Baran Korkmaz: Bu Sefil Kişiyi Kim Seçkin Yaptı?
Baran Korkmaz devam etti konuşmaya: “Birazdan sizlere birer boş kese dağıtılacak. İçlerine hediyenizle birlikte lütfen adınızı ve adreslerinizi de yazın.” Bu sözler aralarında valiler, milletvekilleri, iş adamları, sanatçıların da bulunduğu davetlileri adeta şoke etti.
Bir Düğün ve düşündürdükleri:
Aşağıda paylaşacağım yazı, o günün Türkiye’sinin basınında ve görsel medyasında yazılıp çiziliyor ve paylaşılıyordu. Bizler de bu yazılanları takip ediyorduk.
Bura da anlatacağım konuya özne olan karakter daha sonradan yurt dışına kaçan/kaçırılan Sezgin Baran Korkmaz’dan başkası değildi. Evet o zamanın şirin çocuğu hatırı sayılı iş adamı bakın şanlı basın ve medyamız tarafından bizlere nasıl anlatılıyor, bu ayıp onlara yeter.
01 Haziran 2016, Çarşamba 16:00
Geçtiğimiz pazar İstanbul'un en lüks otellerinden Shangri La’da bir sünnet düğünü vardı. Düğün sahibi Baran Korkmaz, Karslı genç bir iş adamıydı. Korkmaz, düğünün başlamasıyla birlikte eline mikrofonu alıp sahneye çıktı:
“Hepiniz hoş geldiniz. Bu düğünü bugüne kadar en az 5 kez eşimle ‘Böyle bir dönemde düğün olmaz’ diyerek erteledik. Sonra baktık ki bizim ülkemize barış gelene kadar bizim oğlan askerlik çağına gelecek. Düğünü yapmaya karar verdik.”
Bu dokunaklı sözler misafirlerin yüzünde buruk bir tebessüm yarattı. Baran Korkmaz devam etti konuşmaya: “Birazdan sizlere birer boş kese dağıtılacak. İçlerine hediyenizle birlikte lütfen adınızı ve adreslerinizi de yazın.”
Bu sözler aralarında valiler, milletvekilleri, iş adamları, sanatçıların da bulunduğu davetlileri adeta şoke etti. Salonda buz gibi bir hava esti. Bu nasıl bir görgüsüzlük, nasıl bir saygısızlıktı? Adam utanmadan kimin ne takacağını sorguluyor, bu da yetmiyor “Mutlaka adresinizi de yazın” diyordu. Korkmaz’ın bu sözleri üzerine salonda homurdanmalar başladı. Davetliler arasında orta yaşlı bir adam eşine dönüp “Kalk gidiyoruz burada 5 dakika daha durmam” diyordu. Sahnede elinde mikrofonla salondan gelen tepkileri seyreden Baran Korkmaz konuşmasını bitirmek için yeniden hamle yaptı:
“Şimdi hepiniz merak ediyorsunuz tabii, kardeşim takıyı anladık da adresimizi niye yazıyoruz? Anlatayım. Ben Karslı bir ailenin okuyamamış çocuğuyum. İstanbul’a geldiğim yıllarda yoksulluğun dibini gördüm. Banklarda yattım. Yıllar sonra iş hayatında başarılı oldum. Banklarda yattığım o günlerden bugünlere taşıdığım tek bir hayalim vardı: Bu ülkenin doğusu ve batısı arasındaki mesafeyi kapatmak. Şu an bu salonda Kars valimiz de var. Düğünden önce Vali Bey’le konuşurken öğrendim ki memleketimde kız öğrenciler için acil bir yurda ihtiyaç varmış. Eşimle karar verdik, bugün sizlerin oğlumuza hediye edeceğiniz takıları o yurdun yapımı için Kars valiliğine bağışlayacağız. O yurtta kalacak kızlarımıza okula başladıkları ilk gün sizlerin isimlerinizi ve adreslerinizi vereceğiz. Her biri size kendi cümleleriyle teşekkürlerini ifade eden bir mektup yazacak.”
Baran Korkmaz konuşmasını bitirdiğinde tüm davetliler ayakta alkışlıyordu. İstanbul’un en lüks otellerinden birinin balo salonu az sonra tarihinin en anlamlı anlarına sahne oluyordu. Davetliler bir yandan gözyaşlarını silerken diğer taraftan sünnet düğünü için getirdikleri takılara ne ekleyebileceklerini düşünüyorlardı. İstanbullu bir turizmci elindeki keseye Baran Korkmaz’ın oğluna takmayı planladığı tam altınla birlikte kolundaki lüks saati sokmaya çalışıyordu. Anadolu’dan gelen bir tekstilci hanımefendi üzerindeki bütün mücevherleri almadığı için yeni bir kese daha rica ediyordu. İstanbul'daki o sünnet düğününde toplanan 1 milyon 870 bin lira birkaç gün sonra Kars Valiliği’ne bağışlandı. Kars’ın Digor ilçesinden çıkan bir gencin hayali binlerce Karslı genç kızın hayalinin gerçekleşmesine vesile oldu.
Sonuç:
O döneme ait bu haber selinin bize anlattığı çok şey var. Geçmişte sistematik bir şekilde medya yoluyla Türk toplumunun maruz kaldığı, uğradığı algı operasyonuna, içinden geçtiğimiz travmanın büyüklüğüne bakar mısınız?
Bizim şüphesiz işini layıkıyla yapan insanlara söylenecek lafımız olamaz. Fakat işini gazetecilik ilke ve kurallarının dışına çıkarak yapanlara söylenecek çok söz olduğunu düşünüyorum. Halkı kandırarak, bu tip kişilerin bir senaryo içinde yüceltilmesi, doğru bir davranış biçimi midir?
İtibar hiç kimseye hak edilmeden verilmez, verilmemelidir. Bahse konu olan kişi/kişilere hak etmediği güzellemeler yaparak toplumu daha da çürütmektedir. Burada konu Sezgin korkmazdan çok medya ve basınımızın suça alet olması, bu tür kirli şahsiyetleri ‘temizleme’ rolünü üstlenmesi ve neticede halkın kandırılmasına neden olmasıdır.
Gazetecilik onuruna yaraşır bir tutum, tarafsız bir yayın ilkesi, günümüz Türkiye’sinin en çok ihtiyaç duyduğu şeyler arasında, belki de en başta gelmektedir. Bu nedenle, başkalarına alet olmayan, doğru haberlerle halkı buluşturan bir basın etiği, Türk siyasi hayatı dahil tüm alanlarda olası düzelmeler biraz da basının duruşuna bağlıdır.
İlkesiz basın toplumsal barışı yok eder, ilkeli basın toplumsal değerlerimizi korur.