Site İçi Arama

hukuk

Türk Ceza Kanunu’nda Kişisel Verilerin Korunmasına Yönelik Düzenlemeler ile Suç Oluşturan Eylemler

Özel hayata ilişkin kişisel veriler kapsamında olan görüntü ve seslerin kayda alınmak suretiyle özel hayatın gizliliği ihlal edildiğinde verilecek ceza artırılacaktır. Bahse konu ses ve görüntü kayıtlarının basın yayın yolu da dahil ifşa edilmesi durumunda ise cezanın alt sınırı bir yıldan iki yıla ve üst sınırı ise üç yıldan beş yıla yükseltilmiştir.

1. Genel 

Türk Ceza Kanunu’nun “Özel Hükümler” başlıklı İkinci Kitabının “Kişilere Karşı Suçlar” başlıklı İkinci Kısmının Dokuzuncu Bölümünde 134-140’ıncı maddeler arasında ‘’Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar” düzenlenmiştir. Ceza Kanunun 134. maddesinde özel hayatın korunmasına yönelik olarak genel bir düzenleme yapılmış, özel hayatın gizliliğinin her ne şekilde olursa olsun ihlali durumunda, ihlali gerçekleştiren eylem suç kabul edilerek failin cezalandırılması öngörülmüş, özel hayata yönelik ses ve görüntü içerikleri özel olarak korunmuş ve ses ve görüntü içeriklerinin ifşası durumunda fail için öngörülen asgari ceza yükseltilmiştir. T.C. Anayasasının 38. maddesinde temelini bulan ve Ceza Kanunun 2. maddesinde de açıkça düzenlenen suçta ve cezada kanunilik ilkesi gereği, kişisel verilerin işlenmesine yönelik eylemler açıkça “kaydedilme”, “verme” ve “ele geçirilme” ‘’ifşa etme’’, ‘’basın yayın yoluyla yayımlanma’’ “yok etmeme” olarak sayma yöntemiyle sınırlı sayıda belirlenmiştir. Özel nitelikli kişisel verilerin ifşa edilmesi veya basın yayım yoluyla yayımlanması veya suçların kamu görevlisi tarafından görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle veya belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi halinde cezanın artırılması öngörülmüştür. Kişisel verilerin kaydetme, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme ve verileri yok etmeme suçlarının soruşturma ve kovuşturmasının şikâyete tabi olmadığı düzenlenmiştir.

2. Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu 

TCK’nın “Özel hayatın gizliliğini ihlal” başlıklı 134. maddesi “Madde 134 - (1) Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır. (2) 

Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.” şeklinde olup, madde metni özel hayatın korunmasına yönelik genel bir düzenleme içermektedir. Kişisel verilerin, kişinin özel hayatının içerisinde olduğu dikkate alındığında 134. maddenin bu yönüyle kişisel verilerin korunmasında genel nitelikli bir düzenleme içerdiği görülmektedir.  Madde kapsamında özel hayatın gizliliğinin ihlaline yönelik eylemlerin ne tür eylemler olabileceği sayılarak belirlenmediğinden, özel hayatın gizliliğini ihlal eden her türlü suç oluşturan eylemin bu düzenleme kapsamında olacağı anlaşılmaktadır. Özel hayata ilişkin kişisel veriler kapsamında olan görüntü ve seslerin kayda alınmak suretiyle özel hayatın gizliliği ihlal edildiğinde verilecek ceza artırılacaktır.  Bahse konu ses ve görüntü kayıtlarının basın yayın yolu da dahil ifşa edilmesi durumunda ise cezanın alt sınırı bir yıldan iki yıla ve üst sınırı ise üç yıldan beş yıla yükseltilmiştir.

Özel hayatın kapsamı konusunda Yargıtay içtihatlarını incelediğimizde Yargıtayın Özel hayatın sınırlarını geniş tuttuğunu görmekteyiz. “TCK'nın 134. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun konusunu oluşturan özel hayat kavramı; kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret olmayıp, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olayları ve bilgilerin tamamını içerir. Avrupa Komisyonuna göre, özel hayat, yabancı gözlerden uzak yaşamayı isteme hakkı olup, bir ölçüde bireyin kendi kişiliğini geliştirme ve gerçekleştirmek için, insanlarla duygusal ilişkiler kurmak ve bunu devam ettirmek olarak tanımlanmaktadır. Doktrinde ise, kişinin özel hayatı, kişinin başkaları tarafından, bilinmesini istemediği ve hukuk tarafından gizliliği ve korunması esas olan temel bir şahsiyet hakkı olarak kabul edilmiş faaliyetlerin oluşturduğu özel alan olarak tanımlanmıştır. 

Özel hayatın içine, bireyin kimliğine ilişkin bilgi ve kayıtlar, cinsel hayatına ilişkin davranışlar, kişinin beden ve ruh bütünlüğüne ilişkin düzenlemeler ve kişiye ait ev, araç gibi özel yerler, telefon konuşmaları, posta gönderileri, adı, fotoğrafı, nam ve şöhreti ile şerefi, yaşam tarzı ve kamuya yanlış tanıtılmasının önlenmesi gibi konular yer almaktadır. Bireyin kamuya açık alanda bulunduğu sırada, 'kalabalığın içinde dikkat çekmezlik, tanınmazlık, bilinmezlik' prensibi geçerli olup, kamuya açık alandaki kişinin, gün içerisinde yaptıkları, gittiği yerler, kiminle niçin, nasıl, nerede ve ne zaman görüştüğü gibi hususları tespit etmek amacıyla sürekli denetim ve gözetim altına alınması sonucu elde edilmiş bilgileri ya da onun başkalarınca görülmesi ve bilinmesini istemeyeceği, özel yaşam alanına girdiğinde şüphe bulunmayan faaliyetleri özel hayat kavramı kapsamına dahildir. Bir olay ya da bilginin, özel hayat kavramı kapsamına girip girmediği belirlenirken, sadece içinde bulunulan fiziki çevrenin özelliklerine bakılmamalı, kişinin toplum içindeki konumu, mesleği, görevi, kamuoyu tarafından tanınıp tanınmadığı, dışa yansıyan davranışları, rıza ve öngörüleri, sosyal ilişkileri, müdahalenin derecesi gibi ölçütler de göz önüne alınmalıdır. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 15.12.2015 tarihli ve 2015/10 E., 2015/510 K. sayılı kararı)

Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 19.01.2015 tarihli 2014/11530 Esas ve  2015/584 Karar sayılı kararında  ‘’internet ortamından rızası ile gönderdiği çıplak fotoğraflarını flash diske kaydedip, babası Mehmet'e vermek suretiyle ifşa ettiklerinin iddia edildiği olayda; mağdurun, cinsel ve fiziksel mahremiyetine ilişkin çıplak görüntüleri kişisel veri kapsamında değerlendirilemeyeceğinden, eylemin, kişisel verilerin kaydedilmesi suçunu değil, TCK'nın 134/1. maddesinin 2. cümlesi ve 134/2. maddesine uyan özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarını oluşturacağına”   karar  vermiştir. 

3. Kişisel Verilerin Kaydedilmesi Suçu 

TCK “Kişisel verilerin kaydedilmesi” başlıklı 135. maddesinde mevcut bulunan “(1) Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.(2)

Kişisel verinin, kişilerin siyasi, felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin olması durumunda birinci fıkra uyarınca verilecek ceza yarı oranında artırılır.” düzenlemesiyle ses ve görüntü kaydı ayrımı yapılmaksızın bütün kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kaydedilmesi  suç olarak belirlenmiştir. Kişisel verilerden kişilerin siyasi, felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin özel nitelikli kişisel verilerin hukuka aykırı kaydedilmesi durumunda cezanın artırılacağı düzenlenmiştir. 

4. Kişisel Verileri Hukuka Aykırı Olarak “Verme” veya “Ele Geçirme” Suçları

TCK 136. maddesinde ise kişisel verilerin hukuka aykırı olarak   ele geçirilmesi, başkasına verilmesi veya yayılması durumunda failin 135. Maddeye göre daha fazla bir ceza ile cezalandırılacağı düzenlenmiştir. TCK’nın “Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” başlıklı 136. maddesi “(1) Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2)  (Ek fıkra: 17.10.2019 - 7188 S.K/Madde 17) Suçun konusunun, Ceza Muhakemesi Kanununun 236’ncı maddesinin beşinci ve altıncı fıkraları uyarınca kayda alınan beyan ve görüntüler olması durumunda verilecek ceza bir kat artırılır.” şeklindedir.  Bu madde kapsamında hukuka aykırı olarak ele geçirilen, başkasına verilen veya yayılan kişisel veriler çocukların cinsel istismarı suçlarında çocukların soruşturma ve kovuşturma evresindeki beyan ve görüntüleri ile cinsel saldırı suçundan mağdur olanların soruşturma evresindeki beyan ve görüntüleri olduğunda verilecek ceza bir kat artırılacaktır.

TCK'nın 136. maddesindeki "verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme" suçu, seçimlik hareketli bir suç olarak düzenlenmiştir. Hukuka aykırı olarak kişisel verilerin başkasına verilmesi, kişisel verilerin yayılması ve kişisel verilerin ele geçirilmesi şeklindeki seçimlik hareketlerin birinin gerçekleştirilmesiyle suç işlenmiş olacaktır (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 09.05.2019 tarihli ve 2015/708 E., 2019/414 K. sayılı kararı).

TCK 134/2, 135 ve 136. maddelerinde geçen “hukuka aykırılık” Yargıtay’a göre “ suçu oluşturan haksızlığın niteliği olup hukuka aykırılık ile kastedilen husus fiilin hukuk sistemiyle çatışması ve hukuk sistemine aykırı olmasıdır. 5237 sayılı Kanunda bazı suç tanımlarında “hukuka aykırı olarak”, “hukuka aykırı başka bir davranışla”, “hukuka aykırı diğer davranışlarla”, “hukuka aykırı yolla”, “hukuka aykırı yollarla” gibi ifadelere yer verilmiştir. Bu ifadelerin geçtiği suçlarda failin, işlediği fiilin hukuka aykırı olduğunu bilmesi, yani bu konuda doğrudan kastla hareket etmesi gerekmektedir. 5237 sayılı TCK'da hukuka uygunluk sebepleri; a- Kanunun hükmünü yerine getirme (m.24/1) b- Meşru savunma (m.25/1) c- İlgilinin rızası (m.26/2) d- Hakkın kullanılması (m.26/1) olarak kabul edilmiştir. Sayılan hukuka uygunluk nedenlerinden kanunun hükmünü yerine getirme, ilgilinin rızası ve hakkın kullanılması hususlarının ayrıntılı olarak ele alınmasında fayda bulunmaktadır. Nitekim TCK’nın 134. maddesinin gerekçesinde; "Maddenin ikinci fıkrasında, kişinin özel hayatına ilişkin görüntü veya seslerin hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu görüntü veya sesler örneğin soruşturma kapsamında hukuka uygun bir şekilde kayda alınmış olabileceği gibi, birinci fıkrada tanımlanan suçun işlenmesi suretiyle elde edilmiş olabilir. İkinci fıkrada tanımlanan suç, elde edilmiş olan bu ses veya görüntü kayıtlarının ifşasıyla, yayılmasıyla, yani yetkisiz kişilerce öğrenilmesinin sağlanmasıyla oluşur. Bu ifşanın hukuka aykırı olması gerekir. Bu bakımdan özel hayata ilişkin kayıtların, savcılık veya mahkemeye verilmesi, duruşmada gösterilmesi ve dinlenmesi hâlinde, söz konusu suç oluşmayacaktır. İfşanın, basın ve yayın yoluyla yapılması, söz konusu suçun nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. " (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 10.06.2014 tarihli ve 2013/551 E., 2014/311 K. sayılı kararı) denilmektedir.

TCK’nın “Nitelikli haller başlıklı”  137. maddesinde Kanunun 134, 135 ve 136. maddelerinde düzenlenen “Özel hayatın gizliliğini ihlal”, “ Kişisel verilerin kaydedilmesi “ve Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” suçlarında failin Kamu görevlisi olması  ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle suçun işlenmesi veya  belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle, suçun işlenmesi durumunda verilecek cezanın  yarı oranında artırılacağı düzenlenmiştir.

5. Kişisel Verileri Yok etmeme Suçu 

TCK 138. maddesinde “Verileri Yok etmeme” suçu düzenlenmiş olup,  madde ile “Kanunların belirlediği sürelerin geçmiş olmasına karşın verileri sistem içinde yok etmekle yükümlü olanlara görevlerini yerine getirmediklerinde bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası verileceği,  suçun konusunun Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre ortadan kaldırılması veya yok edilmesi gereken veri olması halinde verilecek cezanın bir kat artırılacağı  ” hüküm altına alınmıştır. 6698 sayılı KVK Kanununun 11/e maddesinde ilgili kişilerin kişisel verilerin silinmesini veya yok edilmesini veri sorumlusundan isteyebileceği düzenlenmiştir. Kanununun 13. maddesinde ilgili kişinin başvurusu üzerine “Veri sorumlusu başvuruda yer alan talepleri, talebin niteliğine göre en kısa sürede ve en geç otuz gün içinde ücretsiz olarak sonuçlandırır. Ancak, işlemin ayrıca bir maliyeti gerektirmesi halinde, Kurulca belirlenen tarifedeki ücret alınabilir.” düzenlemesi mevcuttur.  Bu durumda kanun ile belirlenen bir aylık sürede kişisel veriler talep üzerine yok edilmez ise bu suçun unsurları oluşmuş olacaktır. 

KVK Kanununun geçici 1. maddesinde “Bu Kanunun yayımı tarihinden önce işlenmiş olan kişisel veriler, yayımı tarihinden itibaren iki yıl içinde bu Kanun hükümlerine uygun hale getirilir. Bu Kanun hükümlerine aykırı olduğu tespit edilen kişisel veriler derhal silinir, yok edilir veya anonim hale getirilir. Ancak bu Kanunun yayımı tarihinden önce hukuka uygun olarak alınmış rızalar, bir yıl içinde aksine bir irade beyanında bulunulmaması halinde, bu Kanuna uygun kabul edilir.” düzenlemesi mevcuttur. Kanun KVK Kanununun hükümlerine aykırılığı tespit edilen ve Kanunun yürürlük tarihi olan 07.04.2016 tarihinden önce işlenmiş olan kişisel verilerin derhal yok edilmesi gerektiğini düzenlediğinden 138. maddedeki suçun unsurları yönünden KVK Kanunun yürürlük tarihinden önce kanuna aykırı olarak işlenen kişisel verilerin yok edilmemesi durumunda da eylemin suç oluşturabileceği hususu dikkate alınmalıdır. Kişisel Verilerin Korunması Kanununun 7/3 maddesi gereği Kişisel Verilerin Silinmesi, Yok Edilmesi veya Anonim Hale Getirilmesi Hakkında Yönetmelik 28 Ekim 2017 tarihinde yayımlanmış ve 01.01.2018 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Yönetmeliğin 11. maddesinde kişisel verileri resen silme, yok etme veya anonim hale getirme süreleri, 12. maddesinde ise kişisel verileri ilgili kişinin talep etmesi durumunda silme ve yok etme süreleri belirlenmiştir. 

TCK’da düzenlenen kişisel verilerin kaydedilmesi, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme ve verileri yok etmeme suçlarının şikâyete bağlı olmadığı, bunun dışındaki “Özel hayatın gizliliğini ihlal” suçunun kovuşturulmasının şikâyete bağlı olduğu 139. maddede düzenlenmiştir. Kişisel verilerin kaydedilmesi, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme ve verileri yok etmeme suçları ile “Özel hayatın gizliliğini ihlal” suçunun işlenmesi nedeniyle tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacaktır. 

Araştırmacı Yazar, Avukat Yalçın Torun
Araştırmacı Yazar, Avukat Yalçın Torun
Tüm Makaleler

  • 28.03.2023
  • Süre : 7 dk
  • 1098 kez okundu

Google Ads