Depremlerde İdarenin Hukuki Sorumluluğu Nedir?
Depremin, "önlenemez" ve "öngörülemez" olması nedeniyle zorlayıcı sebebin tipik bir örneğini oluşturduğu kuşkusuzdur. Zarar, münhasıran depremden kaynaklanmışsa idarenin sorumluluğundan söz etmeye hukuken olanak bulunmamakta ise de zararın zorlayıcı sebep dışında idare tarafından ağırlaştırıldığının yargı yerince saptanması durumunda zararın ağırlaşan, artan kısmı bakımından kusuru göz önünde tutularak idarenin tazminle sorumlu tutulması gerekmektedir.
Genel
Mücbir sebep olarak kabul edilen ne zaman olacağı öngörülemeyen ve oluşması engellenemeyen ülkemizi derinden üzen deprem felaketi sonrasında meydana gelen zararlardan merkezi idare ile mahalli idarelerin sorumlu olup olmayacağı, sorumlu olacaksa hangi şartlar altında ve ne tür zararlardan sorumlu olacağı hususu önem kazanmaktadır. Danıştayca mücbir sebeplerin temel unsurunun "önlenemezlik " ve "öngörülemezlik " olduğu ifade edilmektedir. Mücbir sebep olarak kabul edilen deprem, her ne kadar öngörülemese ve önlenemese de, deprem sonucu oluşan zararların bir kısmı deprem öncesi idarece yürütülen hizmetlerin kötü veya geç işlemesi yahut hiç işlememesi nedeniyle ortaya çıkan zararlardır. Örneğin deprem bölgesi olarak saptanan bir alanda deprem mevzuatına uygun yapılaşma koşullarına aykırı olarak inşaat ruhsatı verilmesi durumunda oluşan zararlar deprem öncesi hizmetin kötü işlemesi nedeniyle deprem sırasında oluşan zararlardır. Diğer bazı tür zararlar ise deprem sonrası yürütülen kamu hizmetlerinin eksik ve yetersiz oluşu veya zamanında yerine getirilmemesi nedeniyle oluşan zararlardır. Örneğin enkaz altında sağ olduğu halde arama kurtarama faaliyetinin gereği gibi yerine getirilmemesi nedeniyle ölümün gerçekleşmesi, deprem sonrası emniyet ve asayiş hizmetlerinin eksik sunulması nedeniyle malların yağmalanması deprem sonrasında yürütülen kamu hizmetlerine ilişkin oluşan zararlardır. Danıştay, deprem nedeniyle oluşan zararlardan idarenin sorumlu tutulabilmesi için, zararın idarenin eylem ve işlemi nedeniyle oluşması, zarar ile eylem ve işlem arasında nedensellik bağının bulunması, zararın idare tarafından yürütülen hizmetin kötü veya geç işlemesi yahut hiç işlememesi nedeniyle oluşması gerektiğini değişik kararlarında ifade etmiştir.
Depremlerde Oluşan Zararların Tazminine Yönelik Danıştayın Genel Yaklaşımı Nedir?
Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinde de, tam yargı davaları idarenin eylem ve işlemlerinden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar (menfaati zarar gören, bozulan kişiler) tarafından açılan davalar olarak tanımlanmıştır. İdari yargıda idari eylem nedeniyle uğranılan zararın tazmini için açılan tam yargı davalarında idarenin tazmin borcunun doğması için ortada bir zararın ve zarara yol açan idareye yüklenebilir bir eylemin bulunması, zararla eylem arasında nedensellik bağının kurulması ve hizmet kusuru ya da kusursuz sorumluluk esaslarına göre idare hukukuna özgü tazmin sebeplerinin olması gerekmektedir.
Tam yargı davalarında idarenin tazmin sorumluluğu belirlenirken öncelik hizmet kusurunun varlığı araştırılmalı, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağı irdelenmelidir. Hizmet kusurunun varlığı istikrar bulan yargısal kararlarda hizmetin kötü veya geç işlemesi yahut hiç işlememesi hallerinde kabul edilmektedir.
