Bazı Şeyleri Zaman Bile Eskitemiyor
Evren sanki hani bir tencerenin içindeki su yeterince ısındığında kaynamaya başlar ya, o kaynamanın başladığı tek bir nokta yoktur hani, su kaynamaya başladığında tencerenin hemen hemen her yerinde aynı anda kaynama başlar. İşte evrende de büyük patlama da hemen her yerde aynı anda olmuş gibi tüm yıldızların hareketleri belirli bir düzensizlik gösteriyor.
Geçenlerde eski bir kitabın arasında kurumuş bir yaprak buldum.
Anılarım depreşti tabii ki, kim bilir kaç sene önce koymuştum o yaprağı o kitabın arasına.
İlgimi çekmiş demek ki, ne yaprağıydı acaba bugün bile bilmiyorum.
Nasıl olmuşsa unutmuşum bunca yıldır onu orada, kitabın kapağını da açmak hiç aklıma gelmemiş bunca zaman.
Ama yaprak o ilk koyduğum günkü gibi yerine durup duruyormuş işte.
***
Havada bir sıkıntı var bugün, yaprak kımıldamıyor, üstelik garip bir sessizlik çökmüş her yere.
Sanki zaman durmuş!
Halbuki buralarda sabahları kuş sesleri olur, komşunun deli horozu günün anlamsız zamanlarında öter, yoldan sürekli birileri arabasıyla geçer, hatta hemen evin önündeki çocuk parkında çocuklar belki biraz da rahatsız eden bağrışmaları ile oynarlar.
Ama bugün sessizlik kaplamış resmen her yeri, bir böcek sesi bile işitilmiyor.
Bir yaprak sallanması bile duyulmuyor.
Bırakın sesleri, görünürde hareket eden bir şey bile yok.
***
Oh, nihayet uzaktaki ak ağacın yaprakları biraz kımıldadı. Hafif bir esinti oldu demek ki yukarlarda.
O esinti birazdan buraya kadar ulaşır.
*
Bak iki ötedeki komşunun köpeklerinden biri de havlıyor, demek ki evin önünden biri geçiyor.
Komşu köpekleri çok seviyor, yalnız başına köpekleri ile yaşayan biri.
Geçen sene tam 14 tane köpeği vardı, aralarından biri de çok cazgırdı, yolda önüne gelene havlardı.
Büyük ihtimal odur bu havlayan. Onu artık yanında gezintiye çıkartmıyor, insanlar rahatsız olsun istemiyor.
Deli köpek de evin bahçesinde iyice deliriyor.
Yoldan geçen önüne gelene havlıyor.
***
Bakın aklıma ne takıldı?
Nasıl oluyor da rüzgarlar oluyor acaba?
Demek istediğim, atmosfer dünya dönerken dünya ile birlikte dönüyor ya, dönsün işte hava katmanları dünyanın dönüş hızına uygun olarak dünya ile birlikte!
Öyle olsa rüzgar falan olmazdı herhalde hava katmanları da dünyanın kendi etrafındaki dönüş hızına uygun olarak dünya ile birlikte dönüyor olsalardı sabit bir şekilde oldukları yerde belli bir düzen içinde dururlardı.
Ama bir şeyler bu düzeni bozuyor ki, bir şekilde oradaki hava buraya, buradaki hava oraya gidiyor. Yani rüzgarlar oluyor.
***
Hatta bazen bu yer değiştirme o kadar sert oluyor ki, fırtınalar kopuyor.
Kimi fırtınalarda bazen ağaçlar bile devriliyor.
Düşünebiliyor musunuz? O kökleri ile toprağa sım sıkı sarılmış koskoca ağaç, fırtınanın şiddetine dayanamıyor ve devriliyor!
Devrilmese bile kimi ağaçların fırtınada dalları kopabiliyor.
Rüzgarların da müthiş bir gücü olabiliyor!
***
Bir yandan biraz önceki her şeyin durgun olduğu o an aklıma geliyor, bir yandan kitabın arasında unutmuş olduğum o kurumuş yaprak parçası.
Bir yandan da o fırtına anındaki etrafta olan kargaşa, hareketlilik.
Fırtına anı insanın içinde dehşet uyandırır, her yerde uçuşan bir şeyler, sağa sola savrulan o koca koca ağaçlar, sert bir uğultu, ağaçlardaki yaprakların ve dalların o savrulma sesleri.
***
Hareket büyük patlama ile başlamış herhalde.
Gerçi büyük patlama sözü ile sanki bir yerde duran bir bomba varmış ve o bomba zamanı geldiğinde bir anda patlamış, parçaları o anda etrafa yayılmaya başlamış sanki.
Böyle bir şey anlaşılıyor patlama deyince.
Büyük patlama diye tarif edilen şey böyle bir şey olsaydı, yani bir noktada olan bir patlama olsaydı, sanırım bugüne kadar uzayı inceleyen bunca bilim insanı galaksilerin, yıldızların hareketlerinden o patlamanın olduğu noktayı bir şekilde tespit edebilirlerdi.
Ama öyle tek yerden her şeyin başladığı bir nokta yok maalesef!
Evren sanki hani bir tencerenin içindeki su yeterince ısındığında kaynamaya başlar ya, o kaynamanın başladığı tek bir nokta yoktur hani, su kaynamaya başladığında tencerenin hemen hemen her yerinde aynı anda kaynama başlar.
İşte evrende de büyük patlama da hemen her yerde aynı anda olmuş gibi tüm yıldızların hareketleri belirli bir düzensizlik gösteriyor.
*
Pat ve madde hareketine başlamış.
Belki madde bile yokken hareket başlamış.
Hareketin başlamasıyla birlikte zaman da akmaya başlamış.
***
Einstein belki o yüzden zamanın akışını harekete bağlayan formüller geliştirmiş.
Gerçekten hareketin olmadığı yerde zaman sanki akmıyormuş gibi bir his doğuyor insanın içine.
Bir şeyi beklerken mesela, o bekleme anları uzar gider, zaman bir türlü geçmez.
Tik tak, tik tak, tiiik taaak…
Saatin o tik tak sesi bile uzamış gibi gelir insana.
***
Hiç dikkat ettiniz mi?
Her şey olduğu yerde dursa, yani hiçbir şey hareket etmese, zamanın aktığının da farkına varamayacağız sanki.
Bunu hiç düşündünüz mü?
Hayır, her halükârda zaman akıyor!
Çünkü biraz önce orada olan bir şey şimdi burada oluyor.
Etrafımızdaki her şey olduğu yerde duruyor olsa bile bizim göğsümüz iniyor ve kalkıyor, çünkü nefes alıyoruz. En azından kalbimiz atıyor, bizde, vücudumuzda bir hareket oluyor.
O yüzden zaman akıyor, bunu biliyoruz!
***
Ama nefes alırken biz periyodik bir hareket içerisindeyiz, hangi hareketin hangi zamanda olduğunu periyodik hareketlerde nasıl anlayacağız öyleyse?
Bir film karesi getirin gözünüzün önüne.
Bir sarkaç sağa sola hareket ediyor mesela. Sizce o film size tersinden gösteriliyor olamaz mı?
Bir cam bardağın kırılmasını gösteren bir film izlediğinizde ise filmin tersinden mi, yoksa düz olarak mı gösterildiğini hemen anlarsınız.
Çünkü bardağın kırılması zamanın akışına uygun gösterimdir. Bunu bilirsiniz!
***
İşte bu durumda da entropi denen şey devreye giriyor.
Entropi maddenin düzensizliğe ve rastgeleliğe eğilimi olarak tarif ediliyor.
Yani madde bazı durumlarda düzenli hale geçse bile, evrende toplam maddenin eğilimi dikkate alındığında, entropi daima pozitif çıkıyor. Yani her şey etrafa dağılıyor.
