2004 Yılında Yalova’da Şehit Olan Hava Pilot Binbaşı Cengiz SOYKAPLAN Aramızdan Nasıl Ayrıldı?
Cengiz, bir 28 Ağustos günü Hava Harp Okulu öğrenci seçmeleri uçuş öğretmenliği görevi için Yalova meydanına giderken, geçirdiği trafik kazası sonucu aramızdan ayrıldı. Yer kazası sonucu oracıkta şehit olan arkadaşımız, 29 Ağustos günü İstanbul’da Edirnekapı Şehitliğine defnedildi.
Bugünlerde Afyon’da Yunan işgal kuvvetlerine karşı 26 Ağustos 1922 tarihinde Batı Cephesi'nde başlatılmış olan Büyük Taarruzu konuşuyoruz. Bu tarihi şehrimizde aynı zamanda askeri havacılığımız için önemli bir faaliyet de şu sıralar devam ediyor. Hava Harp Okulu’na girmeye hak kazanacak adayların seçim sürecinde bir aşama olarak, Afyon’daki Hava Meydan Komutanlığı’nda Öğrenci Seçme Uçuşları (ÖSU) gerçekleştiriliyor. 15 Temmuz öncesinde yeni hava harbiyelileri seçecek uçuş öğretmenleri, Hava Kuvvetleri tarafından kıtalarda görev yapmakta olan pilotlar arasından geçici görevlendirmeyle belirleniyordu. 2004 yılında da C-160 Transall uçaklarında görev yapmakta olan kıdemli uçuş öğretmenlerinden Hava Pilot Binbaşı Cengiz SOYKAPLAN da bu kapsamda görevlendirilmişti. ÖSU uçuşları Yalova’daki Hava Meydan Komutanlığı merkezli yapılıyordu. Uçuş öğretmenleri Yalova merkezinde geceleri konaklıyor, gündüzleri 15 kilometre kadar uzaktaki Yalova Meydanına günlük öğrenci uçuşlarını yapmak için gidip-geliyorlardı. Cengiz de rutin bir şekilde bu hayatın bir parçası olmuştu. Sevgili Cengiz, bir 28 Ağustos günü Hava Harp Okulu öğrenci seçmeleri uçuş öğretmenliği görevi için Yalova meydanına giderken, geçirdiği trafik kazası sonucu aramızdan ayrıldı. Yer kazası sonucu oracıkta şehit olan arkadaşımız, 29 Ağustos günü İstanbul’da Edirnekapı Şehitliğine defnedildi.
Rahmetli Cengiz Kilis doğumluydu. 17 Şubat 1966 tarihinde doğmuştu. Babası Boyacı Hayri, Kovboy Hayri olarak bilinen Hayri Bey, daha sonraları ailesini alarak İstanbul’a taşınmıştı. Çocukluğu İstanbul’da geçen Cengiz, asker olmaya karar verdi ve 1980 yılında Kuleli Askerî Lisesi’ne 4405 numaralı askeri öğrenci olarak kaydoldu. Rahmetliyi ben de devre arkadaşlığımızın başladığı bu yılda, Kuleli iç bahçesindeki teneffüsler esnasında tanımıştım, kendisine hemen kanım kaynamıştı. Hatırladığım kadarıyla Cengiz’in Kuleli’de öne çıkan iki özelliği vardı: Futbol merakı ve şarkı söyleme hasleti. Kısa süre içerisinde Kuleli futbol takımının kafa golleriyle tanınan bir forveti olarak tüm okul tarafından tanınan biri oldu. Sıkı bir Galatasaray taraftarı olması ise cabasıydı. GS yenince keyifli, yenilince üzüntülü bir kişiliğe bürünürdü. Nedense hep Cimbom haklı olur, suç ya hakemde ya da karşı takımda olurdu. Futbol haricinde güzel sesiyle söylediği şarkılar hâlâ kulağımdadır. O günlerin ünlü dergisi Hey’den ezberlediği şarkı sözlerini, radyoda dinledikleriyle pekiştirip bize kendince güzel bir resital verirdi. Hoş bazen şarkı sözlerini karıştırırdı ama biz anlamamış gibi yapar, kendisini zevkle dinlerdik. Şiir yazmayı da seven Cengiz, aşağıdaki şiiriyle okul içi bir yarışmada dereceye bile girmiş, okul yönetimi tarafından ödüllendirilmişti. Hep bundan gururla bahsederdi.
Kuleli son sınıftayken pilot olmaya karar vermiş, havacı olma tutkusu tüm benliğini sarmıştı. Sağlık muayenelerini geçince, önündeki tek engel olan uçaktan paraşütle atlamak ve öğrenci seçme uçuşları sonrasında T-41 uçaklarında Cumaovası Meydanında ilk yalnız uçuşunu yapmak ona çocuk oyuncağı gibi kolay gelmişti. Müzik, spor ve muhabbet üzerine kurulu arkadaşlığımız Hava Harp Okulu’nda da devam etti. Aynı kısımdaydık. Kısımdaki en uzun boylumuzdu. Uzun boyuna rağmen iyi bir futbolcu olmaya devam etti. Burada da okul takımının hep değişmez sağ içi oldu. Futbol oynarken, takım arkadaşlarının nereye pas atacağını bilecek kadar oyunu iyi okurdu, doğrudan o noktaya koşardı. Her maçta en az 2-3 gol atardı. Böylece onu izleyen bizlerin maçlardan yüzümüz gülerek ayrılmasına vesile olurdu.
1988 yılında Teğmen olarak mezun olduğumuzda, 2’nci Ana Jet Uçuş Eğitim Merkez Komutanlığı/Çiğli’de eğitim alanlar arasında yerini alan Cengiz, 1989 yılı sonunda pilot brövesini sol göğsüne takmaya hak kazandı. Devamında, kendi isteğiyle ulaştırma uçaklarında askerî pilotluğa devam istedi. İlk tayin yeri Kayseri oldu. C-160 Transall uçaklarında uçmaya başladı. 12’nci Hava Ulaştırma Ana Üs Komutanlığı 221’inci Filo Komutanlığında 1998 yılına kadar 8 yıl görev yaptı. Sonra aynı üssün standardize hocaları arasında yerini aldı.
Cengiz, Standardize Filo Komutanlığında görev yaparken, 2000 yılında Fransa’nın Toulouse Hava Üssü’nde yapılan askeri ulaştırma uçakları yarışmasına katılmıştı. Yarışmada, Türk Hava Kuvvetleri takımının uçak komutanı olarak Hava Pilot Yüzbaşı Cengiz SOYKAPLAN uçuyordu. Cengiz’in liderliğindeki Türk takımı ETAM (European Tactical Airtransport Military) isimli bu NATO üyesi ülkelerin katıldığı yarışmadan birinci olarak çıkmış, hepimizi gururlandırmıştı. Yanılmıyorsam Hava Kuvvetleri Komutanı tarafından bu başarısı nedeniyle ayrıca ödüllendirilmişti. 2001 yılında Hava Kuvvetleri Karargahına ataması oldu. Lojistik Başkanlığında Ulaştırma Plan Şube Müdürlüğünde görev yapmaya başladı.
Cengiz, Hava Kuvvetleri Karargahında görev yaparken, her yaz döneminde öğrenci seçme uçuşlarına katılmaya can atardı. Karargâh işleri malum, biraz sıkıcı geliyordu kendisine. Şiir yazmasını severdi ama karargâhta masa başında olmayı, yazı yazma işlerini hiç sevmezdi. Uçunca kendime geliyorum derdi. 2001 yılından itibaren her yaz soluğu Yalova’da alıyordu. Öğrencilerle uçmaktan ayrı bir zevk alıyordu.
Bir arkadaşımız şu güzel sözlerle anıyor kendisini: “Sevgili Cengiz, Allah sana o kadar çok yetenek vermişti ki, pilotluğun mu desem, futbolculuğun mu, şarkı söylemen mi desem bilemedim. O kâğıt oyunlarındaki ustalığını da hep kıskanmışımdır. Hepsinden de öte dostluğun var ya... O en önde geleniydi, çok güzel bir dosttun sen.” Gerçekten de dünya iyisi denen tiplerdendi Cengiz. “Hava Harp Okulu deneme uçuş kampında birlikte öğretmenlik yapıyorduk ya hani... Yalnız uçan öğrencilerin peşinden, birlikte uçarken, biz de onların hemen sağ arkasında çimlere teker koyacakmış gibi uçuyorduk da senin onlara ‘tut, tut, tut burnu/hadi koçum’ deyişin hâlâ kulaklarımda! ...”
Yıllar sonra, yine öğretmenlik için gittiği Hava Harp Okulu deneme uçuş kampında geçirdiği bir trafik kazası Cengiz’imizi aldı aramızdan. 38 yaşında, Hülya’sını, evlatlarını bıraktı arkada, sonsuzluğa uçtu, gitti. İstanbul Levent Camiindeki cenaze töreninde, sürekli gözyaşı döken eşi Hülya Hanım ile 4 yaşındaki kızı Zeynep’in diyaloğu o gün törene katılan herkesi ağlatmıştı. Zeynep’i kucağına alan annesi, “Babam nereye gidiyor?” diye soran kızına, eliyle gökyüzünü işaret ederek, “Meleklerin yanına gidiyor. Gökyüzüne uçuyor yavrum!” yanıtını vermişti.
Gerçekten bir Melek İnsan olan Cengiz kardeşimi rahmetle anıyorum.
Ey Cengiz. Duyuyorsun eğer bizi, bil ki, hep bir yerlerde buluştuğumuzda anıyoruz seni. Bugün de şehadet yıldönümün. Unutmadık, unutmak seni hiç mümkün mü kardeşim? Ruhun şad olsun.