Güvenilirlik
Güvenilir olmak için bir tek seçilmiş olmak yeterli olabilir mi sizce? Doktorlar mesela, doktorları seçerek o göreve getirmiyoruz. Ancak hemen hepimiz doktorlara güveniriz sanırım. Oldukça meşakkatli bir eğitim gerekiyor doktor olmak için. Sahi niye bir hasta doktorunu dinler?
Seçilmiş olmak sanırım güvenilir olmak için yeterli bir koşuldur!
Bu arada Mustafa isminin anlamı "seçilmiş olan kişi" demekmiş, bunu biliyor muydunuz? Ben yeni öğrendim.
Ancak güvenilir olmak için bir tek seçilmiş olmak yeterli olabilir mi sizce?
Doktorlar mesela, doktorları seçerek o göreve getirmiyoruz. Ancak hemen hepimiz doktorlara güveniriz sanırım.
Oldukça meşakkatli bir eğitim gerekiyor doktor olmak için.
Sahi niye bir hasta doktorunu dinler?
Çünkü o doktordur. Hastayız ya, insan hasta olduğunda iyileşebilmek için onu iyileştireceğine emin olduğu doktora güven duyar. Bir anlamda başka çaresi yoktur.
Yaşama arzusu hepimizin içinde olan, genlerinize kazınmış bir duygudur ve hasta olduğumuzda hayatta kalabilmemizin yegâne şartı o doktoru dinlemektir.
Rahmetli anacığım doktor ne derse yapardı mesela.
Aynı şeyi ben elli defa söylemiş olayım, nedense beni dinlemez, ama doktor aynı şeyi dediğinde ne desen hayır der, doktor böyle dedi diyerek doktorun dediğini harfiyen yapardı.
Ama şimdiki doktorlar eski doktorlar gibi değiller maalesef. Doktora güven kalmayınca da, hatta artık toplum doktor dövüyoruz seviyesine gelince, o doktor o hastayı iyileştirebilir mi sizce gerçekten?
Bilmiyorum, şimdiki doktorlar aslında eskiye nazaran çok daha iyi eğitim görüyorlar. Tıp konusunda da oldukça iyi gelişmeler oldu son elli, belki son yüz yıl içerisinde.
Ama yine de sanki doktorlara güven artık eskisi gibi değil artık nedense.
Birçoğu kimi ilaç markaları ile anlaşma yapıyorlar ve reçeteye o ilacı yazmak için özen gösteriyorlar. Sanki biraz menfaat ilişkisi girdi doktorluk mesleği içerisine.
Her şey bozulduğu gibi doktorlar da bozuldu galiba son yıllarda.
Sözüm meclisten dışarı tabii ki, işini iyi yapan doktorlar için hiçbir sözüm yok.
Ancak bu dediğimde de bir doğruluk payı olduğunu kabul edersiniz diye düşünüyorum.
***
Birinin sözünü dinlemeniz için sizce olmazsa olmaz koşul nedir?
Doktorlardan bahsettim, onlar hastanın iyileştirilmesi gibi bir insan için gerçekten çok önemli bir vazife yerine getirdikleri için belki de ayrı bir yere sahipler.
Ama doktorları istisna tutarsak, başka ne gibi bir koşulda bir insan diğer birinin sözünü dinler sizce?
Yetki mesela, yetki bir etmen olabilir mi?
Bizim mesleğimizde, şantiyelerde proje müdürü en yetkili kişidir. Bir anlamda askeri bir düzen vardır şantiyelerde.
Yetki de önemli bir koşul sanırım sözünüzün dinlenmesi için.
Yetki belli bir seviye oluşturuyor, en azından şantiye düzeninde bu böyle.
Şantiyelerde işçiler ile mühendisler arasında bir seviye farkı olmak zorundadır, yoksa maalesef mühendisin sözünü dinlemez o işçi.
Ya inanmaz dediğine, kendisinin daha iyi bildiğini düşünür, ya da mühendisin dediğinin doğru olduğunu bilse bile, o işi öyle yapmak işine gelmediği için mühendisin dediği gibi yapmaz o işi.
Ancak eğer başının ağrıyacağını bilirse eğer, yani o mühendisin yetkili biri olduğunu bildiğinde, mecbur kalır, o işi istendiği gibi yapar.
Dediğini yaptırmayı bileceksin şantiyede.
