Sedimantasyon Hızı - Crp Yüksekliği Ve Obezite
Sedimentasyon Hızı (İngilizce kısaltması ESR ) ve CRP ( C-reactive Protein ) uzun zamandır vücuttaki inflamasyonun göstergesi olarak kullanılmış ve halk diline bile girmiştir. ESR öncelikle yaşa bağlı değişirken CRP değeri ise laboratuvarın kullandığı birime göre değişiklik göstermektedir.
Sedimentasyon Hızı (İngilizce kısaltması ESR ) ve CRP ( C-reactive Protein ) uzun zamandır vücuttaki inflamasyonun göstergesi olarak kullanılmış ve halk diline bile girmiştir. ESR öncelikle yaşa bağlı değişirken CRP değeri ise laboratuvarın kullandığı birime göre değişiklik göstermektedir. Hastalar arasında bir endişe konusu olan bu değer yüksekliği durumunda ise eğer aşikâr bir enfeksiyon odağı bulunmazsa, hastalar genellikle soluğu romatoloji polikliniklerinde almaktadır. Ancak tabi ki ESR ve CRP yüksekliğinin tek sebebi başta Romatoid Artrit olmak üzere diğer romatoid hastalıklar değildir. Özellikle uzun süre boyunca araştırılmış, kanser taramaları yapılmış hastalarda ne yazık ki gözden kaçan bir durum da obezitedir.
Obezite başlı başına vücutta bir inflamasyon sebebidir, birçok çalışma ile de bu durum doğrulanmıştır. Özellikle vücut ağırlığının metre cinsinden boyun karesine bölünmesi ile elde edilen Vücut Kitle İndeksi (BMI) 35 kg/m2 üzerinde olan kişilerde bu değerlerde ciddi bir artış görülmüştür. Yapılan bir çalışmada BMI değeri 35 kg/m2 üzerinde olan kadınların normal ağırlıktaki yaşıtlarına göre 19.2 kat daha sık ESR ve CRP yüksekliği yaşadığını göstermiştir. Bu durum kadın cinsiyette daha çok olmak üzere erkeklerde de 13.6 kat olarak tespit edilmiştir.
Bunun sebebi ise CRP üretiminden sorumlu olan IL-6’nın üretiminde yağ dokunun da yeri olmasıdır. Dolaşımda bulunan IL-6’nın %25’i yağ doku tarafından üretilip salınmaktadır. IL-6 ise karaciğerde CRP üretimini artırmaktadır. Ayrıca cilt altı yağ dokusuna göre göbek etrafındaki yağ dokusu daha fazla IL-6 üretmektedir. Kadınların erkeklerden daha fazla yağ dokuya sahip olması ise belki de yukarıda bahsettiğimiz farkı doğurmaktadır.
CRP ve ESR yüksekliği ise hastalar ve doktorlar arasında kafa karışıklığı yaratmaktadır. Öncelikle hastaya tanı konmasını güçleştirmekte ardından ise halihazırda tanısı olan romatoloji hastaları için ise takip ve tedaviyi zorlaştırmaktadır. Çünkü birçok tedavi değişikliği bu iki değere göre yapılmaktadır. Ayrıca sağlık sisteminde gereksiz harcama yapılmasına sebep olmakta ve de hasta ve sağlık çalışanının zamanını almaktadır.
Burada doktorun görevi obezitenin de bir hastalık olduğunu bilmek ve hastaya kabul ettirmektir. Birçok hasta sadece obez olduğu için yükselen bu değerler nedeniyle daha fazla tetkik edilmemeli ve acilen kilo vermesi konusunda uyarılmalıdır.
Yukarıda bahsedilen araştırmalar aynı zamanda kilo kaybının ve normal kiloya dönmenin bu etkileri geri çevirdiğini de göstermiştir. Bu şekilde bir yöntem izlenerek hasta kilo vermesi cesaretlendirilmelidir.
Hastaları ise günümüzde obezitenin adeta yaş ile gelen bir özellik olduğu fikrini terk etmesi ve en azından sorunu kabul etmesi gerekir. Burada özellikle eğitimin de önemi vardır, özellikle karbonhidrat ağırlıklı beslenilen kırsal kesimde, çevredeki herkesin obez olması ve beden algısının bozulması ile ne yazık ki hasta obez olduğunu dahi kabul etmemekte-dir. Polikliğe obezler için özel olarak yapılmış tekerlekli sandalye ile gelen ve obezite nedenli ayağa dahi kalkamayan hastaya kilo vermesi önerilince kilolu olmadığını belirtebilmektedir.
Son olarak benim düşüncem bir hasta hastalığı ile ilgili yardım aramadan önce kendi sağlık durumunu düzeltebilecek her şeyi yapmak ile yükümlüdür. Örneğin nasıl sigaranın nefes darlığı yaptığına inanmayan bir hastaya yardım etmek mümkün değilse, aşırı kilonun da sağlığı bozucu bir etkiye sahip olduğunu kabul etmeden sadece ESR ve CRP’ye bel bağlamak da doğru değildir.