Haydut çetesi ile devlet arasındaki fark nedir?
Hukuk eğitiminde Saint Augustin bahsinde geçen bir anekdot vardır. Büyük İskender yakalanan bir korsana niçin denizleri kötü niyetle istila ettiğini sorar.
Saint Augustin Bahsinde Geçen Anekdot:
Hukuk eğitiminde Saint Augustin bahsinde geçen bir anekdot vardır. Büyük İskender yakalanan bir korsana niçin denizleri kötü niyetle istila ettiğini sorar. Korsan da “Ya sen niçin bütün dünyayı ele geçiriyorsun? Ben bu işi küçük bir gemiyle yaptığım için bana haydut, korsan deniyor, sen aynı işi büyük bir filoyla yapınca imparator olarak anılıyorsun” cevabını verir.
Bu anekdot hukuk öğrencilerine haydut çetesi ile devlet arasındaki farkı göstermek için öğretilir. Saint Augustin Tanrının Şehri isimli kitabında konuyla ilişkili olarak aşağıdaki cümleleri yazmıştır. “Krallıklar büyük haydutluklardan başka nedir ki? Çünkü, haydut çeteleri de küçük krallıklar değil midir? Çete insanlardan kurulur, bir prensin yetkisiyle yönetilir, konfederasyon sözleşmesiyle örgütlenmiştir, yağmalanan şeyler de, üstünde anlaşılan bir yasa gereğince bölüşülür. Dışarıda bırakılan insanların alınmasıyla, bu bela, büyük bölgeleri elinde tutacak, evler kuracak, şehirlere sahip çıkacak ve halklara boyun eğdirecek kadar büyüyecek olursa, açıktan açığa krallık adını takınır; çünkü şimdi açgözlülüğün kalkmasıyla değil fakat ceza sorumsuzluğunun da eklenmesiyle, gerçek durum onda apaçık görünür hale gelmiştir.”
Haydut Çetesi ile Devlet Arasındaki Fark Nedir?
Sorumuz şu; haydut çetesi ile devlet arasındaki fark nedir? Bu ilk soru aklımıza aşağıdaki soruları da getiriyor. Haydut çetesi kuralları ile hukuk kuralları arasında ne fark vardır? Haydut çetesinin meşruiyeti ile devletin meşruiyeti arasındaki fark nedir?
Bu yazımızda egemenlikten, meşruiyetten, kurallardan ve güçten bahsedeceğiz. Ünlü İngiliz tarihçi Arnold Toynbee yakın Türk tarihini anlattığı kitaplarında Mustafa Kemal Paşa’dan bahsederken onu “Turkish rebellion leader” olarak adlandırır. Tercümesine asi lider, isyancı lider ya da başkaldıran lider diyebiliriz. Burada Toynbee’nin dikkat çektiği husus Mustafa Kemal’in kurulu ve meşru bir düzene başkaldıran birisi olduğudur. O dönem egemenlik padişahta da olsa, işgal kuvvetlerinde de olsa hukuki bir meşruiyetleri vardı. Ancak Kuvay-i Milliyetçiler ve onların lideri Mustafa Kemal Paşa ilk yola çıktıklarında hukuki bir zemine sahip değillerdi. Mustafa Kemal Paşa askerlikten istifa ettiği gün hukuki anlamda hiçbir yetkisi olmayan birisiydi. Başarısız olsalar Kuvay-i Milliye bir çete, Mustafa Kemal ise bir çete lideri olarak tarihe geçecekti. Nitekim hukuki meşruiyetin önemini bilen Mustafa Kemal daha ilk adımdan itibaren mücadelesini “milletin iradesi ve talebi” olarak isimlendirmiştir. Kurumsal yapıyı oluşturmak için kongreler yapılmış, Meclis toplanmış, hukuk düzeni ihdas edilmiştir. Kongrelerde ve Mecliste alınan kararlarda hep meşruiyetin kaynağına yani millete atıf yapılmıştır.
Devletin egemenliği soyut bir kavram olarak ele alındığında halktan, sülaleden ya da Tanrıdan alınan bir yetkinin varlığından söz edebiliriz. Ancak somutlaştırdığımızda bu yetki karşımıza asker toplama, vergi alma, mahkeme kurma gibi kamusal pratikler olarak karşımıza çıkar. Yetkinin kimden geldiğinden çok yasal kurumsal yapılar önemlidir. Yetkinin şeklen yasal olması yeterlidir, hukuki ya da adil olmayabilir. Yetki; tarihsel süreç içerisinde geçmişten günümüze kabile, aşiret, derebeylik, krallık, imparatorluk, papalık, halifelik, Cumhuriyet, demokratik Cumhuriyet gibi formlarda evrilerek gelmiştir. Papanın, halifenin yetkisi ya da onların yetki verdiği monarkların meşruiyeti yüzyıllarca sorgulanamamıştır. Egemenin yaptığı her icraata Tanrı buyruğu denmiştir. Bugün Tanrısal bir iradenin egemenliğin meşru kaynağı olamayacağını hepimiz biliyoruz. Haydut çetesinin meşruiyeti ile devletin meşruiyeti arasındaki fark nedir sorusunun cevabına buradan ulaşabiliriz. Devletin meşruiyeti kurumsaldır ve genel kabul görmektedir. İstisnası var mı? Elbette var, bazen külli iradeyi temsil etmeyen, genel kabul görmeyen meşru egemen yapılar da görebiliriz. Parti devletleri, diktatörlükler bunlara örnektir. Bunlar yasaları da kendi meşruiyetlerini teyit etmek için kendi menfaatlerine göre düzenlerler. İlginçtir tam aksine bir haydut çetesi liderinin diktatörlerden daha çok kabul görmesi ise olağan bir durumdur. Tarihte çete liderlerinin genellikle karizmatik kişilikler olduğunu görüyoruz.
Tanımlar:
TDK sözlüğünde haydut “silahlı soygun yapan, yol kesen kimse”, çete ise “yasa dışı işler yapmak veya etrafındakileri korkutmak amacıyla bir araya gelmiş topluluk” olarak tanımlanmıştır. Her ikisi de negatif anlamı olan sözcüklerdir. Ama Robin Hood çetesi gibi iyi çeteler ve Robin Hood gibi iyi haydutlar da vardır. Robin Hood haydut çetesi yasadışı bir iş yaparak İngiliz asillerin yolunu kesiyor, onları korkutuyor, soyuyordu ancak soygunlardan elde ettiklerini fakirlere dağıtıyordu. Ana fikir İngiliz asillerinin yasadışı vergilerle halkın yoksulluğu üzerinden zenginleştiğiydi. Demek ki her haydut çetesi kötülük yapmayabilir. Haydut çeteleri sandığımız gibi kuralsız da değildir. Kendi iç kuralları vardır ve çete üyeleri bu kurallara sıkı sıkıya bağlıdır. Bazı haydut çeteleri kadınlara ve çocuklara şiddet uygulamazlar, namusa dokunmazlar, çoğu mazlumlara, fakirlere dokunmaz. Toplumun ahlaki değerlerine, gelenek görenek, örf ve adetlere aykırı davranmayan haydut çeteleri de vardır. Çete otoritesine ve hiyerarşisine saygı ve sadakat önemlidir. Ege bölgesinin efelerini örnek verebiliriz. İşlediği bir suçtan dolayı kanundan kaçıp dağlarda yaşayan bu efeler Kuvay-i Milliye hareketinin silahlı mücadelesini başlatmıştır. Efelerin kendi içlerinde sıkı kuralları olduğunu biliyoruz. İstisna varsa haydut çetesi kuralları ile hukuk kuralları arasında ne fark vardır sorusunun cevabını iyilik, kötülük ya da ahlaki değerler üzerinden cevaplayamıyoruz. Sorumuzun cevabı bu kuralların yasal olup olmadığıdır. Yani meşru bir otorite tarafından tasdik edilip edilmediğidir. Devletlerin yasal olan ama “iyi” olmayan kuralları da olabilir ama yasa yasadır. Örneğin zina ahlaki ve toplumsal anlayışta iyi değildir ama kanunlarımıza göre suç değildir.
Meşruiyet ve Kurallar:
Demek ki kabul görme (meşruiyet) ve kurallar açısından bir devletle bir haydut çetesi arasında yasal olmaktan daha belirgin bir fark yoktur. O zaman ilk sorumuza dönüyoruz. haydut çetesi ile devlet arasındaki fark nedir?
Bir yasa var ve kurallar var, norm diyoruz biz bu kurallara. Bazen yapılması gereken zorunluklar (yapılır, yapılmalı, yapılacaktır), bazen de yapılmaması gerekenler (yapılmamalı, yapılamaz, yapılmayacaktır) olarak karşımıza çıkar. Gelir elde eden herkes vergi öder ya da başkasının malı izinsiz alınmaz gibi. Ancak yasalar yani kurallar tek başlarına toplum düzenini sağlamaya yeterli olmaz. Yaptırımlarla desteklenmelidir. Yaptırımlar yasaların ayrılmaz parçasıdır. Hepimizin bildiği gibi cezalar yaptırımdır. Zor kullanma, haciz, hapis yaptırımdır. Başkasının malını izinsiz almak hırsızlıktır, hırsızlık yapan ceza alır, hapse girer. Basit bir mantıksal ilişkidir. Yasalar uygulanmadığında yaptırım devreye girer.
İşte sorumuzun cevabı burada buluyoruz, devletin yaptırımını uygulama yeteneği haydut çetesinden daha güçlüdür. Yaptırımın norm halinden değil, yaptırımın uygulama şeklinden bahsediyoruz. Yaptırım zor kullanılarak uygulanır. Yani biz yaptırımın uygulanışını cebri şiddet olarak görüyoruz. Devlet kolluk güçleriyle (asker, polis, jandarma) yaptırımını cebren uygular. Eğer bir yerde haydut çetesinin yaptırımı uygulamak için uyguladığı cebri şiddet devletin şiddetinden fazlaysa orada devletin otoritesi kalmamıştır. Dolayısıyla yeni bir otorite oluşmuştur. Bu yeni otorite güç kullanarak meşruiyetini sağlar. Tarihte bazı bölgelerde devletin gücünden fazla güç kullanarak egemen olan ve vergi toplayan, asker alan çeteler görülmüştür. Zaman içerisinde elde ettiği gücü egemenliğe çevirip meşru otorite haline gelenler de vardır. Boston’da çay vergisini arttıran Britanya İmparatorluğunun askeri gücünü kıranlar ABD’nin kurucuları olmuştur. Başlangıçta çete olarak isimlendirilen Kuvay-i Milliye'ciler işgalcilerin cebri şiddetini uygulayan askeri gücünü yenerek Anadolu’da meşru bir otorite haline gelmiştir. Köle Spartacus Roma ordularını yenerek belli bir bölgeyi bir dönem ele geçirmiş ve orayı yönetmiştir.
Sonuç:
Sorumuzun cevabı; haydut çetesi ile devlet arasındaki fark devletin yaptırım uygulamak için uyguladığı cebri şiddettin daha güçlü oluşudur. Diğer yandan devletin eli ağır, yumruğu demirdir ama eldiveni de kadife olmalıdır. Hukuk sistemleri bu demir yumruğun yani gücün nasıl ehil ve kontrollü olarak kullanılacağı ile ilgilenir. Başka bir yazımızda güçlü devlet ile güçsüz birey arasındaki dengenin nasıl sağlanabileceği yani kamusal menfaat ile kişi hak ve özgürlüklerinin çatışması konusunu Rousseau’cı bir bakışla ele alacağız.