Aşık Veysel, Cem Karaca, Barış Manço…. Son Dönem Kimliğimizin, Kültürümüzün Kökenleri
Aşık Veysel ne der bu hayat için? İki kapılı bir han der bu hayata. Birinden girersin, diğerinden çıkarsın. İşte onun yüce gönlü birleştirmişti iki dev sanatçıyı o gece. Aşık Veysel’in “Uzun ince bir yoldayım” türküsünü birlikte söylemişlerdi.
Bir Aşık Veysel geçti bu dünyadan.
Bir gün Cem Karaca ve Barış Manço ekranda yarı tartışma görüntüsü halinde birbirlerinin parçalarını överler.
Evet, bir de Cem Karaca ve Barış Manço geçti bu dünyadan.
Bu küçük övgü soslu Hacivat Karagöz sahnesi Cem Karaca’nın senin “Dağlar Dağlar” şarkın gibi şarkı yapılmadı bugüne kadar diye başlar, cevaben Barış Manço’dan yok yok, senin de “Resimdeki Gözyaşları”n var, yok senin de “Namus Belasına Gardaş”ın var, derken küçük bir Hacivat Karagöz taklidi sonrasında her ikisinin de bir zamanlar birlikte çalıştığı meşhur Moğolların temsilcisi sevgili Cahit Berkay’ın da dahliyle Kurtalan Ekspres’in çalmaya başladığı Aşık Veysel’den “Uzun İnce Bir Yoldayım” türküsünü düet olarak seslendirmeleri ile devam eder gece.
Ne güzeldir o sahne. Her ikisi birlikte Aşık Veysel’i yad etmişler.
Yıllar sonraki iki eski dostun buluşmasıdır aslında o sahne.
Birlikte başka yerlerde daha önce şarkı söylemiş olsalar da, TRT’de (müzik kanalında sanırım), Barış Manço’nun sunuculuğunu yaptığı 4x21 Doludizgin programı bu iki dev adamın ekranlar önünde milyonların hafızasına bir kere daha kazındığı bir program olmuştu.
Cem Karaca o günlere kadar yaptığı müziklerle solun sembol şarkıcısıdır, hatta “1 Mayıs” şarkısı yüzünden zamanında Türk vatandaşlığından bile atılmıştır.
Bu yüzden uzun yıllar yurtdışında sürgün hayatı yaşamak zorunda kalmıştır.
Turgut Özal sayesinde tekrar vatandaşlık elde edince ise, belki yılların yurtdışı hayatının da vermiş olduğu yorgunlukla olmalı, artık eskisi gibi olmadığı ve sağ siyasete yanaştığı suçlamasıyla özellikle aşırı solcular tarağından “dönek” olarak nitelendirilmiş.
Ama yaptıklarını bilenler için yine gönüllerin sanatçısı olarak müzik hayatına devam ettiği yıllar bu programa çıktığı yıllar.
Zaten yeni albümlerinde ortaya koyduğu “çok yorgunum” şarkısı ile yaşadıklarını açıkça söylemiş.
Gerçekten yorgun.
Ama Cem Karaca bu, ardından “Ben bir ceviz ağacıyım” ile yine o eski kendi çizgisine devam ettiğini de göstermiş.
Peki ya Barış Manço?
O ise çizgisini hiçbir zaman değiştirmeden, ama Cem Karaca gibi siyasal müzik de yapmadan, Eşek’tir, Deve’dir, Ayı’dır, arada hayvanlarla haşir neşir şarkıları da olan, ama ömrü boyunca siyasal konulardan uzak durarak yaptığı şarkılarla gönüllerin sanatçısı, yine müzik dünyamızın bir başka devi.
Evet, hayatının son hamlesi biraz üzmüştü bizleri doğrusu. Birazcık hayal kırıklığı yaşatmıştı.
Bu kadar göz önünde olunca herkes yaptıkları hatalarla kalıyor işte anılarda.
Her ikisi de bugün bizleri bıraktılar ve günahlarıyla, sevaplarıyla ebedi huzura kavuştular.
Ama yaptıkları müzikler halen daha dillerde, halen daha kulaklarda. Birçok şarkıları yeni grupların yeni yorumlarında.
Her ikisi de Türkiye’nin Türkiye olmasına büyük katkı yapmış, bir devrin dev sanatçıları olarak hatıralarımızdaki yerlerini almış durumdalar.
(Bugünlerin onların çizgisinde temsilcilerinden biri olarak Altın Gün en sevdiğim gruplardandır mesela!)
***
Aşık Veysel ne der bu hayat için?
İki kapılı bir han der bu hayata. Birinden girersin, diğerinden çıkarsın.
İşte onun yüce gönlü birleştirmişti iki dev sanatçıyı o gece. Aşık Veysel’in “Uzun ince bir yoldayım” türküsünü birlikte söylemişlerdi.
***
Bugün müzik dünyasında çok farklı akımlar var.
Ama bugünün müzik dünyası biraz da o günlerde döşenmiş yol taşlarıyla bugüne geldi diyebiliriz.
Tabii doğal olarak dünya müzik akımlarından da çok etkilendi Türkiye.
Türk sanat müziği ve türkülerimiz derken, pop müziği günümüzün en beğenilen müzik tarzı oldu.
Ben halen daha oldukça sık sanat müziği ve hatta arada türkü de dinlerim. Ama özellikle gençler artık bir tek pop dinliyorlar sanırım.
Neydi o şarkısı bir başka dev sanatçının?
Kimler geldi, kimler geçti…
Evet, Ajda Pekkan da bu yazıda yer almalıydı bir şekilde.
***
Mesela bir Sezen Aksu çıkmıştı sahneye bir zamanlar.
Ben hayatımda bir kez gördüm kendisini kendi gözlerimle.
Lütfi Kırdar’da, aşağıdaki ek salonu yapıyorduk, Rumeli salonu. Konser verecekti Sezen Aksu ana salonda.
Provaları izlemiştim salonun arkalarından.
İnşaat ofisimiz ana bina içindeydi, hemen salonun arka çıkışında. Yukarıdan aşağıdaki inşaat alanı güzel takip ediliyordu. Kartal yuvası diyorduk ofise.
İşte ilk kez o zaman biraz uzaktan da olsa görmüştüm kendisini.
***
Bugün artık o minik serçe de müzik tarihinin yapı taşlarından biri olarak yerini almış durumda.
Zamanında eleştireni çok oldu. Ben bile bir aralar onun şarkılarını dinlemekten vaz geçmiştim.
Halen daha o ilk albüm çıkardığı yıllar gibi değil bakış açım minik serçeye. Kırgınlığım halen daha geçmiş değil yani.
Yine de bu ülke için, müzik dünyası için yaptıklarını azımsayamayız.
Minik serçe diyoruz, ama o da devlerden biri aslında.
Hataları ile, sevapları ile kendi başına yaşamak zorunda.
Biz eski dinleyicileri için ise eski şarkılarını zevkle dinlemekten başka yapacak bir şey yok.
Kendisini affetmesem de halen daha şarkılarını seviyorum.
***
Evet, sanatçılar bu ülkeyi dönüştüren, ülkeye kimlik kazandıran insanlardır.
İşte Barış Manço’nun Cem Karaca’yı konuk aldığı o Doludizgin programında, (sanırım programın yayınlandığı tarih 1993 yılıydı) o gün seyirciler arasından biri ülkenin kimlik arayışı içinde olduğunu söylemişti. Bu konuda her ikisinin de görüşlerini sormuştu.
Barış Manço da güzel soru diye takdir etmişti seyirciyi.
***
Üzerinden bunca zaman geçti, sizce Türkiye aradığı kimliğini bulabildi mi dersiniz?
Bence halen daha sancılar devam ediyor. Bulabildiğini düşünmüyorum.
Bugün artık o günlerdeki gibi, hatta daha da öncesinde, 80 öncesindeki gibi elde silahlar, kahvehane basanlar yok tabii ki sağ sol kavgası diye. Kimliğini arıyor derken biraz da o günlere gönderme yapmıştı o seyirci diye hatırlıyorum.
Ancak bugün de kutuplaşma had safhaya varmış durumda diyebiliriz.
Hatta belki de durum bugün o günlerden bile vahim halde bence.
O günlerde insanlar az da olsa kendi kararlarını kendileri verebiliyorlardı.
Bir de toplumdaki yozlaşma bugünkü kadar değildi.
Evet, siyasi olarak bir bölünmüşlük o günlerde de vardı. Yolsuzluk davaları, devlet kadrolarında kendi yandaşlarını kayırma o zamanlarda da vardı.
Hatta yargı da bugünkü kadar olmasa da iktidarın yargısıydı.
Ama bugün bence gerçekten felaket duruma gelmiş durumdayız.
Artık gemisini yürüten kaptan, iktidara yanaşmışsan hiçbir şeyden korkmana gerek yok, karşı duranların ise canları cehenneme.
Günlük haberleri biraz izleyin, dediğimde haklı olduğumu göreceksiniz.
Ahlaksızlık almış yürümüş, dolandırıcılık had safhada, hiç kimseye güvenmiyorsun…
Evet, bunca yılda aranıp da bulunan kimlik bu idiyse, bence yanlış kimlik peşinde koşmuş toplum bunca yıldır.
Gelinen nokta bu olacaktıysa, boşa vakit harcanmış.
***
Sanatçılar diyordum, Aşık Veysel diyordum.
Daha nicelerini sayabiliriz.
Sanatçıların toplumu dönüştürmek gibi bir vazifeleri vardır.
Cem Karaca ben neysem oyum demişti.
Doğrudur, sanatçılar bu görevlerini bilinçli olarak yapmazlar. Ama toplumun aynasıdır sanatçılar.
Toplum sanatçıları takip eder, müziklerindeki sözlerden etkilenir, şiirlerdeki tarif edilen dünya toplumun da dünyası olur, romanlardaki karakterlerle özleşir birçokları.
Sanatçılardan da toplum kimi beğeniyorsa o öne çıkar.
O yüzden sanatçıların aslında omuzlarında büyük yük vardır.
Bugünkü anlamsız toplum yapımızdan kurtulmak istiyorsak, kimlik arayışımıza devam etmeliyiz bence.
Bunun için de sanatçılarımızın bu bilinçle sanatlarını icra etmeleri gerekli.
Maalesef bu böyle. Kaçamazsın görevden.
***
Evet, bir Aşık Veysel geçti bu hayattan, gözleri görmüyordu, ama gönül gözü hepimizden daha iyi görüyordu geleceği.
Dost dost diye nicesine sarıldım
Benim sâdık yârim kara topraktır
Beyhude dolandım boşa yoruldum
Benim sâdık yârim kara topraktır
Nice güzellere bağlandım kaldım
Ne bir vefa gördüm ne fayda buldum
Her türlü isteğim topraktan aldım
Benim sâdık yârim kara topraktır
Koyun verdi kuzu verdi süt verdi
Yemek verdi ekmek verdi et verdi
Kazma ile döğmeyince kıt verdi
Benim sâdık yârim kara topraktır
Benim sâdık yârim… kara topraktır.
Umarım aradığımız kimliği bir gün buluruz.
Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla.