Site İçi Arama

egitim

Çocuklarımız Karanlıkta Okula Gitmek Zorunda mı?

Düşünebiliyor musunuz, küçücük çocuksunuz ve o buz gibi havada ve daha da önemlisi kışın neredeyse tüm gün karanlık içinde olan bir şehirde okula gidiyorsunuz. İnternette bazen devletin yaz saati düzeninden vazgeçmiş olması üzerine eleştirel haberlere rast geliyorum. Genellikle bu haberler, alınan bu yanlış karar yüzünden okul çağındaki küçücük çocukların sabahları karanlıkta okula gitmek zorunda kalmaları üzerine eleştiriler içeriyor.

Ben bir zamanlar kışları dünyanın en karanlık yerlerinden biri olan bir şehirde çalışmıştım.

Kış vakitlerinde neredeyse hiç gün ışığının olmadığı bir şehirden bahsediyorum.

Hem buz gibi soğuk, hatta buzdan da daha soğuk, hem de kapkaranlık. Kendi gözlerimle -54°C görmüşlüğüm olmuştu. Kimi yıllar -65°C olduğu da oluyormuş.

Tabii ki kışın şehrin tüm sokak ışıkları sürekli yanıyordu, ama öyle gündüz gözüyle her şeyi görebileceğiniz bir aydınlatma değildi bu dediğim.

Yer yer tümden karanlık olan kısımlar bile oluyordu şehirde. Yani ışıkların çok zayıf olduğu yerler buralar, şehrin ücra köşeleri.

Zaten şehrin sınırlarının ötesinde başka bir şey olmadığı için, belli bir yerin ötesi tamamen karanlık içindeydi. Küçük ve belli bir yerde kurulmuş bir şehirdi, binaların bittiği yerden sonrası bomboş.

Sokak lambalarının o kadar da sık olmadığı, bazen kimilerinin ampullerinin patlak olduğu bir şehir düşünün. Hem soğuk, hem karanlık. Tahayyül edebildiniz mi?

Evet, kuzey kutbuna çok yakın olan ve kuzey kutup dairesinin üstünde yerleşik bir şehirden bahsediyorum. Norilsk, bir maden şehri.

Bu küçük şehre özellikle kışları insanların biraz olsun vakit geçirebilecekleri tek alışveriş merkezini yapmıştık. Alışveriş merkezi derken adı sportif eğlence merkeziydi. İçinde aquapark ve büyük bir SPA merkezi de vardı, projede bir voleybol sahası da vardı, ama sonradan orayı büyük bir mağaza yapmaya karar vermişlerdi.

Norilsk aynı zamanda etrafındaki teknolojisi eskimiş devasa fabrikaların bacalarından şehre çöken dumanlar ve gazlar yüzünden, ekolojik olarak da dünyanın en kirli şehirlerinden biridir.

Hem toprağının çoğunlukla kayalık yapıda olması, hem oldukça soğuk bir yer olması ve hem de fabrikaların yaptığı çevre kirliliği yüzünden, doğru dürüst bir bitkinin bile yetişmediği bir coğrafyadan bahsediyorum.

Şöyle bu ağaçtır diyebileceğiniz bir ağacın bile olmadığı bir yer. Gövdesinin en kalını belki en fazla benim bileğim kalınlığında olan maki tipinde ufak tefek ağaçların tek tük sağa sola serpiştiği, aslında tundra dediğimiz çölün soğuğu olan bir coğrafya. Sürekli rüzgârlı olur ve ürpertici bir doğası vardır.

Dünyanın çok az yöresinde bulunan beyaz kutup tilkileri gezer şehirde. Bir zamanlar sosyetenin boyunlarına astıkları uzun kuyruğu olan beyaz kürkler yani. Rusçası pisets.

Bölge aslında bataklık olduğu için, şehre uzanan bir karayolu ya da demir yolu bile yapılamamış. Kış vakti donuk oluyor tabii ki etraftaki küçük bataklık gölleri. Yaz dediğimiz epi topu iki aylık sürede de, toprağın donu bile çözülmüyor. En fazla iki üç metresi belki, ama altı tüm yıl donuk vaziyette.

Şehrin tüm ihtiyaçları gemilerle şehre getirilebiliyor. Yakınlarda da bir adet havaalanı yapmışlar. Ulaşım bir tek hava yolu ile mümkün.

Aslında bu şehir hakkında bazı bilgileri daha detaylı olarak önceki bir yazımda yazmıştım.

Ama bu yazıda ben biraz daha farklı bir konudan bahsedeceğim.

Evet, bu şehirde çoğu yakınlardaki madenlerden çıkan cevherlerin işlenerek hammadde haline getirildiği bakır ve nikel fabrikalarında ya da kimileri de bizzat madenlerde çalışan işçiler yaşıyordu. Az bir kısmı da bir şehirde olması gereken kafe, berber, ya da mağazalar gibi yerlerde de çalışıyordu, ama çoğunluk işçi olarak yaşamını sürdürüyordu.

Tabii bu çalışan işçilerin aileleri ve çocukları da vardı. Şehirde maden üzerine bir enstitü bile vardı.

Çocuklar ise doğal olarak bu zor koşullarda okula da gidiyorlardı.

Düşünebiliyor musunuz, küçücük çocuksunuz ve o buz gibi havada ve daha da önemlisi kışın neredeyse tüm gün karanlık içinde olan bir şehirde okula gidiyorsunuz.

İnternette bazen devletin yaz saati düzeninden vazgeçmiş olması üzerine eleştirel haberlere rast geliyorum.

Genellikle bu haberler, alınan bu yanlış karar yüzünden okul çağındaki küçücük çocukların sabahları karanlıkta okula gitmek zorunda kalmaları üzerine eleştiriler içeriyor.

İşin ekonomik açıdan zararları da söz konusu ediliyor kimi haberlerde, ama daha çok haberlerde bir yandan modern dünya ile uyumsuzlaşan saat düzeni ve özellikle de okul çağındaki küçücük çocukların sabahları karanlıkta okula gitmek zorunda kalmalarından bahsediliyor.

Ben de bu tarz haberlerde bahsedildiği gibi bu uygulamadan vaz geçilmiş olmasının yanlış olduğunu düşünüyorum.

Bence de hem ekonomik hem de sosyal açıdan alınan bu karar yanlış bir karar!

Ancak, bir yandan da Norilsk'teki çocukların o karanlıkta okula gidişleri gözümün önüne geliyor.

Bazı ülkelerin, özellikle de Rusya gibi bizden daha kuzeydeki ülkelerin niçin yaz saati uygulamasından vaz geçtiklerini gayet iyi anlıyorum. Çünkü hiçbir anlamı yok buralar için. Ha bir saat erken, ha bir saat geç. Zaten tüm gün karanlık içindesiniz. Niye kafa bulandırasınız ki saatleri bir saat erkene aldık diye? Pratikte hiçbir faydası yok.

Moskova'da bile yıl içinde gündüz gece saat farkı bizde olduğundan çok daha fazla oluyor.

Daha kuzeydeki San Petersburg şehrinde mesela yaz aylarında beyaz geceler vardır.

Bu arada Petersburg'a eskiden Leningrad deniyordu, kimi klasiklerde Leningrad diye geçer. Ama gerçekte bu şehrin asıl adı San Petersburg'dur, Aziz Peter'in şehri. Yani şehrin adını değiştirerek gerçek adına döndüler aslında. Kimileri, yani komünist görüşte olanlar, halen daha Leningrad derler, Lenin'in şehri.

Norilsk'te ise kutup günü olur yaz aylarında, yani Petersburg'da yazları gece güneş batsa da alacakaranlık şeklinde gün ışığı hafiften kalır, bu yüzden beyaz geceler derler.  Norilsk'te ise yazın güneşin hiç batmadığı geceler olur. O yüzden kutup günüdür adı. 24 saat tepenizde güneş görüyorsunuz, batar gibi yapıyor, ama batmıyor, tekrar yükseliyor. Ne kadar garip değil mi?

Ben kaldığım evde kalın perdeleri kapatarak uyuyordum. Başka türlü mümkün değil, uykunuz gelmiyor. İnsanın doğası güneşe odaklı muhtemelen, kendi kendine günışığına adapte oluyor.

Moskova'da ise yaz aylarında neredeyse gece yarısına kadar hava aydınlık olur, güneş daha erken batsa da hava aydınlıktır. Ancak 11:00 gibi hava kararır. Sabah da güneşin doğuşu çok erken saatte olur, sanırım 4:00 civarında, belki daha da erken.

Kış vakitlerinde ise tam tersidir, gün ışığının akşam üzeri saat 5:00 gibi bittiğini ve erkenden karanlık olduğunu düşünün. Güneşin sabah vakti doğuşunun ise 10:00 gibi olduğunu düşünün.

İşte böyle günler oluyor yazları Moskova'da.

Tabii bu gündüz ve gece değişimleri mevsimine göre belli bir süreç alıyor, yani öyle hemen değişmiyor. Ama özellikle baharda ve güzün epey bir hızlanıyor gündüz gece saatleri değişimi. Yılın diğer zamanlarında yavaş yavaş değişiyor.

İşte durum bu şekilde buralarda.

Ben yıllardır Rusya'da yaşadığım için çok da önemsemiyorum bu gece gündüz saat farkını, artık alıştım belki de.

Hatta yaz günlerinde geç vakitlere kadar gün ışığı olması özellikle hafta içinde çalışma saatlerinden sonra, üstelik buraların o sıcak yaz günlerinde biraz doğada vakit geçirmek için de oldukça iyi oluyor diyebilirim.

Şehrin içinden geçen bir nehrimiz var ve nehir kıyısında da çok güzel parklar var. Yaz vakti serin bir yerlerde biraz vakit geçirmek için gayet iyi yerler. Çoğu güzel tasarlanmış, çevre düzenlemesini de yapmışlar. Yani bakımlı da oluyorlar.

Zaten yeşil bir şehirdir Moskova, çiçekler ile süslenince parklar, havuzlar da oluyor çoğunda, güzel bir ortamı oluyor çoğunun.

Meşhur Gorki parkta eğlence için düne kadar lunapark bile vardı. Gerçi sanırım artık kaldırdılar. Uzun süredir gitmedim oraya.

Ama okullu çocuklar için, evet, kış vakti gerçekten burada da oldukça zor oluyor okula gitmek. Ama bir saat erkene alsanız da fark etmiyor, yine karanlık, yine karanlık.

Sanırım siz de anladınız, buralarda yaz saati uygulamasının pratikte bir faydası yok.

Belki sadece dünyadaki diğer ülkeler ile aynı düzende ilişki içinde olmak anlamında bir faydası olabilir, ama o da zaten ülke içinde bile şehirler arasında yeterince saat farkı olduğu için, büyük ihtimal çok da önemli olmuyordur Ruslar için. Norilsk'te çalışırken Moskova ile saat farkı 4 saatti, sabah epey bir beklerdik Moskova uyansın diye. Birçok malzeme Moskova'daki ofisten organize edilirdi. Akşamları da gecenin bir yarısına kadar çalışırdık, çünkü Norilsk'te gece 12:00 demek Moskova için henüz akşam 8:00 demekti. Şantiye ise 24 saat çalışıyordu.

Kısacası, Türkiye için önemli, ama buralar için pek de önemi olmayan bu uygulamadan biz niye vaz geçtik inanın ben pek anlamıyorum.

Maksat pratikte bize de bir faydası olmaması ise, bence yanılıyorlar bu karara varanlar.

Bence Türkiye'nin coğrafi konumu açısından bu yaz saati uygulaması tam da uygun oluyor aslında.

Kanada, İzlanda, Norveç, İsveç ya da Finlandiya için ise Rusya gibi belki de hiç bir anlamı yoktur. Bu ülkeler de yeterince kuzeyde olan ülkeler ve yukarıda bahsettiğim büyük gece gündüz saat farkları bu ülkeler için de geçerli. Onlar belki sadece modern dünyaya uyum sağlamak amacıyla bu uygulamayı kabul etmiş olabilirler.

Ama bizim için aslında bir zorunluluk yaz saati uygulaması.

Bizden daha güneydeki kimi Arap ülkelerinde ise zaten böyle bir uygulamaya sanırım pek de gerek yoktur.

Çünkü oralarda da gündüz gece farkları bizdeki kadar bile değil. Muhtemelen tam tersine, böyle bir uygulama çalışma düzenlerine olumsuz yönde etki ediyor da olabilir.

Bu arada güney yarıkürede de güney kutbuna yaklaştıkça gece gündüz süreleri açısından aynı sorun ortaya çıkıyor.

Aslında bu yüzden ilk defa 1895 yılında Yeni Zelandalı bir böcekbilimci olan George Vernon Hudson tarafından önerilmiş bu uygulama.

Zaman içinde de birçok dünya ülkesi tarafından uygulanmaya başlanmış.

Ancak özellikle son yıllarda nedense faydaları konusunda üzerindeki tartışmalar ile daha önce uygulayan kimi ülkeler bu uygulamadan vazgeçmeye başlamışlar.

Arap ülkeleri gibi yıl içinde gece gündüz saat farkı o kadar da değişmeyen ülkeler için bu anlaşılır bir durum.

Bizden daha kuzeyde olan ülkeler içinde pek bir anlamı olmadığı için anlaşılır diyebiliriz.

Kısacası tam da bizim için uygun olan bir uygulamadan inanın biz niye vaz geçtik, düşünüyorum, ama bir türlü anlayamıyorum. Bence bizim için anlaşılır bir durum değil.

Hem de tüm modern dünya bu uygulamayı kabul etmiş ve uyguluyor olmasına rağmen.

Ben Türkiye'nin de bir an önce tekrar yaz saati uygulamasına geçmesinde fayda var diye düşünüyorum.

Hiç olmazsa kış vakitlerinde küçücük çocuklar okula bir saat olsun daha geç gitsinler de, karanlıkta erkenden uyanmak ve yollara düşmek zorunda kalmasınlar.

Ekonomik olarak bir faydası var ya da yok, inanın ben o kısmını umursamıyorum bile.

Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla

Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Tüm Makaleler

  • 06.02.2023
  • Süre : 7 dk
  • 787 kez okundu

Google Ads