Öykü Yazmak, Öykü Anlatmak
Kimi edebiyatçılar, Hikayelerin sözlü anlatımın eserleri olduğunu ve köklerinin çok eskilere dayandığını, öykülerin ise daha çok modern çağlara ait yazılı eserler olduğunu söylüyorlar.
Bana hikâye anlatma!
Niye hikayelere böyle kötü bir anlam yüklemişiz acaba?
Ne demek bana hikâye anlatma? Hikâye anlatmak kötü bir şey mi?
Bence tam tersine hikayeler dinlemesi oldukça hoş edebi eserlerdir.
Bizim de birçok hikâye yazarlarımız olmuş.
***
Hikâyenin masaldan farkı nedir biliyor musunuz?
Yazım teknikleri ve diğer birtakım farkları göz ardı edersek, birinde kahramanlar gerçeğe daha yakındır, diğerinde ise adını masal sözcüğünün kendinden alan masal kahramanları vardır.
Yani masallar daha çok gerçek dışı kahramanlar ya da olaylar üzerine kurgulanmıştır. Daha çok da çocuklar için yazılmış eserler olarak bilinirler. Bu arada bu konuyu daha önce de yazmıştım sanırım, masalların ilk çıkışları çocuklar için değil bildiğim kadarıyla. Bir zamanlar özellikle Avrupa’da topluca oturup masal kitapları okurlarmış, biri okur, diğerleri dinlermiş!
İkisi farklı türde edebi eser, ancak nedir ikisinin benzerlikleri derseniz benim aklıma ilk gelen benzerlik her ikisini de dinlemesinin oldukça zevkli olduğu.
O yüzden Avrupa’da bu kitap dinletilerinde biraz da romanlara nazaran daha kısa olmalarının avantajı ile hikayeler ve masallar çok daha popüler olmuş.
***
Aslında hikâyenin Türkçesine öykü diyoruz.
Öykü cumhuriyet döneminin dilimize katmış olduğu bir sözcük. Kökü öykünmekten, taklit etmekten geliyor, benzetmek de diyebiliriz.
Gerçi kimi edebiyatçılar arasında bu konuda anlamsız bir tartışma var, kimileri hikâyenin ve öykünün farklı tarzlar olduğunu iddia ediyorlar. Hikayelerin sözlü anlatımın eserleri olduğunu ve köklerinin çok eskilere dayandığını, öykülerin ise daha çok modern çağlara ait yazılı eserler olduğunu söylüyorlar.
Yine de özünde her ikisi de gerçek ya da gerçeğe yakın bir olayı aktaran kısa ve düzyazı şeklindeki anlatı demek, yani prensipte bence hiçbir farkları yok.
Bu tartışmayı edebiyatçılara bırakıp biz devam edelim.
***
Peki neden öyleyse “bana hikâye anlatma” diye bir tabir ortaya çıkmış?
Hikayeler ya da öyküler dinlemesi çok zevkli eserler sonuçta.
Açıkçası orasını tam olarak bilmiyorum, belki hikâyenin kurgu olmasından kaynaklı bir öykünmedir bu söylem.
Ama hikâye dinlemenin herkes tarafından sevildiğini biliyorum.
Hatta gelin size hikayelerin ya da öykülerin hayatımızdaki önemli bir görevlerinden bahsedeyim.
Hikayesini anlatmadan hiçbir insanı hiçbir şey yapmaya ikna edemezsiniz!
Sadece destek isteseniz bile size destek vermek için sizin hikayenizi bir hikâye anlatıcısı edasıyla karşınızdakine anlatmanız gerekir.
Bu bilimsel bir konu bile olsa böyledir, önce konunun hikayesini oluşturacaksınız, sonra da bu hikâyeyi insanlara güzelce anlatacaksınız. İsterseniz hikâye yerine öykü deyin, ama her şeyin baştan bir öyküsü olmak zaptında. İnsanlar ancak bundan sonra konu bilimsel bile olsa size hak verecekler ve destek istiyorsanız destek vereceklerdir.
Öykü yoksa derdinizi anlatamazsınız!
İşte bu noktada devreye iyi öykü anlatıcıları giriyor.
Konunun bir öyküsü bile olsa, eğer iyi bir öykü anlatıcı yoksa başarı da yok demektir. İnsanlar öykü dinlemeyi seviyorlar, ama iyi öykü anlatana da ayrıca değer veriyorlar.
Olayın bir öyküsü olacak, bir de o öyküyü güzelce anlatabilecek bir anlatıcı olacak, ancak ondan sonra başarı olabiliyor.
***
Konu siyaset değil, ama sırası gelmişken değinmeden edemeyeceğim, sanırım bu yerel seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisi’nin başarısının sebebi bu dediklerim oldu. İyi bir öyküyle başladılar, öykülerini de iyi anlattılar.
Ancak seçim başarısı yeterli değil, verilen oyların bir kredi olarak düşünülmesinde fayda var, bu dönemde elde edilen seçim başarısının kalıcı olması isteniyorsa anlatılan öykünün gerçeğe dönüştürülmesi lazım.
Eğer olay bana hikâye anlatma noktasına gelirse, bir daha kimse toparlayamaz Cumhuriyet Halk Partisi’ni.
Bu fırsatı iyi değerlendirmek zorundalar ve öyle de yaparlar umarım.
Ak Parti için de sanırım öyküyü değiştirmenin vakti geldi de geçiyor.
***
Bir de bana maval okuma derler, daha çok da bunu açıkça yalan söylediği belli olanlara derler.
Halbuki maval Arapça şarkı demek, dilenciler dilenirken şarkı söylerlermiş anladığım kadarıyla, işte şarkı söyleyerek beni kandırmaya çalışma demek aslında bana maval okuma söylemi.
Aynı şey aslında, bana hikâye anlatma da beni kandırmaya çalışma anlamındadır.
***
Ben iyi bir öyküyle yola çıkıp öykülerin, hayallerin gerçeğe dönüşmesini tercih ediyorum.
Bir de öyküleri seviyorum. Okumasını da, ama daha çok da dinlemesini seviyorum.
İyi bir öyküsü olan varsa ben memnuniyetle dinlerim, bana hikâye anlatabilirsiniz. Yeter ki iyi bir anlatıcı olun.
Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla.