Nardugan Ne Demektir? Yeni Yılda Çam Ağacı Süslemenin ve Yeni Yılın Gelişini Kutlamanın Türk Kültüründeki Yeri Nedir?
Çam ağacı süslemek tamamıyla Türk geleneğidir. Yeni Türk devletleriyle münasebetimiz bize yepyeni şeyler öğretiyor. Eski Türklerde yerin göbeğinden göğe kadar bir ağaç tasavvur ediliyor. Bu Hayat Ağacı, Sümerlerde de var. Bir ucunda Gök Tanrısı duruyor.
Türk toplumunda bazıları; yeni yıl kutlaması bir Hıristiyan kutlaması olarak görüldüğünden, dini motiflerimiz arasında yer almayan bu kutlamanın yapılmasını tasvip etmiyorlar. 24-25 Aralık ‘Christmas’ dönemi ile 31 Aralık akşamı yapılan yeni yılı karşılama kutlaması birbirine çok yakın tarihler olunca, bu tür yorumların yapılması bir yönüyle normal karşılanmalıdır düşüncesindeyim. Ancak bazıları kutluyor, bazıları kutlamıyor diye, yeni yıl kutlamaları üzerine yapılan tartışmaları da çok anlamlı bulmuyorum. Bu tür tartışmalar toplumumuzu bölüyor, yoruyor.
Şüphesiz hepimiz biliyoruz ki, herhangi bir olaya hangi açıdan baktığınız kadar, baktığınız yerde ne görmek istediğiniz de önemli bir faktördür! Baktığınız yerde gördüğünüz şey, aslında içsel olarak görmeyi umduğunuz şeydir. Bir olguya temelden olumlu bakmanızla, olumsuz temelli tarafsız bakmanız arasında ateş böceğinin aydınlatma kabiliyeti ile güneşin aydınlatma kabiliyeti arasındaki kadar fark vardır. Yani siz bir kutlamanın sebepsiz ve gereksiz olduğunu düşünmeyi seçerseniz artık sizin için bu dünyada kutlayacak hiçbir şey kalmayacaktır.
Bunu bir örnekle ifade edeyim. Diyelim ki ben, doğum günü kutlamalarına olumsuz bakan ve biraz da huysuz birisiyim. Bunun için kendimce savunmam; ‘doğum günü kutlamalarının’ tasvip etmediğim mantığı ve ritüelidir: Ana etmen sizin ana rahminden ayrılmanızdır. Bu durumun meydana çıktığı o gün, her yıl aynı gün tekrarlanmak üzere sevdikleriniz tarafından kutlanır. Kutlamalar genelde kısa süreli olur. Sevdikleriniz size sürpriz hediyeler alır. Yani sizi tatmin edeceği varsayılan hediyeler tahmin ve iç güdü sonucu rastgele sizin rızanız veya isteğiniz olmaksızın seçilir. Siz de buna karşılık yapılan tören boyu mutlu görünmek, gülümsemek ve gelen arkadaşlarınıza pasta ikram etme borcu altına girersiniz. Hediyelerin birçoğunu beğenmeseniz bile abartılı cümlelerle çok beğenmiş gibi riyakârca davranırsınız. Bu gelenekselleşmiş bir ritüeldir. Teorik olarak bir yıl daha eskiyip, yaşlanan bir kişinin ki bu onun doğal ölüme bir adım daha yaklaştığını gösteren bir alamettir aslında. Yaş almak bu nedenle hiç de kutlama yapılacak bir durum değildir. Zaten kaldı ki bir topluluğun kutlama yapması için topluma mal olmuş önemli bir gelişme yaşanmalıdır. Evet doğum sizin açınızdan önemlidir, fakat toplum açısından çığır açan bir husus değildir. Belki fark etmemiş olabilirsiniz fakat çevrenizdeki tüm insanlar bu topluma doğarak katıldı. Doğum günleri bırakın kutlamayı oldukça sıkıcı ve endişe verici bir etkinliktir.
Görüldüğü üzere eğer bir şeyi kutlamak istemezseniz yüzlerce mantıklı bahane bulabilirsiniz! Tabi bunun tersi de mümkündür. Kutlama yapmak isteyen bir grup insan çok da fazla düşünmeden onlarca mantıklı sebeple kutlama yapabilir. Burada önemli olan kutlamanın size ne kattığı veya sizden ne götürdüğü meselesidir. Toplumumuzun ciddi bir kısmı dini gerekçelerle yılbaşı kutlamalarını olumsuz ve zararlı buluyor olabilir. Onlara göre bu tür kutlamalar toplumu bozuyor, toplumumuzun ileri vadede Hristiyanlaşmasına neden oluyor. Nasıl yaşarsanız, öyle olursunuza getiriyorlar.
Diğer bir grup ise bu kutlamaların örf ve adetlerimize zarar verdiğini ve bu şekilde Avrupai halkların kültürünü benimseyeceğimizi ve yavaş yavaş köklerimizden kopacağımızı düşünüyor olabilir. Yine sayısı azımsanmayacak bir grup bu tip kutlamaların sadece bir şeyler satabilmek veya eğlence mekanlarını doldurabilmek için vahşi kapitalizmin bir tuzağı olarak gördüklerini söyleyebilirler. Bu yüzden ya hiç kutlanmaması taraftarı ya da özel bir kutlamadan ziyade olabildiğince para harcamadan kutlama yapılması yanlısı olarak dikkat çekmek isterler.
Burada bir örnekleme üzerinden kutlama karşıtı olan birbirinden tamamen farklı üç sosyolojik ve siyasi grubun temel görüşlerini sizlere saydım. Şimdi en eğlenceli kısma geldik. Bütün iddiaları çürütüyorum.
Öncelikle katılmadığım husus yılbaşı kutlamalarının bir Hıristiyan inancı olduğu yönündeki görüş. Bu görüş artık dünya genelinde çok da savunulan bir görüş değil. Fakat ülkemizde hala bu şekilde kabul görüyor. Bilinenin aksine yılbaşı kutlamaları ve Noel Günü inancı Hıristiyanlık kaynaklı değil Pagan inancının Şamanizm destekli uzantısıdır. Yani düşündüğümüzün aksine özünde Hıristiyan propagandasını içermeyen bir etkinliktir.
Yine popüler bir görüş olan Noel Baba ismi verilen karakter İskandinav Mitolojisinden bire bir kopyalanmış bir figürdür. Bu arada herkes tarafından kabul görmüş ünlü bir ilim insanın benim de katıldığım görüşünü sizlerle paylaşmak istiyorum. Habertürk kanalında daha evvelki yıllarda seyrettiğim Fatih Altaylı ve Murat Bardakçı ile Teke Tek Özel'in konuğu olan Sümerolog Sayın Prof. Dr. Muazzez İlmiye Çığ, önemli tespitlerde bulunmuştu. Kendisinin düşüncelerini aktarmak istiyorum:
“Çam ağacı süslemek tamamıyla Türk geleneğidir. Yeni Türk devletleriyle münasebetimiz bize yepyeni şeyler öğretiyor. Eski Türklerde yerin göbeğinden göğe kadar bir ağaç tasavvur ediliyor. Bu Hayat Ağacı, Sümerlerde de var. Bir ucunda Gök Tanrısı duruyor. Türklerde güneş kutsal ama Tanrı olarak kabul edilmiyor. 22 Aralık'ta güneş artan bir şekilde tekrar dünyayı aydınlatmaya başlıyor. Yani Türklerin Gök Tanrısı gün ile geceyi tanzim ediyor, gökte. Sözde gün ile gece sürekli münakaşa halinde. 22 Aralık'ta gün geceyi yeniyor. Bunu Türkler, ‘Yeniden doğuş bayramı’ olarak kutluyorlarmış…
Nardugan, Moğol dilindeki Nar (Güneş), Türk dilindeki Tuqan (Doğan) sözcüklerinden oluşuyormuş. Tatarlar bu bayrama Koyaş Tuğa yani Güneş Doğan günü diyorlarmış. Gök kavramı ve bazı ağaçlar, Türkler için kutsal olarak kabul edilen eski inanışlardan olduğundan, Nardugan kutlamalarının Türk kültür ve geleneğinde her zaman özel bir yeri olmuş.
Türkistan'da bir ağaç varmış, ismi akçam. Bu akçam başka yerde yetişmiyormuş. Akçam getirip eve koyuyorlar, akçamın altına o sene onlara güzel şeyler verdi, güzel bir yaşam verdi diye Tanrı adına hediyeler koyuyorlar. Dallarına da ertesi sene için Tanrı'dan niyaz ettikleri şeyler, adak olarak istedikleri şeyler için paçavra veya kurdele koyuyorlar. O günlerde büyük bayram, şenlik yapıyorlarmış. Aileler toplanıyor, büyükler varsa ziyaret ediliyor, özel yemekler yeniliyor, güzel elbiseler giyiliyor. Bu adet Türkler yoluyla Avrupa'ya geçmiş.”
