İlham Perisi Nedir?
Bazen hiç beklenmedik anda aklımıza bir şey gelir, ne bileyim, kimileri aniden bir şiir yazmaya başlar mesela, kimileri alır eline tuvali bir resim yapar, kimileri de o anda başlar mırıldanmaya, birkaç nota gelmiştir aklına, hemen o anda bir peçete falan bulur, başlar nota yazmaya üzerine.
İlham abi, ne getireyim sana, çay mı, oralet mi istersin?
Oğlum doğru söyle adımı!
Kaç defa dedim sana, İlham değil, İlhan, İlhan!
Doğru diyorum ya İlham abi, sen ne istiyorsun onu söyle, çay mı, oralet mi?
***
Bazen hiç beklenmedik anda aklımıza bir şey gelir, ne bileyim, kimileri aniden bir şiir yazmaya başlar mesela, kimileri alır eline tuvali bir resim yapar, kimileri de o anda başlar mırıldanmaya, birkaç nota gelmiştir aklına, hemen o anda bir peçete falan bulur, başlar nota yazmaya üzerine.
Evet, ilham böyle bir şey işte, öyle beklenmedik anda geliveriyor insana.
Evraka evraka diye bağırarak fırlamış hamamdan çırılçıplak şekilde Arşimet, hamam tasından ilham alıp suyun kaldırma kuvvetini keşfetmiş! Deli midir nedir demiş insanlar.
Suyun kaldırma kuvvetini bulmuş da ne olmuş?
İnsanlar gemileri yapmışlar işte ardından!
O güne kadar gemi yapamıyor muymuş insanlık? Kayıklarla, sandallarla gezmiyorlar mıymış sularda?
Arşimet’i mi beklemek zorunda kalmış insanoğlu o güne kadar?
Mesela Nuh peygamber, o da gemi yapmış değil mi?
Canlıları tufandan kurtarmış, neyle kurtarmış?
Arşimet Nuh peygamberden önce mi yaşamış, yoksa Nuh peygamber mi daha önce yaşamış?
Ne ilgisi var demeyin, suyun kaldırma kuvvetinden bahsediyoruz burada!
Arşimet bulamasaydı ne yapardık biz!
***
Şakası bir yana, ilham gelmesi için bazen bir şeylerin vesile olması gerekebiliyor.
Arşimet hamam tasından ilham almış mesela! Hem de kendini kaybetmiş bulduğunda.
Yani öyle rüyaya yatıp, tamam, geliyor, geliyor, geliyor diyerek ilham çağıramazsınız.
İlham Arapça yutma, yiyip bitirme anlamındaymış, lahama: “yuttu, tüketti, (yangın için) yakıp bitirdi” fiilinin bir mastarıymış.
Tam ne alaka diyecektim, farkına vardım, bir anlamı daha varmış.
Aynı zamanda “içe doğma, insan ruhunu ele geçiren tanrısal güç, esin” anlamına da geliyormuş.
***
Evet, içe doğma, Türkçesiyle esin, esinti, ilham için doğru Türkçe tercüme bu sanırım, esin!
Ama “insan ruhunu ele geçiren tanrısal güç” de demişler, bakın bu tanımı ben anlamadım.
Tanrı insan ruhunu ele geçirsin diye niye bir güç yaratsın ki?
Güç yaratmak da garip bir tabir oldu şimdi, güç yaratılır mı, harcanır bence.
Yoksa burada “tanrısal güç” diye bahsedilen şey başka bir şey mi?
Güç, üç harfli! Burada bahsi geçen başka bir üç harfli olabilir mi acaba? Belki adını anmak istememişlerdir!
Tanrısal güç! Bu tanrısal güç ne ola ki? Hem de insan ruhunu ele geçiriyor!
***
Biliyor musunuz, İslamiyet’te şairlere pek iyi gözle bakılmazmış.
Zaten pek ressam da yoktur İslam tarihinde.
Heykeltraş zaten yoktur, haşa, heykel demek put demek! Putlara mı tapıyorsunuz siz?
Kısacası sanat bir anlamda yasaktır İslamiyet’te, sanatkâr değil, zanaatkarlar makbuldür İslamiyet’te.
Sebebini hiç düşündünüz mü?
***
Sebebi işte budur!
İlham!
Sanatçının bir şey üretebilmesi için gereken ilham için insan ruhunu ele geçiren tanrısal güç deniyor ya sözlükte, o gücün doğrusu şeytani güçtür, şeytani bir güç gerekir.
Ruhu şeytan, ya da kötü cinler tarafından ele geçirilmiş olan sanatçı, ya da fark etmez, şairlere de aynı gözle bakılır İslam’da, yaptığı sanat eserini kendi başına yapamaz.
Ortaya çıkan eser şeytan işidir, cinlerin, perilerin işidir.
Çünkü insan dediğin bu varlık kendi başına böyle şeyler düşünemez.
Bir şeylerin onu dürtmesi lazımdır, öyle esintiyle, esin gelerek olmaz böyle işler!
Sanatçı içine cin girmiş kişidir!
Şeytan onu ele geçirmiştir!
***
İlham bu kadar tehlikeli bir şeyse o zaman bana ilham gelmedi, vahiy indi!
İçime doğdu, bu benim fikrim değil, Allah’ın fikri, onun sözü! Cebrail Aleyhisselam iletti.
Böyle işin içinden sıyrılamaz mıyız?
Hayır!
Cebrail Aleyhisselam öyle her önüne gelene Allah’ın sözlerini iletmez. Seçilmiş kişi olman lazım!
Peygamber ne demek?
Farsça bir sözcük olan peydam’dan geliyor, haber, ileti demek peygam.
Peygamber ise haberci, elçi, özellikle de tanrı elçisi.
Muhammed’e başta inanmamışlar, bu sözleri ilham ile söylüyor demişler, cin girmiş içine, şeytan ruhunu ele geçirmiş bunun demişler.
Zor inandırmış insanları bu sözlerin kaynağı ilham değil, vahiydir diye. Allah’ın sözleridir onun ilettikleri, o yüzden Kur’an’da “deki” diye başlar birçok ayet.
Kur’an okurken ise besmele ile başlanır, Allah adına anlamında, kanun namına dermiş gibi.
Ben demiyorum, Allah adına konuşuyorum!
***
İlham konusuna dönecek olursak, işte bu yüzden sanatkâr da yok denecek kadar azdır İslam tarihinde.
Eski Arap inanışından kalma bir çekincedir aslında.
Sonradan ulema (İslam alimleri!) biraz yumuşatmış bu görüşü de, en azından minyatürler yapanlar olmuş bir de hat sanatkarları türemiş zaman içinde.
Sanat insanın doğasında vardır, ne kadar engel olmaya çalışırsanız çalışın, bir yolunu buluyor insan sanatını göstermek için.
***
Evet, insana ilham gelmesi ilginç bir olay.
Bazılarına ne oluyorsa, nasıl oluyorsa, artık o beyinleri nasıl çalışıyorsa, adeta bir anda bir ışık yanıyor akıllarında ve o muhteşem eser doğuyor!
O güne kadar kimsenin düşünmediği bir şeyi düşünüveriyorlar.
İlham perisi!
Elindeki sihirli değneği ile bir dokunuş yapar ilham perisi insana ve o insan pat diye buluverir o cevabı bilinmeyen sorunun cevabını, ya da çiziverir o resmi, besteleyiverir o müziği.
Ağzından dökülüverir o sözler! Şiir olur, şarkı olur.
***
Sen benim ilham perimsin!
Periler cinler gibi değiller, sevimli, kanatları olan küçücük varlıklar!
Cinsiyeti yoktur gerçi, ama çoğunlukla peri dendiğinde sevimli bir hanım karakter akla gelir.
Fairy tales, peri masalları, masal kahramanlarının perilerin olduğu masallar.
Peri masalı sözcüğünü ilk kez Madame Catherine-Anne d’Aulnoy, 1697 yılında yayınladığı ve üst sınıftan kişiler için hazırladığı 4 ciltlik ‘Les contes de fees’ (The Tales of the Fairies) “periler hakkında masallar” kitabında kullanmış.
İngilizceye “fairy tales” peri masalları olarak çevrilmesi ile birlikte kullanımı yaygınlaşmış.
Peri masalları kökenini halk masallarından (folk tales) alan ayrı bir tür.
15. yy’da İngiltere’de yazılı basının icadı ve okuryazarlığın artışıyla sözlü masal anlatımı yerine köklü bir değişiklikle masallar basılı hale dönüştürülüyor.
Bu arada da kimi yetenekli yazarlar tarafından ele alınarak değiştirilen bu eski halk masallarından peri masalları olarak adlandırılan ayrı bir tür doğuyor.
Önceleri bu masallar aristokrat yetişkinlere bir misyon duygusu kazandırmak için salonlarda anlatılmaya başlanmış. Yani bir topluluğa salonlarda masal kitapları okumak bir etkinlik biçimiymiş.
Belki kimi filmlerde siz de fark etmişsinizdir, bu sahne gösterilir eski zaman filmlerinde.
Doğrusunu isterseniz, her ne kadar günümüzde peri masalı denilince akla çocuklar gelse de, tarihe bakıldığında bu masallar çocuklar için değil, yetişkinler için yazılmış!
Peri masalları, daha sonraları içeriklerinin çocuklara daha uygun hale getirilmesiyle çocuklara masallar haline gelmiş.
Büyüklere masallar, fairy tales!
***
Yani ilham perisi tabiri pek bize özgü bir tabir değil!
Kültürler bir şekilde iletişim halinde oluyorlar demek ki!
İlham perisi, aşk perisi, toprak perileri, su perileri, bir sürü peri olduğuna inanılır. Kelebek kanatlı küçük sevimli hanım karakterler!
Güzeldir peri masalları.
***
İlham perisi ile bitirelim.
Sanat güzeldir, bir duygunun, tasarımın, güzelliğin dışavurumunda, anlatımında kullanılan yöntemlerin tümü diye tanımlanıyor sözlükte.
Bence sanat hayatın anlamıdır, insanın kendini anlatım yöntemlerinin tümü sanattır bana göre.
Herkes bir sanatkardır, çünkü hepimiz aslında bir şekilde içimizdekileri dışa vurmak istiyoruz ve bunu bir şekilde yapıyoruz.
***
Hadi İlham abi, sanatını konuştur!
Çay mı, oralet mi? Ne getireyim abime?
Oralet mi kaldı oğlum, sana kaç kere dedim, doğru söyle adımı diye! İlham, İlham! İlhan değil!
Koş bir kahve kap bana, keyfim yerine geldi bak, Recep abin ikinci defa mars oluyor, onun hesabına bir keyif kahvesi içeyim şu açık havada.
Koş, koş, koş.
(“İlhan” imparator, hükümdar demek! Eskiden Moğol imparatorlarına verilen “san”, yani unvanmış!)
***
Cinleriniz bol olsun diyeyim, ya da şeytanınız bol olsun mu demeliyim?
Sanatla kalın!
Moskova’dan herkese sevgi ve selamlarımla.