Çin ve Hindistan’ın Sınır Çatışmalarında ABD’nin Rolü Nedir?
Washington’un neredeyse tüm dikkatini Hint-Pasifik bölgesine topladığı bir dönemde, Yeni Delhi’yi stratejik bir ortak olarak görmesi beklenir. Hindistan ise dünyanın ikinci büyük askeri gücü ve neredeyse en büyük ekonomik gücü olan Çin karşısında tek başına kalmaktansa, müttefiklik bağları olan ve Çin’e karşı birlikte hareket edebileceği ülke/ülkeler arayışının olması da normal görülebilir. Asya’da en istenmeyecek şey ise iki nükleer silahlı güç arasındaki gerilimin topyekûn bir savaşa dönüşmesidir.
Çin ve Hindistan arasında tartışmalı Himalaya sınırı boyunca, Hint ve Çin birlikleri arasında 9 Aralık'ta bir çatışma patlak verdi. Tüm dünyanın dikkatleri bir anda bu bölgeye çekildi. Olayda herhangi bir asker kaybı iki taraf da yaşamadı. Ancak neticede iki nükleer gücün fiili olarak karşı karşıya geliyor olması, küresel boyutta bir tedirginlik için yeterliydi.
Washington’un neredeyse tüm dikkatini Hint-Pasifik bölgesine topladığı bir dönemde, Yeni Delhi’yi stratejik bir ortak olarak görmesi beklenir. Hindistan ise dünyanın ikinci büyük askeri gücü ve neredeyse en büyük ekonomik gücü olan Çin karşısında tek başına kalmaktansa, müttefiklik bağları olan ve Çin’e karşı birlikte hareket edebileceği ülke/ülkeler arayışının olması da normal görülebilir. Asya’da en istenmeyecek şey ise iki nükleer silahlı güç arasındaki gerilimin topyekûn bir savaşa dönüşmesidir.
Hindistan, Çin ordusu sınır birliklerinin Hindistan'ın kuzeydoğusundaki Arunchal Pradesh'in Twang sektöründe sınırı geçtiğini ve çatışmayı başlatan taraf olduğunu iddia etti. Çin makamları ise sınırın kendi tarafın Dongzhang bölgesinde düzenli devriye görevini yapmakta olan birliğin, sınırı illegal bir şekilde geçen Hint birlikleri tarafından taciz edildiğini bildirdiler. Çatışmanın meydana geldiği bölge, Yeni Delhi ve Pekin'in sınırın nereden geçtiği konusunda bile anlaşamadığı 3,440 kilometrelik (2,100 mil) ihtilaflı Hindistan-Çin sınırı boyunca uzanan birkaç bölgeden birisi olarak biliniyor.
Hindistan-Çin sınırındaki gerilim, iki ülkenin 1962 yılında yaşadığı kısa süreli sınır çatışması sonrasında son iki buçuk yıl boyunca yaşanan gerginlikler ile tekrar en üst seviyeye çıktı. 1920 yılının Haziran ayında Galwan Vadisi'ndeki çatışmada 20 Hintli ve 4 Çinli asker yaşamını yitirmişti. Sonrasında art arda gelen üç kış kış boyunca, her iki ülke de dünyanın yaşaması en zor bölgelerinden biri olan Himalaya sınırları boyunca on binlerce asker, ağır toplar, tanklar ve savaş uçaklarını, ileri hazırlık durumunda konuşlandırmaya devam ediyor.
Galwan Vadisi, Hindistan'ın kontrolündeki Ladakh ile Çin'in kontrolündeki Aksai Chin'in kesiştiği Hindistan ile Çin arasındaki ihtilaflı bölgenin bir parçası. Askai Chin, Çin'in özerk Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nin bir parçası ve bu bölge ile Tibet arasında önemli ulaşım bağlantılarının bulunduğu bir yer.
Washington, Trump yönetimiyle birlikte Çin’e karşı değişen bir yaklaşım geliştirmeye başladı. Hint-Pasifik bölgesinde Çin’in kuşatılması ve Güney Çin Denizine sınırdaş olan ülkelerin Çin’le sınır gerginlikleri yaşamasını, Çin aleyhine geliştirmekte olduğu politikaların bir parçası haline getirdi. Aynı durum Hindistan-Çin sınır anlaşmazlığı için de geçerli olabilir. Washington yönetimleri Çin’in komşularıyla yaşadığı problemleri son 5-10 yıldır, Çin’in saldırganlığının bir göstergesi olarak gördüğü iddiasını açık bir şekilde ifade ediyor.
ABD-Çin rekabetinde Hindistan kilit önemde görülüyor. Hindistan’ın jeopolitik konumu, Hint-Pasifik bölgesinde taraf olduğu devletin, diğerine karşı üstünlük mücadelesini neredeyse garantiye alacak kadar değerlidir. Olası bir çatışma esnasında, Güney Çin Denizi cephesinden Çin’i diğer müttefikleriyle birlikte ablukaya alacak ABD için Hindistan-Çin tarafının da Hint ordusu tarafından baskı altında tutulması, Çin’in kendi sınırlarına hapsolması sonucunu doğurabilecektir.
Stratejik önemde olan Hindistan'ın Çin'e alternatif bir güç olarak ortaya çıkması, Amerikan’ın küresel çıkarları ve gelecek stratejileri için önemli fırsatlar sunabilir. Bu nedenle bundan böyle Hindistan coğrafyasını, Çin ana kıtasına alternatif bir üretim zinciri ve merkezi haline getirme konusundaki Amerikan politikası, büyük değişimleri tetikleme potansiyeline sahiptir.
Hindistan’da iktidardaki Modi hükümeti de Amerikan politikalarıyla uyumlu bir çizgiyi takip ediyor. Çin’e karşı ABD’nin yanında olmanın gerekli olduğunu düşünüyor. Ülke muhalefetinin de sınır çatışmalarında milli güvenlik nedeniyle hükümete tam destek vermesini bir fırsat olarak gören Narendra Modi, ABD ile ve ABD’nin Asya-Pasifik’teki başlıca müttefikleri Japonya ve Avustralya ile ikili, üçlü ve dörtlü askeri-güvenlik ittifakları kurdu. Bu durumdan memnun olan ABD Dışişleri Bakanı, Hintli mevkidaşıyla birlikte gerçekleştirdiği 27 Eylül 2022 konuşmasında, ABD’nin Asya-Pasifik bölgesindeki müttefikleri Japonya ve Avustralya ile Hindistan'ın iyi ilişkiler geliştirmesini memnuniyetle karşıladıklarını belirtti.
Bugün dünyadaki toplam rekabet ABD ve Rusya'dan ABD ve Çin'e doğru kaymış durumda. 2022 ABD Ulusal Savunma Stratejisi, Washington'un Hindistan'la askeri-stratejik ittifakını güçlendirme ve Hindistan'ın Çin'le karada ve denizde mücadele etme kabiliyetlerini artırma yönünde bir anlayış getirdi.
Galwan Vadisi'ndeki 2020 çatışmalarına yanıt olarak Hindistan, Pakistan ile sınırı paylaştığı kuzey cephesinden altı ordu tümenini kuzey Ladakh'a taşıdı. Pakistan’ın rahatlatan bu karar Çin’i tedirgin etti.
Bu arada Yeni Delhi, Washington ile daha da yakın bağlar kurdu. Hindistan'ın ABD-Pasifik Ada Ülkeleri Zirvesi'ne katılım sağlamaya başladı. Böylece Hindistan; Çin'e karşı geliştirmeye çalıştığı stratejisi ile bu bağlamda ABD’nin Çin stratejisini uyumlu hale getirme isteğini açık etti. Bu bağlamda, büyük bir Hint etnik nüfusunun yaşadığı Fiji gibi bazı Pasifik Ada ülkeleriyle Yeni Delhi’nin ilişkileri, aynı ülkelerle ABD'nin ilişkilerinden daha güçlü olduğu değerlendirmeleri yapılıyor. Hindistan'ın bu ülkelerle temaslarını artırması, iş birliği için attığı adımlar, Amerikan yönetimi tarafından memnuniyetle karşılandı. Hindistan gibi büyük bir gücün artık ‘küresel’ düşünmesi, Amerikan çıkarlarıyla uyumlu olduğu müddetçe, Washington’da olumlu bulunuyor.
Ancak, Washington- Yeni Delhi hattında henüz her şey tam mutabakat içermiyor. Örneğin, Washington'un kendisinin ezeli rakibi Pakistan ile yeniden temaslarını artırmasından Hindistan rahatsızlık duyuyor. 18-28 Eylül 2022 tarihinde gerçekleştirdiği ABD ziyareti sırasında bu konuya değinen Hindistan Dışişleri Bakanı Jaishankar, Washington'un Pakistan'a F-16 savaş uçağı filosunu yenilemesine yardımcı olmak üzere 450 milyon dolar değerinde askeri teçhizat satışına onay vermesinden duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Hindistan Dışişleri Bakanı, ABD'nin Soğuk Savaş boyunca bölgedeki başlıca ortağı olan Pakistan ile ilişkilerinin iki ülkeye de "hizmet etmediğini" söyledi. Washington'un F-16'ların "terörle mücadele" için kullanılacağı iddiasını açıkça reddetti. “Kimseyi kandıramazsınız" dedi. Öte yandan Washington hem Hindistan’ı hem de Pakistan'ı ortakları arasında görüyor. Örneğin, Pakistan’ı Çin’e kaptırmak istemediğini açıkça belli eden ABD’nin Dışişleri Başkanı Blinken, 26 Eylül 2022 tarihinde Pakistan Dışişleri Bakanı Butto Zardari ile görüştükten sonra Hindistan-Pakistan ilişkilerinin daha "yapıcı" olması gerektiği çağrısında bulundu.
Öte yandan Yeni Delhi de, ABD’ye rağmen Ruslarla işbirliğini sürdürüyor. Hindistan; Çin'e karşı ABD ile giderek daha açık bir şekilde ittifak kurarken bile, uzun süredir stratejik ortağı olan Rusya ile yakın bağlarını sürdürmeyi gerekli gördü. Hindistan, Rusya’dan büyük miktarda silah ve silah sistemleri tedarik etmeye devam ediyor. Bunun nedenlerinden birisi de, Rusya’nın çeşitli ortak girişimler yoluyla Hindistan'a askeri teknoloji transfer etme yönünde bir politikası olmasıdır. Rusya ayrıca Hindistan'ın nükleer programına da önemli destek sağlamıştı.
Burada kilit nokta şudur: ABD; Rusya'nın aksine Hindistan’ı Amerikan silahlarına bağımlı hale getirme anlayışıyla hareket etti. Yeni Delhi’nin çok övündüğü "stratejik özerkliğini" sıfıra indirmeye niyetli bir politika izleyen Washington’un bu tavrı Hindistan’ı rahatsız etmeye devam ediyor.
ABD'nin Hindistan'a yaptırım uygulama tehditlerine rağmen Yeni Delhi, dünyanın en gelişmiş uzun menzilli karadan havaya savunma sistemlerinden biri olarak kabul edilen Rus yapımı S-400 Triumf hava savunma silah sistemini, büyük bir paket halinde, 5 milyar dolar ödeyerek satın aldı ve sınır bölgesine konuşlandırdı. Halihazırda Hindistan, Rusya’dan en fazla silah alan ülke konumunu koruyor. Ancak hem kendi milli silah üretim imkanlarını artırmaya hem de kaynak çeşitliliğine gitmeye çalışan Hindistan’ın bu durumu değişiyor. Foreign Affairs dergisine göre, Rus silahlarının Hindistan'ın cephaneliğindeki payı son on yılda neredeyse yarı yarıya azaldı. Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin ardından Yeni Delhi, Hindistan Hava Kuvvetleri için 21 yeni MiG-29 savaş uçağı satın alma antlaşması da dahil olmak üzere Moskova'dan daha fazla askeri alım planlarını erteledi.
Her şeye rağmen Hindistan; Rusya’nın Ukrayna’yı işgal teşebbüsü nedeniyle ABD liderliğinde Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımları Hindistan görmezlikten geldi. Küresel ekonomik krizin de etkisiyle Hint ekonomisinin daha ucuza petrol ithal etmesine yardımcı olan Moskova’nın en büyük ikinci petrol alıcısı haline geldi. Öte yandan, Rusya'ya boyun eğdirmeyi, başlıca stratejik tehdit olarak belirlediği Çin'e karşı elini güçlendirmek için çok önemli gören ABD yönetiminin, Yeni Delhi-Moskova hattındaki iş birliğini kırmak için özel çaba sarf etmesi beklenebilir. Bu durumda Hindistan'ın sahip olduğu coğrafi konuma dayalı jeopolitik denge oyunu, Yeni Delhi’nin kontrolünden çıkabilir, Hindistan’ın zor duruma düşürebilir.