Zatı Şahanelerine Saygıda Kusur Etmemeliyiz
Bizatihi, bizzat, haddizatında ise "zat"ın şahıs, öz anlamından türeme. Özünde, özü itibariyle, özü seviyesinde, özü sınırlarında. Zevat ise zat'ın çoğulu, Zatlar, kişiler.
Zatıaliniz, zatı şahaneleri, bizatihi, bizzat, haddizatında, zaten, zevat, zilyet, zatürre, kısacası zat!
Gelin bugün biraz zat ile ilgili sözcükleri inceleyelim.
Zat sahip olan şey, özne, şahıs demek. Arapça sahip, malik sözcüklerinin dişil formu.
Yani o zat derken belki de o hanım diyoruz. Arapça bilmediğim için yorum yapamayacağım. Sadece dişil form olunca, sanki böyleymiş gibi geldi birden.
Bizde yoktur, ama birçok dilde sözcükler eril ve dişil olarak ayrılır. Nötr form da vardır birçoğunda.
Rusçada mesela böyledir. Zaman dişildir, gün erildir. Yüzük ise nötrdür. Öznesi bu sözcüklerle başlayan aynı cümlenin diğer sözcükleri özne olan bu sözcüklere göre farklı ekler alır. Yani "zaman bitti" ile "gün bitti" farklı şekilde söylenir ya da yazılır. Yüzük için bitti demek anlamsız, ama öyle deseydik "yüzük bitti" de farklı söylenecekti.
Bildiğim kadarıyla Almancada da böyle.
İngilizcede ise sadece üçüncü şahıs, yani "o" sözcüğü üçe ayrılmış, Rusçadaki gibi cümle yapısında erillik ya da dişillik olmuyor. Cümlenin diğer sözcükleri de oldukça basit şekilde kullanılıyor zaten.
O yüzden İngilizce bu diller arasında en kolayı diyebiliriz.
Bizim için pek anlaşılır bir şey değil bu dediğim.
Ama İngilizcede bile "o" derken eril, dişil ve nötr halleri olduğu için bahsettiğimiz kişinin ya da şeyin cümle söylenirken erkek mi, yoksa dişi mi olduğunu hemen anlayabiliyoruz.
Bizde bu ayrımı yapabilmek için "o adam", ya da "o hanım" demek durumunda kalıyoruz.
İyiymiş demeyin hemen, aslında oldukça zorluyor dili bu eril dişil ayrım özelliği, özellikle de Almanca ya da Rusçada.
Rusçada hatta hanımlarla erkekler farklı şekilde konuşur. Ben şunu yaptım derken hanımlar dişil formda, erkekler eril formda kullanırlar sözcükleri.
Normal bir Rus vatandaşının bile karıştırdığını duymuşluğum olmuştur kimi sözcükleri konuşurken. Yani bazen ağız alışkanlığı da yeterli olmuyor.
Bizde ise bildiğiniz gibi sözcüklerin sonuna koyduğumuz ekler sayesinde başka dillerde ancak bir çok sözcük kullanılarak ifade edilebilen bir şeyi tek bir sözcükle ifade edebilmek mümkün oluyor. Bu da bizim dilimizin avantajı diyelim.
Bu konuda fıkralar bile vardır ama şimdi fıkra anlatmayım yazının içinde.
Sadece bir örnek vermek gerekirse:
Mesela "gelemeyebilirdik".
İngilizce ile ancak 8 sözcükle söyleyebilirsiniz bu dediğimi.
"We might not have been able to come."
Rusçada biraz daha kolay, 5 sözcük yeterli oluyor.
Yabancılar da bizim dilimizi öğrenirken bu konuda zorlandıklarını söylüyorlar.
Neyse, zat diyorduk.
O zat!
Biraz sert söyleyince biraz aşağılayıcı bir anlam bile içeriyor bu haliyle, adını anmak istemediklerinde kullanıyorlardı büyüklerimiz genellikle bu halini.
O zat!
Ben de "zaten"i çok kullanıyorum.
"Zaten" "zat" ile aynı kökten geliyor. "Zat"ın zarf hali. Özü itibariyle, doğası gereği. Özüne, şahsına dair.
Zatürre ise "zat"ın bir başka anlamı olan özlenme, yani özüne ulaşma anlamıyla oluşmuş bir bileşik sözcük. Yani özlenme derken burada "iltihap" anlamıyla "zat" akciğerin Arapçası olan "alri" den dönüşme "-re" sözcüğüyle birleştirilince "zatürre" olmuş.
Nereden nereye değil mi?
Bizatihi, bizzat, haddizatında ise "zat"ın şahıs, öz anlamından türeme. Özünde, özü itibariyle, özü seviyesinde, özü sınırlarında.
Zevat ise zat'ın çoğulu, Zatlar, kişiler.
Zilyet sahip olma anlamından, elinde tutan.
Biraz da İslami bir terim. İslam hukukunda bir malın tasarrufuna fiilen sahip olan kimse demek. Yani yine zat'tan geliyor.
Gelelim zatıaliniz, zatı şahaneleri sözcüklerine.
Anlayacağınız gibi bunlar artık pohpohlama sözcükleri.
"Efendimiz zatı şahaneleri, hanedan-ı hümayunları afiyetteler umarım. Zatıaliniz müsaade buyurursa bu kulunuzun heyet izamına dair bir takriri olacak. Paşa hazretleri vakayii reyülayn görmüşlerdir efendim. İhtisasatını tamamıyla bize bildirmeleri için kendilerinden istirham edelim."
Nasıl? Beğendiniz mi?
Bir zamanlar böyle konuşuyormuş saray ahalisi. Cumhuriyetin ilk yıllarında da böyle konuşuluyormuş.
Bana çok fazla pohpohlama içeriyormuş gibi geliyor. Nasıl diyeyim, biraz şakşakçılık işi bu şekilde konuşmak.
Bugün de aynı şakşakçılık peşinde olan zatlar var.
Aslında yanlış söyledim, zevat demem gerekirdi. Biraz önce kendim yazdım halbuki, "zevat" "zat"ın çoğuluydu.
Nereden takıldıysa aklıma işte bu zat konusu bilmiyorum gerçekten. Bugün de bu konuyu inceleyeyim istedim.
Haa, hatırladım, bir basın mensubu efendileri hazretlerine böyle hitap etmişti galiba televizyonda hitap ederken, oradan aklıma takılmış olmalı.
Unutuyorum işte bazen, o kadar çok konu var ki, konular birbirine giriyor bu günlerde.
Neyse, hayırlı pazarlar dileklerimle diyerek burada sonlandırayım yazıyı, şu ramazan ayında fırsat varken dinlenin biraz evde en iyisi.
Bu arada deprem bölgesinde yine hava bozuyormuş, umarım bu sefer de sel felaketi falan olmaz.
Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla