Site İçi Arama

kultur-sanat

Antikaların ve Antika İnsanların Kıymetini Bilelim

Aile büyüklerimizin bu dünyadan göç ettiklerinde bize bıraktıkları her nesne ve mülk, her birimiz için çok değerlidir. Ata yadigarı dediğimiz bu şeyleri koruyup kollamanın manevi hazzı çok büyüktür. Örneğin bir büyük dedenin torunlarına bıraktığı hatıra bir kılınca o ailede paha biçilemez.

Hepimiz insanız. İnsan duyguları görünmez, elle tutulmaz fakat ruhumuzun sağlığını gösteren bir yaşam güneşidir. Duygularımız olmadan hayatın ve yaşamın hiçbir manası ve anlamı kalmaz! İnsanın ruhuna dokunmayan yazı ve şiirler, içinde baharatı, tuzu olmayan yemeklere benzer. Tat vermez, sadece mideye ağırlık verir sıkıntı yapar. Oysaki, güzel bir ortamda tadı tuzu, baharatı kararında olan yemeğin zevkine doyum olmaz.

Aile büyüklerimizin bu dünyadan göç ettiklerinde bize bıraktıkları her nesne ve mülk, her birimiz için çok değerlidir. Ata yadigarı dediğimiz bu şeyleri koruyup kollamanın manevi hazzı çok büyüktür. Örneğin bir büyük dedenin torunlarına bıraktığı hatıra bir kılınca o ailede paha biçilemez. Belki satsan pek bir şey etmez ama o kılıç, ailenin neredeyse soy kütüğünün bir parçası oluverir. Bunun yanında bazılarımız için bu duygunun insanın tüm benliğini nasıl sarıp sarmaladığının pek bir ehemmiyeti, önemi olmayabilir. Bunu da anlayışla karşılayabilirim.

Benim nazarımda, büyüklerimizden ve ebeveynlerimizden geriye kalan her türlü eşya ve mülk bizim de, bizden sonra gelecek nesillerimize bırakacağımız birer hatıradır. Onun için bize bırakılan bu değerli hatıraların kıymetini iyi bilmeliyiz. Bunlara gözümüz gibi bakıp kollamalıyız.

Zaman zaman biz nasıl bir insan topluluğu olduk diye de şu soruyu kendime sormuyor da değilim! Mal-mülk kıymeti neden bilmiyor, hatıraları olan bize emanet kalan değerlere neden gerekli özen ve kıymeti göstermiyoruz? diye hayıflandığım zamanlar oluyor. Bunun sebebi artık her şeyi çok kolay elde ediyor oluşumuz olabilir mi? diye de düşüncelere dalmaktan kendimi alamıyorum.

Yeni dünya düzeninde çoğu zaman elimizdekilerin kıymetini bilmeyen, sadece tüketip sonra da bir kenara atan, bir bakıma kadir kıymet bilmeden her şeyi hoyratça kullanıp, daha eskimesine bile fırsat vermeden elimizden çıkarmayı yeğliyoruz. Hâl böyle olunca da, bazılarımız için antika nesneler, çöpe atılması gereken eski-püskü şeyler olmaktan öteye gitmiyor, bir anlam ifade etmiyor.

İşte antikacılarda satılan bu eşyalar, kadir kıymet bilmeyen, ata malını satacak kadar benliğinden uzaklaşmış insanların vefasızlığını gösterir gibidir. Bu tür insanlar için o antikaların pek bir değeri de yoktur. Çoğunlukla yok pahasına ellerinden çıkarırlar. Ben kendi adıma antikaları çok severim. Hatta evimde aile büyüklerimden kalan artık antika diyebileceğim eşyaları, hatıraları ve bunların yanında antikacılardan satın aldığım bazı kendimce özel objeleri muhafaza ediyorum. Kitaplarımın, antikalarımın bulunduğu odamı bir başka seviyorum. Burası evde benim en fazla huzur bulduğum köşe oluyor. Sizlere yazdığım yazılarımın çoğunu da bu odada yazıyorum. Bu odaya girdiğimde bazen antika eşyalarımla kendi kendime konuşurum. Keşke bunlar dile gelse de benimle konuşsalar derim. Acaba antikalar bir konuşsalar bizlere neler anlatırlardı, değil mi? Eskilere dair şeyleri anlatsalardı güzel olmaz mıydı?

Bizler çoğunlukla antika eşyaları ilgisizlik ve kayıtsızlıkla harap olmaya, yokluğa terk ederiz. Sonra, darmadağın, perişan görünümü karşısında kaldığımız zamanlarda bunların karşısına geçip üzülür ve az da olsa pişmanlık duyarız. Bazılarımız ise sanki onlar kenara atan kendisi değilmiş gibi, utanmadan riyakarlık yapıp, timsah gözyaşları dökeriz.

"Sahip olma" duygusu kuvvetli olan insanlar, ellerindekilerin kıymetini daima bilirler! Bu duygu beni her zaman etkisi altına almıştır. Ondandır belki de eskiye özlem ve antikaya karşı duyduğum meftunluk. Ata malını, yadigarını korumak, insanı insan yapan özelliklerden biridir. Bunu lütfen hiç unutmayalım.

Babadan kalma eski bir evimiz olduğunu düşünelim, kayıtsızlığımıza kurban olduğu takdirde sonu viran olup yıkılmak olacaktır. Böyle bir evi devamlı olarak onarır ve korursak, sonunda emeklerimizin karşılığı olan şirin ve güzel bir evi yaşatmış oluruz. Ona her baktığımızda annemizi, babamızı, o evde kardeşlerimizle birlikte geçen çocukluğumuzu, kısaca anılarımızı yaşatırız.

Hepimiz biliriz ki, bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur. Bu, antika eşyalar için de geçerlidir. İnsan ilgisi, iradesi ve çabası, isterse çirkini güzel yapar. İlgisizlik ve ihmal ise en üstün güzellikleri dahi yok eder, derbeder bırakır. Elimizdekilerin kıymetini bilmeyi, onları korumayı, değerlendirmeyi, geçmişimize sahip çıkmayı toplumsal kültürümüzün bir parçası olarak öğrenmemiz ve gelecek nesillerimize de öğreterek aktarmamız gerektiğine inanıyorum. Bu kültür bizde kökleştiği zaman, karakterimizin bir parçası olduğu zaman, elimizin altında olan her şey iyiye, güzele, mükemmele ulaşacaktır. Antikaları sevin, onlar bizim geçmişimizle geleceğimiz arasındaki kuvvetli bağları oluşturur. Antika eşyalar gibi antika insanları da severim. Etrafınızdaki antika eşyalara da antika insanlara da sahip çıkmanızı dilerim. Çünkü onlar yittiğinde yerlere kolay kolay koyacak bir şey bulamıyoruz.

Saygı dolu sevgiyle kalın

Araştırmacı Yazar Mustafa Orhan ACU
Araştırmacı Yazar Mustafa Orhan ACU
Tüm Makaleler

  • 15.07.2023
  • Süre : 4 dk
  • 1777 kez okundu

Google Ads