***
Bu konuyu biraz daha iyi anlamak açısından örneklerle açıklamak gerekirse, mesela güneş evrene yaydığı enerjisi ile entropinin artmasına sebep olurken, güneş ışığından faydalanarak maddeleri belli bir düzene göre bir araya getiren bitkiler entropinin azalmasına sebep oluyorlar.
Buna benzer şekilde güneşin çekirdeğinde nükleer tepkimelerle helyuma dönüşen hidrojen entropinin azalmasını sağlarken, çıkan enerjinin evrene yayılması entropinin artmasına sebep oluyor.
Ancak her halükârda entropi artışı, entropi azalışından daha fazla oluyor ve evren müthiş bir hızla genişliyor.
Genişlemeden kaynaklı hareket ile de zaman sürekli ileriye doğru akıyor.
***
Nasıl büyük patlama olduysa, büyük toparlanma da olacak ve işte o gün geldiğinde zaman geriye akacak!
Evet, bir zamanlar gerçekten böyle bir düşünce vardı.
Aynı bir sarkacın tepe noktaya ulaştıktan sonra geriye dönüp aynı yolu gerisin geri katetmesi gibi, evrenin de genişleye genişleye belli bir seviyeye kadar geleceği ve daha sonra tekrar gerisin geri toplanmaya başlayacağı düşünülüyormuş.
Ancak yapılan gözlemler bu fikrin desteklenemeyeceğini ispat ediyor.
Çünkü bu görüşe göre evrenin genişlemesinin zaman geçtikçe yavaşlaması gerekiyor.
Ama yapılan gözlemler evrenin zaman içinde yavaşlamak bir yana, daha da hızlanarak genişlediğini gösteriyor.
***
O yüzden bilim insanları arasındaki kabul gören son teorilere göre günün birinde entropinin artışı öyle bir sınıra ulaşacak ki, evrende her şey durgunlaşacak.
Sıcaklık seviyesi düşecek, hareket iyice azalacak ve belki de tamamen duracak. Zamanın akışı da doğal olarak duracak.
Bu dedikleri ne zaman olacak peki?
Merak etmeyin ne siz, ne ben, ne de torunlarınız, hatta torunlarımızın torunları bile evrenin bu hazin sonunu göremeyecek.
Zaten böyle bir hazin sonda insanlığın, ya da canlılığın var olamayacağını anlamışsınızdır.
***
Evet, bizler canlılığımız ile entropinin artışına elimizden geldiğince engel oluyoruz.
Entropi yeterince arttığında artık evren belki bir jöle kıvamında, artık periyodik tabloda bildiğimiz o bütün maddelerin kuarklara parçalandığı, atomların atomlardan ayrıştığı, hatta atomların da paramparça olduğu, atom altı parçacıkların bile hareketlerinin durduğu bir yer olacak.
Değil yaşam, o evrende zaman bile olmayacak.
***
Peki nedir bu yazıdan alacağımız naçizane ders?
Entropi zaten bir canavar gibi her şeyi paramparça etmek istiyor.
Hiç olmazsa bu hazin sonun daha geç gelmesi için ben hayatımızda biz de düzenli olalım derim.
En azından elimize geçen ne varsa parçalamadan dikkatli şekilde kullanalım elimizdekileri.
Eğer sahip olduğumuz bize değer veren bir başka kalp ise, o kalbi de kırmamaya dikkat edelim.
Hatta bu en önemlisi bence.
Böylece entropi canavarına kendimizce belki biraz karşı durabiliriz.
***
Eskiden severdim birtakım çiçekleri, bir takım yaprakları kopartıp kitaplar arasına koyarak kurutmayı.
Zamanla o çiçekleri koparmadan, dalında sevmeyi öğrendim.
Tavsiye ederim, siz de çiçekleri dalında sevmeyi prensip edinin.
***
Bahçede renk renk güller açmış, hanım bak bu ne kadar güzel kokuyor diye her birini ayrı ayrı koklatıyor bana.
Siz de dalında koklayın gülleri.
Çünkü kopardığınızda çiçekler çabucak soluveriyor!
Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla.