Yaş Kemale Erince
Benim de çocukluk yıllarımdaki İstanbul’un en gözde kültür ve alışveriş merkezi, İstanbul'un merkezi sayılan İstiklal Caddesi’nin nostaljik dönemleri aklıma geliyor.
İnsan bazen kaçamaz geçmişinden. Nereye giderse gitsin kendi geçmişi kovalar onu. Özellikle yaş ilerleyince insan daha da çok düşünür olur geçmişini. Çünkü hayat muhasebesi yapılmaya başlanmıştır bu dönemde artık. Geride pişmanlıklar da vardır, iyi ki yapmışım denilen davranışlar da. Hatta doğru yapılan tercihlere mutlu olunurken, yanlış verilen kararların da sızısı hissedilir.
Örneğin lise yıllarına gidiverirsin birdenbire. Özellikle de ilk aşklar yer kaplar geçmişiniz önemli bir bölümünde bu gençlik yıllarına dair. İlk el ele tutuşmalar, ilk göz göze gelmeler, ilk buluşmalar. Şimdi artık her şey geride kalmıştır. İnsan döner ve bakar bazen geçmişine, orada asılı duruyordur her duygu, bir resmin çerçevesindeki siyah beyaz bir resim gibi. İyisi kötüsüyle. Günü geldiğinde gençler de bu geçmişin hesaplaşmasını bir gün yapacağını bugünden bilmelidir.
Benim de çocukluk yıllarımdaki İstanbul’un en gözde kültür ve alışveriş merkezi, İstanbul'un merkezi sayılan İstiklal Caddesi’nin nostaljik dönemleri aklıma geliyor.
Güzel kıyafetli beyefendiler, hanımefendiler burada arzı endam ederlerdi benim gençliğimde. Bu caddenin sadece cadde olmadığını, bir kültür merkezi vazifesi gördüğünü, sadece İstanbul’un değil Türkiye için de önemli olduğunu belirteyim. Bu cadde mahallinin, dönemin sahne ve sinema sanatının merkezi olduğunu söylesem pek abartmamış olurum! Ama benim çocuk aklımda kalan sadece "Lebon pastanesiydi". Orada paskalya çöreği yemeden alışveriş yaptığımızda, bir şeyler eksik kalırdı. O zamanlarda, Dolmabahçe Stadındaki maçlara giderdik. Ah, ah ne güzel günlerdi onlar benim için. En önemlisi de o yıllarda genç bir delikanlı olmak ne güzeldi.
Geçen gün bir tv kanalında Lebon pastanesinin kapanacağı haberine rast geldim. Demek ki o da her güzel şey gibi zamana yenik düşmekten kurtulamamıştı. 212 yıllık geçmişi olan İstiklal caddesinin simgelerinden, Osmanlı döneminden miras Lebon’un kapanması, benim açımdan önemliydi. Kapanan sadece basit bir pastanenin kepenkleri, ışıkları değildi. Onunla birlikte benim de mazimde kalan güzel hatıralarım da kapanıyordu. Onun için ben bu durumu mazimdeki bir yara olarak görüyorum. Ve bir o kadar da bu simge yerlerin kapandığını gördükçe inanın çok üzülüyorum.
Böyle zamanlarda özellikle hüzünlendiğimi, her zaman değişik duygularla dinlemeye doyamadığım o güzel şarkının sözleri geliyor aklıma.
Mazi kalbimde bir yaradır.
"Ben de gönül çektim eskiden
Yandı hayatım bu sevgiden
Anladım ki bir aşka bedel
Gençliğimmiş elimden giden
Önünde ben geldim de dize
Yar olmadı bu kimse bize
En nihayet düşüp can verdim
Gözündeki yeşil denize
Sarmadımsa da belden, geçmedim bu emelden
Bir hazin maceradır onu aldılar elden
Başkasına yar oldu, eller bahtiyar oldu
Gönlüm hep baştan başa viran bir diyar oldu
Mazi kalbimde bir yaradır
Bahtım saçlarımdan karadır
Beni zaman zaman ağlatan
İşte bu hazin hatıradır
Ne göğsünde uyuttu beni
Ne buseyle avuttu beni
Geçti ardından uzun yıllar
O kadın da unuttu beni
Sarmadımsa da belden, geçmedim bu emelden
Bir hazin maceradır onu aldılar elden
Başkasına yar oldu, eller bahtiyar oldu
Gönlüm hep baştan başa viran bir diyar oldu"
Saygı dolu sevgiyle kalın.