Site İçi Arama

kultur-sanat

Atılan Her Gol Kurşun Tutulan Her Top Vatan Müdafaası

Yapımcı/Senarist/Yönetmen Abdullah OĞUZ’un ifade ettiği gibi bu film: “Epik bir hikâye, Anadolu’dan Atatürk’ten gelen bildirilerin tribünlere paylaşılmasıyla, sportif başarılarla kitleleri birleştiğini gösteren bir film, İngiliz güçlerine karşı yapılan psikolojik harbin filmi, bu bir direniş filmi…”

Sıkça duyduğumuz bir söz var: “Türkiye’de Cumhuriyet tepeden inme bir şekilde geldi, bu toplum, Avrupa örneğinde olduğu gibi bir Rönesans ve Reform yaşamadı.” Bununla bağlantılı olarak toplumun, cumhuriyetin, demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin, inanç özgürlüğünü hayata geçiren laikliğin, kıymetini yeteri kadar bilmediği ifade edilir. Kıymet bilme konusu bir yana bırakılırsa, Rönesans ve Reformun yaşanmadığı noktasında gerçek bunun tam tersidir. Devlet ve toplum düzeninin modern ve çağdaş bir biçimde yeniden yapılandırılması sürecini ifade eden Türk Rönesans ve Reformu aslında büyük bedeller ödenerek hayata geçirilmiştir. Avrupa’dan tek farkı asırlara yayılmamış, yaklaşık çeyrek yüzyıllık bir süreçte gerçekleşmiş olmasıdır. 

Sevr Antlaşması kabul edildikten sonra, Başkent İstanbul işgal edilmişti. Padişah tahakküm altına alınmış ve Meclisi Mebusan dağıtılmıştı. Böylece Osmanlı Devleti “defacto” olarak sona ermiş oluyordu. Bu aşamada memleketin birçok noktasında kurtuluş için örgütlenmeler ve direniş hareketleri başladı. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün önderliğinde birleştirilerek yürütülen bu büyük savaşım, devrimlerle modern ve çağdaş bir devlet ve toplum yapısına evrilecekti. “Zaferin Rengi” filmi işte bu kurtuluştan ve kuruluşa giden süreçte ödenen bedellerin büyüklüğünü ve erişilen zaferin değerini bize hatırlatan küçük bir tarih kesit sunuyor.  

1899 yılında halen Fenerbahçe Stadı’nın bulunduğu çayırlık alanda, kendilerine Black Stockings FC (Siyah Çoraplılar Futbol Kulübü) diyen Fenerbahçeli gençlerin meşin yuvarlağa yaptığı vuruşlarla birlikteliğin ilk kıvılcımı çakıyor. 1902 yılında Kadıköy Futbol Kulübü adı altında gelişiyor ve 1907 yılında Fenerbahçe Futbol Kulübü adıyla günümüze değin uzanan güçlü birliktelik can buluyor. Yeni yeni filizlenmeye başlayan futbol sevgisi, Batıdaki örneklerine benzer şekilde tüm toplum kesimlerinde yansıma bulmaya başlamıştı. Ancak takip eden dönemde meydana gelen Balkan Savaşları, Çanakkale Muharebeleri ve I. Dünya Savaşı tüm Türk spor kulüplerinde olduğu gibi doğal olarak Fenerbahçe’yi de olumsuz etkilemişti. Dünya Savaşının mağlubiyetle neticelenmesi, önemli insan ve toprak kayıpları olması, İstanbul’un işgali toplumda büyük bir psikolojik yıkıma neden olmuştu. Film işte bu atmosferi yansıtan, Fenerbahçe’nin efsane kaptanı Galip (Kulaksızoğlu) Bey’in savaştan dönüşünü canlandıran sahneyle başlıyor.

Filmin sahneleri son derece gerçekçi mizansenlere sahip. Bunu sağlamak için dijitalin kolaylığına kaçılmamış. İzmit’te Seka Platosunda yirmi bin metrekarelik bir alana, futbol maçlarının canlandırıldığı Papazın Çayırı, Topçu Kışlası-Taksim Stadı ve Kuşdili Fenerbahçe Kulüp Lokali Binası ile Gülistan Gazinosu aslına uygun bir şekilde inşa edilmiş. 

Bu büyük prodüksiyonun Türkiye’nin en yüksek bütçeli filmlerinden biri olduğunu öğrenmek bizi şaşırtmıyor. Tarihi değeri yüksek bir misyonu canlandırma iddiasında olan bu filmin yapımında emek ve masraftan kaçınılmadığını görmek mutluluk veriyor. 

Filmin senaryosu Abdullah OĞUZ, Evren OĞUZ, İsa YILDIZ ve Safran Banu ERDOĞAN tarafından yazılmış. Büyük usta Abdullah OĞUZ aynı zamanda filmin hem yapımcılığını hem de yönetmenliğini üstlenmiş. Filmde, hamasete kaçılmadan yalın bir dille Fenerbahçe Spor Kulübü’nün tarihi anlatılmış. Bununla birlikte ve daha da önemlisi İstanbul’da yaşamakta olan Müslim-Gayrimüslim, toplumun çeşitli kesimlerinin İşgale ve Millî Mücadeleye bakış açılarıyla tutumlarını görmek mümkün. Bu perspektif filmi bir futbol takımının propagandası, tarihi ve başarıları olması sınırlarından çıkarıyor ve toplumun tüm kesimlerine hitap eden tarihi bir film standardına yükseltiyor. (1) 

Özellikle Galatasaray’ın efsane Başkanı Ali Sami YEN Bey’in bir Fenerbahçe-Galatasaray maçı öncesi yaptığı konuşmaya yer verilmiş olması filmi milli duyarlılığı yüksek, hürriyet konusunda hassasiyet hisseden, tam bağımsızlığa değer veren tüm fertlere hitap etme niteliğini pekiştiriyor.

Zaferin Rengi filminin oyuncu kadrosu oldukça zengin ve güçlü. Fenerbahçe’nin ilk kaptanlarından Galip KULAKSIZOĞLU’nu Kubilay AKA, Galip Bey’in aşkı, aynı zamanda Kuvayi Milliye gönüllüsü Peyker Hanım’ı Gülper ÖZDEMİR, Fenerbahçe’nin kurucu başkanlarından Mehmet Sabri TOPRAK’ı büyük sanatçı Nejat İŞLER, Müsellâh Müdâfaa-i Milliye (Mim-Mim Grubu) İstihbarat Teşkilatı İstanbul Reisi Topkapılı Cambaz Mehmet’i değerli sanatçı Timuçin Esen, İşgal Ordusu Subayı Yüzbaşı John G. BENNETT’i Yılmaz BAYRAKTAR, John BENNETT’in sevgilisi Rus Kadın Rolünü Gonca VUSLATERİ, 

Filmde başrolü tek bir oyuncuya atfetmek diğer tarihi şahsiyetleri başarıyla canlandıran oyunculara haksızlık olacak gibi hissettiriyor. Özellikle kısa bir sahnesi olmasına rağmen Büyük Sultan Ahmet Mitinginde konuşma yapan Halide Edip ADIVAR rolünü canlandıran Birce AKALAY’ın seyirciyi duygulandıran performansı dikkat çekici. 

Yine Yiğit ÖZŞENER’in fiziksel benzerlik ve makyaj unsurları bir yana bırakılırsa Mustafa Kemal Paşa’yı canlandırdığı sahnelerin başarılı olduğunu söylemek gerekiyor. 

Filimde geçen bazı konuların altını çizerek izlemek gerekiyor. Bunlardan birincisi Fenerbahçe Spor Kulübü mensuplarının Millî Mücadeleyi desteklemek için Mim Mim Gurubu ile beraber hareket ederek İngiliz Cephaneliklerinden kaçırdıkları silahları Anadolu’ya gönderdikleri üzerine olan bölümdür. İzleyicileri heyecanlandıran, göğsünü kabartan, duygulandıran sahneler içeren bu bölümünün tarihi gerçeklere dayandığı bir kurgu olmadığı biliniyor. 

Yine Fenerbahçe Başkanı Sabri Bey’in İşgal Kuvvetleri tarafından tutuklanması akabinde Malta’ya sürgün edilmesi yakın zamanda 3 Temmuz 2011'de Fetullahçı Terör Örgütü tarafından Fenerbahçe’ye ve Başkanı Aziz Yıldırım’a kurulan kumpas ile Başkanın tutuklanmasına giden süreci ironik bir şekilde hatırlara getiriyor. 

Filmin en güçlü bölümü General Harington Kupası’nın zor bir galibiyet sonrası Fenerbahçe tarafından alınmasını canlandıran sahneler. Bundan önce Fenerbahçe, işgal kuvvetleriyle ilk maçını yaptığı 24 Kasım 1918’den son maçını yaptığı 9 Kasım 1923 gününe kadar beş yıl boyunca içinde İngiliz/Fransız işgal kuvvetlerinin takımlarıyla yaptığı maçlar da dahil olmak üzere 129 kez sahaya çıktı. Bu maçların 104’ünde galip gelirken 10 beraberlik ve 15 yenilgi aldı. Fenerbahçe’nin karnesi Türklerin her alanda başarılı olabileceğine işaret ederken esaret altındaki İstanbul halkına da büyük moral veriyordu. Mustafa Kemal Paşa millî şuura katkılarından dolayı 3 Mayıs 1918’de Fenerbahçe’yi ziyaret etmiş anı defterine kendi el yazısıyla not düşmüş ve Fenerbahçe’ye ebedi muvaffakiyetler dilemişti. Filmde “ebedi muvaffakiyetler” sözünün bir temenni değil, Ulu Önder’in bir emri olduğu bir motivasyon unsuru olarak zekice ön plana çıkarılmış.

Fenerbahçe 1922-1923 İstanbul Ligi’ni hiç gol yemeden şampiyon tamamlamış, İstanbul Matbuat Turnuvasını da Galatasaray’ı 1-0 yenerek kazanmıştı. 

Artık savaş bitmiş İngilizler Yunanlılarla birlikte yenilmişti. İngiliz İşgal Kuvvetleri Türkiye’den bir zaferle ayrılmak istiyorlardı. Bu nedenle daha önce Fenerbahçe’yi farklı mağlup etmiş olan Coldstream Guards takımıyla General Harington Kupası maçına davet ettiler. Kendi takımlarının Grenadier Guards ve Irish Guards takımlarından takviye alacaklarını isterse Fenerbahçe’nin de takviye alabileceğini belirttiler. Dönemin gazeteleri bu takımların her birini “müthiş”, bu takımlardan oluşturulacak karmanın yenilmesini ise “imkansız” görüyordu. (2) Fenerbahçe bizzat kendi oyuncularıyla bu meydan okumayı kabul etti. Maç 30 Haziran 1923 tarihinde Taksim Stadında oynanmıştır. İlk yarı İngilizlerin 1-0 galibiyetiyle neticelenmiştir. Ancak ikinci yarı Türk taraftarların olağanüstü destek ve Türk spor tarihinin en çok gol atan oyuncularının başında gelen Zeki Rıza SPOREL’in (3) iki şahane golüyle Fenerbahçe sahadan galibiyetle ayrılmayı başarmıştır. Filmde maç ve kupanın verilişinin canlandırıldığı sahneler izleyenlere duygulu anlar yaşatırken belgesel tadındaki filmin de finalini oluşturuyor. 

Tüm bu güzel anlatım ışığında filmi betimlemek gerekirse; Yapımcı/Senarist/Yönetmen Abdullah OĞUZ’un ifade ettiği gibi bu film: “Epik bir hikâye, Anadolu’dan Atatürk’ten gelen bildirilerin tribünlere paylaşılmasıyla, sportif başarılarla kitleleri birleştiğini gösteren bir film, İngiliz güçlerine karşı yapılan psikolojik harbin filmi, bu bir direniş filmi…”

Türk sinema tarihine böyle muhteşem bir film kazandırdıkları için vizyonları, emekleri ve tüm katkıları için kuruluş tarihinden günümüze kadar Fenerbahçe camiasına gönül veren herkese, ayrıca başta Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Ali KOÇ olmak üzere filmin yapımcısı, sponsorları, oyuncuları ve diğer emektarlarına şükranlarımızı sunarız.

Dipnotlar

(1) Bir Galatasaray taraftarının değerlendirmesini burada paylaşmayı faydalı buluyorum: “Ayrıca filmin bazı eleştirmenlerin söylediği gibi işgale direnişin değil, kulübü yüceltmenin aracına dönüştüğüne de katılmıyorum. Bir Galatarasay taraftarı olarak filmi futbol üstü ve tam olarak bir milli mücadele hikayesi olarak izledim. Çünkü Zaferin Rengi'nin bir takım reklam filmi ya da propagandası değil tarihi film türümüzde geleceğe gururla taşınacak bir eser olduğu düşüncesindeyim.” Bkz.: https://www.beyazperde.com/filmler/film-319350/elestiriler-beyazperde

(2) Harington Kupası gazete haberleri için bkz.: https://fenerbahcetarihi.org/harington-kupasi

(3) Zeki Rıza SPOREL: Fenerbahçe formasıyla 352 maçta 470 gol kaydetmiş, bu gollerin ikisini General Harington Kupası'nda atmıştır. Türk Milli Takımının ilk golünü atmış ve soyadı kendisine bizzat Atatürk tarafından verilmiştir. Fenerbahçe Futbol Takımımızın kazandığı 1933'teki ilk Türkiye şampiyonluğunda kaptan olarak görev yapmıştır. 

Dr. Öğr. Üyesi (Yrd.Doç.)  M.Fatih ÇINAR
Dr. Öğr. Üyesi (Yrd.Doç.) M.Fatih ÇINAR
Tüm Makaleler

  • 21.02.2024
  • Süre : 6 dk
  • 1011 kez okundu

Google Ads