Site İçi Arama

kultur-sanat

Yeşilçam Sanatçıları

Hayatları acı ve imkansızlıklarla geçen, hak ettiği değeri bulamayan bu güzel insanlar nasıl oldu da bizde unutulmayan izler bırakabildi?

Ben Yeşilçam Sanatçılarını Çok Sevmiştim:

Konu Yeşilçam olunca hayallerim, tutkularım ve o geçmiş yıllar geliyor birden aklıma. Bizim zamanımızda yazlık açık sinemalar vardı, özellikle hafta sonunu bekler evin reisi babamızın bizi bu yazlık sinemalara götürmesini isterdik. O da bizi kırmaz götürürdü. Ne güzeldi o günler. Orada seyredilen yerli ve yabancı filmler ertesi gün en hararetli bir biçimde filmi görmeyenlere ilave ve birazda abartılı bir biçimde anlatılırdı. Filmin 15 dakikalık arasında içilen o gazozların tadını daha hâlâ dünmüş gibi hatırlarım. İstanbul'un tanınmış ses ve sinema sanatçılarının büyük çoğunluğu abartısız bizim Karagümrük semtinden çıktığını söyleyebilirim. Onun içindir ki büyük bir ekseriyetini görmüşlüğüm ve tanışmışlığım vardır.

O renkli hayatları olan o zamanın starlarının hepsinin ne kadar doğal ne kadar sevecen kişilikler olduğunu yakından biliyorum. Hepsinin aslında kendi özelinde, birer hayat hikayesi vardı acısıyla, tatlısıyla. Şimdi yıldız (star) diye televizyonlarda boy gösterenlerin, o zamanın yıldızlarını tanıdıktan sonra, çoğunun boş bir teneke olduğunu çok daha iyi anlıyorum. Şimdi kısaca o günlerin güzel insanları ve bugünün starlarını size biraz anlatmak isterim.

Yeşilçam İsmi Nereden Geliyor:

Yeşilçam, ismini İstanbul’un Beyoğlu semtinde Taksim’e yakın bir alanda bulunan Yeşilçam Sokağı’ndan almıştır. 1980 öncesi çoğu film şirketinin yazıhanesinin bu sokakta bulunmasına bağlı olarak Türk sinemasına kısaca “Yeşilçam” ismi verilmiştir. “Sihirli perde” olarak da bilinen Türk sinemasının, altın çağını yaşadığı “Yeşilçam dönemi” olarak da adlandırılan dönem 1960-1975 yılları arasındadır. Bu dönemde çekilen filmler farklı nedenlerle eleştirilse de bu filmler Yeşilçam’ın temelini oluşturduğu ve o dönemin kültürel yapısını yansıttığı da yadsınamaz.

Yeşilçam’ın kendine has taklitten uzak, yeri doldurulamaz bir yanı vardır. Günümüz dizi ve filmlerin aksine yalnız çekildikleri ve sinemada gösterildikleri dönemin değil, günümüz de dahil her dönemin hatırında kalmayı başarmış ve aynı ilgi alakayla tekrar tekrar izlenmiştir. O dönem olanakları sınırlıdır. Bilgi ve teknoloji yetersizdir. Oyunculara ödenen paralar da cüzi miktardadır. Tüm bu olumsuzluklara rağmen büyük özverilerle var olmaya çalışmış, yaz kış yapraklarını dökmeyen çam ağacı gibi Yeşilçam sineması da her daim ayakta kalmaya çalışmıştır.

Yeşilçam Filmleri Tutuyor:

Aslında filmleri halkın beğenmesi, benimsemesi Türk sinemasını ortaya çıkaran ve devamlılığını sağlayan en önemli koşul olmuştur. Halkın duygularına, tercihlerine hitap eden filmler Yeşilçam’ın asıl yapıtaşlarıdır. Tabi o dönemki sinema dünyasından başarı ve övgüyle bahsetmemizde etkili olan sanatçıları da unutmamak gerekir. Zor koşullar içerisinde düşünen, üreten ve Türk sinemasına ömrünü adamış usta oyuncuların yeri çok başkadır. Mütevazilikleri, gösterişten uzak hayatları ve toplumla iç içe duruşlarıyla eksilmeyen, eskimeyen kaliteli bir imaja sahiplerdir gözümüzde.

Neşeli günler, gülen gözler, bizim aile, mavi boncuk, Hababam sınıfı ve nicesi. Adile Naşit, Münir Özkul, Hulusi Kentmen, Kemal Sunal, Tarık Akan, Cüneyt Arkın ve birbirinden değerli, kıymetli nice sanatçı. Bizleri hâlâ her seyrettiğimizde güldürmeyi, ağlatmayı başarabiliyorlar. Sevgi, iyilik ve güzellik aşılıyorlar kalbimize. Onları oynadıkları karakterlerle tanıyoruz. Oysa yaşamları bizim gördüğümüzden çok daha farklı.

Hulusi Kentmen bir röportajında en ağırına giden şeyin zengin, fabrikatör adam rolünü oynadıktan sonra set çıkışı titreyerek duraklarda otobüs beklemek olduğumu söyler. Münir Özkul parası olmayan bir yapım şirketinin filminde sadece yirmi paket sigara ve bir çakmak karşılığında oynamıştır. Adile Naşit evde ekmek olmadığı için komşusuna köfte yapacağını söyleyerek bayat ekmekleri istemiştir. Yine Adile Naşit'in oğlu Ahmet’in kalbindeki delik daha erken tedavi edilebilseydi kurtulabilirdi belki. Ancak ameliyat parası o dönemin sanatçıları arasında dayanışmaya rağmen ancak toplanabilmiştir.

Hayatları acı ve imkansızlıklarla geçen, hak ettiği değeri bulamayan bu güzel insanlar nasıl oldu da bizde unutulmayan izler bırakabildi?

Günümüz Türk televizyon ve sinema sektöründe irdelenmesi gereken bazı hususlar olduğu kanısındayım. Neticede insan gördüğü ve devamlı olarak etkileşim içinde olduğu unsurlardan etkilenir. Eskiye nazaran artan teknoloji, sermaye ve bilgi kaliteyi artırsa da, özündeki ana fikir izleyiciye ulaştırılamıyor. Popülaritenin hüküm sürdüğü ve belli başlı kişilerin halka idol olarak benimsetilmek istendiği bir dönemdeyiz. Bu idol alınan kişiler giyim tarzından, konuşma şekline, jest ve mimiklerine kadar taklit ediliyor. Etkileşim kaçınılmazdır ve her dönemde kendini göstermiştir. Fakat merkeze öğretilmek istenen faydalı kazanımlar yerine popülariteyi koymanın o topluma hiçbir katkısı olmayacaktır. Bu nedenle filmlerin sanatsal değerleri sorgulanmalı, toplumun düşünce ve beğenileri de göz önünde bulundurulmalıdır. Geçmiş ve gelecek arasında köprü olan kültürel değerler yozlaştırılmamalıdır. Nitekim bir toplum taklit ederek yüksek mertebelere erişemez. Yeniliklerden uzaklaşmadan toplumu iyileştirmek, eksik ve yanlış olanı göstermek amaç edinilmelidir.

Sonuç:

Yeşilçam günleri gözümün önünden bir film şeridi gibi geçiyor. O gerçek sanatçıların her biri benim çocukluk kahramanlarım, hayallerimin kızları ve her şeyiydiler. Onlar benim akşamları uykuya dalmadan parıltılı düşlerimin baş karakterleriydiler. Onlar şimdi birer birer bu hayata veda edip gidiyorlar. Bu yazımı o güzel insanlara ithafen yazdım. Ebediyete gidenlere rahmet, hayatta olanlara sevgi ve saygılarımı iletiyorum. İyi ki sizlerle beyaz perdede tanışmışım. İyi ki benim hayallerimi süslemişsiniz.

Araştırmacı Yazar Mustafa Orhan ACU
Araştırmacı Yazar Mustafa Orhan ACU
Tüm Makaleler

  • 14.05.2022
  • Süre : 4 dk
  • 1376 kez okundu

Google Ads