Site İçi Arama

kultur-sanat

Önce İnsanların Ruhunu Öldürüyorlar Anne

Maksim Gorki'nin Ana isimli romanında söylettiği bir söz geliyor aklıma; "insanların ruhunu öldürüyorlar anne!"

Motosiklet sevdalısı olduğumu beni tanıyanlar iyi bilir. İnsan bu, bulunduğu sosyal aktivite içindeki insanların zevklerine ve dinletilerine de zaman içinde uyum sağlıyor. İşte bunlardan biri de Leonard Cohen’dir. O bet gırtlaktan gelen sesiyle şöyle diyor bir şarkısında; "Bu bir maskeler dansıydı ve her maske mükemmeldi, çünkü her maske gerçek bir yüz ve her yüz gerçek bir maskeydi." Tam da bugünlere özgü bir durum.

Büyük büyük insanlar, sürekli bir şeyler söylüyorlar. Hangisi maske hangisi gerçek yüz. Kim doğruyu söylüyor, söylediği doğru neye göre, kime göre doğru insan anlamakta zorlanıyor biraz. "Anlayan beri gelsin!" diyesi geliyor insanın. Herkes bir buhran içinde.

Eğer ki insan bir şeylere dokunamıyorsa, içine akamıyorsa, anlaşılamadığını düşünüyorsa, kendisi anlayamıyorsa, iletişim kurmayı beceremiyorsa, artık sözcükleri yeniden düşünmeye ve belki de daha derinlere inmeye ihtiyacı var demektir. Ama bu ihtiyacı karşılayacak olanlar nerede?

Biliriz ki sözcükler düşüncelerimize hükmeder, şekillendirir. Düşünceler ise duyguları harekete geçirir, davranışlara neden olur. Davranışlar ise sonuçları ortaya çıkarır. Kelimelerin gücünü bilmeden, insanı anlamak imkânsızdır diye kesin konuşuyor Konfüçyüs. Bu nedenle "Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?" diye soruyoruz sık sık.

Ağzımızdan çıkan her sözcüğün, her tümcenin düşüncelerimizin aromasını hayatımızın anlamını, tecrübelerimizi, hakikiliğimizi ele verdiğini aslında çoğumuz biliyoruz. Biliyoruz da meramımızı anlatmakta ya da karşımızdakinin meramını anlamakta neden bu kadar fakiriz?

İşte bizler bu kadar fakir olduğumuz için çok güzel kullanıyorlar sözcükleri birileri ve yaptırıyorlar bize istediklerini. Ben herhangi bir ülkeden bahsedeyim siz Türkiye anlayınız!

Eski bir devlet başkanını, suikast düzenleyerek öldüren adam hâkim karşısına çıkarılır.

Hâkim kendisine sorar: "Neden öldürdün?"

Katil: "Çünkü Laikti"

Hâkim: "Laik ne demek?"

Katil: "Bilmiyorum!"

Yine ülkenin birinde, hâkim sorar: "Neden vurdun?"

Sanık: "Sokak çocuklarının hayalleri adlı kitabı yazdığı için"

Hâkim: "Peki, sokak çocuklarının hayallerini okudun mu?"

Sanık: "Hayır"

Bu tür örnekleri olabildiğince çeşitlendirerek çoğaltabilirim. Buradaki suçlu diye ifade edilenler mi, yoksa sözcükler ile onları yönlendirenler mi suçludur sizce.

Eğitime verdiğimiz vergiler bize ve toplumumuza hurafe ve safsata ile sömürülen akılların cehaleti olarak geri dönüyor. Yazık ki aydınlarımız dahi suskun. Sözcüklerini onlar kadar etkili kullanmaktan yoksun. Durum böyle olunca da Maksim Gorki'nin Ana isimli romanında söylettiği bir söz geliyor aklıma; "insanların ruhunu öldürüyorlar anne!"

İşte asıl cinayet bu değil mi? Utanılacak bir cinayet! Anlıyorsun beni değil mi anne? Halkın ruhunu kurutuyorlar ve hiçbir şey anlamaz hale getiriyorlar. İnsanları aldatan ve azmettirenler suçludur aslında ama onlar bunun farkında değiller! Ancak ne yazık ki tüm bunları görüp de sessiz kalan aydınlar da ayrı bir konu?

Şimdilerde "Ne olacak bizim halimiz?" diye soruyor herkes, kendisininki dahil tüm etrafındaki ruhlar peşi sıra öldürülürken.

Bu yazımı Uğur Mumcu, Gaffar Okkan, Turan Dursun ve en sonuncusu Sinan Ateş ve burada ismini yazamadığım insanlarımızın anısına kaleme aldım. Ruhları şad olsun.

Saygı dolu sevgiyle kalın.

Araştırmacı Yazar Mustafa Orhan ACU
Araştırmacı Yazar Mustafa Orhan ACU
Tüm Makaleler

  • 30.01.2023
  • Süre : 4 dk
  • 873 kez okundu

Google Ads