Site İçi Arama

kultur-sanat

“Savaş” Sözcüğünün Etimolojik Hikayesi

Savaş sözcüğü eskiden söz düellosu demekmiş. Hani aşıklar ellerinde sazları, başlarlar atışmaya. Gerçek anlamıyla savaşırlar.

“Savaş” Sözcüğünün Etimolojik Hikayesi

Sizi savaşa davet ediyorum!

Aman diyeyim, deme böyle şeyler, savaş kötü bir şeydir. Ne savaşı şimdi?

Tamam da ben savaş derken bu sözün düz anlamını kastetmiştim.

Nedir savaşın düz anlamı?

Gelin savaş sözcüğünün köküne bakalım.

Nedir savaşın kökü? Sav! Sava!

Eee, sav ne demek? 

Savcı var ya, iddia makamı. İddia ile ilgili bir şey sanırım.

Evet, savcının da kökü savdır, ama sav ne demek, sen onu de hele!

TDK Sözlüğüne bakarsak evet, iddia diye tanımlamışlar, ama etimolojik sözlük savın eskiden söz demek olduğundan bahsediyor, Türk tarihinin eski bir sözcüğü! Sava da söz söylemekmiş.

16’ncı yüzyıl sonrasında nedense unutuluyor bu sözcük. Cumhuriyet döneminde ise tekrar gündeme getiriliyor ve savcı olarak iddia makamının adı oluyor.

Tabii bir de başından savmak var, istenmeyen birini yanından uzaklaştırmak, defetmek, deflemek, tart etmek. 

Savcı derken defetme makamı anlamında olmasın sakın?

Ama hayır, savcı savı olan demek.

Ben sav deyince fikir anlıyorum aslında. Benim savım şöyledir! Yani benim fikrim budur deriz böyle dediğimizde.

***

İşte savaş da savdan türeme. Eski anlamıyla söz!

Bakın bu durumda savaş deyince eski anlamı ile söz düellosu gibi bir anlam çıkıyor.

Haydi savaşalım, yani söz düellosu yapalım!

İşte bunu kastetmiştim ben sizi savaşa davet ediyorum derken.

Belki de eskiden söz düellosu ile başlamışlardır, sonradan da işler çığırından çıkınca silahlara sarılmışlardır.

Olmuş size savaş dedikleri resmen savaş! Olamaz mı?

Yoksa niye savaş desinler durup dururken?

Bunun kabahatlisi Bayezid da olabilir bence. Yıldırım Bayezid’den bahsediyorum, birincisi, Ankara savaşında Timur’a yenilen Bayezid.

Başta Bayezid Timur’la mektuplaşır. Karşılıklı oturup söz düellosu yapmazlar, ama resmen sinkaflı sözlerle birbirlerini tehdit ederler.

Sonra da Ankara’da Timur Bayezid’e haddini bildirir. 

Ardından da fetret devri biliyorsunuz. 12 yıl sanırım, Osmanlı diye bir şey kalmaz aslında tarihte bu dönemde.

Bayezid Timur’u yeterince tartamamış, fazla güvenmiş kendine.

Halbuki Timur filleri ile gelmiş, Bayezid’in ordusunu filler ayaklarının altında ezmiş geçmiş, resmen filler tepinmiş savaş alanında, altta kalan Osmanlı ordusu ezilmiş.

Nerede okumuştum hatırlamıyorum, Nasreddin Hoca hikayelerinden biriydi sanırım.

Hani Timur sonra fillerini beslesinler diye civardaki köylere dağıtır da, artık sıtkı sıyrılan köy ahalisi Hocayı Timur’a fili köyden alsın diye ricaya göndermek ister.

Hoca ise ben kendi başıma yapamam bunu, bir heyet halinde gidelim, beraber söyleyelim der de, Timur’un yanına gelene kadar bakar ardında kimse kalmamış.

O da köylü çok memnun file bakmaktan, bir fil daha isterler diyerek işin içinden sıyrılır.

İşte böyledir bizim insanımız, güç karşısında sus pus olur. Önce atıp tutar, ama iş ciddiye binince tabanlara kuvvet.

Tam olarak nedir bu davranışın karşılığı olan söz bilmiyorum, ama böyledir bizim insanımız.

***

İşte bu bir hikâye belki, ancak bana Yıldırım Bayezid’in bir parmağı var gibi geliyor savaş sözcüğünün anlam değiştirmesinde.

Savaş önceden söz düellosuymuş, sonradan silahlarla yapılan günümüzdeki anlamını almış.

Ne dersiniz? Savaşalım mı?

Hani aşıklar yapar ya, karşılıklı ellerinde sazları, başlarlar atışmaya. Çok da güzel olur atışmaları. Gerçek anlamıyla savaşırlar aslında.

***

Bazen açıyorum sözlüğü ve öylesine sözcükleri inceliyorum. Bazen de bir sözcük takılıyor aklıma, ve orasından burasından, işte böyle “savaş” sözcüğü gibi inceliyorum.

Sizce de savaş aslında söz düellosu olabilir mi?

Bir zamanlar “savaşmayalım sevişelim” slogan olmuştu, bugünün sloganı da “silahlarla savaşmayalım, sözlerimizle savaşalım” olsa sizce nasıl olur?

Hadi gelin sizi savaşa davet ediyorum! 

Ama savaş derken savaşın düz anlamıyla, yanlış anlaşılmasın!

Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla.

Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Tüm Makaleler

  • 04.12.2023
  • Süre : 3 dk
  • 1405 kez okundu

Google Ads