Site İçi Arama

kultur-sanat

Yeni Yıl Kutlamaları Üzerine Felsefe Yapmak

Türklerde güneş kutsal ama Tanrı olarak kabul edilmiyor. 22 Aralık'ta güneş yeniden fazla olarak dünyayı aydınlatmaya başlıyor. Yani Türklerin Gök Tanrısı gün ile geceyi tanzim ediyor gökte. Sözde gün ile gece sürekli münakaşa halinde. 22 Aralık'ta gün geceyi yeniyor. Bunu "Yeniden doğuş bayramı” Türkler kutluyorlarmış.

Aslına bakarsanız bu tip konuların irdelenip yazılmasını çok da gerekli görmüyorum! Fakat zaman dilimi olarak yaklaştığımız ve toplumumuzu ikiye ve hatta bazen üçe bölen, üzerinde derin tartışmalar yapılan bu konuya kendimce açıklama getirmek ve bu konuyla ilgili düşüncelerimi, siz değerli okuyucularımla paylaşmak istiyorum.

Olaylara hangi açıdan baktığınız kadar, baktığınız yerde ne görmek istediğiniz de önemlidir sosyolojide! Bana sorarsanız aslolan baktığınız yerde gördüğünüz şey, aslında içsel olarak görmeyi umduğunuz şeydir! Bir olguya temelden olumlu bakmanızla, olumsuz temelli tarafsız bakmanız arasında ateş böceğinin aydınlatma kabiliyeti ile güneşin aydınlatma kabiliyeti arasındaki kadar fark vardır. Yani siz yeni yılın gelişini kutlamanın sebepsiz ve gereksiz olduğunu düşünmeyi seçerseniz, artık sizin için bu dünya da kutlayacak hiçbir şey kalmayacaktır.

Alın size örnek; benim doğum günü kutlamalarına olumsuz bakan ve birazda huysuz biri olduğumu varsayalım! İşte karşı konulamaz savunmam; doğum günü kutlamaları çok basit bir mantık üzerine oturtulmuştur. Ana etmen sizin ana rahminden ayrılmanızdır. Bu durumun meydana çıktığı o gün, her yıl aynı gün tekrarlanmak üzere sevdikleriniz tarafından kutlanır. Partiler genelde kısa süreli olur. Sevdikleriniz size sürpriz hediyeler alır. Yani sizi tatmin edeceği varsayılan hediyeler tahmin ve iç güdü sonucu rastgele sizin rızanız veya isteğiniz olmaksızın başkaları tarafından seçilir! Siz de buna karşılık yapılan tören boyu mutlu görünerek gülümsemek ve gelen arkadaşlarınıza pasta ikram etmek gibi bir yükü gönüllü olarak üstlenirsiniz. Hediyelerin birçoğunu beğenmeseniz bile abartılı cümlelerle çok beğenmiş gibi sözler sarfedersiniz. Bu birçoğumuz için gelenekselleşmiş bir ritüeldir. Teorik olarak bir yıl daha eskiyip, yaşlanan bir kişinin, ki bu o kişinin ölüm anına bir adım daha yaklaştığını gösteren bir alamettir aslında, durumu hiç de kutlama yapılacak bir durum değildir! Zaten kaldı ki bir topluluğun kutlama yapması için topluma mal olmuş önemli bir gelişme yaşanmalıdır! Evet doğum günü sizin açınızdan önemlidir, fakat toplum açısından çığır açan bir husus değildir.

Belki fark etmemiş olabilirsiniz fakat çevrenizdeki tüm insanlar bu topluma doğarak katıldı. Doğum günleri bırakın kutlamayı oldukça sıkıcı ve endişe verici bir etkinliktir! Görüldüğü gibi eğer bir şeyi kutlamak istemezseniz yüzlerce mantıklı bahane bulabilirsiniz. Benim bulduğum gibi. Tabii bunun tersi de mümkündür. Kutlama yapmak isteyen bir grup insan çok da fazla düşünmeden onlarca mantıklı sebeple kutlama yapabilir. Burada önemli olan kutlamanın size ne kattığı veya sizden ne götürdüğü meselesidir.

Toplumumuzun ciddi bir kısmı dini gerekçelerle yılbaşı kutlamalarını olumsuz ve zararlı buluyor. Onlara göre toplumumuzun ileri vadede Hristiyanlaşma tehdidi var. Diğer bir grup ise bu kutlamaların örf ve adetlerimize zarar verdiğini ve bu şekilde Avrupai halkların kültürünü benimseyeceğimizi ve yavaş yavaş köklerimizden kopacağımızı söylüyor. Yine sayısı azımsanmayacak bir grup insan ise bu tip kutlamaların sadece bir şeyler satabilmek veya eğlence mekanlarını doldurabilmek için bir araç olarak kullanıldığı görüşündedir. Bu yüzden ya hiç kutlanmaması taraftarı ya da özel bir kutlamadan ziyade olabildiğince para harcamadan kutlama yapılması yanlısıdırlar.

Kutlama karşıtı olan birbirinden tamamen farklı üç sosyolojik ve siyasi grubun temel görüşlerini saydım size. Şimdi en eğlenceli kısma geldik! Bütün iddiaları çürütüyorum! Öncelikle katılmadığım husus yılbaşı kutlamalarının bir Hristiyan inancı olduğu yönündeki görüş. Bu görüş artık dünya genelinde çok da savunulan bir görüş değil. Fakat ülkemizde hala bu şekilde kabul görüyor. Bilinenin aksine yılbaşı kutlamaları ve Noel Günü inancı Hristiyanlık kaynaklı değil Pagan inancının Şamanizm destekli birer unsurudur. Yani düşündüğümüzün aksine Hristiyan propagandası içermez! Yine popüler bir görüş olan Noel Baba ismi verilen karakter İskandinav Mitolojisinden bire bir kopyalanmış bir figürdür. Gelelim diğer iddialara; bu konu da teknik bir bilgim yok, fakat herkes tarafından kabul görmüş ünlü bir ilim insanın benim de katıldığım görüşünü sizlerle paylaşmak istiyorum. Habertürk'te bir zamanlar Fatih Altaylı ve Murat Bardakçı ile Teke Tek Özel'in konuğu olan Sümerolog Sayın prof. Dr. Muazzez İlmiye Çığ, önemli tespitlerde bulunmuştu, aynen aktarıyorum: "Çam ağacı süslemek tamamıyla Türk adetidir. Yeni Türk devletleriyle münasebetimiz bize yepyeni şeyler öğretiyor. Eski Türklerde yerin göbeğinden göğe kadar bir ağaç tasavvur ediliyor. Bu hayat ağacı Sümerlerde de var. Bir ucunda Gök Tanrı’sı duruyor. Türklerde güneş kutsal ama Tanrı olarak kabul edilmiyor. 22 Aralık'ta güneş yeniden fazla olarak dünyayı aydınlatmaya başlıyor. Yani Türklerin Gök Tanrısı gün ile geceyi tanzim ediyor gökte. Sözde gün ile gece sürekli münakaşa halinde. 22 Aralık'ta gün geceyi yeniyor. Bunu "Yeniden doğuş bayramı” Türkler kutluyorlarmış. Türkistan'da bir ağaç varmış, akçam ve bu akçam başka yerde yetişmiyormuş.

Akçam getirip eve koyuyorlar, akçamın altına o sene onlara güzel şeyler verdi, güzel bir yaşam verdi diye Tanrı 'ya hediyeler koyuyorlar. Dallarına da ertesi sene için Tanrı'dan niyaz ettikleri şeyler, adak olarak istedikleri şeyler için paçavra veya kurdele koyuyorlar.

O günlerde büyük bayram ve şenlik yapıyorlarmış. Aileler toplanıyor, büyükler varsa ziyaret ediliyor, özel yemekler yeniliyor, güzel elbiseler giyiliyor. Bu adet Türkler yoluyla Avrupa'ya geçti. Konunun Noel 'le alakası yok! Türkiye toplumu gibi çok kültürlü ve kökleri eskiye dayanmasına karşın dış kaynaklı kutlama günlerine duyulan ilginin günden güne artması hususunda birkaç kelime söylemek istiyorum.

Yukarıda bahsettiğim gibi, yeni yıl kutlamaları kültürümüze çok da uzak değil. Eleştirdiğim nokta yılbaşı kutlamasının yapılması veya yapıldığı zaman aralığı değil. Kutlama şeklinin dış kaynaklardan aynen alınıp kültürümüze ve dini değerlerimize zıt unsurlar içermesine rağmen ısrarla empoze edilmeye çalışılmasıdır. Yeni yıl yeni umutlar demektir. Bir şeyi nasıl karşılarsanız artık bilinçaltınız o konuda sizi o şekilde yönlendirecektir. Yeni yıla dolu bir beyin ve stresli bir yaşamın üzerine bir de kutlama yapılmalı mı, yapılmamalı mı tartışmasıyla girmek bana pek makul ve anlamlı gelmiyor.

Özellikle kutlama biçimimiz acilen özgünleştirilmelidir. Yani; bak dünyanın burasındaki insanlar böyle kutlama yapıyormuş deyip, bu eğlence biçimlerini taklit etmek hem kendimize olan saygımızı düşürecek hem de gerçek manada eğlenme ve mutluluk duygumuzu harekete geçiremeyecektir. Sadece eğleniyor gibi görünebiliriz. Aslında sadece alışveriş yapıp dışarıda para harcadığınız bir gece yaşayacaksınız. Bence insan yaşamının kısıtlı oluşunu göz önünde bulundurursak, insan çok daha büyük mutluluklar hak ediyor. Bu sorunları zaten herkes biliyor, senin çözümün ne derseniz ki iddiam meseleye kendimce çözüm getirmekti milli ve dini bayramlarımızın kutlama şekilleri revize edilip genç tabana yayılma sağlanmalıdır!

Örneğin ben çok anlamlı bulduğum özel bir zaman dilimini telaffuz edeyim. Yerli Malı Haftası. Ben hiç mahalle halkıyla toplanıp bir gece çılgınca Yerli Malı Haftası kutladığımı hatırlamıyorum. Ancak çok basit devlet destekleriyle ve tabii gelir durumu yetersiz olan vatandaşlarımızı odağa alan bir kutlama harika olabilirdi. Düşünsenize bir yardım faaliyeti ama kameralar orada değil. Güzel elbiselerinizi giyip ailecek sokaklara dökülüyorsunuz. Elinizde taşıyabildiğiniz boyutta ve düzgünce paketlenmiş gıda malzemeleri ve hediyeler var. İnanın kullanmadığınız eşyaları kirli bir çuvala doldurup ihtiyaç sahiplerine göndermektense, onları güzelce paketleyip hediye kutularına koymanız çok daha insanca olacaktır. Sokak sokak gezip belediyelerce belirlenmiş alanlara bunları bırakıyorsunuz. Daha sonra bu insanlar şehrin sokaklarından ilerleyip şehir meydanında buluşuyor ve kendileri için hazırlanmış kurabiyelerden yiyip, güzel müzikler eşliğinde dans ediyorlar. İnsanlar hem eğlenip hem de birbirlerine gıda yardımında bulunuyorlar. Sizce de harika olmaz mıydı?

Ya da dini günleri sadece Arapça dilindeki söylemlerle (çoğu zaman halkın büyük çoğunluğunun hiçbir şey anlamadığı) ve birkaç duayla geçiştirmek yerine bugüne has birkaç faaliyet düzenlenebilir. Bu düzenlemeler sosyologlar eşliğinde yapılıp halkın değerlerini zedelemeden ama gençleri ve toplumun genelini içine çekecek nitelikte olacak şekilde yapılabilirse, işte o zaman kendi özel günlerimizin değerini anlayıp kendimize özgü kutlama gelenekleri ortaya çıkarabiliriz. Bu durum bırakın ülkemizdeki insanların ilgisini, tüm dünyayı etkileyecek büyük bir karnavala bile dönüşebilir.

Daha fazla uzatmadan basit bir bilgi cümlesiyle yazımı tamamlayıp her zaman olduğu gibi yorumlama işini tabii ki siz değerli okuyuculara bırakıyorum.

Yeni yılınız veya adına her ne diyorsanız size mutluluk ve huzur getirsin.

Saygı dolu sevgiyle kalın.

Araştırmacı Yazar Mustafa Orhan ACU
Araştırmacı Yazar Mustafa Orhan ACU
Tüm Makaleler

  • 31.12.2022
  • Süre : 6 dk
  • 936 kez okundu

Google Ads