2023 Hoş geldin
Bizde mi bir tuhaflık var acaba? Nedir bu telaş? Dünya güneşin etrafında dönerken yine bir sene süre geçti ve geçen sene olduğu aynı konuma geldi. Hepsi bu! Ne oldu, ne oldu? Ne dünyası ne güneşi?
Bizde mi bir tuhaflık var acaba?
Nedir bu telaş?
Dünya güneşin etrafında dönerken yine bir sene süre geçti ve geçen sene olduğu aynı konuma geldi. Hepsi bu!
Ne oldu, ne oldu? Ne dünyası ne güneşi?
Evet, yalan konuşmuyorum kimileri gibi, dünya güneşin etrafındaki aynı konumuna yine geldi işte. Olan epi topu bu kadar.
Eee, ne var bunda? Bugün burada olur, yarın biraz ötede. Dün de biraz gerideydi zaten. Dönüp duruyor işte dünya güneşin etrafında. Bunda şaşılacak bir şey yok ki?
Hatta ay da dünyanın etrafında dönüp duruyor. O da kendince bir yol tutturmuş, dönüp duruyor işte.
Bu durum yüzyıllardır böyle.
Ben de onu diyorum ya, bir şey yok ki bunda. Dönüşünü durduran bir şey yok ki dünyanın, ya da ayın. Devran dönüyor, tüm evren bir dönüm içinde.
Nedir bu heyecan millette anlaşılır gibi değil.
Yeni bir yıla başlıyoruz ama!
2023, yeni bir yıl!
Gelsin hediyeler, kurulsun sofralar. Kimisi için büyük sevinç, evin bir köşesine çam ağacı dikilsin mesela, ağaç çeşitli süslerle süslensin. Şıkır şıkır bir yılbaşı ağacı olsun, üzerinde bir sürü süslemeler asılsın.
Hediyeleri de getirin, ağacın altına dizelim şöyle. Oh ne güzel oldu. Gece saat 12:00 olmadan dokunmak yok ama!
O kutuların içine hediyeleri Noel Baba gece koyacak. Özellikle çocuklar, siz önceden kutuları açarsanız hediyesiz kalırsınız bak! O yüzden zamanından önce dokunmayın!
Televizyonda her yılki temsil başlıyor yine, her zaman olduğu gibi eskiyen 2022 yılını temsilen bir yaşlı insan, yorgun argın, artık gidiyor tarih sahnesinden. Sahnenin bir ucundan da küçük dostumuz, bir çocuk beliriyor bu arada. Üzerinde de 2023 yazan bir pelerini var.
Ne güzel benzetme oluyor bu klasik sahne, eski yılı temsilen bir yaşlı insan uzaklaşırken, yeni yıl ise henüz küçük yaşta olan bir çocuk!
Artık hepimiz yılbaşı modundayız. Masa başında yine saatin gece yarısı olmasını bekleyeceğiz bugün.
Hafiften tabağımıza bir şey koyup atıştırmak istesek, hayır olmaz diyecek evin sultanı, ben bunca hazırlığı boşuna mı yaptım diyecek, bekleyin bir beş dakika daha diye yine kızacak!
Bu arada televizyonda özel yılbaşı programı var yine.
Her kanalda bir başka özel program. Şarkılar, türküler. Bütün ünlü sanatçılar döktürüyor şarkıları.
Eskiden ne güzeldi, bir de dansöz çıkardı her yılbaşı.
Artık pek çıkmıyor galiba.
Ama yılbaşı eğlenceleri güzeldi eskiden de. Şimdi de fena olmuyor. Rusya'da da benzer durum geçerli, burada da her yılbaşında özel program olur.
Evet, aslında dünya güneş etrafında bir önceki yıl neredeyse o konuma geldi ucu bucağı. Ama yılbaşında bu gerçeği düşünen mi var? Vur patlasın, çal oynasın, maksat eğlence olsun.
Moskova'da gençken bir seferinde bir barda girmiştim yeni yıla. Sabaha kadar tüm bardakilerle eğlenmiştik.
Şehir merkezinde küçük şirin bir bardı. En son birkaç sene önce kapattıklarını görmüştüm geçerken yakınlarından. Belki yerine yine bir şey açmışlardır sonra, bilmiyorum.
Birlikte geldiğimiz arkadaşlarım dağılmıştı sağa sola, ben de bardaki yeni birileri ile tanışmıştım, umursamamıştım doğrusu kim nereye kayboldu diye. Gençlik günleri işte.
Zaman da öyle çabucak geçmişti ki, sabaha karşı birileri haydi, artık metro açıldı deyince yavaştan bar boşalmaya başlamıştı da, oradan anlamıştım artık gitme zamanı geldi diye.
Yeni tanıştıklarımla yeni bir yıldaydık artık, eskileri ve eski yılın dertlerini geride bırakmıştım bir anlamda. Eğlenceye başka bir şekilde devam etmek üzere yeni arkadaşlarla birlikte sabaha karşı çıkmıştık o küçük mekândan.
Bugün artık aynı heyecanı yakalamak kolay değil. Normal bir gün gibi geçiyor yılbaşları çoğunlukla. Zaten normal bir günden de pek farkı yok aslında.
Bir tek, vakit bulur da kendi başına kalırsan bir süreliğine, belki biraz, geçmiş yılın muhakemesini yapıyorsun kendince. Yeni bir yıl, yeni umutlar. Geçen yıl yapamadım, bu yıl şöyle yapayım en iyisi diyorsun belki.
Bir de yoğun çalışma temposunda belki biraz dinlenme fırsatı oluyor kimileri için yılın ilk günleri. Benim için olurdu.
Çünkü Rusya'da mesela yılbaşından itibaren neredeyse bir on gün tatil oluyor, arada İsa'nın doğuşu, o özel gün, bu özel gün diye sürekli kutlama olur. Eski yeni yıl ve benzeri birkaç tane daha kutlanacak günleri oluyor Rusların yılbaşı tatillerinde.
Bu arada eski yeni yıl derken, bir zamanlar takvimde yapılan düzeltme sebebiyle modern takvimde yılbaşları iki hafta geriye kaydığı için Ruslar gün kayması yapılmadan önceki yılbaşına rastlayan günü de halen daha kutluyorlar, ona da eski yeni yıl diyorlar. Rusçası da çok komik geliyor kulağa.
İsa'nın doğumunu da Katoliklerden farklı bir günde kutluyorlar. Sanırım ocağın 7'sinde. Katolikler ve Protestanlar ise bildiğim kadarıyla eski yılda, yani aralığın 25'inde kutluyorlar.
Yani Hristiyanlar arasında bile bazı konularda temel inanış farkları var. Ortodokslar farklı inanıştalar, diğerleri farklı.
Bizde tam olarak İsa'nın doğuşu ne güne düşüyor bilmiyorum, belki yine hicri takvime göre bir gün belirlenmişse, bayramlar ve kandiller gibi o gün de her sene değişiyordur. İnanın bizdeki uygulamasını bilmiyorum, kutluyor muyuz onu da bilmiyorum. Şu anda oturup araştırasım da hiç yok.
Son bir anımla bitireyim isterseniz.
Yine hangi yıldı hatırlamıyorum.
Daha önce de yazmıştım, biz genellikle burada inşaat işlerinin kendi yoğun temposu yüzünden hiçbir bayramı doğru dürüst kutlamayız. Ramazan ve Kurban bayramlarında bile şantiye sadece bir gün tatil yapar. Bir de yılbaşının ertesi günü, yani ocağın birinde tatil olur.
O yüzden de Rus tatillerinde biz Türk'üz diye, Türk bayramlarında da biz Rusya'dayız diye doğru dürüst dinlenme şansımız olmaz.
Tabii çoğumuzun ailesi burada olduğu için özellikle yılbaşı, biraz da çocuklar için mümkün olduğunca aile ile birlikte geçirilir. Mecburen hediye falan da alınır ki, çocuklar sevinsin.
İşte yine böyle bir yılbaşı öncesi, 31 Aralık günü yoğun çalışma temposunun da etkisiyle ancak akşam üstü ben hediye almak için şehir merkezine arabayla inebildiğimde trafik öyle sıkışmıştı ki, saatlerce arabanın içinde kaldığım halde on on beş dakikalık yol bir türlü bitmiyordu. Yılın son günü, artık neredeyse gece yarısına yaklaşmışız ve ben zar zor bir şeyler bulmuşum açık bulabildiğim bir iki mağazadan çocuklara hediye olarak, ama eve bir türlü ulaşamıyorum. Trafik kilit olmuş resmen, bir gıdım bile ilerlemiyor.
Moskova'da o yıl kar da çok yağmıştı, trafik biraz da bu yoğun kar yağışından dolayı tıkanmıştı sanırım.
Trafiğin ilerlememesine yeterince canım sıkılmışken, hanım da sürekli telefonda, eve de iki metro istasyonu mesafede bir yerlerde yol kenarında bir park yeri gözüme ilişince, nasıl sevinmiştim anlatamam. Arabayı o bilmediğim yerde park ederek, zar zor kan ter içinde eve yetişmek için kendimi metroya zor atmıştım ve ancak öyle, neredeyse gece yarısında eve ulaşabilmiştim.
Merkez o kadar sıkışıktı ki, sanırım oradaki herkes yeni yıla araçları içinde girmek zorunda kalmışlardı.
Bir daha hiçbir zaman 31 aralık günü akşam üzeri şehir merkezine arabayla inmedim, kulağıma küpe oldu o gün. Tabii hediyeleri de çok daha önceden ayarlayıp evde bir yerlere saklamayı tercih ettim sonrasında.
Evet, yazının sonunu bu anımın sizlere de bir faydası olması düşüncesiyle iyi dileklerimle bitireyim. Siz siz olun, yılın son günü akşam üzeri şehir merkezlerine inmeyin bence.
Herkese cumhuriyetimizin 100'üncü yılı olan 2023 yılının mutluluk ve sağlık getirmesi dileklerimle. Atatürk'le kalın, yanılmazsınız!
Her zaman olduğu gibi Moskova'dan sevgi ve saygılarımla