Sağduyu mu? Solduyu mu?
Sevgili Metin Akpınar'dan duydum bu espriyi. Sağduyu lazım diyor, o sevimli ve tonton haliyle gülümseyerek belki biraz da solduyu diye ekliyor. Sahi neden sağduyu diyoruz ki? Duygularımızın sağdan mı, yoksa soldan mı geldiğinin önemi var mı? Aslında anatomik olarak konu biraz karışık.
Sevgili Metin Akpınar'dan duydum bu espriyi.
Sağduyu lazım diyor, o sevimli ve tonton haliyle gülümseyerek belki biraz da solduyu diye ekliyor.
Sahi neden sağduyu diyoruz ki?
Duygularımızın sağdan mı, yoksa soldan mı geldiğinin önemi var mı?
Aslında anatomik olarak konu biraz karışık.
Beynimizin sağ tarafı ile sol tarafı aralarında yaşam fonksiyonlarımızı paylaşmışlar.
Evet, aslında iki tane beynimiz var, biri kafatasımızın sağ tarafında, diğeri sol tarafında.
Sol beyinde matematiksel fonksiyonlar gelişmiş, dil merkezimiz de bu taraftadır diye yazılmış internette. Beynimizin mantıksal kısmıymış sol beynimiz.
Sağ beyin ise daha çok görsel ve sanatsal konularla ilgileniyormuş. Hayal merkezimiz de sağ tarafımızdaymış.
Bu arada sağ lob ya da sol lob diyoruz bazen, ama lob denen şey biraz daha farklı bir şey anladığım kadarıyla.
Anatomik olarak beyni sağ, sol lob diye değil de, sağ beyin ve sol beyin diye ayırıyorlar.
İki beynimiz olması ilginç gerçekten. Aralarında nasıl anlaşıyorlar acaba?
Lob ise her iki taraftaki beyin içerisinde, ayrı ayrı bölgelere verilen tanım.
Her iki beyin de beş ayrı loba ayrılıyormuş. Bu lobların her birinin Latince isimleri var, hepsi karışık kuruşuk isimler.
Ben basitçe ön, arka, yan, şakak ve beyincik diye yapılan ayrımı daha çok sevdim. Şakak denilen hemen şakaklarımızın altındaki kısım.
Aslında vücuda dağılan sinirler nedense beyincik önündeki omurilik soğanında çapraz şekilde yer değiştirerek, sağ beynimiz sol tarafımıza, sol beynimiz ise sağ tarafımıza hükmedecek şekilde evrimleşmişiz.
Bunun sebebi nedir, niye böyle olmuş inanın bilmiyorum. Bu konularda daha çok konunun uzmanı beyin doktorlarının, ya da evrim bilimcilerin belki bir cevabı vardır.
Ama gerçek bu! Sinirlerimiz bir şekilde nedense vücudumuza dağılmadan önce çapraz şekilde yer değiştiriyorlar.
Yani sağduyu derken aslında belki de vücudumuzun sol tarafından gelen duygularımızdan bahsediyoruzdur.
Duyuların geldiği yönü mü esas alacağız, yoksa beynimiz içinde duyularımız hangi tarafta işleniyorlarsa, onu mu esas alacağız, inanın ben pek işin içinden çıkamadım.
Bu arada sevgili Metin Akpınar espri yapmış, ama solduyu da bu anlamda doğru bir tanımlama oluyor.
Çünkü vücudumuzun sağ tarafından gelen duyular da sol beyinde algılanıyorlar ve işleniyorlar. Yani bir şekilde solduyumuz da mevcut.
Bu arada her iki taraftaki beynimiz içinde duyu merkezlerimiz farklı loblara yerleşmişler.
Beyinler kendi aralarında koordinasyonu nasıl sağlıyorlar bilmiyorum, ama her iki taraftaki beynimizde de aynı merkezler mevcut.
Yan loblarda duyular işlenirken, arka loblarda görme merkezlerimiz konuşlanmış, şakaklarda ses, tat ve koku merkezlerimiz konuşlanmışken, beyincik daha çok fiziksel dokunma ile elde edilen hissetme duyularımızla hareketi ilişkilendirerek dengemizi sağlamamızı sağlayan yer olarak geçiyor.
Beyincik beynimizin önemli bir bölümü anlayacağınız. Beyincik diyerek küçümsemeyin, işlevini bir durdurursa ayakta duramazsınız, kapaklanırsınız olduğunuz yere.
Gerçi beyinden söz ediyoruz, halen daha tam olarak çözemedik her şeyini, ancak sanırım her bir hücresi çok önemli beynimizin. En önemlisi de bilinç merkezimiz belkide. Bizi biz yapan yeri bilinç merkezi olmalı bence.
Sağduyu da önemli tabii ki.
Gerçek anlamda sağduyu merkezi nerede acaba?
Bu arada omurilik de beynimizin bir parçası olarak vücudumuzda istemsiz davranışları ve reflekslerimizi kontrol ediyor diye yazıyor internette. Sanırım uyku halinde de omurilik devreye giriyordu diye hatırlıyorum.
Bu bilgilerin bir kısmını aslında okuldan da hatırlıyorum. Ama tekrar gözden geçirmek ve bilgileri tazelemek hoşuma gitti doğrusu. İnsan anatomisini okulda da severdim ben.
Ancak nedense doktor olmayı hiç hayal etmedim. Yeterince doktor arkadaşım var zaten. Ben mühendis olduğum için memnunum.
Sağduyu diye girdik söze.
Esprisi bir yana, tabii ki sağduyu derken aklıselim olmaktan bahsediyoruz.
Doğru, akla uygun yargılar verme yeteneği diye tanımlamış sözlük.
Yani sağduyunun duyularımızla doğrudan bir ilgisi yok. Daha çok muhakeme yeteneğimiz ile ilişkili.
Doğru ve akla uygun yargı vermek ne demek?
Her şeyden önce yargı verebilmeyi bilmemiz gerekiyor sanırım. Yani karar vermeyi bilmemiz gerekiyor.
Bu da bir şeyleri beynimizle değerlendirmemiz gerekliliğini getiriyor gündeme.
Ama ben yoruluyorum böyle şeylerden. Resmen beynim ağrıyor. Beynimi çalıştırmak zor geliyor. Beynimi çalıştırmak istemiyorum.
Birileri benim yerime karar verse olmuyor mu?
Evet, bir çoğumuz aslında belki de böyle düşünüyoruz.
Büyüklerimiz daha iyi bilir!
Çocukluktan yetiştirilmemiz hep böyle oluyor nedense.
Sen sus bakalım, büyükler konuşuyor şimdi!
Su küçüğün, söz büyüğün!
Yoksa öyle değil miydi o atasözü?
Sus küçüğün, söz büyüğün olmasın sakın bu sözün aslı?
Evet, doğrusu böyledir aslında. Yani hadi bakalım iç bu suyu diye önce çocuğa uzatırlar ya suyu, referans olarak bu atasözünü dikkate alan varsa bunu yaparken, yanlış biliyorlar.
Bu arada suyu önce çocuklara vermek doğru bir davranış, ona hiç bir sözüm yok!
Ancak, bu atasözüne biraz itirazım var diyebilirim.
Tamam, büyüklerimizin fikirleri, hayat deneyimleri önemli tabii ki.
Ancak konu fikirse, herkesin fikrine değer vermek lazım, herkesi önce dinleyeceksin.
Dinlemenin önemi üzerine de çok atasözümüz var. Altın gümüş üzerine bile atasözü düşünmüş atalarımız.
Zaten atasözü derken bile büyüklerimizin sözlerine verdiğimiz değerden dolayı atasözü demiyor muyuz?
Atasözlerimiz atalarımızdan bize kalan sözler değil mi?
Konuyu dağıtmış olmayayım.
Ne diyorduk?
Sağduyu doğru ve akla uygun yargı vermek, karar almak demektir diyorduk. Bunun için ise öncelikle karar verebilme yetimizin olması gerekiyor. Bu ise çocukluktan yetiştirilmeyle doğrudan ilişkili.
Ne kadar birbirine bağlı bazı şeyler değil mi?
Doğru karar verebilmek ise biraz da bilgiye bağlı.
Bileceksin ki, doğru karar verebilesin!
Bilmek ise araştırmaya bağlı, araştırmaya derken biraz da meraklı olmaya bağlı galiba.
Deştikçe daha derine iniyoruz.
Zormuş kardeşim sağduyulu olmak!
Ben sağduyulu falan olmak istemiyorum. Biri söylesin ne yapacağımı, ben de yapayım.
Bunca şeyle uğraşacak halim yok benim.
Daha eve bir şeyler almam lazım, hanım evde soğan bekliyor!
Dur, dur gitme hemen canım kardeşim, daha bunun "akla uygun" kısmı var, orasını da açıklayayım sana.
Sağduyu mu?
Boş ver abi şimdi sağduyuyu falan, belediye yardım ediyormuş dar gelirlilere.
Tanıdık var mı belediyede? Sen onu de hele.
Bak cepte ne kaldıysa daha alışveriş yapıp aldıklarımı eve götürmem gerekiyor, akşam iftarı neyle açacağız, değil mi?
Şu soğan niye bu kadar pahalandı acaba? Ekmiyor çiftçi bence, ekseler bu kadar pahalı olmaz. Kuru soğan bu ya, bu kadar pahalı olabilir mi?
Kilosu 30 lira olmuş resmen.
Daha ucuz satan bir yer var mı acaba? Belki, neydi o ya, tarım kredi marketleri miydi neydi, orada belki daha ucuzdur. Zaten sayıları da artacaktı o marketlerin değil mi?
Kaç tane oldu acaba açtıkları tarım kredi marketleri ülke çapında? Her köşede bir tane açmışlardır her halde! Reyis dediyse yapmışlardır.
Her yemeğe de lazım valla soğan. Zaten her şey ateş pahası.
Soğan bari ucuz olsaydı. Bir şey bulamasak bile, soğan ekmek yerdik eskiden hiç olmazsa.
Şöyle yumruklayınca cücüğü çıkar ya, en sevdiğimdir.
Ekmeğin fiyatı da çok arttı gerçekten. Artık soğan ekmek de yalan oldu gerçekten.
Ramazan pidesi bile çok pahalı.
Ne yapacağız inan ki bilmiyorum. Maaş yetmiyor abi, ayın yarısında bitiyor valla cepte ne varsa. Kalmıyor bir şey.
TOGG'mu?
Sayın bakanımız da öyle diyor. Bize kızıyor biraz soğan dediğimiz için, ama canı sağolsun.
Gurur duyuyoruz tabii ki!
Sağduyulu büyüklerimiz hepsini bizim için yapıyorlar.
Gurur duyuyoruz!
Bir de alabilsek iyi olurmuş ama, nereden bulacağız o kadar parayı. Bir katrilyon diyorlar fiyatına.
Ama bakanlarımız gösteriyor bize, yeter. Sokaklarda geziyorlar kendileri direksiyonda. Görüyoruz ya, biz alamasak da olur.
Güzel araba gerçekten. Görmek yeter bize.
Arada durup alıyorlar zaten bakanlar bazılarımızı sağolsunlar. İçini de görüyor kimi vatandaş.
Ak Partili o yoldan aldık diye video yayınladıkları!
Yok, yok. Yoldan kim el kaldırırsa durup nereye istiyorsa götürüyor bakanlarımız sağolsunlar. Kim olsa alıyorlar.
Reyis emir vermiş herhalde, onlar da mecburen alıyorlar tabii ki vatandaşı.
Kurgu o, kanma böyle şeylere!
Yok, yok. Kurgu değil abi, ne kurgusu. Gerçekten vatandaşı alıyorlar yoldan bakanlarımız. Ak Partili falan değil yani. Normal vatandaş ya, niye Ak Partili olsun ki?
Sağolsunlar abi, hizmet ediyorlar tabii millete, devletimize zeval vermesin rabbimiz.
Sen omurilik soğanında mı çapraz yer değiştiriyor demiştin sinirlerimiz?
Soğan deyince dikkatimi çekti de. Kaçaymış o soğan?
Son bölümdeki parodiyi Metin Akpınar oynuyormuş gibi hayal edin! Onun mimikleri, onun tonlamasıyla. Keşke yine arada parodilerde oynasa.
Sağduyulu olalım diyerek bitireyim bugün de. Belki birazcık da sol duyulu!
Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla