arada, Türkistan’ın batı kısımları (günümüzün Batı Türkistan’ı) Çarlık Rusya’sı tarafından 1865’te işgal edilmiştir. 1924 yılında Stalin politikalarının bir uzantısı olarak, Batı Türkistan; Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Tacikistan olmak üzere 5 özerk cumhuriyete bölünmüştür. 1893 Durand Hattıyla beraber, İngilizler ve Ruslar arasında gerçekleştirilen bölgesel sınır düzenlemeleri doğrultusunda, tarihi Batı Türkistan’ın güney kesimi (Güney Türkistan), o dönemde bu iki güç arasında tampon bir devlet işlevi görmesi öngörülen Afganistan’a bırakılmıştır.
Ruslar Batı Türkistan’ı işgal ederken, Çinliler de boş durmamış, ortaya çıkan güç boşluğundan istifade ederek, Doğu Türkistan’ı işgal girişiminde bulunmuştur. Bunun üzerine, 1864 yılında kuzeybatıdaki Doğu Türkistan Eyaleti’ndeki Müslümanlar, Gansu, Ningxia ve Şaanxi’deki diğer Müslümanların ardından isyan bayrağını çekmiş, bağımsızlık mücadelesine girişmiştir. Bu ayaklanmadan yararlanan Yakup Bey, İngiltere ile Rusya arasında tampon bir bölge olan Doğu Türkistan’ı küçük bir orduyla işgal etmiş, bölgedeki Tarım havzasını kendi yönetiminin başkenti ilan etmiştir. Nihayetinde, Doğu Türkistan’da özerk bir yönetim kuran Yakup Bey, Osmanlı İmparatorluğu’nun kendisine “emir” unvanı bahşetmesini sağlamış, ayrıca Osmanlılardan askeri yardım da almıştır. İngilizler de bu bölgeyi “tampon” olarak Ruslara karşı tutması karşılığında, Yakup Bey’e istediği desteği vermiştir. Yakup Bey, kendisini kafir Çinlilere karşı İslam inancının savunucusu olarak ilan etmiştir. Bölgede, şeriatı sıkı bir şekilde uygulamaya sokmuştur. Kadınların örtünmesini zorunlu kılmış, içki içmeyi ve domuz eti yemeyi yasaklamıştır. Ordusundaki asker ihtiyacını kendi ana vatanı olan Pamir dağının batısından karşılayan ve Çin ile emirliğinin ticaret yapmasını yasaklayan Yakup Bey, ilginç bir şekilde, Doğu Türkistan’daki Müslüman nüfusun bir kısmının fakirleşmesine ve bölgeden ayrılmasına neden olmuştur.
Çin’de o dönemde iktidarda olan Qing Hanedanlığı da Doğu Türkistan’ı geri almak için kuvvetli bir orduyla Yakup Bey kuvvetlerine karşı 1877 yılından itibaren askeri seferler düzenlemiştir. 8 yıl süren ve Çinlilerin galibiyetiyle biten taraflar arasındaki çatışmalar, 18 Kasım 1884 tarihinde Doğu Türkistan’ın Çin sınırlarına dahil edilmesinin yolunu açmıştır. Bu, Çin İmparatorluğu’nun son başarılı askeri seferi olarak da tarihe geçmiştir. Doğu Türkistan’ı resmi olarak ilhak eden Çin yönetimi, bu bölgenin adını “Yeni Bölge” anlamına gelen “Xinjiang” olarak değiştirmiştir.
Günümüzde Doğu Türkistan, Çin Halk Cumhuriyeti’nin topraklarının 1/6’sını, sınırlarının da 1/4’ünü oluşturmaktadır. Orta Asya’da bulunan bölge, kuzeyde Rusya, batıda Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan, güneybatıda Afganistan, güneyde Pakistan, Hindistan ve Tibet, doğuda Çin, kuzey doğuda ise Moğolistan ile komşudur.
Çin Milliyetçilerinin Qing Hanedanlığını 1911 yılında yıkmasından sonra, Doğu Türkistan, Qing Hanedanlığının son dönemlerinde bölgeye gönderdiği Çinli savaş ağaları tarafından yönetilmeye başlanmıştır. Bu dönemde, merkezi Çin Hükümeti’nin Doğu Türkistan üzerindeki kontrolü de iyice zayıflamıştır. Yabancıların işgalinden topraklarını temizlemek isteyen Uygur Türkleri, Çinlilere karşı çok sayıda isyan hareketini başlatmıştır. İlk önce 1933’te, daha sonra 1944’te “Doğu Türkistan Cumhuriyeti” devletini kurmayı başaran Uygur Türklerinin kurduğu bu bağımsız cumhuriyetler, Sovyetlerin askeri müdahaleleri ve siyasi entrikalarıyla devrilmiştir.
Ocak 1949’da Çin Halk Kurtuluş Ordusu, Doğu Türkistan mücahitlerini yenerek, Doğu Türkistan Cumhuriyetini işgal etmiştir. Bölgenin ismi tekrar “Xingjiang” olarak değiştirilmiştir. 1 Ekim 1955 tarihinde bölgenin adı Xingjiang Uygur Özerk Bölgesi olarak yeniden değiştirilmiştir. İsmi özerk bölge olmasına rağmen, Çin Halk Cumhuriyeti’nde, Uygurların kendilerini yönetme ve temsil etme hakları hemen hemen hiç bulunmamaktadır. Günümüzde, Doğu Türkistan’daki bütün önemli siyasi, yönetim ve ekonomik pozisyonların %90’ı Çinlilerin elindedir.
(Devam Edecek)
Bu yazımızda faydalandığımız kaynaklar:
Holcombe C. (2016). Doğu Asya Tarihi, Çin, Japonya, Kore, Medeniyetin Köklerinden 21. Yüzyıla Kadar, Çev. Özeren M.M., Dergâh Yayınları, 1.Baskı, İstanbul
Togan A.Z.V. (2019). Umumi Türk Tarihine Giriş, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2. Basım, İstanbul
Hart M.H. (2019). Dünyaya Yön Veren En Etkin 100, Çev. Üstüntaş, N., Güney Kitap, 1. Baskı, İstanbul
Mepa News. (2019). “Doğu Türkistan tarihinin özeti ve Çin işgali”, 16 Aralık, <https://www.mepanews.com/dogu-turkistan-tarihinin-ozeti-ve-cin-isgali-8917h.htm>, s.e.t.7 Eylül 2021.