Öte yandan, idarenin sorumlu tutulabilmesi için zarara yol açan işlem veya eylemin idare tarafından yapılmış olması gerektiğine göre, zarar gören kişilerin eyleminden, üçüncü kişilerin eyleminden, zorlayıcı sebeplerden (mücbir sebepler) ileri gelen zararların idareye ödettirilemeyeceği, dolayısıyla bu gibi durumlarda idarenin hukuki sorumluluğunun bulunmadığı yine idari yargı kararlarında kabul edilmiş bir idare hukuku ilkesidir. Zorlayıcı sebep, kökeni, doğal, sosyal ve hukuki olması itibariyle failin dışında kalan, fail tarafından önlenme olanağı bulunmayan, önceden takdir ve tahmin edilemeyen olaylar olarak tanımlanmaktadır. Gerek yargısal kararlar gerekse öğretide kabul edilen bu tanımlamaya göre zorlayıcı sebep kavramını oluşturan temel unsur, "dışsallığın" yanı sıra "önlenemez" ve "öngörülemez" olmasıdır.
Depremin, "önlenemez" ve "öngörülemez" olması nedeniyle zorlayıcı sebebin tipik bir örneğini oluşturduğu kuşkusuzdur. Zarar, münhasıran depremden kaynaklanmışsa idarenin sorumluluğundan söz etmeye hukuken olanak bulunmamakta ise de zararın zorlayıcı sebep dışında idare tarafından ağırlaştırıldığının yargı yerince saptanması durumunda zararın ağırlaşan, artan kısmı bakımından kusuru göz önünde tutularak idarenin tazminle sorumlu tutulması gerekmektedir.
Örneğin, deprem bölgesi olarak saptanan bir alanda deprem mevzuatına uygun yapılaşma koşullarına aykırı olarak inşaat ruhsatı verilmesi, fay hattının yapılaşmaya açılması gibi durumlarda ilgili idarelerin deprem sonucu bir bölgedeki doğan zarardan kusurları oranında sorumlu tutulacağı tabiidir. Ancak, deprem sonucu bir bölgedeki binalarda oluşan tüm zararların idarenin tazmin sorumluluğu altında bulunduğundan söz edilemeyeceği de kuşkusuzdur.
Deprem nedeniyle oluşan zararlarda idarenin hizmet kusuru bulunup bulunmadığını içeren somut olaylara ilişkin verebileceğimiz bazı emsal karar örnekleri şunlardır:
Depremde ruhsatsız yapının yıkılması durumunda belediyenin denetim eksikliği nedeniyle hizmet kusuru oluşacağına yönelik karar:
“Olayda, uyuşmazlık konusu yapının ruhsatsız olduğu belirtilmekte ise de; belediyenin denetimi altında bir bölgede ruhsatsız yapı yapılmasında idarenin hizmet kusurunun bulunduğu, her türlü denetim ve kontrollerin yeterince yapılmaması ve görevin gereği gibi yerine getirilmemesi nedeniyle davalı Belediyenin kusurlu bulunduğu sonucuna varılmıştır.” İDDK., E. 2013/2411 K. 2015/1784 T. 13.5.2015
İdarenin lojman olarak satın aldığı binanın depremde çökmesi sonrası, depreme dayanıklılık konusunda gerekli teknik incelemenin yapılmaksızın binanın satın alınmasının hizmet kusuru oluşturacağına ilişkin karar:
“İdare tarafından gönderilen işlem dosyasında ise lojmanın 14.6.1984 tarihinden özel bir şahıstan hiç bir teknik inceleme yapılmadan satın alındığının anlaşılması karşısında, birinci derecede deprem bölgesi olan ... ilinde gerekli inceleme ve araştırma yapılmadan söz konusu binanın satın alınmasında davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğunun anlaşılması nedeniyle davacıya 217.000.000.- lira maddi ve 5.000.000.-lira manevi tazminat ödenmesine karar verildiği, mahkemenin, maddi ve manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ve kısmen reddine ilişkin temyize konu kararının usul ve hukuka uygun olduğu anlaşılmaktadır.” İDDK., E. 2008/11 K. 2009/3108 T. 17.12.2009
Belediyenin hizmet götürme yükümlülüğü bulunmayan yere yapı yapılmasında zarar görenin kusurlu davranışı nedeniyle hizmet kusurunun bulunmadığına yönelik karar:
“Davacıya ait binanın zarar görmesine yol açan sel ve heyelan olayının mücbir sebep olarak değerlendirilmesi gerektiği, imara açılmayan ve yayla tahsis kararı bulunmayan bölgeye davalı idarelerin hizmet götürme yükümlülüğünün bulunmadığı, izin alınmaksızın inşa edilen yapının kullanılmasının zarar gören için kusurlu davranış oluşturduğu ve bu kusurun etkisiyle meydana gelen zarar ile idari faaliyet arasında nedensellik bağı bulunmadığı, zarar görenin kusurlu davranışının etkisi ve mücbir sebepten kaynaklanan zararın davalı idarelerce karşılanmasına olanak bulunmadığından, davacıların tazminat taleplerinin reddi gerektiği” Gaziantep BİM, 3. İDD, E. 2016/484 K. 2018/1983 T. 10.5.2018
Enkaz altında sağ olduğu halde arama kurtarama faaliyetinin gereği gibi yerine getirilmemesi nedeniyle ölümün gerçekleştiğine yönelik tespit bulunmadığından hizmet kusuru oluşmayacağına dair karar:
“Dosyanın incelenmesinden, 17.8.1999 tarihinde meydana gelen deprem sonucunda davacının yakınlarının enkaz altında kalarak vefat ettiği anlaşılmakla birlikte, davacının yakınlarının enkaz altında sağ olduğu halde, deprem sonrası yürütülen arama ve kurtarma hizmetinin gereği gibi yürütülmemesi nedeniyle vefat ettikleri yolunda herhangi bir tespit bulunmadığı saptanmıştır. Bu durumda, davacının yakınlarının ölümünün, idarenin arama kurtarma faaliyetine bağlı olarak gerçekleştiğine dair bir tespit bulunmadığından, tazmin sorumluluğu için bulunması gereken; zararı doğuran olay ile kamu hizmeti (arama-kurtarma) faaliyeti arasındaki nedensellik bağının kurulamaması karşısında idarenin tazmin sorumluluğundan söz edilemeyeceğinden idare mahkemesince, davacının yakınlarının enkaz altında kalarak vefat etmesi üzerine manevi tazminat talebiyle açılan davanın reddi yolunda verilen kararda sonucu itibarıyla hukuki isabetsizlik görülmemiştir.” 11. D., E. 2003/2027 K. 2005/5962 T. 19.12.2005
Deprem nedeniyle yanlış yer seçiminde idarenin etkili olup olmadığının araştırılması sonrasında hizmet kusurunun tespit edilmesi gerektiğine yönelik karar:
“Uyuşmazlık konusu olayda, davacılar tarafından deprem sonucu yapının yıkılmasının deprem bölgesinde yanlış "yer seçimi" kararları ile bu kararlar sonucu seçilen yerde hatalı imalattan kaynaklandığı, davalı idarelerin yürütmekle yükümlü oldukları hizmeti kusurlu şekilde işlettiklerinin öne sürülmesi ve yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde davalı idarelerin kamu hizmetini gereği gibi yerine getirip getirmediği, getirmedi ise zararın oluşmasında kusurunun yapı müteahhidine yüklenenin dışında hangi oranda olduğunun gerekirse dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak yeniden karar verilmesi gerekmektedir.” 6. D., E. 2006/4922 K. 2009/36 T. 09.01.2009
Yerel yönetimlerin kusur oranlarının ayrı ayrı tespit edilerek zararın belirlenmesi gerektiğine yönelik karar:
“…..Bu durumda, dosya kapsamındaki bilirkişi raporlarının değerlendirilmesinden, olayın meydana gelmesinde davalı Küçükçekmece Belediyesi'nin %25 oranında, Avcılar Belediyesi'nin %25 oranında, inşaatı yaptıran arsa sahibinin %50 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiş olup deprem nedeniyle meydana gelen zararın, olayda kusurlu olduğu bilirkişi raporu ile tespit edilmiş bulunanlar tarafından kusurları oranında tazmini gerektiğinden, davanın hizmet kusurları bulunan Avcılar Belediye Başkanlığı ve Küçükçekmece Belediye Başkanlığı husumetiyle görülmesi gerekirken, tüm tazmin sorumluluğunun davalı Avcılar Belediye Başkanlığında olduğundan bahisle verilen temyize konu İdare Mahkemesi kararında usul hükümlerine uyarlık bulunmamaktadır.” 14. D., E. 2017/4141 K. 2018/587 T. 14.2.2018
Depremsiz, afetsiz yarınlar diliyorum.