Site İçi Arama

ua-iliskiler

Kitlesel Göç

Göç bir kişinin ya da bir topluluğun bir yerden başka bir yere yerleşmek maksadıyla yaptığı yer değişikliğidir.

Göç bir kişinin ya da bir topluluğun bir yerden başka bir yere yerleşmek maksadıyla yaptığı yer değişikliğidir. Kişilerden bahsetmeyeceğiz. Dünya tarihine baktığımızda toplumsal ve siyasal dengeleri değiştiren pek çok göç hareketi görmekteyiz. Hz. Muhammed’in hicreti, kavimler göçü, Balkan göçleri, Cumhuriyet döneminin mübadelesi, Hz. Musa’nın Mısır’dan göçü bildiğimiz belli başlı göç hareketlerindendir. Göçle ilgili başka bir kavram da tehcirdir. Tehcir zorla yaptırılan göçtür. Osmanlı idaresinin talimatıyla yapılan Ermeni tehciri buna bir örnektir.

Göçlerin değişik sebepleri var. Kıtlık sebebiyle, istila sebebiyle, savaşlardan dolayı olduğu gibi dini sebeplerle de göçler yaşanmıştır. Göçün kavramsal açıklaması çok da iradi ve gönüllü bir yer değiştirme hareketi olmadığını gösteriyor.

Bizi ilgilendiren en önemli olgu ise göçlerin yarattığı siyasi ve toplumsal değişikliklerdir. Göç, bir yerin terkedilmesinden öte göç edilen yeni yerde yeni bir düzenin kurulması demektir. Asıl soru ise göç edilen yerdeki toplulukların bu yeni yerleşimcilere rıza gösterip göstermedikleridir. Kavimler göçü çok büyük bir göç dalgasıdır ve bu rıza olmadığı için adeta bir istilaya dönüşmüş yerleşik topluluklar yer değiştirmek zorunda kalmıştır.

Günümüzde göçlerin sebebi genellikle çatışma ortamları ve ekonomik gerekçelerden kaynaklanmaktadır. Her iki sebebin birbiriyle ilişkili olduğu göç hareketleri de görülmektedir. Dünyada gelir dağılımının adaletsizliği ve çatışma ortamları güney kuzey ve doğu batı eksenlerinde küresel göç dalgalarının yaşanmasına sebep olmaktadır. Çatışma ortamlarına ilişkin örneklere Suriye, Afganistan ve Myanmar göçleri verilebilir. Afrika’dan Avrupa’ya ve Meksika’dan ABD’ye olan göçlere ise ekonomik gerekçeli göçler diyebiliriz. 

Birleşmiş Milletlerin öncülüğünde göç hareketlerine ilişkin uluslararası hukuk alanında çalışmalar yapışmaktadır. Ancak göç olgusunun fiili bir hareketi ifade etmesi dolayısıyla mevzuata ilişkin düzenlemeler genellikle sonuçlar üzerinde yoğunlaşmaktadır. Göçmen, mülteci, sığınmacı, kaçak gibi kavramlarla göç edenlerin hukuki statüleri belirlenmekte ve göç edilen ülkeye hukuki sorumluluklar yüklenmektedir.

2018 yılı Aralık ayında Fas'ın Marakeş şehrinde bir araya gelen Birleşmiş Milletlere üye ülkelerin çoğunluğu, ABD ve bazı Avrupa ülkelerinin itirazlarına rağmen Küresel Mülteci ve Göç Anlaşması'nı kabul etti. Ancak bu haliyle Anlaşma uluslararası hukukta buyruk kural (jus cogens) haller dışında bağlayıcılık olmadığından daha ziyade bir tanımlar ve prensipler metni durumundadır.

Günümüzde göç hareketleri dünya kamuoyunun gündeminde gün geçtikçe daha çok yer almaktadır. Mevcut göç sebeplerine ilave olarak olası ani bir iklim değişikliğinin sebep olacağı kuraklığa bağlı kıtlık ya da bölgesel felaketler şu anda kısmen kontrol edilebilir durumda olan göçü ülkeler için ciddi bir güvenlik sorunu haline getirecektir.

Çözüm, siz bakın ben masrafı neyse karşılarım ya da ülkemin sınırlarına beton duvar çeker kapıları kapatırım anlayışından çok daha karmaşık hukuki, ekonomik, toplumsal pratikler ve güvenlik önlemleri gerektirecektir. 21. yüzyılda bireysel hak ve özgürlüklerin neredeyse ferdi olarak ele alındığı hukuk sistemlerinde hem göç eden hem de göçmen kabul eden toplulukların maruz kalacağı mağduriyetlerin de “hak ihlali” bakış açısıyla, yaptırıma tabi normlar olarak ele alınması bir mecburiyettir. 

Dr. Eşref ÖZDEMİR
Dr. Eşref ÖZDEMİR
Tüm Makaleler

  • 19.10.2021
  • Süre : 1 dk
  • 1555 kez okundu

Google Ads