Pazar Söyleşisi
Yaşam koşulları ve kalitemizin artmasına karşın incelik, nezaket, saygı, anlayış, eşduyum ve zarafet hepsinin bileşkesi olan erdemin azalması nasıl açıklanır işte sorunumuz budur, ben özellikle bu konuyu seçtim!
Sevgi, saygı, ahlak ve insana dair tüm güzel huyların bileşkesi erdem demektir. Şimdi bunu biraz açalım. Okuma yazma oranımızla birlikte yükseköğrenim görme oranımız da artı. Ulusal gelirimiz yükseldi, daha çok paralar kazanıyor; daha büyük kentlerde ve evler de oturuyoruz. Lüks arabalara biniyor, uzak yerlere tatillere gidiyoruz. Kullandığımız telefonlar birkaç asgari ücret parası ediyor. Telefon deyip geçemiyoruz da! Birkaç dili konuşabilen ve yazabilen aletler bunlar. Bu tür aletlerle yapabildiklerimizin ve sahip olduklarımızın sayısını sayfalar dolu yazabilir ve çoğaltabilirim, ama hemen hemen herkesin ağzından düşürmediği görgü, terbiye ve erdem üzerine söylemler o kadar arttı ki bunu yazmasam olmazdı.
Görgüyü internet kaynakları “bir toplumda öteden beri var olan ve uyulması gereken saygı, incelik gerektiren davranış kuralları, insan davranışlarını denetleyen kuralların tümü; toplum içinde davranış bilgisi ve bir kimsenin, seziş ve bilgisini artıracak nitelikte olarak karşılaştığı olgu, kişiliği üzerinde olumlu etki yapan, deneyerek elde ettiği bilgi, deneyim” olarak tanımlıyor.
Yaşam koşulları ve kalitemizin artmasına karşın incelik, nezaket, saygı, anlayış, eşduyum ve zarafet hepsinin bileşkesi olan erdemin azalması nasıl açıklanır işte sorunumuz budur, ben özellikle bu konuyu seçtim! Özellikle büyük yerleşim yerlerinde daha da dibe vurması açıklanacak gibi değil. Erdemsiz ve kalitesiz insan türevleri sadece ülkemizin değil, tüm ülkelerin sorunu gibi gözüküyor. En iyisi ben kendi ülkemin bu konudaki fotoğrafını sizin için çekeyim.
Metrobüs, otobüs kuyruklarında insanlar birbirlerini eziyor, Trafikte en küçük bir yanlışta herkes burnundan soluyor. Büyük iş merkezlerinde asansörde selam sabah hak getire. Şimdi yaşlısı ve genci, ellerinde bilmem kaç lira değerinde telefon sanal dünyada cirit atıyor. İnsan zarafeti ve inceliğinin yansıması olan, “teşekkür etmek, özür dilemek, rica etmek” gibi temel söylemler unutulmaya yakın. Kır kahvelerinin, Sosyal kulüplerin yerine lüks ve pahalı gece kulüpleri barlar, kafeler ve restoranlar almış. Kütüphane, kitap sevgisi, öğrenme merakı ne yazık ki mazide kalmış gibi.
Sokaklar oyun alanı değil artık; oralar beton yığınları ile dolu. Şanslıysanız ve paranız varsa bir kulübe çocuğunuzu spora götürebilir ama ne olacağını bilemezsiniz! Altyapıdan sporcu yetişmiyor yerine yabancı ülkelerden devşirme sporculara yatırım yapmak kulüplerimiz tarafından öncelikli bir politika haline getirilmiş.
Sanat yerlerde sürünüyor. Felsefe, mantık, sosyoloji ve bilim sizlere ömür. Bir zamanlar övündüğümüz büyüklerin sevgi ve hoşgörüsü, küçüklerin büyüklerine saygısı, eski Türk film karelerinde görülüyor sadece. Abi, abla kavramlarının içi bile boşaltıldı.
Mahalle kültürü, kendini site kültürüne bıraktı. Lüks ciplerinden sokağa çöp atanlar, çocuk bahçelerinde içki içip şişelerini buralara atanlar, plastik su kaplarına küçük tuvaletlerini yapıp sokağa, yollara atanlar, besledikleri hayvanların gezinti esnasında umumi yerlere bıraktıkları dışkılarını yerden almaya üşenenler veya canları sıkılınca evinde beslediği evcil hayvanını sokağa terk edenler, gerçekten görgü yoksunu insanlardır.
Biz böyle yaşamayı hakketmiyoruz. Zenginlik ve büyüme ile birlikte yaşam kalitemizin de artması gerekir ki uygar bir ülke, millet olalım. Uygar bir ülke olmanın da yolu önce uygar ve gelişmiş; yani biraz da görgülü millet olmaktan geçiyor.
Aile kadar okullarda da bunları önemsemek ve önemsetmek zorundayız. Eğitim, terbiyeyi ailede ve sonra okulda çocuklarımıza kazandırmalıdır.
İncelik, nezaket ve saygı dolu bir pazar günü geçirmeniz dileklerimle.