Türk İnsanı Bu Hale Nasıl Düşebildi?
Özallı yıllardan bir film. Tarık Akan ve Sibel Turnagöl başrolde. Turnagöl, ufak çapta reklam filmlerinde oynayan ve bir filmde oynamayı çok isteyen bir hanımefendiyi canlandırıyor. Senaryo gereği, aynı zamanda hayali ihracatçı ünlü bir iş adamının metresi rolünü oynuyor.
Skandal!
Başrollerini rahmetli Tarık Akan ile Sibel Turnagöl’ün oynadıkları 1987 yapımı bir film.
Film Özallı yıllarda geçiyor ve hayali ihracatın gündem olduğu zamanlar.
Tarık Akan yeni hapisten çıkmış bir gazeteciyi oynuyor. Muhalif gazeteciler o zamanlarda da hapislere atılıyorlardı.
Sibel Turnagöl de Tarık Akan’ın hapisteyken tanıştığı bir arkadaşının ablasını oynuyor. Ufak çapta reklam filmlerinde oynayan ve bir filmde oynamayı çok isteyen bir hanımefendiyi canlandırıyor.
Sibel Turnagöl filmde güya bir hanımefendi ama bir yandan da ünlü bir iş adamının metresi! Hem de hayali ihracat yaparak vergi rekortmeni olan bir iş adamının metresi!
Olaylar tahmin edeceğiniz gibi ilerliyor, Tarık Akan doğruları yazmayı seven, skandal haberler peşinden koşan bir gazeteci olarak hayali ihracat konusunun üzerine gidiyor, bir şekilde filmde iyi niyetli bir hanımefendiyi canlandıran Sibel Turnagöl önce Tarık Akan’a yanaşarak onun planlarını sevgilisine gammazlıyor, sonra da olaylar esnasında aşık olduğu Tarık Akan’a yardım ederek metresi olduğu işadamının hayali ihracat planlarını bu sefer Tarık Akan’a söylüyor.
Tarık Akan da bu olayları ortaya çıkaran yaptığı haberle gazetecilik ödülünün sahibi oluyor.
Ama filmin son sahnesi Sibel Turnagöl ile birlikte eski püskü arabasına binen Tarık Akan’ın kontağı çevirmesiyle birlikte arabaya yerleştirilmiş bombanın patlaması ve ikisinin beraber ölmesi şeklinde çekilmiş.
***
Tabii zamanına göre iyi çekilmiş bir film, ve bir yandan da Tarık Akan da oynadığı filmlerde toplumsal olaylara değinmeye çalışan bir sanatçı olsa da, filmin ve senaryonun kendince iyi çalışılmamış yönleri var demeliyim.
Öncelikle oyunculuk kalitesi bugünkü filmlere nazaran oldukça düşük. Bugün o eski filmleri izlediğimde eskiler be kadar da yapmacık oynuyorlarmış diyorum.
Senaryoda sürekli Tarık Akan’a yapma böyle denmesi, başını belaya sokacaksın denmesi, yayın müdürünün onu spor ve magazin haberleri yapmaya telkin etmesi, sonra Sibel Turnagöl ile olan sahneler hep o eski Yeşilçam filmlerindeki gibi biraz yapmacık kalmış.
Tüm bunlar eğer bir film eleştirmeni olsaydım filmin eleştirebileceğim yerleri olurdu.
Fakat benim film üzerine asıl eleştirim filmde verilen o gizli mesaj!
Nasıl diyorlardı, filmin seyirciye aktardığı sübliminal mesajı!
Evet, film aslında şunu diyor : iş insanları, hayali ihracat falan yaparsanız Türk gazetecisi ortaya çıkarır, Türk polisi de gazetecinin ortaya çıkardığı skandalın üzerine gider ve hayali ihracat yapanları yakalar.
Ancak Türk gazetecisi, sen de skandal olaylar üzerine gidersen, eninde sonunda ölürsün!
Ey Türk genç hanımefendileri, siz de para uğruna metres falan olabilirsiniz tabii, ama genç ve iyi kalpli birini bulduğunuzda da kaçırmayın, mutlu mesut olmak sizin de hakkınız.
Yine de su testisi su yolunda kırılır, öyle gazeteci falansa bu sevdiğiniz, onunla birlikte siz de hak yoluna gidersiniz.
Belki de daha da derinlerde ey hanımlar, metres hayatı yaşarsanız sizin de hakkınız budur!
***
Nasıl? Güzel mesajlar vermiş değil mi film?
Yanlış mı yazılmış senaryoda ele alınan olaylar peki?
Hayır tabii ki, Özallı yıllar sonuçta. Rahmetli Özal’ın kendince yaptığı yanlış şeyler vardı.
Özal bir liberal olarak onu yetiştirenlerin ona verdiği görevleri yaptı. Türkiye onun zamanında belli bir seviyeye geldi.
En azından onun zamanının biraz öncesindeki sağcı solcu çatışmalarından Türkiye arındı ve o kendince ülkeyi ortada buluşturmasını bildi.
Ancak benim memurum işini bilir mantığı işte Türkiye’nin bugünlere gelmesinin anahtar sözü oldu!
Benim iş insanlarım da işini biliyorlardı ki, o zamanlar hayali ihracat tavan yapmıştı.
Şimdi de milletin orasına burasına şey edenler türedi.
İşte böyle böyle geldik bugünlere ve artık toplumsal ahlak seviyemiz tam anlamıyla yerlerde sürünür oldu.
Hayır, ahlak seviyesi derken genç hanımefendilerin metres olmalarından falan bahsetmiyorum ben, metres olmam iyi bir şey değil tabii ki, ancak o iş her dönem her ortamda olması mümkün bir realite.
Taraflar karşılıklı olarak anlaştıklarında, özellikle de hanımefendiler metresliğe razı olduktan sonra arz ve talep olayı sonuçta, alan razı veren razı.
Konu bu değil. Benim bahsettiğim bugünün ortamında artık herkesin herkese madik atmayı alışkanlık haline getirmiş olması.
Skandalları ortaya çıkartmak isteyen gazetecilerin artık açıktan açığa gözlerinin korkutulması.
Bir yandan da o filmde gösterildiği gibi yapma evladım başın belaya girer güzellemesinin had safhaya varması.
Korku imparatorluğunun artık tümüyle hayatımızda hüküm kurmuş olması.
Skandallar peşinden koşarsan eninde sonunda öldürülürsün! Skandal peşinden koşma!
Bilinç altına verilen mesaj buydu filmde.
Efendi gibi yandaş ol, paraysa para, ne kadarsa istediğin para, otur paranı kazan!
Değmez hapislerde çürümeye!
Kim gelse başa düzene karşı çıkanı yaşatmıyor! Öldürmese bile süründürüyor.
İşte böyle böyle bu hale geldik.
Tarık Akan bile iyi bir şeyler yapayım derken bir anlamda toplumun bugünkü durumuna gelmesi için yol taşlarını döşedi.
Sonuç?
Toplum olarak çürümeye başladık.
Nereden aklına geldi şimdi böyle şeyler diyenlere de Tansu Çiller hortlamış ya yine, onu gördüm internette.
Nedense bu duygular, bu düşünceler kapladı içimi.
Ne diyeyim, hayırlı olsun eseriniz, belki de eserimiz demeliyim! Sonuçta herkesin kendince ufak tefek katkısı var bu duruma düşmemizde.
Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla.