Site İçi Arama

kultur-sanat

Biyonik Yaşam Mümkün mü?

Ameliyattan uyanıyorsunuz ve artık biyonik bir kolunuz var. Bir fark hissetmiyorsunuz, çünkü diğer elinizle şöyle bir dokunduğunuzda biyonik kolun üzerinde yapay bir deri olduğunu fark ediyorsunuz. Biyonik kol üzerindeki bu yapay deriye aynı normal bir koldaki gibi deri altı his üniteleri konmuş ve eskiden olduğu gibi aynı şekilde her şeyi biyonik kolunuzla hissediyorsunuz.

Gelin size bugün bir ameliyat masasında bir insan neler yaşar, onu anlatayım.

Düşünebiliyor musunuz, ameliyat masasındasınız, ortam oldukça soğuk, doktor başlayalım mı diye soruyor.

Biraz bir çekince oluyor içinizde, bir iki nefes alıyorsunuz ve ameliyat öncesi yapılmış olan sakinleştiricinin de etkisiyle zaten biraz yorgun ve sakin bir sesle tamam diyorsunuz, başlayalım.

Yüzünüze narkoz için maskeyi takarken doktor şimdi yüzden geri sayalım diyor. Yüz, doksan dokuz, doksan sekiz, doksa...

Ve gözünüzü açıyorsunuz, yataktasınız. Kolunuzda bir serum takılı. Parmağınızın ucunda da nabzınızı ölçen bir mandal takılmış. Odadaki cihazdan o bildik ses geliyor, dit, dit, dit...

Başınız hafiften dönüyor bir yandan, bir yandan da kolunuzda hafif bir sızı hissediyorsunuz. Ama bu sefer o dayanılmaz ağrı yok kolunuzda.

Bu yazdıklarım gerçekten bir zamanlar ameliyat için hastaneye yattığım zamanlardan kalma anılar.

Gerçekten ameliyat masasında yatarken hatırlıyorsunuz kendinizi en son, bir de o geri sayımı.

Sonrasında bir boşluk ve gözünüzü hasta odasında açıyorsunuz.

Çok yıllar önce düşüp kolumu kırmıştım, önce lokal anestezi ile ameliyat etmeye çalıştılar, ama kolum yapılan iğne ile nedense uyuşmadığı için bir sonraki gün doktor narkoz ile ameliyata karar vermişti.

Ameliyat sonrasında ise kolumda büyük bir acı hissediyordum ve tekrar röntgen çekip baktıklarında ezilerek kırılmış olan kol kemik başımda bir küçük parçayı temizlemeyi atladıklarını görmüşlerdi.

Beni ertesi gün üçüncü defa ameliyat masasına yatırarak tekrar kolumu açmışlar ve kalan kırık parçayı bulup almışlardı.

Üçüncü defa ameliyat masasına yatıyor olduğum için artık bir bıkkınlık halindeydim ve bir gün ara ile ikinci defa narkoz alacağım için de biraz ürkmüştüm doğrusu.

Bunca yıl sonrasında o günleri hatırlamak biraz garip bir his.

Kolum halen daha arada sorun çıkartır, iki defa aynı yeri kurcaladıkları için sinir uçları zedelenmiş sanırım, çok kıvrık kalırsa bir uyuşma gelir koluma. Diğer kolumda aynı sorun yoktur.

Tabii ben epey bir ameliyat oldum hayatımda. O yüzden alıştım bile diyebilirim ameliyatlara.

Bu yazıda amacım ben nasıl ameliyat olmuştum değil tabii ki.

Teknoloji haberlerine bakarken artık robotik uzuvlar konusunda oldukça iyi gelişmeler olduğunu okudum. Birçok engelli için bu gelişmeler gerçekten çok ümit verici gelişmeler.

Ama bu konuları okurken aklıma da farklı farklı düşünceler geliyor.

Mesela yakın gelecekte şöyle bir şey olsa sizce nasıl olur?

Diyelim ki teknoloji o kadar çok gelişmiş ki, artık yapay uzuvlar takıldığında siz o uzvu vücudunuzun bir parçası olarak hissediyorsunuz. Kolunuzdan ya da bacağınızdan onları ayıracak hiçbir fark yok.

Olabilir mi böyle bir şey?

Ameliyattan uyanıyorsunuz ve artık biyonik bir kolunuz var.

Bir fark hissetmiyorsunuz, çünkü diğer elinizle şöyle bir dokunduğunuzda biyonik kolun üzerinde yapay bir deri olduğunu fark ediyorsunuz. Biyonik kol üzerindeki bu yapay deriye aynı normal bir koldaki gibi deri altı his üniteleri konmuş ve eskiden olduğu gibi aynı şekilde her şeyi biyonik kolunuzla hissediyorsunuz.

Sonra bir kere daha uyanıyorsunuz ameliyattan. Bu sefer ayağınız biyonik ayak olmuş. Yine eski ayağınızdan bir farkı yok. Hatta daha da sağlam. Çok daha yukarıya sıçrayabildiğinizi fark ediyorsunuz.

Bu arada benim olduğum ameliyatlardan biri de ayağımdan olduğum ameliyattır. Ayağım da kırılmıştı bir zamanlar.

Neyse, biz dönelim senaryo ameliyatlarımıza.

Bu şekilde yavaş yavaş tüm vücudumuzun uzuvlarını değiştirdiklerini düşünün.

Beynimiz dahil bu dediğime, yani her şey.

Her seferinde uyandığınızda biraz narkozun etkisiyle bir bitkinlik ve belki biraz sızı hissediyorsunuz, ama çabucak iyileşiyorsunuz.

Yani siz yine sizsiniz.

Yapay uzuvlarınız ise her seferinde vücudunuzun bir öğesi olarak size ait oldukları hissi veriyorlar.

Ameliyat öncesi nasıl hissediyorsanız ameliyat sonrası hiçbir farkı olmuyor.

Şu anda siz eliniz kolunuz için ne hissediyorsanız aynı hisler, hiç farkı yok.

Bir gün artık beyniniz de değiştirildiğinde ne hissedersiniz acaba?

Tamam, insan bilinci beyindedir. Üstelik beynimizin nasıl çalıştığı henüz çözülebilmiş değil.

Ama senaryo bu ya, teknolojinin çok ilerlediğini hayal edin, artık tıp ve robotik konusunda zirveye ulaşmışız mesela. Her şeyi yapabiliyoruz.  

Diyelim ki beynimizi tek seferde değiştirmiyorlar, parça parça değiştiriyor olsunlar.

Yani ne bileyim, önce sadece görme merkezimizi değiştiriyor olsunlar.

Ameliyattan uyandığınızda artık çok daha iyi görebiliyor olduğunuzu fark ediyorsunuz. Epey bir uzaktaki şeye gözlerinizle yakınlaştırma yapabiliyorsunuz ve gayet net bir şekilde görebiliyorsunuz.

Daha sonra sırasıyla beyindeki diğer merkezleri değiştiriyorlar.

Mesela bir sonraki değişen merkez hafıza olsun. Artık sabah yediğiniz her şeyi çok daha iyi hatırlıyorsunuz. Gün içinde okuduğunuz bir kitabı da virgülüne kadar hatırlıyor olduğunuzu düşünün.

Bu şekilde bir süre sonra beyninizin tümünün değiştirildiğini düşünün.

Her seferinde belki de kendinizi çok daha iyi hissediyorsunuz.

Sonunda bilincinizin de aktarılmış olduğu bir robot oldunuz!

Olur mu öyle şey demeyin, belki de gelecekte olacak bu dediğim.

İnsanoğlu bu şekilde belki de ölümsüzlüğün çaresini bulmuş olacak.

Kaza mı yaptınız, kolunuz mu zarar gördü, birkaç saniyeliğine bilinciniz kapatılıyor ve yeni kolunuz yerine takılıyor. Belki de bilincinizin bile kapatılmasına ihtiyaç olmadan değiştirebilirler gerekli uzvu.

Bu şekilde yaşam mümkün olabilir mi?

Yoksa olamaz mı?

Dediğim gibi her ameliyat sonrasında aynı şu anki ameliyat sonrasında olduğu gibi siz yine sizsiniz.

Sabah uykudan uyandığınızda farklı bir kişi olduğunuzu düşünüyor musunuz? Hayır.

Hiçbir farkı yok, siz yine sizsiniz!

Bence olur ve gelecekte olacak muhtemelen böyle bir şey!

Bu noktada tabii akla farklı bir bakış açısı takılıyor.

Bir bilincin bir başka yere aktarılması mümkün mü acaba?

Bir robot ne kadar cansız bir varlıktır?

Biz ne kadar canlıyız?

Canlı ne demek? Can ne demek? İnsan ne demek?

Derin sorular bunlar değil mi?

Bunlar şimdilik cevapları olmayan oldukça derin sorular. Belki bir gün bu sorulara cevaplar bulunacak mutlaka.

Biyonik tıp konusunda teknolojik gelişmeler hızla ilerliyor. Elbet bu konular bir gün gündeme gelecek. Elbet bu soruların cevaplarını bir gün öğreneceğiz.

Hizmetinize eklenen yeni bir uzva nasıl adapte olunabileceğini henüz anlayamıyor olabilirsiniz. Ama inanın bir gün bunu algılama şansına hemen herkes sahip olabilecek.

Bu biraz da araba sürmeye başlamak gibi bir şey, ya da bisiklet sürmeyi öğrenmek gibi. Ögrendiğinizde artık o araba sizin bir parçanız olur ya, işte öyle bir şey.

Neydi o insanoğlunun ilk kullandığı alet?

Bir filmden hatırlıyorum, bir dal parçasıyla bir yırtıcı ile girdiği kavgadan galip çıkmıştı galiba ilk insan. Filmde o tarihi ana gönderme yapıyordu yönetmen, sopayı havaya fırlatıyordu goril benzeri ilk insan. Adeta galibiyetini kutlarken sopaya da kutsayarak bir değer biçiyordu.

Aynı o filmde olduğu gibi bir gün biyonik uzuvların avantajını anlayacağız sanırım.

Üstelik bu biyonik bilinç diyebileceğimiz duruma bir de yapay zekâ ortaklığı katılırsa, dünya o zaman nereye evrilir hiç aklım almıyor, bilmiyorum. Bir yandan da korkutuyor beni bu gelecek.

Şimdiden yapay zekâ dünyasında ChatGPT-4 kullanıma girmiş durumda ve bu sefer bu yapay zekâ oldukça akıllı gibi görünüyor.

Yapay zekâ ise tabii ki bambaşka bir konu. Yapay zekâ hiç olmayan bir bilincin sıfırdan başlaması.

Biyonik dönüşüm ise var olan bilincinizin biyonik olarak dönüşümü.

Bu yazıda biz insanların biyonik dönüşümüne dair biraz düşüncelerimi paylaşayım istedim. İleride yapay zekalar üzerine de bir şeyler yazarım herhalde. Zaten bu konularda arada bir şeyler yazıyorum.

Şimdilik bilimle kalın diyerek burada duralım.

Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla

Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Tüm Makaleler

  • 28.03.2023
  • Süre : 6 dk
  • 1021 kez okundu

Google Ads