Ancak, dediğini yaptırman için şantiye içinde hiyerarşi düzeninin iyi kurulmuş olması gerekir.
Tabii hiyerarşi önemlidir ama mühendisin karakteri de önemlidir. Dediğini yaptırmasını bilmesi gerekir bir mühendisin.
Demek ki sadece yetki değil, sadece seviye de değil, bir de sözünü dinlettirmeyi bileceksin.
Başka bir deyişle şahsi karizman da oldukça önemli bir etmen şantiyelerde.
Düzenin böyle kurulmadığı durumda, yani aksi takdirde, işler planlandığı gibi gitmez, plana uyulmadığı zaman ise en başta da proje müdürünün başı ağrır.
İşi bileceksin eğer iş yapmak istiyorsan! Ya da iş yaptırmak istiyorsan.
***
İşte "ben sizden biriyim, bakın mutfağıma" da belki de bu yüzden işe yaramadı son seçimde.
İnanmadı o seçmen sana!
Ben sizden biriyim demek istedin, ama bizden birine ihtiyaç duymuyordu belki seçmen!
Çok yumuşak huylu geldin bu millete belki de.
Helalleşelim dedin, haklısınız dedin, biz de hata yaptık dedin! Çok alttan aldın.
İyi insanmış dediler belki senin için. İyi biri olduğuna şüphe yok zaten.
Gerçekten hem yeterince devlet tecrüben var, hem de devleti hakkaniyete yöneteceğine emindi insanlar!
Ama bir şeyler yetmedi işte insanlara.
***
Burası kurtlar sofrası, sen ise Halil İbrahim sofrası dedin.
Kim olursan ol, gel dedin!
Mevlâna gibi davrandın.
Mevlâna’nın hayata bakış açısı belki de çok öncelerde kaldı. Toplumun sosyolojisi değişti belki de.
Üstelik Atatürk'ün Partisi'nin cumhuriyetin kuruluşundan beri koruduğu kimi ilkelere karşı koyarak yaptın, kimilerine göre partiyi farklı yönlere savurarak yaptın bu yaptıklarını.
Bu ilkelere gönül vermiş olanlar eleştirdiler seni, belki aralarından bazıları küstüler ve neticede seçim kampanyasında da yeterince destek olmadılar. Tamam, hata yaptılar, ama bu da bir etmendi bence seçimlerin kaybedilmesinde.
Bu çıkan itirazları sen de duydun, ama yine de bildiğini yapmakta ısrar ettin. Bilmem, belki de kendince haklıydın.
Ama olmadı işte!
Gerçi seni eleştirenlerin birçoğu bağırlarına taş bastılar ve seni desteklediler yine de.
Ama bak olmadı! Yeterli olmadı tüm bu yapılanlar.
Kendince her şeyi doğru yaptın, ama yine de yetmedi, başarıya ulaşamadın, olmadı, olamadı!
***
Biliyorum, şimdi de önümüzde yerel seçimler var.
Parti'nin bütünlüğü, hatta belki de Millet İttifakının devamı çok önemli.
O yüzden yerel seçimlere kadar hiç olmazsa aynı birlikteliği korumak istiyorsun.
Şimdilik parti meclisinin büyük bölümünü değiştirerek yerel seçimlere öyle gidelim istiyorsun.
Sonra da belki de yeter diyeceksin ve kendi köşene çekileceksin.
Bu konuda etrafındakilere söylediklerin fısıltı gazetelerinde kulaktan kulağa geziyor zaten.
Aslında bu bakış açısı birçokları için mantıklı da görünüyor gibi.
Yine de sormadan edemeyeceğim. Peki emin misin bu yapılan kadarının yeterli olacağına?
Yerel seçimlerde bu yapılanlar bir seferliğine daha yeterli olabilecek mi sence?
Unutma, genel seçimlerde ne yapsan yeterli olmadı!
Çünkü belki de ne kadar pozitif bir kampanya yapılmış olursa olsun, bir şeyler yanlış yapılmıştı. Bir sürü hata yapılmıştı.
Aynı hataların bu sefer de yapılmayacağını garanti edebiliyor musun?
Belki de bu işin doğası yanlıştı?
Sorun sadece yapılan hatalarda değil de, tümüyle bu işin doğasındaydı belki de?
Hayır, genel seçim başka, yerel seçimler başka diyebilirsin!
Peki yerel seçimlerde aynı yöntemlerin yeterli olacağını nereden biliyorsun?
Karşında öyle bir hırs var ki, ne yalan, ne dolan fark etmiyor onun için. Devletin tüm gücüyle saldırıyor.
Sonuçta da bir şekilde başarıya ulaşıyor!
Hem bir önceki yerel seçimlere bakacak olursak, aslında Anadolu'da bir çok şehirde belediye başkanlıklarını sen alamadın ki?
Büyük şehirlerde bile belediye meclisleri yine iktidar çoğunluğunda kaldı!
Zaten Türkiye genelinde de aslında muhalefet oyları iktidar oylarının altında kalmıştı!
***
Sayın Erdoğan daha seçimi kazandığı belli olur olmaz İstanbul dedi!
Nasıl bir hırs ise içindeki, yerel seçim takvimini daha ikinci tur seçim sonucu geçici olarak belli olur olmaz derhal başlattı.
Peki olası bunca kara propagandaya, bunca devlet imkanına karşı sen ne yapmayı planlıyorsun?
Var mı bir planın?
***
Belki de hemen şimdi o koltuğu boşaltıp başka birilerine bir şans vermen gerekiyordur?
Koskoca parti sonuçta, parti içinde yerel seçimlere kalan kısa süreye rağmen genel seçim başarısızlığını insanlara unutturup, yeni bir rüzgâr estirebilecek hiç mi başka bir lider yok?
Cumhuriyetin en köklü partisinden bahsediyoruz, eğer gerçekten bu şartlar altında hiç kimse elini taşın altına koyamıyorsa vay halimize demek lazım!
***
Seçilmiş olmak önemlidir diyerek başladık söze.
Evet, seçilmiş olmanın meşruiyeti ile bugünkü anayasal düzende sayın Erdoğan sebebi ne olursa olsun iktidarı yine elinde tutmayı bildi. Bu başarısını da büyük bir törenle kutladı.
Üstelik kabinesini de tümüyle (iki bakan hariç) değiştirerek kazanmış olmanın verdiği enerji ile yoluna devam ediyor.
Şimdi bütün kanallarda yeni kabine tartışılıyor, o bakan şöyle, bu bakan böyle.
Sayın Şimşek bir kurtarıcı olarak ekonominin başına geçti ekonomi yönetimindeki olası 180 derece geri çark tam olarak ne zaman yapılır bilinmez, ancak faiz sebep, enflasyon sonuç teorisinin çöküşü deniyor. Şimdi herkes bir şeyler söylüyor, öyle diyen var, böyle diyen var, falan da, filan da diyen var.
Bana göre hepsi boşa konuşma, havanda su dövmek.
Kurulu düzen devam ediyor işte, devam edecek bir şekilde.
Çünkü yüzyıllarca köle gibi padişahlar için çalışmış, kul olmuş, tebaa olmuş bir millet bir yanda, dini siyasetine alet etmekten çekinmeyen, genel kurmay başkanı bakan yaparak orduya bile siyaseti damardan enjekte eden bir zihniyet diğer yanda, alan memnun, veren memnun
Sen ise tüm iyi niyetinle bu zehirli zihniyete karşı durmaya çalışıyorsun.
Yüzyıllarca insanoğlu krallarını tanrılaştırmış, güce boyun eğmiş.
İnsanın doğası böyle, bilinç seviyesi yükseldikçe bu hastalıktan zaman zaman kurtulmuş, ama hayır, bilgi hatalıdır, bildiğini iddia edenler tanrıya karşı çıkıyorlar diye iktidardaki yüce güç sahibini kışkırtanlar oldukça, hemen eskisine dönmeye meyilli bir insanoğlu doğası ile başa çıkmak çok kolay değil.
Sen ne dersen de, mühendis bey, doktor hanım, sizin sözünüzün bir değeri olmayacak o seçilmiş olanın sözü yanında.
Çünkü o seçilmiş kişi!
İnsanlar da sadece seçtiklerinin sözünü dinliyorlar. Çünkü sözünü dinleyeceklerini seçiyorlar. İnandıkları kişiyi seçiyorlar. Bu iş biraz da yumurta tavuk hikayesi.
Önce seçilmiş olmak gerekiyor.
Seçilmiş olabilmek için ise farklı meziyetler isteniyor.
Bu işin sırrını çözmeden ben muhalefetin işinin yerel seçimlerde de çok zor olduğunu düşünüyorum.
Umarım ne demek istediğimi anlatabilmişimdir.
Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla