Site İçi Arama

kultur-sanat

Gözler Kalbin Aynasıdır

İnsanın niyeti gözlerinden okunur, kılıcına bakmayacaksın, gözlerine bakacaksın!

İnsanın niyeti gözlerinden okunur, kılıcına bakmayacaksın, gözlerine bakacaksın!

Böyle diyordu bir filmde eskrim hocası öğrencisine.

Gözler kalbin aynasıdır da deriz!

Bu da romantik bir bakış açısıdır gözlerimiz üzerine.

Evrimsel açıdan gözlerimizin gelişimi üzerine ilginç teoriler var. Ancak bu konulara bu yazıda girmeyeceğim.

Bilimsel yazıları da seviyorum, ancak bugün beni daha çok gözlerimizin hayatımızdaki önemi ilgilendiriyor.

Lise ve üniversite yıllarında oldukça sağlıklı gözlerim olsa da, ortaokul yıllarında masa tenisi oynarken gözüme gelen bir darbe ile irisimde küçük bir çizik olduğunu söylemeliyim.

Yok, öyle büyük bir sorun olmadı tabii bu kaza, sadece bu çiziğin varlığını bazen bir yere bakarken gözümün hareketi ile yer değiştiren o izden bilirim. Zaten çoğunlukla da farkında olmam. Basit bir iz işte, farkına vardığımda hep o günleri hatırlarım.

O zamanlardan bir öğretmenimi yıllar sonra gördüğümde, gözlerime bakıp bu Deniz’in gözleri demişti bana, beni gözlerimden tanımıştı.

Tabii çocukluk hali ile biraz büyüyünce insanın hali, dış görünüşü değişiyor.

Hangimiz çocukluğumuzdan kalmış anılarla yolda bir tanıdığımızı yıllar sonra görsek tanıyabiliriz ki?

Evet, zaman geçtikçe vücudumuzda çok şey değişiyor, ama sanırım gözlerimiz, belki o çocukluktaki bakışımız değişmiyor.

İşte kimileri de gözlerimizden tanıyorlar bizi, uzun yıllar geçmiş olsa da o bakışları unutmuyorlar demek ki.

***

Aslında çok eskilerde gözlerden bir ışın saldığımız zannedilirmiş, ve o ışının geri yansımasıyla etrafımızı gördüğümüz düşünülürmüş.

İşte o günlerden kalma bir düşünce ile bugün nazar diye bir şeyin etkisine halen daha inanılıyor.

Nazar diye bir şey var mıdır gerçekten?

Bilmem, belki de vardır.

Bu arada ben de nazar etkisine az çok inanırım, ama benim inandığım şey öyle gözlerden çıkan ışınların karşıdakini kötü etkileyeceği tarzda falan bir inanç değildir, ben daha çok bakışların karma gibi bir etkisinden çekinirim.

Sakınılan göze çöp batarmış ya, onun gibi bir korku benimkisi.

Neyse, bunlar biraz da batıl inançlar. Hepimizin içine işlemiş inançlar ve korkular oluyor.

***

Aslında çok ilginç, aralarında çok az bir mesafe olmasına rağmen üç boyutlu olarak görebilmemizin sebebi iki gözümüz yerinin birbirinden biraz mesafeli olması.

İnternette iki pupilla arasındaki mesafe 48 mm ile 73 mm arasında değişmektedir deniyor.

Pupil gözün yapısında bulunan irisin ortasında düzgün yuvarlak açıklığa verilen admış.

Göz bebeği de diyebiliriz.

Tıbbi terimler bir yana, gerçekten göz bebeklerimiz arasında 5-6 santimetre gibi bir mesafe var ve bu mesafe sayesinde beynimiz her iki gözümüzden gelen görüntüleri, yani bu daracık açı mesafesi ile oluşan görüntü farkını dikkate alarak kendince analiz edip aklımızda üç boyutlu bir görüntü oluşturmayı becerebiliyor.

Beyin ilginç bir organımız. Bunca teknoloji gelişmiş olsa da henüz sırlarını tam olarak çözemedik.

***

Belki de biz sadece bir beyinden ibaretiz.

Diğer tüm organlar, hatta fiziki olarak beynimizin kendisi bile tamamen benliğimizin kullandığı araçlardır bile diyebiliriz.

Belki bir gün gerçekten benliğimizin bir başka yapıya bir şekilde aktarımı gerçekleşebilecek ve işte o zaman insanlık ne aşamaya gelecek bilmiyorum.

Bugünden bunları bilebilmek mümkün değil sanırım.

Benliğin bir başka şey üzerine aktarılabilmesi mümkün olabilir mi gerçekten?

Aslında bunu beynimiz her an yapıyor. Sabah uyandığımızda biz yine kendimizi kendimiz olarak hissediyoruz, ancak gece boyunca kim bilir beynimizin içinde neler neler oluyor.

Kim bilir ne kadar beyin hücremiz ölmüş oluyor ve ne kadar yeni hücre oluşturuluyor.

Ancak fiziki değişimler olsa da, hatta hafızamızda kimi bilgiler ayıklanarak tamamen silinmiş olsa da, sabah uyandığımızda biz yine biz olarak uyanıyoruz.

Benlik ile fiziki beyin alt yapımız tamamen farklı şeyler aslında.

Gerçekten bir gün benliğin bir başka düzeneğe aktarımı gerçekleşebilir.

İşte o zaman neyin gerçek, neyin yalan olduğu da tamamen birbirine girecek muhtemelen.

Ancak belki de bu dediğim hiç bir zaman olamayacak.

Bu konular felsefenin inceleme alanına giriyor, o yüzden bugün bu konulara da daha fazla girmek istemiyorum.

***

Bu metafizik düşüncelerin ötesinde, daha gerçeğe uygun konulardan bahsedecek olursak, beynimizin ne kadar ilginç bir yapısı olduğunu ileride daha iyi anlayabileceğiz sanırım.

Bir zamanlar bir deney yapılmış.

Bir grup insana özel bir gözlük takılmış ve bu gözlük sayesinde her şeyi başaşağı görmeye başlamışlar.

Evet, polarize gözlükler ile bunu yapabilmek mümkün.

İlginç olan şey ise bir süre sonra bu polarize gözlükleri takan insanların her şeyi olduğu gibi düzgün görmeye başlaması olmuş.

Beyin bir şekilde gözlerden gelen ters sinyalleri kendince düzenleyerek gözlerden gelen bu ters görüntünün düzgün algılanmasını sağlayabilmiş.

Deneyin devamında ise gözlükleri çıkaran insanlar bu sefer de çıplak gözleriyle her şeyi ters görmeye başlamışlar.

Ne kadar ilginç değil mi? Düne kadar düzgün gören gözler, her şeyi size ters göstermeye başlıyorlar.

Tabii keramet gözlerde değil, her şey algı meselesi. Her şey beyinde bitiyor.

Doğal olarak bu durum da bir süre sonra düzelmiş. Yani beyin yine her şeyi kendince düzene sokmuş.

Dediğim gibi aslında her şey beynin içinde bitiyor.

Muhteşem bir organ beynimiz.

***

Gözlerime inanamıyorum!

Doğru, gerçekten insanın bazen kendi gözlerine inanası gelmiyor.

Baksanıza deneyini bile yapmışlar.

Gözler her şeyi tersten göstermeye başlamışlar.

Yani bazen kendi gözlerimizle gördüklerimiz bile yalan olabiliyor.

***

Göz yanılması diyoruz buna.

Böyle bir söz olduğuna göre gözlerimizin bizi bazen yanılttığını zaten biliyoruz demektir.

Aslında serap derler ya, bazen gerçekte olmayan bir şeyleri görüyormuşuz gibi olur. Çölde falan ileride su birikintisi varmış gibi görürüz hani.

Hayal görüyorsun sen de deriz bazen.

Evet, bazen de gerçekten hayal görürüz. Gündüz gözüyle bazı şeyler gerçekmiş gibi gelir insana, ama gördüklerimiz hayal mahsulüdür.

Ama göz yanılması çok daha farklı bir şeydir aslında, ve aslında gözlerimizin değil, beynimizin bize oynadığı bir oyundur bu yanılsama.

İnternette göz yanılması ile ilgili bir sürü resim denk geliyor önüme.

Düz olan çizgiler bir şekilde eğrilermiş gibi görünüyor insana mesela.

Bir takım noktaların hareket ettiğini falan sanıyorsunuz, ama gerçekte o noktalar oldukları yerde duruyorlar. Sadece odaklandığınız yere bağlı olarak hareket ediyorlarmış gibi geliyorlar size.

Tüm bunlar göz yanılmasıdır diyebiliriz.

Bir de geçenlerde abimin de bana yolladığı dönen balerin videosu var.

Ekranda üç balerin dönüyor, sağdaki balerine bakıp ortadakine odaklandığınızda ortadaki balerin bir yöne dönüyor gibi görünüyor, soldaki balerine bakıp ortadakine tekrar odaklandığınızda da ortadaki balerin diğer yöne doğru dönüyormuş gibi görünüyor.

Tamamen algı farkı.

Aslında beynimizin bize gösterilen karelerin arasını kendince doldurmasından kaynaklanan bir durum.

Dediğim gibi her şey beyinde ve algıda bitiyor.

***

Duy da inanma!

Evet, bu sözün yeni hali bence gör de inanma olmalı.

Algı her şey demek.

Hangisi doğru bilemediğinizde gördüğünüz şeyin algıladığınız hali neyse ona inanmak durumunda oluyorsunuz.

Kendi gözlerimle gördüm hakime hanım, balerin sağa doğru dönüyordu!

Dediğim gibi, doğru hangisidir bilmiyorum.

Hatta bazen doğru diye bir şey de olmayabiliyor.

Sadece bakış açımıza göre algıladığımız şeyi doğru kabul ediyoruz, ancak başka biri için farklı bir bakış açısıyla doğru da bizim gördüğümüzden farklı olabiliyor.

İki doğru olmayacağına göre doğru diye bir şey de yoktur belki.

***

Gözler diyorduk, gözlerimizin hayatımızdaki önemi diyorduk.

Evet, fiziki olarak gözlerimiz çok önemli organlarımız. Belki de bizler için en önemli organlarımız.

Bazen güzellikleri karşısında eridiğimiz, bazen de bizi bizden alan bakışlar ile kendimizden geçtiğimiz o güzel gözler, aynı zamanda bizi yanıltmaya da en yakın duyu organlarımız.

Kleopatra’ydı sanırım, hayatı boyunca göz rengi yüzünden kahrolmuş zavallı, ama bugün artık renkli lensler ile göz rengini değiştirmek de mümkün.

Bırakın renkli lensleri, sanırım operasyon ile tümden göz rengini değiştirmek de artık mümkün hale gelmiş durumda bildiğim kadarıyla.

Riskli bir operasyon deniyor, ancak günümüzde tıbbın geldiği aşamada bunu yapabilmek bile mümkün hale geldi artık.

Yani yakın gelecekte bu operasyonu daha az riskli ve daha ucuza yapacak olurlarsa, belki de artık ne kadar güzel gözlerin var diyeceğimiz birinin gözleri gerçek bile olmayacak.

Yaşam tamamen yalan olacak!

***

Günümüze gerçekten algıların gerçek gibi olduğu bir dünyada yaşıyoruz!

Algı her şeyin önüne geçmiş durumda.

Ancak gözlerimiz bizleri belki de baktığımız şeyi görürken bile yanıltsalar da, bence gözlerimizin içi halen daha doğruyu söylüyorlar.

Gözlerine bak, kılıca bakma!

Gözler kalbin aynasıdır!

Karşındakinin gerçek niyetini ancak gözlerinden anlarsın.

Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla

Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Tüm Makaleler

  • 15.07.2024
  • Süre : 4 dk
  • 319 kez okundu

Google Ads