Site İçi Arama

savunma

Kara Harekatının Nihai Hedefi Rojava (Batı Kürdistan)

Türkiye’nin 19 Kasım’da icra ettiği Pençe Kılıç Hava Harekâtına PYD/YPG tarafından çok önem verilmiş. Zira bu harekât ve sonrasında telaffuz edilen kara harekâtı PYD/YPG’nin yapısını bozucu bir etkiye neden olmuş. Türkiye şimdi PYD/YPG’nin hamisi durumundaki ABD’ye ve biraz da Rusya’ya, geçmişte verdiğiniz sözleri tutun ya da Kara Harekâtına başlayacağım diyor. Bu arada bir harekât olacaksa bunun asli hedefin Ayn El Arab olması gerektiğini, Tel Rıfat ve Münbiç’in biraz ikinci planda kaldığını değerlendiriyorum.

Etnik Kürt Kökenine Dayandığını İddia Eden Oluşumlar Ne İstiyorlar?

Sorumuzun cevabını baştan verelim. Kürtler var oldukları tüm ülkelerde, çoğunlukta oldukları bölgelerde, kendilerine ait özerk bir yönetime sahip olma düşüncesiyle hareket etmektedirler. Özerk yönetim basamağından bir sonraki adam ise federe devlet yapısına geçmektir. Bunun için ulus-devlet olan yapıların rafa kaldırılması, adem-i merkezi (yerinden) yönetime geçilmesi hedeflenir. Türkiye’de, İran’da yapılmak istenen ama henüz başarılamayan budur! Ancak ABD’nin Irak’ta Birinci Körfez Harbinden sonra 36’ncı paralelin kuzeyinde Kürt gruplara sağladığı yaşam alanı (safe heaven), 2003 yılındaki nihai işgal sonrasında Irak’ın kuzeyinde özerk bir yönetimin inşasını mümkün kılmış ve bunu pekiştirmiştir. 2011 Arap Baharı ile birlikte ise benzer yapılanma veya senaryo Suriye’nin kuzeyinde inşa edilmek üzeredir.

Günümüzde, kesin olmamakla birlikte, Suriye’nin kuzeyinde 2.5-3.1 milyon civarında bir Kürt nüfusun yaşadığı tahminleri yapılıyor. Kürt kaynaklarına göreyse bu rakam 5-6 milyon civarındadır. Suriye’de etnik Kürt nüfusun yaşadığı bölgeye Rojava denmektedir. Kürtçe ‘batı’ anlamına gelen bir kelimedir. Günümüzde Rojava veya Batı Kürdistan denen bölgede Suriye’deki Kürt nüfus, kendilerine ait bir Özerk Yönetim inşa etmek, bugüne kadar elde ettikleri ‘bağımsızlık’ yolundaki kazanımlarını korumak derdine düşmüştür. Suriye’deki bütün kavganın, telaşın arkasında bu sanal, gerçeklikten uzak Rojava sevdası vardır. 

Rojava denen bölgede, Kürt Özerk Yönetim nasıl palazlandı? 

2013 yılı Kasım ayında Suriye’de Özerk Kürt Yönetimi kurulmuş. Toprak iddiaları veya talepleri var. Şimdilik bunu açık bir şekilde ifade etmeseler de Suriye haritalarında ‘Rojava’ diye bir yeri kendilerine tahsis etmişler. Bildiğiniz Devlet oluşumuna gitmişler. Bu Özerk yönetimin siyasi kanadını PYD oluşturuyor. Aslında PYD; terörist başı Abdullah Öcalan'ın talimatları ve PKK’nın hedefleri doğrultusunda Suriye'de varlığını devam ettirebilmek amacıyla, 17 Ekim 2003 tarihinde Partiya Yekitiya Demokrat/Demokratik Birlik Partisi (PYD) adıyla faaliyete geçmiştir. Neredeyse 20 yıllık bir oluşum.

PYD yönetimi, 2016 yılının sonunda Kürt Özerk Yönetimi bölgesi Rojava’da geçerli olmak üzere, adeta Suriye devletinin yıkıldığı varsayımıyla, bir de anayasa hazırlamış. PYD oluşumunda, kanton ve federasyon yapısının geçerli olmasına karar verilmiş. Bugün İsviçre'de ve birçok Avrupa ülkesinde PYD’nin temsilcilikleri var. PYD’nin başında halen Salih Müslim ve Asya Abdullah var. Hatırlayalım, Salih Müslim 2013 yılının yaz aylarında Ankara’da temaslarda bulunmuştu. Yani bir dönem Türkiye’de bile kendine muhatap bulabilen bir PYD yönetiminden bahsediyoruz.

Siyasi kanat PYD ise askeri kanadı da YPG temsil ediyor. Yani, Suriye’deki etnik Kürt toplumunun kendisine ait bir “ordusu” bile var. İsmini öz savunma gücü koymuşlar. PYD yönetiminin Halk Savunma Birlikleri (YPG) adını verdiği oluşum, silahlı unsurları aracılığıyla, uluslararası kamuoyuna kendisini İŞİD (Irak-Şam İslam Devleti)’e karşı mücadele eden bir örgüt görüntüsüyle tanıtma fırsatı bulmuştur. Bizim açımızdan, YPG denen silahlı terör örgütü, PKK’nın Suriye’deki koludur. Bir bakıma Suriye PKK’sıdır. Amerika’nın desteğiyle ve biraz da Türkiye’nin göz yummasıyla geçmişte bu silahlı örgüt kendine yaşam alanı bulmuştur. Şu an bazı kaynaklara göre 85 bin, bazılarına göre ise 110 bin militana sahip bir terör örgütüdür. Amerikan tarafı 2023 yılı için bu terör örgütüne 188 milyon dolarlık bir bütçe ayırmıştır. Bu örgüte, Türkiye’nin haklı itirazlarına rağmen ABD geçmiş yıllarda tırlar dolusu silah sevk etmekten çekinmemiştir. ABD’nin öne sürdüğü tek gerekçe, bu örgütün İŞİD’le mücadelede ABD askerleriyle birlikte savaşmasıdır. Bu para ve silahların bu yüzden kendilerine verildiğini savunuyorlar. Ayrıca ABD bu terör örgütüne yüklediği misyonla uygun olarak Suriye Demokratik Güçleri (SDG) demeyi tercih ediyorlar. Bu durumda Suriye PKK’sı en az Türkiye kadar Amerikan müttefikidir. Hatta Suriye sınırları dahilinde, Türkiye’den daha kıymetli bir müttefik oluşum olarak görülmektedirler.

Terör örgütü YPG’nin başında 1967 doğumlu Ferhat Abdi Şahin diye bir terörist var. Kürtler kendisine Mazlum Kobani diyor. Kobani, Türkiye’nin Mürşitpınar sınır kapısından giriş yapılan ve çoğunluğunu Arap nüfusun oluşturduğu Ayn El Arab şehrinin Kürtçesi oluyormuş. Bir bakıma Rojava dedikleri bölgenin başkenti Kobani. Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı ve Interpol tarafından kırmızı bültenle aranan bir şahıs olan Abdi’ye, Kobani ile bağlantılı bir isimlendirme uygun görülmüş, belli ki onurlandırılmış.

Pençe Kılıç Hava Harekatı’nın Domino Etkisine mi Neden Oldu?

Türkiye’nin 19 Kasım’da icra ettiği Pençe Kılıç Hava Harekâtına PYD/YPG tarafından çok önem verilmiş. Zira bu harekât ve sonrasında telaffuz edilen kara harekâtı PYD/YPG’nin yapısını bozucu bir etkiye neden olmuş. Türkiye şimdi PYD/YPG’nin hamisi durumundaki ABD’ye ve biraz da Rusya’ya, geçmişte verdiğiniz sözleri tutun ya da Kara Harekâtına başlayacağım diyor. Bu arada bir harekât olacaksa bunun asli hedefin Ayn El Arab olması gerektiğini, Tel Rıfat ve Münbiç’in biraz ikinci planda kaldığını değerlendiriyorum.

Eğer icra edilirse, Kara harekâtı, PYD/YPG’nin Suriye’deki varlığını ortadan kaldırabilir. Kürtler açısından ancak açık bir şekilde söylenmeyen tehlike durumu budur. Bu harekât; kendilerince sahip oldukları neredeyse 20 yıllık emeğin çöpe gitmesine neden olabilir. PYD’ye göre, bu bölgedeki bütün birikimlerini, askeri, siyasi, ekonomik her neleri varsa hepsini çökertmeye yönelik olarak Türk Ordusu tarafından kademeli hava taarruzları yapıldı ve yapılmaya da devam ediliyor. 

Burada önemli olan husus şudur: Türkiye, bu bölgedeki etnik Kürt nüfusu temsil ettiği iddiasıyla ortaya çıkan PYD/YPG yapılanmasının hamisi durumundaki Amerikan varlığını da kendisine hedef almış durumdadır. Bu oluşumun arkasındaki Amerikan payandasını Türkiye yıkmak durumundadır. Değilse, Suriye’de güvenli bir koridor tesis edebilmesi neredeyse imkânsız hale gelmiştir. Bu yüzden Türkiye Kara Harekâtı olasılığını sürekli gündemde tutuyor. İçişleri Bakanının istiklal Caddesindeki patlamanın sonrasında ABD’nin bu işin arkasında olabileceğini ima eden açıklamasını bu çerçevede okumak gerekir kanaatindeyim. 

Anlaşıldığı kadarıyla, Suriye içinde de facto bir oluşum olarak ortaya çıkan ABD destekli Kürt Özerk Yönetimini artık Rusya, İran ve Suriye Rejimi de istemiyor. 19 Temmuz’da Tahra’da bir araya gelen Erdoğan, Putin ve Reisi, Kürtlerin Rojava’daki özerk yönetimini açık bir şekilde gayri meşru ilan etmişti. Tüm taraflar kendi çıkarları gereği Suriye’deki Amerikan varlığını kabul edilemez görüyor.

Şimdilerde Amerika’nın bölgeden çekilebileceğine dair yorumlar yapılsa da Suriye özel temsilcisi, Suriye’deki Amerikan varlığının devam edeceğini söyleyerek bunu yalanladı. 

Bu durumda Erdoğan, ABD ile gerginliği bilinçli bir şekilde tırmandırmayı tercih etti diye düşünüyorum. Muhtemelen masada ABD ile pazarlık arayışı var. Amerikan tarafının Türkiye’nin beklediği adımları atması için öncelikle 19 Kasım 2022 gecesi Pençe Kılıç Hava Harekâtı yapıldı. Arkasından Kara Harekâtının yapılacağı Erdoğan tarafından açıkça söylendi, halen de gündemde tutulmaya devam ediyor. 

Hava harekâtı öncesinde de Türk ve Amerikan heyetleri görüşmüştü. 19 Kasım sonrası Amerikan heyeti Suriye PKK’sının ileri gelenleriyle de bir görüşme gerçekleştirmiştir. Ama bir sonuç alınamadığını değerlendiriyorum. Şimdilerde Amerikalılar da Suriye PKK’sına Türkiye ile anlaşmaları gerektiğini söylüyormuş. Hatta Kürtlere, Suriye’de Özgür Suriye Ordusu ile birleşin, rejime karşı ortak bir muhalif kanat olarak hareket edin teklifi götürülmüş. Bu olursa, YPG, Suriye milli ordusunun bir parçası haline gelirse, Türkiye’nin olası bir harekât yapmasının önüne geçebiliriz diye söylüyor olmalı Amerikalılar. 

ABD ne yapmaya çalışıyor?

Sanki Biden, bugünlerde Obama dönemindeki, yani 2016 öncesindeki yapıyı, Amerikan çıkarları doğrultusunda Suriye’de yeniden kurgulamak istiyor. Kürtler dahil Suriye muhalefetini Eğit-Donat projesi altında birleştirmeyi ve Esat rejimini devirmeyi, nihayetinde Suriye toplumundaki tüm tarafları temsil eden demokratik bir yapıyı inşa etmeyi Amerikan tarafı o yıllarda hedeflemişti. Belki de bu nedenle Türkiye de Suriye’nin kuzeyindeki Kürt oluşumuna destek vermişti.