Sayın İlmiye Hocanın çok güzel bir şekilde ifade ettiği üzere, yeni yılı kutlamanın Noel'le hiç alakası yok. Türk toplumu gibi çok kültürlü ve kökleri eskiye dayanan bir toplumda, dış kaynaklı kutlama günlerine duyulan ilginin günden güne artması hususu ayrı bir konudur. Yukarıda bahsettiğim gibi yeni yıl kutlamaları kültürümüze çok da uzak değil. Eleştirdiğim nokta yılbaşı kutlamasının yapılması veya yapıldığı zaman aralığı değil. Eleştirdiğim nokta kutlama şeklinin dış kaynaklardan aynen alınıp kültürümüze ve dini değerlerimize zıt unsurlar içermesine rağmen ısrarla empoze edilmeye çalışılıyor olmasıdır. Türk toplumu olarak kullandığımız takvimi esas alan bir yılbaşı kutlaması yapmalıyız. Bunda kimse bir beis görmemelidir. Yeni yıl yeni umutlar demektir. Bir şeyi nasıl karşılarsanız artık bilinçaltınız o konuda sizi o şekilde yönlendirecektir. Yeni yıla dolu bir beyin ve stresli bir yaşamın üzerine bir de kutlama yapılmalı mı yapılmamalı mı tartışmasıyla girmek bana pek makul bir yaklaşım veya anlayış olarak gelmiyor. Fakat kutlama biçimi bir şekilde bize göre özgünleştirilebilir.
Dünyanın burasındaki insanlar böyle kutlama yapıyormuş deyip, bu eğlence biçimlerini taklit etmek hem kendimize olan saygımızı düşürecek hem de gerçek manada eğlenme ve mutluluk duygumuzu harekete geçiremeyecektir. Sadece eğleniyor gibi görünebiliriz. Aslında sadece alışveriş yapıp dışarıda para harcadığınız bir gece yaşayacaksınız. Bence insan yaşamının kısıtlı oluşunu göz önünde bulundurursak, insan çok daha büyük mutlulukları hak ediyor.
Bu arada bir zamanlar çok anlamlı, bize özgü bir kutlamamız vardı: Yerli Malı Haftası. Mahalleli ile bir araya gelip, bir yerde toplanıp, bir gece çılgınca Yerli Malı Haftası kutladığımızı hazırlayan veya duyan var mı? Ama böyle bir kutlama yapılamaz mı? Hem toplumca dayanışma fırsatı bulurduk hem de kendi ürettiğimiz şeylerin değerini bilirdik. Düşünsenize bir yardım faaliyeti ama kameralar orada değil. Güzel elbiselerinizi giyip ailecek sokaklara dökülüyorsunuz. Elinizde taşıyabildiğiniz boyutta ve düzgünce paketlenmiş Türkiye’de üretilmiş gıda malzemeleri ve çeşitli hediyeler var.
Bazen birilerini görüyorum, kullanmadığı eşyaları kirli bir çuvala doldurup ihtiyaç sahiplerine göndermekle övünüyorlar. Oysa onları temizleyip, güzelce paketleyip özenle hazırladığımız hediye kutularına koysak, o şekilde ihtiyaç sahiplerine gönlümüzden koparak versek, bu yapış şeklimiz çok daha insanca olmaz mı? Sokak sokak gezip Belediyelerce belirlenmiş alanlara bunları bırakıyorsunuz. Daha sonra bu insanlar şehrin sokaklarından ilerleyip şehir meydanında buluşuyor ve kendileri için hazırlanmış kurabiyelerden yiyip, güzel müzikler eşliğinde dans ediyorlar. İnsanlar hem eğlenip hem de birbirlerine gıda yardımında bulunuyorlar. Sizce de harika bir ortam olmaz mıydı?
Ya da dini günleri sadece birkaç duayla geçiştirmek yerine bugüne has birkaç faaliyet düzenlenebilir. Bu düzenlemeler sosyologlar eşliğinde yapılıp halkın değerlerini zedelemeden ama gençleri ve toplumun genelini içine çekecek nitelikte olacak şekilde yapılabilirse işte o zaman kendi özel günlerimizin değerini anlayıp kendimize özgü kutlama gelenekleri ortaya çıkarabiliriz. Bu durum bırakın ülkemizdeki insanların ilgisini, tüm dünyayı etkileyecek büyük bir karnavala bile dönüşebilir.
Yeni yılınız veya adına her ne diyorsanız size mutluluk ve huzur getirsin.
Saygı dolu sevgiyle