Krakow
Krakow Polonya’nın en eski ve en büyük tarihi şehirlerinden birisidir. Ülkemizden bu şehre düzenli havayolu seferleri bulunmaktadır. Bununla birlikte bu bölgeyi kiralık araç ile gezme seçeneği de son derece avantajlıdır.
Krakow Polonya’nın en eski ve en büyük tarihi şehirlerinden birisidir. Ülkemizden bu şehre düzenli havayolu seferleri bulunmaktadır. Bununla birlikte bu bölgeyi kiralık araç ile gezme seçeneği de son derece avantajlıdır. Şehir tipik bir Avrupa kenti özelliklerine sahip olmakla birlikte, turistlerin yoğun olarak gelmesine sebep olan tuz madeni ile ünlüdür.
Kentin merkezinde bulunan ana meydan gece ve gündüz turistlerin toplanma ve aktivitelere başlama noktasıdır. Meydanın etrafında bulunan restoran ve cafeler her daim kalabalık bir şekilde insanlara hizmet etmektedir. Meydanın köşesinde tuğla renkli Wawel Katedrali barok özelliği ile ziyarete gelen insanlara güzel bir panoramik güzellik sunmaktadır. Katedralin içerisi son derece sade bir dizayna sahip olmasına rağmen, dışarıdan görüntüsü muhteşem özelliğe sahiptir.
Yine şehir merkezinde bulunan meydanın köşesinde bulunan Wawel kalesi UNESCO tarafından koruma altına alınmış bir sit alanıdır. Kale ve kaleye bağlı birçok değişik hizmet binası özellikle yaz döneminde yoğun bir ziyaretçi akınına uğramaktadır. Kalenin ücretsiz gezilebilmesi ziyaretçi sayısının son derece fazla olmasına sebep olduğu için kalabalık bir ortam sunmaktadır. Bu nedenle kale avlusu ve diğer hizmet binaları İtalyan tarzı mimarisi ile her daim son derece yoğunluk içinde insanların birbirine çarpmadan yürümesine engel olabilmektedir.
Bu kenti gezmek için 2 gününüzü ayırmanız yeterlidir. Ben de bu bölgeye yaptığım gezi için böyle bir planlama yaptım. İlk gün şehir merkezinde bulunan katedral ve kalenin gezilmesi yarım gününüzü alabilecek durumdadır. Sabah kahvaltı sonrası bu bölgeyi gezdikten sonra öğleden sonranızı tamamen bu şehrin sembolü olan Wieliczka Tuz madenine ayırmalısınız. Kent merkezinden yaklaşık 15 dakika yürüyüş yaparak tuz madeni girişine ulaşabilirsiniz. Araç ile gitmeniz durumunda park yeri ile ilgili zaman kaybetmek durumunda kalabilirsiniz.
Dünyanın en eski tuz madenlerin olan bu mekân aslında yerin altında oluşturulmuş bir şehir gibidir. Rehberlerin eşliğinde ziyarete müsaade edilen burada kendi başınıza gezemezsiniz. Bu hem son derece tehlikeli hem de kaybolma riskini yaşayabileceğiniz bir ortam sunmaktadır. Her 12 kişiye bir rehber olacak şekilde yapılan düzenleme ile gezilebilmektedir. Dar ve sıkışık ortamda yapılan gezi nedeni ile sanırım bu önlem alınmış durumdadır. Ziyaret esnasında aslında farkında olmadan yerine ne kadar (kaç metre?) altına indiğinize sizde inanamayacaksınız. Halen madende bulunan tuzlara canlı olarak şahit olabilecek, küçük numuneler koparabileceksiniz.
Göreceğiniz tüm heykel ve objeler tuzdan yapılmış olup, cam görüntüsü vermektedir. Gezinin sonlarına doğru tuz madeninin içindeki katedral ile karşı karşıya kalacaksınız. Biraz ilerisinde bulunan gölün içine girmeye ve suyuna dokunmaya izin verilmemektedir. Bu suyun şifalı olduğu ve cilde iyi geldiği ifade edilmektedir. Yarım gününüzün nasıl geçtiğini anlamadan madenden çıktığınızda bir süre nefes ritminizin yerine gelmesini beklemek için dinlenme alanında istirahat ettirilecek, ikram edilen yeşil çayların bitirilmesini takiben ayrılmanıza müsaade edilecektir.
İkinci tam gününüzü ise Auschwitz esir kampına ayırmanız son derece faydalı olacaktır. Sabah erken saatlerde edilecek kahvaltı sonrası yaklaşık 1,5 saatlik yolculuk ile buraya ulaşabilirsiniz. Eğer daha önceden bilmiyor iseniz, gezi öncesi buraya gönderilen Yahudi esirler ile ilgili kısa bilgiler okuyabilirseniz, geziniz daha anlamı hale gelebilecek ve bazı yerlerde duygusal anlar yaşayabileceksiniz. Burası Yahudi olan insanların Almanlar tarafından zorunlu olarak toplu halde tutulduğu en büyük kamplardan birisidir. Buradaki insanlar zorla çalıştırılmak ve hapsedilmek amacıyla Avrupa’nın her bölgesinden buraya getirilmiş idi.
Oldukça geniş bir araziye yayılmış olan bu toplama kampını gezerken; buraya zorla getirilen kişilerin çanta ve üzerinden çıkarılan kıyafet ve ayakkabılarının toplu olarak hala muhafaza edildiği yerlerden, yatırıldıkları ve zorla çeşitli işlemlere tabi tutuldukları alanlara kadar her yer rehberler eşliğinde gezdirilmektedir. Kurşuna dizilen insanların infaz edildikleri duvardan, yakıldıkları fırınlara kadar her ayrıntı ziyaretçilere açık durumdadır. Bu konu ile çok daha fazla ayrıntıya girmek içimden gelmediği için; makalemdeki fotoğrafları incelemenizi ve buranın mutlaka gezerek yaşanması gerektiğini belirterek iyi geziler dilerim.