Ancak Türkiye, hiçbir zaman Suriye’de Kürtleri bağımsızlığa taşıyacak bir oluşuma, Suriye muhalefeti içinde yer vermek istemedi. Bu nedenle Suriye PKK’sının Amerika’nın istediği şekilde Suriye muhalefetinin bir parçası olması söz konusu olamadı. Bu başarısız siyasete rağmen, ABD ısrarla yine 2010’lu yıllara geri dönmeye çalışıyor.

Şam ise 2010 öncesine, yani her şeyin kendi kontrolü altında olduğu yıllara dönülmesini talep ediyor. Bugünlerde PYD yönetimi ile Şam arasındaki bağlantıyı Ruslar sağlıyor. Esad rejimi “Rojava özerk yönetimi lağvedilsin, kaldırılsın, Suriye’nin bir parçası olsun” diyor. Sonra anayasal düzenlemelerle Kürtlerin geleceğine birlikte bakılacağını ifade ediyor. Rusya ve İran da Şam’ı destekliyor. Bu Türkiye açısından da uygun bir yaklaşım olarak görülmüş olabilir.

Türkiye tarafından gündemde tutulan Kara Harekât olasılığı, sanıyorum Kürtleri muhalif kanada itmek için ABD tarafından bugünlerde kullanışlı bir argüman haline geldi. PYD ise ancak otonom, özerk bir yönetim olarak kalmaları halinde Suriye’deki muhalefetin belki parçası olabilir. Bu da Türkiye için tehdidin devam etmesi demektir.

Eğer Türkiye Rojava denen bölgeyi işgal ederse, Amerika’nın da bu bölgedeki varlığı mümkün olamayacak. Bölge dışına çıkmak ABD çıkarları açısından doğru bulunmuyor olabilir. Bu nedenle Amerikan tarafı bir ara yol bulma telaşına girmiştir. 

Aslında Rojava denen şey, sadece Suriye’nin bir bölgesi olarak görülmemeli, dar kapsamlı düşünülmemelidir. Irak’taki, İran’daki, Türkiye’deki Kürtlerle, İmralı ile, HDP ile ilişkili bir durumu var. Büyük bir paketin bir parçası olarak görülmelidir. İran’da 1946 yılında kısa süreliğine bağımsız bir devlet olarak ilan edilen Mahabad gibi Rojava’nın da tüm Kürt grupları arasındaki öneminin çok büyük olduğunu düşünüyorum.

PYD/YPG ise “biz geçmişte ABD’yi destekledik. Bizim sayemizde İŞİD çökertildi. ABD şimdi bizim (Rojava’daki) kazanımlarımızı korumalı. Suriye muhalefetinin bir parçası olmak istemiyoruz. Değilse İŞİD’le savaşmayı bırakırız. Gerekirse kara harekâtına karşı direniriz.” benzeri bir yaklaşım sergiliyor. 

Türkiye olarak Kara harekâtı baskısını devam ettirilmeliyiz ve gerçekten de Suriye’deki özerk yönetimi yok edecek şekilde Suriye’ye ordumuz girmelidir. Ancak bunun öncesinde Türkiye mutlaka Suriye rejimi ile masaya oturulmalıdır. Suriye muhalefeti ile Şam barıştırılmalıdır. Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumaya yönelik politikamızı gerekirse yeniden Şam yönetimine anlatmalı ve güven tazelemeliyiz. 

Sonuç

Evet, çok kritik bir aşamadan geçiyoruz. Suriye’de Kürtlerin Rojava dediği özerk yönetim bir an önce Ankara tarafından, Moskova-Tahran-Şam’la birlikte hareket edilerek tarihe gömülmelidir. Amerikan tarafı da tarafını bir an önce seçmeli, Türkiye’ye yönelik ‘harekâta kalkışırsan…” türünden tehdit dilini bir kenara bırakmalıdır. Nihayetinde ABD, rasyonel aklı kendisine rehber edinmiş realist paradigmayı dış politikasında benimsemiş bir ülkedir. Mecburen Türkiye diyecek diye düşünüyorum.

Dr. Hüseyin Fazla
Dr. Hüseyin Fazla
Tüm Makaleler

  • 03.12.2022
  • Süre : 6 dk
  • 1298 kez okundu

Google Ads