Hamas Rüzgâr Ekti, Bugün Gazze Halkı Fırtına Biçiyor, İslam Alemi Film Gibi Gazze'de Olup Biteni Seyrediyor
Hamas’ı vurmak yerine ham bir düşünceyle hunharca havadan Gazze açık hava hapishanesi sakinlerinin üzerine havadan bomba yağdıran İsrail, hava harekâtının altıncı gününde 6.000 bombayı çoluk, çocuk, yaşlı, kadın demeden Gazze halkının üzerine boşaltıyor. Bazı kaynaklara göre ölü sayısı şimdiden 1.500’ü geçti.
Terör Saldırısına, İsrail, Devlet Terörüyle Karşılık Veriyor. Tüm insanlığın gözü önünde Gazze’de İsrail’in havadan başlattığı katliam devam ediyor. Hamas’ı vurmak yerine ham bir düşünceyle hunharca havadan Gazze açık hava hapishanesi sakinlerinin üzerine havadan bomba yağdıran İsrail, hava harekâtının altıncı gününde 6.000 bombayı çoluk, çocuk, yaşlı, kadın demeden Gazze halkının üzerine boşaltıyor. Bazı kaynaklara göre ölü sayısı şimdiden 1.500’ü geçti.
İsrail, her zaman Gazze’de yaşanan her türlü kötü şeyden Hamas’ı sorumlu tutan bir anlayışla hareket ediyor. Şimdi sorsanız, “Bu savaşı biz başlatmadık, Hamas'ın Gazze'de yaşayanlar için acı ve yıkımdan başka bir şey getirmediğini tüm dünyanın görmesini istiyoruz.” diyecektir.
Şüphesiz İsrail’in durmaya niyeti yok. İspanyol arenalarındaki gözü dönmüş boğalar gibi, İsrail Ordusu, önlerine kim çıkarsa katletmek istiyor. İllaki Gazze’ye girip, 1.500 değil 150.000 insanı katletmek gibi bir saplantıları olmalı. Kara Harekâtının kapıda olduğunu, İsrail Ordusunun hazırlık için zamana ihtiyaç olduğunu, hazır olur olmaz Gazze’ye çökeceklerini sağır sultan bile duydu.
Öncesinde İsrail yönetimi, Birleşmiş Milletler’e Gazze'nin kuzeyini 24 saat içinde boşaltmasını söyledi. İsrail ordusu da Gazze Şehri sakinlerine güneye doğru tahliye çağrısı yaptı. İstenen şey, “Gazze kentinin tüm sakinlerinin evlerini boşaltmaları, kendi güvenlikleri için güneye gitmeleri ve Gazze Nehri'nin güneyindeki bölgeye yerleşmeleri.”. İsrail Ordu Sözcüsü Amiral Daniel Hagari "Gazze şehri askeri faaliyetlerin gerçekleştiği bir bölgedir. Bu tahliye sizin kişisel güvenliğiniz içindir! Ordu önümüzdeki günlerde Gazze şehrinde önemli ölçüde faaliyet göstermeye devam edecek ve sivillere zarar vermekten kaçınmak istiyoruz…" dedi. Son altı gün içerisinde sayıları neredeyse 3.000’i bulan Gazzeli sivilleri öldüren İsrail Ordusunun, şimdi “sivillere zarar vermeme” söylemi, sadece söylenmiş olmak için söylenen bir laf-u güzaf, boş laf.
Gazze Halkının güneye hareketi de başladığı anlaşılıyor. BM, Hamas'ın saldırılarına misilleme olarak İsrail'in ağır bombardımanlarının ardından 423.378 kişinin Gazze Şeridi'ndeki evlerini terk etmek zorunda kaldığını açıkladı. Bunca hareketliliğe ve korkuya rağmen, Hamas İsrail tarafından yapılan Gazze'nin taşınması uyarısını 'sahte propaganda' olarak görüyor. Bu nedenle örgüt, Gazzelilere yerlerini terk etmeme çağrısı yaptı. Gerçekten de Gazzelilerin güneye doğru her hareketi, İsrail Ordusuna alan açmanın yanında Hamas’ın yenilgisini kolaylaştıracağı gibi, Netanyahu’nun iddia ettiği ‘harita değişikliğine’ kuvvetli bir zemin hazırlayacak. Gazze’de boşalan yerlere Gazze sakilerinin geri gelme şanslarının olamayacağını değerlendiriyorum. Kalıp direnmek noktasında ne yapılabilir, bunu ancak orada yaşayanların ortak iradesi bilebilir. Ancak silahsız, en temel ihtiyaçlara bile muhtaç bırakılmış bir halkın, ne ölçüde elinde dünyanın en gelişmiş silahları bulunan İsrail Ordusuna karşı şehir savaşlarıyla direnip direnemeyeceğini zaman gösterecek. Şurası kesin ki büyük kayıplar vermeden hiçbir ordu meskûn mahallerdeki savaşı kazanamaz. Gazzeliler, Gazze’yi tekrar görmek istiyorlarsa, evlerinde kalıp direnmeleri gerekiyor. Kaçışın geriye dönüşü olmayacaktır. Yaşamla ölüm arasındaki çizgide dans etmek her ulusun harcı değildir. Bu zorlu ve kanlı sınavdan Gazze sakinleri en az kayıpla nasıl çıkacaklar, öngörebilmek mümkün değil. Allah yardımcıları olsun.
Bu arada Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA), İsrail hava saldırıları nedeniyle merkezi operasyonlarını güneye taşıma kararı aldı. İnsani yardım operasyonlarını sürdürmek, personeline ve Gazze Şeridi'ndeki Filistinli Mültecilere destek vermek amacıyla merkezi operasyon merkezini ve uluslararası personelini güneydeki bir bölgeye taşıdı. Uluslararası insancıl hukuka uygun olarak asla İsrail tarafından bir saldırıya maruz bırakılmaması gereken BM görevlileri bile İsrail’in hışmına uğramamak için bulundukları yeri terk etti.
Kara Harekâtından daha vahimi, İnsan hakları izleme örgütü tarafından dile getirilen, Gazze'de beyaz fosfor kullanıldığını iddialarıdır. İnsan Hakları İzleme Örgütü İsrail'i askeri operasyonlarda beyaz fosfor kullanmakla suçladı ve bunun sivilleri ciddi ve uzun süreli yaralanma riskiyle karşı karşıya bıraktığını söyledi. Grup, sırasıyla 10 ve 11 Ekim tarihlerinde Lübnan ve Gazze'de çekilen ve Gazze şehir limanı ile İsrail-Lübnan sınırındaki iki kırsal bölge üzerinde topçu ateşiyle beyaz fosfor patlamalarını gösteren videoları doğruladığını söyledi. İzleme örgütü, Gazze'deki bir saldırıyı anlatan iki kişiyle görüştüğünü söyledi. Beyaz fosforun kalabalık sivil alanlarda kullanıldığı her durumda, dayanılmaz yanıklara ve ömür boyu sürecek acılara yol açma riski bulunuyor.
Kara Harekâtını başlatacağı neredeyse artık kesinkes belli olan İsrail, aynı zamanda çift cepheli bir savaşa da hazırlanıyor. Güneyde Hamas, kuzeyde Hizbullah ve hamisi İran. Hamas daha kolay lokma. Ancak İsrail geçmişte Güney Lübnan’da tutunamadı. De facto Hizbullah’ın gücünü kabul etti. Bugün Lübnan siyasetinin en önemli aktörlerinden biri olan Hizbullah, aynı zamanda 100.000 civarında silahlı bir güce sahip. Arkasında en başta İran var deniyor. İddialar bu yönde. İran’ın Hizbullah’ı desteklemesi, silah sevkiyatı yapması, İsrail’in işini zorlaştıracağı gibi zaferi de garanti etmeyecektir. Hizbullah’ın devreye girmesi güneyde Gazze’de Ordu’nun ilerlemesini durdurma potansiyelini kendi içinde barındırıyor. İkiye bölünen İsrail Ordusunun toplam 500.000 askeriyle hem Lübnan hem Gazze cephelerinde savaş kazanması zor. Bu nedenle Hizbullah’ın oyuna dahil olmaması için ellerinden geleni yapacakları gibi şimdiden kuvvet de kullanmaya başladılar. Dün, Halep ve Şam meydanlarını İsrail Hava Kuvvetleri bombaladı. Daha önce de ayrı ayrı bu meydanları bombalamıştı ancak şimdi ilk defa ikisini aynı anda bombalamış oldu. Suriye hava yolu operasyonlarını Lazkiye meydanına kaydırmak zorunda kaldığını açıkladı. Yarın İsrail’in orayı da vurmayacağını kimse garanti edemiyor. Kendi evinin güvenliğini sağlayamayan Esat rejiminin İsrail’e karşılık verecek ne mecali var ne de istekliliği. İran’ın doğrudan savaşa müdahil olmasını şu etapta beklemiyorum ama olası bir İran uçağına isabet edecek İsrail bombası, iki ülke arasındaki savaşın fitilini ateşleyebilir korkusunu taşıyorum. Doğu Akdeniz’de hazır bekleyen Amerikan Donanması’nın Hizbullah’ı ve İran’ı caydırmak için bölgede olduğu, güç gösterisi yaptığı bu ortamda, Hizbullah ve İran’ın izleyeceği hareket tarzı belirsizliğini koruyor. Gazze’deki operasyonun seyri bu yönde belirleyici olacaktır kanaatindeyim. Suudi Arabistan’la temasa geçen İran’ın öncelikli diplomatik çabaları devreye sokma gayretinde olduğunu değerlendiriyorum. Bununla birlikte dün İran Dışişleri Bakanı Amirabdollahian Beyrut'a varışında televizyonda yaptığı açıklamada "Bazı batılı yetkililer Siyonist varlığa karşı yeni bir cephe açma niyeti olup olmadığını sorguluyor. Filistin ve Gazze'ye karşı işlenen savaş suçlarının devam etmesi, direniş ekseninin geri kalanından bir yanıt alacaktır. Siyonist varlık ve destekçileri bunun sonuçlarından sorumlu olacaktır." Demesini de önemli buluyorum. Bakanın burada kullandığı “Direniş Ekseni”, İran, Filistinli militan gruplar, Suriye, Hizbullah ve diğer gruplar arasındaki bir ittifakı ifade ediyor diye anlıyorum.
Joe Biden gibi, Downing Street sakini Sunak da Akdeniz’e, İsrail’e desteğini göstermek için dün kuvvet gönderme kararı aldı. İngiliz Kraliyet Donanmasına ait gemiler ve Kraliyet Hava Kuvvetlerine ait gözetleme uçaklarının gönderilmesi konusunda Netanyahu-Sunak arasındaki görüşmede karara bağlandı. Yakında Fransa da benzer bir kararı alabileceğini değerlendiriyorum.
Brezilya’dan gelen sağduyulu sese kulak verilmesini umuyorum. Brezilya’da yaşayan Filistin diasporasının varlığı bu çağrıda etkili olabilir. Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva, Gazze halkı için insani yardım koridoru çağrısı yaptı. BM Güvenlik Konseyi dönem başkanlığını yürüten Brezilya, İsrail'den Gazze Şeridi'ndeki insanların Mısır'a kaçabilmeleri için bir insani yardım koridoru oluşturmasını istedi. Lula, twitter hesabından yaptığı açıklamada "Kısa bir süre önce İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ile telefonda görüştüm. Gazze Şeridi'ni Mısır üzerinden terk etmek isteyen insanların güvende olabilmeleri için bir insani koridor açılması çağrımı ilettim." Lula gibi, Avrupalı dışişleri bakanları ve Dünya Sağlık Örgütü de insanların Filistin bölgesinden kaçmasına ya da insani yardımların girişine izin verecek bir rota oluşturulması çağrısında bulundular.
İsrail Knesset'i acil durum hükümetini onayladı. Gallant ve Gantz’ın etkisinin arttığı bu hükümetin, Netanyahu’nun tekelinde olmayan, daha sağduyulu kararlara imza atmaya yatkın bir hükümet olması gerekiyor. İsrail’deki hükümet artık Batı başkentleri için meşru ve demokratik hale gelmiş oldu. Hiç olmazsa, uluslararası hukuka daha saygılı, savaş delisi olmayan bir hükümet olmasını diliyorum. Gözünü kan bürümüş Netanyahu’yu dizginleyecek hükümet üyelerine ihtiyaç vardı. Bu yeni hükümeti bu manada az da olsa Gazze’deki katliamın durdurulması yönünde olumlu bir gelişme olarak görüyorum.
“Gazze’de ibadethaneler, hastaneler vicdansızca vuruluyor ve kimse bir şey söylemiyor” noktasındayız. Putin’in dediği gibi, durumu sakinleştirmek mümkün mü bilemiyorum ancak tüm insanlık çaba göstermeli. Filistin meselesi her Müslümanın kalbinde yer edindi ve büyük bir adaletsizlik olarak görülüyor. Öte yandan bu adaletsizliğe dur diyecek mekanizmaları devreye sokmak için gayret göstermesi gereken İslam coğrafyasındaki devlet ve hükümet başkanları, maalesef şimdilik Gazze’deki katliamı film gibi seyretmeye devam ediyorlar. Bakalım filmin neresinde yönetmene seslerini yükseltecekler, gerçekten merak ediyorum.