Rusya'dan Bakıldığında, Rusya'nın PKK ve Suriye Politikası Nedir?
Öncelikle Suriye Rusya için halen daha bir süper güç olduğunu dünyaya kanıtlamak için bir fırsattı denebilir. Bu görüşü dünya devletlerine benimsetemese de en azından iç politikada Putin kendi halkına bunu ispatlamış olacaktı.
Rusya’nın Devlet Yapısı
Rusya'nın Suriye politikasını iyi anlamak için öncelikle bir iki konuda Rusya'nın yapısını irdelemekte fayda var diye düşünüyorum.
İlk olarak Rusya'nın bir federal devlet olduğunu hatırlatmalıyım. Merkezi yönetimi ve otokrasiye yakın bir yönetim biçimi olsa da Rusya bir federasyondur.
Federasyonlar farklı halkların birlikte yaşamalarının şartlarını daha iyi oluşturdukları için bugüne kadar Rusya'nın bu kadar büyük bir toprağa hâkim olabilmesinin kilit formülü de federasyon olması sayılabilir bir yandan.
Gerçi federasyon yönetimlerde ayrılıkçı hareketler gibi bazı konularda zaman zaman sıkıntılar çıksa da hâkim bir halk diğerleri üzerinde hem kültürel açıdan hem de güvenlikçi politikalar açısından üstünlük kurduğu müddetçe bu sorunların üstesinden gelinebilmektedir.
İkinci konu ise sanırım otokrasiye yakın yönetim biçimi denebilir. Otokrasiye yakın diyorum, çünkü Rusya'da aslında görüntüde yarı başkanlık sistemi var denebilir. Başkan yanında ülke içi yönetimde Başbakan'ın da sözünün geçtiği konular mevcut. Ama başkanın yetkileri özellikle başkanlık kararnamelerinin gücü dolayısıyla çok fazla.
Parlamento bir anlamda etkisiz bırakılmış durumda, o yüzden de yönetim biçimi otokrasiye çok yakın. İlginç olan halkın büyük çoğunluğu Rusya'nın bir zamanlar ki gibi dünya çapında güçlü olmasını halen daha hayal ettiği için Vladimir Putin'in halk desteği de çok yüksek. Bunda iktidarın nimetleri ile muhalif seslerin de çarçabuk susturulabilmesinin büyük etkisi var demek zorundayım.
Üçüncü olarak da sanırım zengin yeraltı kaynaklarının varlığını hesaba katmamız gerekiyor. Hem bir tarım ülkesi olarak temel gıdalarda kendi kendine yeterli bir ülke oluşu, hem de özellikle zengin enerji kaynaklarına sahip olması Rusya'nın kendine güvenini artırmakta.
Dördüncü ve belki bir iki tane daha etken sayılabilir, nükleer teknoloji başta olmak üzere askeri teknolojilerdeki belli başlı üstünlük, üstün teknolojik ürünler yapamasa bile en azından belli bir ağır sanayisinin olması, bir de Sovyetler Birliği döneminden kalma disiplinli yapısı ve zamanında yapılmış altyapı yatırımları diğer etmenler olarak sayılabilir.
Rusya Açısından Ukrayna Savaşı
Evet, Rusya bir zamanlar olduğu gibi süper güç olma hayalleri içerisinde. Halen daha Amerikalılar ile kendince bir yarış halinde. Finansal gücünün ne bir Amerika ne de bir Çin kadar büyük olmadığının farkında, ama özellikle bugün her biri ayrı devlet olmuş olan eski Sovyet dönemindeki toprakları arka bahçesi olarak görüyor.
Aslında bu eski topraklarda hakimiyeti elinden kaçırırsa, belki de başına neler gelebileceğinin farkında. Tüm topraklarını kaybedebilir ve dağılabilir. Bu hayalle yaşayan ülkeler de az değil dünyada. O yüzden de Ukrayna savaşını bu açıdan ele almakta fayda var.
Ama konumuz Rusya'nın Suriye politikası. Ukrayna'yı savaşın başladığı günlerde değerlendirmiştim, henüz o değerlendirme yazısından daha ötede bir değerlendirme gerektiğini düşünmüyorum. Bence savaşın bu kadar uzun süreceğini başta Rusya da bilmiyordu. Yanlış hesap yapmışlardı. Ama savaşın başlangıcında yanlış taktikler uygulayan kurmay kadrosu hemen değiştirilerek kısa sürede yeni taktikler geliştirildi. Belki de kurmay heyeti başta Putin'i bilmeden yanıltmışlardı ve süre konusunda yanlış hesap yapmışlardı. Ama savaş her halükârda Rusya için bir mecburiyetti. Bunu Putin'in gayet iyi bildiğine eminim. Şimdi yeni plana uygun olarak savaş devam ediyor ve tahminim belli bir aşamaya gelince bir süre için savaşa ara verilecektir. Ancak bahsettiğim ara aşama ancak Karadeniz kıyılarının tümüyle kontrol altına alınması olacaktır.
Rusya’nın Suriye Politikası
Suriye politikasına gelecek olursak, konuyu sebepleri ile yine maddeler halinde irdelemekte fayda var.
Öncelikle Suriye Rusya için halen daha bir süper güç olduğunu dünyaya kanıtlamak için bir fırsattı denebilir. Bu görüşü dünya devletlerine benimsetemese de en azından iç politikada Putin kendi halkına bunu ispatlamış olacaktı.
İkinci olarak ise coğrafi olarak önündeki engel devlet Türkiye'ye rağmen, Akdeniz'in sıcak sularına inmesine bir fırsat oldu diyebiliriz. Rusya'nın tarihi boyunca ana amaçlarından biri sayabileceğimiz Akdeniz hakimiyetini zor durumdaki Esat yönetimine yardım karşılığında kolayca elde etti. Baba Esat zamanında da Lazkiye üssü mevcuttu, ama o zamanki haliyle gerekli imkanlara sahip değildi. Bu üssü bugünkü haline getirebilmesi için bir sebebe ihtiyacı vardı ve o sebep de Suriye'nin karıştırılması ile Rusya'ya tepside sunulmuş oldu. Şu andaki haliyle askeri üste artık tam bir hakimiyet için gerekli düzenlemeler yapıldı ve Rusya adeta beni unutmayın, ben de buralarda varım diyebilecek düzeyde bir askeri üsse sahip oldu.
Bu üssün esas amacı Süveyş kanalına hakimiyettir. Doğu Akdeniz'de bir askeri üs, gerektiğinde Süveyş kanalına da müdahale edilebilmesinin bir garantisidir. Direk müdahale mümkün olmasa da uluslararası denge açısından Rusya için çok önemlidir. Artık Lazkiye Rusların Akdeniz'e açılmış askeri gemilerinin ikmal imkanları açısından çok önemli bir konumdadır.
Üçüncü sebep Amerika'nın büyük planına bir çomak sokmaktır. Amerika Rusya'da mevcut Müslüman halkların kışkırtılarak Rusya'nın dengelerini bozması için elinden geleni ardına koymadan halen daha uğraşmakta. Bu amaçla da Suriye'deki radikal İslami grupları destekleyen çeşitli İslam ülkelerine açıktan olmasa da gizli destekler vermekte. Bu çeşitli İslam ülkeleri tarafından desteklenen Suriye'deki farklı radikal grupların içerisinde Esat rejimine karşı savaşan Rusya'dan gelmiş bir sürü radikal İslami görüşte cihadist var. Bu Rusya vatandaşı cihadistlerin zamanla Rusya'ya sızmaları ve Rusya'daki Müslüman halkları kışkırtmaları Rusya için çok büyük bir risk içeriyor. Zaman zaman yapılan ülke içi operasyonlarla şimdilik sızma girişiminde olanlar yakalanıyor, ama sanırım bunların Suriye topraklarında imha edilmeleri Rusya için en doğru çözüm olarak görülüyor. İşte Rusya'nın Suriye'deki mevcudiyetinin bir ana sebebi de bu cihadistlerin Rusya'ya sızmalarına engel olmak istemesidir.
Burada cihadistleri ve Suriye'de etkili İslam ülkelerinin bunlara desteklerini çok derinlemesine inceleme niyetinde değilim, zaten Suriye konusunda daha detaylı bilgi sahibi olan uzmanlar yeterince detaylı bu grupları anlatıyorlar. Ama Suriye'de etkili İslam ülkelerinden benim kastım Suudi Arabistan, Katar ve İran'dır. Her biri kendine yakın radikal gruplara açıktan olmasa da finansal olarak destek olmaktadır. Elde edilen bu finans ile cihadist gruplar kendilerine dünya piyasasından silah temin edebilmektedirler. Türkiye'nin de zamanında izlenen yanlış politikalar yüzünden dolaylı olarak destek olduğu radikal gruplar olduğu buradaki basında açıkça söylense de, hatta uydu görüntüleri ile bu bilgiler Ruslar tarafından zamanında dünyaya açıkça servis edilmiş olsa da, Türkiye'nin esas amacının Osmanlı zamanından kalma Türk asıllı grupların güvenliğinin sağlanması ve göçmen sorununa yönelik olduğunu belirtmem daha doğru olur. Yapılan yanlışlıkların neticesi zaten bugün sığınmacı problemi olarak kucağımızdadır. Daha fazla konuyu irdelemeye gerek duymuyorum. Bahsettiğim diğer üç İslam ülkesinin kendi aralarındaki hakimiyet savaşı ise Suriye topraklarında halen daha sürmekte, uzun süre de bitmeyecek gibi görünüyor.
Aslında belki bu noktada İsrail üzerine de bir şeyler söylenebilir, ama gelinen durumdan İran konusu hariç İsrail'in de memnun olduğunu söylemem yeterli sanırım. İran konusunda zaman zaman İsrail'in Suriye'de bazı operasyonlarına Rusya'nın göz yumması ise Rusya İsrail ilişkilerindeki derin tarihi bağlarla ilintili deyip İsrail konusuna daha fazla girmeyeyim.
Dördüncü sebep ise diğer sebeplerle bağlantılı bir sebeptir. Askerî açıdan geliştirilen yeni teknolojilerin bir deneme sahası olarak Suriye Rusya için iyi bir imkân olmuştur. Kimi zaman Hazar denizinden gemilerden fırlatılan uzun menzilli füzeler denenmiş, kimi zaman güdümlü füze denemeleri yapılmış, kimi zaman da başka yeni teknoloji ürünler denenmiştir.
Ayrıca savaş ekonomisinden de Rusya kendi payını alma imkanına sahip olmuştur, ama bunlar tali sebeplerdir diyebiliriz.
Rusların PYD/PKK Terör Örgütüne Yönelik Politikası
Rusların bir de PYD/PKK terör örgütü ile ilişkisine değinmeden edemeyeceğim. Başta bahsettiğim gibi Rusya federal bir yönetim şekline sahip olduğu için Suriye'deki bu radikal terörist Kürt azınlıkların ayrı bir devlet hayallerine de aslında soğuk bakmıyor. Ancak Suriye'nin ülke toprak bütünlüğü içerisinde kalmaları koşuluyla federal bir yapılanmaya ışık yakıyor. Türkiye için ise bu bir kırmızı çizgi. Bir yandan da Kürtlerin Amerika güdümünde olmalarından rahatsız. Doğal olarak böyle potansiyel bir imkândan kendisi de faydalanmak istiyor. O yüzden de bu terörist Kürt grupları kendisi terör örgütü olarak görmüyor. Sanırım aramızdaki en büyük görüş ayrılığı bu konuda. Aksine bizim terör örgütü olarak görmediğimiz bazı radikal İslami gruplar da Rusya için birer terör örgütü. Yani her iki ülke de kendi bekası açısından zararlı olduğunu düşündüğü gruplara karşı politika yürütüyor.
Buraya kadar sanırım yeterince açık olarak konuyu irdeleyebilmişimdir ve her şeyi anlaşılır bir şekilde tüm açıklığı ile masaya sermişimdir.
Suriye Bağlamında Türk-Rus İlişkisi
Bu aşamada aslında asıl amacım Rusya ile bizim ilişkilerimizin Suriye bazında nasıl düzenlenmesi gerektiğine kendimce birtakım yorumlar yapmak.
Rusya artık bence Suriye'deki asıl amaçlarına ulaşmış durumda. Bundan sonrasına daha fazla bulaşmak istemiyor. Bundan sonrasında Radikal İslami grupların Rusya'ya sızmasına engel olabilirse, daha fazla isteyebileceği bir şey yok. Ne Suriye'nin petrol yataklarında gözü var, ne Suriye'nin yönetimine hâkim olma niyetinde, ne de bölgedeki büyük abi rolüne ihtiyacı var. Buranın bir bataklık olduğunun baştan beri kendi de farkında. Mümkünse Suriye yönetimine destek olarak Esat'ın terörist olarak gördüğü ayrılıkçı radikal grupların yerinde imhasını yapmak ve yönetimi Esat'a bırakarak artık başındaki daha büyük sorunlara yoğunlaşmak niyetinde. Bir şekilde Suriye'de dengenin bulunması ve elde etmiş olduklarının korunması Rusya için yeterli olacaktır.
İşte o yüzden artık sığınmacı probleminiz için benimle değil, gidin Esat'la konuşun diyor. O yüzden yine operasyon yapmanızı istemiyorum, bir şekilde stabilize olmuş duruma yapacağınız operasyon yeni çalkantılar oluşturur, dengeleri bozar görüşünde. Biz ise oluşan dengeden memnun olmadığımız için, belki de iç politika ihtiyaçları ile operasyon istiyoruz. Bu şartlar altında Rusya ile aynı fikirde olmamız mümkün görünmüyor.
Ukrayna konusu ile bağlantılı olarak eğer Rusya bizden bazı tavizler kopartabilirse belki Suriye'de bir operasyona daha ses etmeyebilir, ama yardımcı olacağını hiç sanmıyorum.
Sonuçta Rusya'nın Suriye'deki kazanımlarına bir halel gelmediği sürece artık Suriye konusu Rusya için bitmiştir. Zaman zaman Esat yönetimine radikaller konusunda destek olacak ve kendi işine bakacaktır. Amerika'nın Fırat'ın doğusunda yaptıklarıyla da çok fazla ilgilenmemektedir. Zaten Rusya bu tarz konularda istediğini alıp sorunu zamana bırakmaya alışıktır. Zaman her şeyin ilacıdır.
Bizim de Suriye politikamızı bu görüşlerim doğrultusunda tekrar gözden geçirmemizde fayda var diye düşünüyorum. Artık Rusya'dan bize bir fayda olmayacaktır. Başımıza açtığımız belalarla artık bir başımızayız. PKK/PYD'de Suriye'de başımızda bela olarak duruyor, sığınmacılar da sorun olarak bizim başımızda, onca ticari kaybımız da bizim başımızda, operasyonlarla kontrolümüzde tuttuğumuz topraklardaki beslediğimiz onca Esat karşıtı insan da bizim başımızda, üstelik bunca yardıma rağmen yine de durumdan memnun olmayanlarca yakılan bayrak da bizim bayrağımız.
İçimden Suriye konusunu başımıza bela edenlere lanet okumak geliyor, ama rahmetli anacığım kimseye lanet okuma oğlum diye vasiyet etmişti, sözünden çıkmayayım.
Moskova'dan herkese sevgi ve saygılar.