Masumiyet Nedir? Hangimiz Ne Kadar Masum Olabiliriz?
Dünyanın çivisine, bugünün gerisine sahip çıkan birileri var, Masumun nefesini koruyan birileri var, Yeter ki hep böyle kal.
Çok güçlü bir ses, Şebnem Ferah!
Ülkemizin önemli bir rock sanatçısı.
Bir şarkısını dinliyordum geçenlerde, 2013 yılında çıkan “od” albümünün ilk parçası, “birileri var” adlı parça.
***
“Od” öz Türkçe “ateş” demek, odun bu kökten gelir, ocak da aynı kökten gelen bir sözcüktür. Aslı “ot-çak”tır. Ateş yakılan yer.
Nedense öz dilimizdeki bu sözcüğü kullanmaktan vaz geçip Fars dilinden “ateş” sözcüğünü kullanmaya karar vermişiz.
Aslında “ateş” de orta Farsça bir diyalekt olan Avestaca bir sözcük.
***
Neyse, bugün başka bir konuya değinmek istiyorum aslında. O yüzden ateşe takılmayacağım.
Şebnem Ferah bu şarkısında:
/ Sen hiç korkma
Hiç utanma
Neysen öyle ol
Sen vazgeçme
Sinme küsme
Böyle masum kal
Birileri var
Birileri var
Dünyanın çivisine
Bugünün gerisine
Sahip çıkan
Birileri var
Birileri var
Masumun nefesini
Koruyan birileri var
Yeter ki hep böyle kal /
diyor.
Şarkının devamının sözleri de çok güzel, ama bu kadarı bile yeterli sanırım.
Evet, klibinde de yeni doğan bir çocuk senare edilmiş.
***
Bugün konumuz masumiyet!
Dünyaya geldiğimizde ne kadar masum oluyoruz değil mi?
Ama sonra ne oluyorsa oluyor işte bize.
Başlıyoruz birtakım entrikalar yapmaya. Ne bileyim, birbirimizi kandırmaya başlıyoruz mesela.
Kimilerimiz çok daha kötü şeyler yapıyoruz. İftiralar atıyoruz mesela bir diğerimize.
Masumiyetimizi kaybediyoruz zamanla!
***
Ne uğruna?
Kendimize bir takım menfaat sağlamak oluyor mesela amacımız.
Ya da elde ettiğimiz paraya daha çok para katmak için, gücümüze güç katmak için.
Rakibimiz gördüğümüz bir başkasını yolumuzdan çekilsin diye haksız yere kötülemekten çekinmiyoruz.
Bunu yaparken tanrı inancı bile bize engel olmuyor, aksine dini inançları bile amacımıza alet edebiliyoruz.
Ne kadar kötü bir yaratık şu insan denen varlık!
Hele bir de yeterince güç hissediyorsak kendimizde, bu yaptığımız kötülükleri göstere göstere yapıyoruz!
***
Herkes böyle değil!
İyi insanlar da var şu hayatta!
En azından ben öyle değilim!
*
Emin misiniz? Siz hiçbirinin hakkını yemediniz mi bugüne kadar?
Samimi olun lütfen, en azından kendinize karşı.
Bu yazıyı kendi başınıza okuyorsunuz sonuçta, merak etmeyin, bir başkası ne düşündüğünüzü anlamayacak, henüz düşünceleri okuyacak teknoloji gelişmedi.
En azından kendinize karşı samimi olabilirsiniz.
Siz de masum değilsiniz, en azından o doğduğunuz günkü masumiyetiniz kalmadı!
***
Sanırım herkes bir başkasına haksızlık sayılabilecek bir şeyler yapmıştır hayatında, en azından yeni doğan bir çocuk kadar masum değiliz hiçbirimiz!
Haksız mıyım?
***
Peki nedir bizi bozan?
Nedir masumiyetimizi kaybettiren?
Hırslarımız mı?
Daha iyi yaşayabilme arzumuz mu?
İçimizdeki şeytan mı?
***
Biraz ütopiktir, biraz da inanç dünyamıza özeldir, inancımıza göre cennetten kovulmamız bile, yani o yasak elmayı yememiz bile insanın doğasında günahkâr olmasının baştan var olduğu üzerine iyi bir metafordur.
Ama şeytan vesile olmuş yasak elmayı yemesi için Adem’in! Havva da vesile olmuş!
Evet, hep bir bahane!
O başlattı!
Neyi o başlattı? Fark eder mi kimin başlattığı? O da insan evladı!
Yani kim olursa olsun yanlış yapan insan işte, ben de aynı şeyi söylüyorum ya, insan doğası belki hırsları uğruna, belki de nefsine hâkim olamadığı için hep yapmaması gereken, ya da yapması yasak olan şeyler yapmaya meyilli.
O ilk doğduğu andaki masumiyetini kaybediyor insan zaman ilerledikçe.
***
Ben her zaman doğru olanı yapıyorum!
Kime göre doğru? Sana mı? Ona mı?
Belki bir başkasına göre o yaptığın şey hatalıdır, olamaz mı?
***
Ben ilahi adalete inanıyorum!
Evet, bir de bu bahaneyi üretmiş insanoğlu yaptıklarına bir sebep olsun diye!
İlahi adalet! İlahların adaleti. Çünkü kendi arzuları ve hırslarına hâkim olmasını beceremiyor. İlahlara atıyor sorumluluğu.
***
Bu bir yaşam mücadelesi, iyi yaşamak istiyorsan mecbursun, birilerinin sırtında yükseleceksin.
Güçlü olan ayakta kalır! Göze göz, dişe diş!
Evet hayat felsefemiz bu olmuş yüzyıllarca. Güç uğruna zayıf olanın gözünün yaşına bakmamışız. Kılıçtan geçirmişiz önümüze çıkanı.
***
Bu benim, dokunma! Dokunursan yakarım!
Evet, bir de sahiplenme güdüsü yönetmiş bizi. Çoğu zaman ihtiyacımız var mı önemli olmadan bir şeyi istiyorsak elde etmenin bin türlü yolunu aramışız.
Bırak o da onun olsun, değil mi?
Ama hayır, onu ben istiyorum, o benim olmalı!
***
Kim bilir nasıl baş ediyor insan yaptığı kötülüklerle. Yaşayıp gidiyor işte, bir yandan da bir gün bu yaptıklarının hesabını vereceğini bile bile.
Gerçekten verecek mi acaba hesabını?
Onu da tam olarak bilemiyor.
Evet, bir yandan içinde bir korku oluyor, ya gerçekten yaptıklarının cezasını çekerse!
En iyisi iyi bir şeyler yapayım!
Özellikle belli bir yaşa gelince kendini dine verenler oluyor. Günahlarını dengelemek için tüm zamanını tanrıya yalvarmakla geçirenler oluyor!
İşe yarar mı peki bu çabaları?
Bilmem, belki yarar.
***
Olan oldu, Japon’lar gibi harakiri yapacak değiliz ya!
Bakın kültürden kültüre değişiyor yaşam şeklimiz. Bağışlanma çabalarımız da değişiyor.
Coğrafya kaderimizdir diyor kimileri, kaderine razı olmuyorsan değiştir öyleyse yaşadığın coğrafyayı diyesim geliyor böyle diyenlere.
***
Sahi nedir bu sözün özü? Bilen var mı?
İçine doğduğumuz kültürdür, toplumdur burada bahsi geçen.
Toplumların yaşam biçimlerini şekillendiren ise yaşadıkları ortamdır. Bunda coğrafyanın da etkisi vardır tabii ki, ama daha çok toplumun, o toplum içinde yaşamın karşımıza çıkardığı koşulların etkisi vardır.
Biz birer birey olarak ne kadar farklı düşünüyorsak düşünelim, sonuçta içinde yaşadığımız toplum karakterimizin oluşmasında büyük etki ediyor.
***
Bakın bu da bir başka bahane insanın yaptıkları kötü şeyler için kendince ürettiği.
Ben olsam böyle yaparım, ama örf, ama töre!
Alışkanlıklar ve toplum baskısı da bazen hatalar yapmamıza sebep olabiliyor.
Bazen toplumun genel ahlakı ve bakış açısının ötesinde davranamıyorsunuz!
En iyi ihtimal ile eleştiriliyorsunuz, daha da kötüsü cezalandırılıyorsunuz.
***
Masumiyet toplumlar için de geçerli bir meziyet olabilir mi?
Toplum her zaman masum mudur?
Yoksa içinde yaşadığınız toplumuna göre bazen masumiyet kriterleri değişir mi?
***
Bir toplum için geçerli kurallar bir başka toplum için her halükârda geçerli midir mesela?
Evrensel kurallar vardır!
Bu kurallar her toplum için geçerli olmak durumundadır!
Ya da bu görüş her zaman doğru olmayabilir mi?
***
Evet, sanırım her toplumun doğruları değişiklik gösterebilir.
Yoksa niye coğrafya kaderdir desinler ki?
Ama yine de insanlığı ilgilendiren kimi konularda evrensel kurallar vardır!
Mesela hiç kimse, hiçbir toplum kuralı bir başka insanı köle olarak kabul edemez!
Evet, bugün böyle, ama düne kadar insanlar bir başka insanı köle olarak kullanmış! Buna ne diyeceksiniz?
O başka, evet, bir zamanlar öyleymiş, ama bugün artık kölelik kaldı mı?
Evet, bence modern kölelik halen daha devam ediyor!
Artık insanlar kendi istekleri ile, ya da mecbur oldukları için bir anlamda kölelik yapıyorlar! Yanlış mı düşünüyorum?
***
Onların kaderi böyle!
Haklısınız, bazılarının kaderi böyle oluyor. Bazıları kaderinden kaçınamazlar.
Kaderlerine küssünler!
***
Zaten zamanla masumiyetimizi kaybediyorsak bu da bir kader olayı. Ne yapıyorsak zaten önceden yazılmış, istemesek de kaderimizde var kötülük yapmak!
Emin misiniz?
Bu da bir kaçış yolu olmasın sakın kendimizce yaptıklarımızın üstünü örtmek için?
***
Bence tüm bu ardına saklandığımız bahaneler kendi kendimizi ikna etmek için ürettiğimiz safsatalar.
Önce kendi kendimize samimi olmamız gerekiyor.
Hepimiz bilinç sahibi varlıklarız.
O ilk doğduğumuz günkü masumiyetimizi yaşamımızda kaybetmemizin tek sorumlusu kendimiziz!
***
Evet, eğer yaşıyorsak masum değiliz hiçbirimiz.
Sevgili Sezen Aksu ne güzel söylemiş:
/ İçindeki çocuğa sarıl
Sana insanı anlatır
Eller günahkâr
Diller günahkâr
Bir çağ yangını bu bütün
Dünya günahkar
Eller günahkâr
Diller günahkâr
Bir çağ yangını bu bütün
Dünya günahkâr
Masum değiliz hiçbirimiz
Masum değiliz hiçbirimiz /
Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla